Mustafa Kemal'in şapka giydirmek ve devrimleri uygulattırmaktaki kararlılığının önemli bir örneği de, Mekke'de toplanan İslam Kongresine Türkiye'yi temsilen gönderilen Servet (Tör) Bey'e verdiği talimatta görülmektedir: "Mekke'ye gidip bizi temsil edeceksin. Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri uygarlaşmaktan alıkoyan Batıl inançları yıkmak için, Mekke'ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin"
Şapka yavaş yavaş günlük hayata dahil olmaya başladığı için şapkanın kullanma kılavuzunun da belirlenmesi gerekliydi. Bunun için 5 Ağustos 1925 tarihinde yayınlanan bir genelge ile bütün devlet memurlarının şapkayı nasıl kullanacakları belli kurallara bağlandı. Memurların çalışma alanlarında ve bir üst makamda bulunan görevlinin yanına girerken başlarının açık olacağı belirtildi. Baş açık iken yapılacak resmi selamlaşma bir üst makamda bulunan kimseleri baş ile beraber vücudun üst kısmını hafifçe öne eğmek şeklinde olacaktı. Baş açıkken elle resmi selamlama yapılmayacak, salonda ve daire içinde yapılacak törenlerde baş açık bulunulacak, hizmetliler dahi daire içinde başı açık hizmet edeceklerdi. (1)
"Devlet Memurlarının Kıyafetine Dair Kararname"nin yayınlanmasının ardından memurlar şapka giymeye başlamıştı. Bu konuda ilk örnek Adliye Reisinin ve memurlarının 2 Eylül'den itibaren şapka giymesiydi. Mahkeme başkanlarından sarıklı olan bazıları hoca kisvesini, sivil giysiyle değiştirdiler. İstanbul'da da Evkaf Müdüriyeti memurları, Evkaf Müdürü Hakkı, muhasebeci Fahri Bey ve Akarat Vakfiye Müdürü Niyazi Bey şapka alarak, makamlarına geldiler.(2) Maarif Vekaleti, Müdürlüklere gönderdiği bir genelge ile bütün memurların setre ve pantolon giymelerinin zorunlu olduğunu bildirdi.(3) Şapka ve diğer medeni kıyafetlerin kabulüne ilişkin yasal düzenlemeden önce, yerel yöneticilerin, aydınların, Türk Ocaklarının bu konuda öncülük yaptıkları görüldü.(4) Şapka için gerçekten çok ciddi çabalar sarf edilmektedir. İnsanlar bir taraftan ekmek fırınlarının önünde sıra olurlarken diğer taraftan aynı şekilde şapka satan dükkanların önünde de kuyruk oluşturmaktaydılar. Zaten kıt kanaat geçinen bu insanlar için yurtdışından ciddi oranda şapka ithalatı yapılıyordu. Hatta "İzmir'de bunun için"Sepet, Çiçek ve Şapka Okulu" açılıyor. Bu okulun altı şubesinden ikisi; kadın ve erkek şapkacılığı bölümleriydi. Burada yapılan şapkalar Avrupa kalitesinde ve yüzde kırk daha ucuza satılmaktaydı."(5)
5 Ağustos 1925 tarihinde yayınlanan bir genelge ile bütün devlet memurlarının şapkayı nasıl kullanacakları belli kurallara bağlandı. (üstte) Öte yandan ortaokullardan başlamak kaydıyla bütün okullarda öğrencilere şapka giyme zorunluluğu getirilmişti.
Mustafa Kemal'in şapka giydirmek ve devrimleri uygulattırmaktaki kararlılığının önemli bir örneği de, Mekke'de toplanan İslam Kongresine Türkiye'yi temsilen gönderilