MEHMET GÜNGÖRDÜ/GAZİANTEP
Memur-Sen Gaziantep il başkanı Ahmet Gök, hükümetin zam teklifi ile ilgili açıklamada bulunarak beklentilerin altında kaldığını aktardı. Hükümetin yaptığı zam teklifleri hakkında Memur-Sen Ahmet Gök, sendika üyelerinin katılımı ile açıklamada bulundu.
Zam teklifi hakkında konuşan Memur-Sen Gaziantep İl Başkanı Ahmet Gök;16 Ağustos’ta yani dün itibariyle de Kamu İşveren Heyeti, masaya ilk teklifini sundu.
Kamu İşvereni, görüşmelerin 16 gününde, bizim tekliflerimizin kendisine iletilmesinden tam 22 gün sonra masaya teklif sundu.
Kamu İşverenin toplu sözleşme masasına sunduğu ve kamuoyuna duyurduğu teklif; gecikmeyi unutturacak kadar vahim bir içeriğe ve eksikliklere sahip dedi.
Kamu İşvereninin teklifi; “teklif gecikti” siteminin ve tepkisinin ötesinde “teklif geçiştirildi”, “masa önemsizleştirildi” ve “alın terimiz değersizleştirildi” tespitlerini ifade etmeyi ve buna dayalı tepkileri hayata geçirmeyi hem gerekli hem de haklı hale getirmiştir.
Toplu sözleşme sürecine dair sitem ve tepki cümlelerinin sayısının ve dozunun yükselmesi; Kamu İşvereninin masaya geç teklif sunma gayretinin ve sunduğu teklifin garabetinin semeresi olarak görülmelidir.
Gök;Kamu İşveren Heyetinin geç kalmış ve geçiştirmeye odaklanmış teklifinin içeriğinde; bize teklif edilmesi bir tarafa masanın çevresinde dahi terennüm edilmemesi gereken oranlar ve rakamlar yer alıyor.
Hükümetin masaya sunduğu ilk teklif; “Güçlü Türkiye imkansız”, “Büyük Türkiye anlamsız” ve “Yeni Türkiye gereksiz” fikri sabitinde debelenenler dışında hiç kimsenin aklına yatmaz, gönlünü rahatlatmaz.
Hükümet; bu teklifin, Yeni, Büyük ve Güçlü Türkiye hedeflerini ve gerçeklerini yok sayanlara can suyu vermek, kamu görevlilerini enflasyona ezdirmeme kararından da açıkça vazgeçmek olduğunu görmelidir, Daha da önemlisi Hükümet, kalkınmayı önemsediğine, adaleti öncelediğine dair ispatı ve icraatı, toplu sözleşme masasına sunduğu yeni teklifle hem teyit hem de tescil etmelidir ded.
Bu teklif ne kabul edilir ne de anlaşılır bir tutum değildir
Memur-Sen Konfederasyonunun ve yetkili sendikalarımızın toplu sözleşme teklifleri; teşkilatımız, üyelerimiz ve kamu görevlilerimiz tarafından duruma uygun, çözüme matuf, içeriği makbul, maliyeti ve mahiyeti makul teklifler olarak kabul gördü.
Bu kabule rağmen Kamu İşvereninin 24 Temmuz’da sanki kendisine hiç teklif sunulmamış, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarına, demokratik ve sendikal haklarına, özlük hakları ve çalışma şartlarına dair tekliflerinden bihaber kalmış bir profil çizmesi ne kabul edilir ne de anlaşılır bir tutumdur.
Hükümetin masaya sunduğu 2020 ve 2021 yıllarında maaş ve ücretlere yansıtılacak artışlara ilişkin teklifini hatırlayalım; 2020 için %3,5+%3 ve 2021 için %3+%2,5 bu oranlar; Hükümetin açıkladığı ekonomik hedeflerle uyumlu değil. Bu oranlar, Hükümet tarafından deklare edilen enflasyon tahminleri ve beklentilerine uygun değil.
Hükümetin teklifi, faiz oranlarındaki düşmeyi, kurdaki aşağı yönlü hareketi, elektrik, doğalgaz ve diğer bazı temel ürünlerin fiyatlarındaki yukarıya yükselişi doğrulamıyor ve aksine yok sayıyor.
5. Dönem Toplu Sözleşme masasına dün itibariyle sunulan Kamu İşvereni teklifi; “kamu görevlilerine büyümeden pay vermeme haksızlığı” sona ermesi gerekirken aksine “kamu görevlilerine bütçeden pay vermeme hastalığı” eklenme çabası olarak da görülebilir.
Bu teklif refaha değil cefayla buluşturma teklifi
Siyasi irade, toplu pazarlık masasına, kamu görevlilerini refaha kavuşturma değil cefayla buluşturma teklifi sunduğunu görmeli, teklifin eksiklerini ve hatalarını da bir an önce gidermelidir.
Toplu pazarlık masasına işveren tarafından sunulan ilk teklifin özeti bizim açımızdan “Yok hükmündedir”.
Emek kesimi için toplu pazarlık masasının anlamı; evdeki bulguru kaybetme kaygısı olmaksızın Dimyata pirince gitmektir. Kamu İşvereni, hem Dimyata pirince gitmemize engel olmak hem de evdeki bulgurun değerini azaltmak gayretindedir. Buna seyirci olmamız da kayıtsız kalmamız da beklenmesin.
5. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde Kamu İşvereninden gelen ilk teklifin anlamı; 2020 için yıllık toplamda %6.60, 2021 için yıllık toplamda %5.57 oranın da zam yapılması, iki yıllık toplamda ise %12,54 oranında maaş ve ücretlere artış yansıtılmasını teklif etmektir.
Bu durumda kamu görevlilerine ve onların yetkili temsilcisi konumunda konfederasyona ve sendikalara şu denilmektedir;”2020’de maaş ve ücretlerinize enflasyon beklentisinden daha düşük oranda zam yapılmasını kabul edin. Şekere, elektriğe, doğalgaza tek seferde %15 zam yapıldı fakat maaş ve ücretlerinize dört seferde %12’nin biraz üzerinde zam yapılmasını normal kabul edin. Yetmez, “gecikme zammı aylık %2,5, yıllık %30 iken maaş zammınızın yıllık %6’lar ve iki yıllık toplamda %12’ler seviyesinde olmasına aldırış etmeyin” deniyor.
Merkez Bankasının 2020 ve 2021 için enflasyon hedefi %5, aynı yıllara ait enflasyon tahminleri ise %9,5 ve %5,9 iken aynı yıllara ait beklenti anketlerinin sonucu ise sırasıyla %13,9 ve %11,5 olarak kayıt altına alınmış.
Bu rakamların yanında son on yıllık süreçte enflasyon hedef ve tahminleri ile gerçekleşen enflasyon arasında zaman zaman iki kata kadar farklılıklar oluştuğu bilgisini de paylaşmak gerekiyor..
Diğer taraftan 2019 yılında uygulanan yeniden değerleme oranının %23’ün üzerinde olduğunu ve mevcuttaki tutumu devam ederse 2020 yılında uygulanacak yeniden değerleme oranının da %27-%30 bandında olacağı gerçekleri de gün gibi ortadır.
Bir başka ifadeyle, kamu tarafı bazı harçlara ve ücretlere gelecek yıl yaklaşık %27 oranında zam yapacaktır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte “Hükümetin bütçe teklifinin Meclis tarafından kabul edilmemesi halinde “bir önceki yılın bütçesinin ilgili yıldaki yeniden değerleme oranı kadar artırılması” uygulamasına geçilmiştir.
Buna bağlı olarak, 2020 yılı bütçe teklifi Meclis tarafından kabul edilmemesi halinde 2019 bütçesinin 2020 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranı kadar artırılması söz konusu olacak.
Böyle bir durum gerçekleşirse; 2020 yılında Hükümetin bütçesine yaklaşık %27 civarında zam yapılırken kamu görevlilerinin maaşlarına ise %3,5+%3 zam yapılması gibi bir garabet ortaya çıkacaktır.
Bütün bu veriler üzerinden şunu söylemek gerekir ki; “Memuru enflasyona ezdirmeyiz” vaadi Hükümet tarafından öncelikle teklif bandında korunması gerekir.
Bir başka anlatımla Hükümetin ilk teklifinin 2020 ve 2021 için sırasıyla Merkez Bankasının beklenti anketindeki %13,9 ve %9,5 oranları dikkate alınarak şekillendirilmesi ve masaya getirilmesi gerekirdi.
Diğer taraftan, toplu pazarlık masası sadece maaş ve ücret zamlarıyla sınırlı bir pazarlık masası değil.
Masada, haklar, sosyal hak ve yardımlar, özlük hakları ve çalışma şartları da pazarlığın kapsamında değerlendiriliyor.
Hükümetin masaya sunduğu ilk teklifte ek göstergeden, kademe derece sınırlamasının kaldırılmasına, sözleşmeli personelin kadroya geçmesinden, kılık-kıyafet yasağının kaldırılmasına, gelir vergisi mağduriyetinin son bulmasından dayanışma aidatı ve toplu sözleşme ikramiyesine, yerel yönetim seçimleri sonrası iş güvencesine ve sendikal haklara yönelik saldırılardan keyfi ve eziyet edici geçici görevlendirmeye genel toplu sözleşme kapsamındaki bir çok konu başlığı hiçbir şekilde dikkate alınmamış ve bunlarla ilgili teklif içeriğine yer verilmemiştir. Benzer şekilde hizmet kollarındaki yetkili sendikalar tarafından sunulan teklif metinleri üzerinden bir değerlendirme yapılarak hizmet kollarına yönelik bir teklif içeriği de oluşturulmamıştır.
Bu bakımdan Kamu İşvereninin teklifi sonrasında ne makul ne de makbul bir teklif var sadece malul bir teklif var diyoruz. Zira bu teklif içerdiği oranlar boyutuyla yetersizlikle ve adaletsizlikle maluldür. Bu teklif, Yeni Türkiye’yi görme, Büyük Türkiye’yi yansıtma, Güçlü Türkiye’yi yaşatma noktasında maluldür. Bu teklif, refahı tabana yayma, gelir dağılımında adaleti sağlama açısından maluldür. Bu teklif, “Türkiye’nin kamu görevlilerinin beklentilerini karşılayacak cüssesi, alın terinin hakkını teslim edecek bütçesi yok” cümlesine inanmamızı bekliyor olması nedeniyle fikren, ilmen, ahlaken maluldür.
Bizler, kamu görevlilerinin standardını yükseltecek, dertlerini küçültüp bitirecek teklif beklerken karşımıza çıkan teklif “vaat ettiği standart düşük, ürettiği skandal büyük” niteliktedir. Biz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin ilk toplu sözleşmesinin, imzaya çağıran bir içerikle yürütülmesini beklerken, nizaya ve sahaya çağıran bir teklifle karşılaştık. Bu teklifin tamamlanmaya, ilavelerle zenginleştirilmeye ihtiyacı var. İşveren ve emek kesimini birbirinden uzaklaştıracak bu teklifi bir kenara koyup uzlaşmayı sağlayacak yeni bir teklif için yeterli zaman, bu teklifin maliyetini karşılayacak bütçede imkan var olduğuna inanıyoruz. Biz, eski Türkiye’nin vehimlerinden beslenen değil Yeni Türkiye’nin güvenine yaslanan bir teklif istiyoruz.
Türkiye’nin gücüne bizim kadar inanılırsa,
Türkiye’nin büyüklüğüne bizim kadar itibar edilirse,
Türkiye’nin yeni paradigmal çerçevesi bizim gibi anlaşılırsa; anlaşmamız da adil paylaşmamız da birlikte ve huzur içerisinde yaşamamız da çok daha kolay karşılanacaktır.
Biz, örgütlü gücümüzle yetersiz tekliflere tepki vermekten kaçınmayız. Fakat biz örgütlü gücümüzü hak ettiğimizi bize teslim edecek teklifleri takdir etmek için kullanmak istiyoruz. Yeni bir teklif ve yeni bir eşik bekliyoruz. Türkiye’ye inanıyor ve Türkiye’nin gücüne itibar ediyoruz açıklamasında bulundu.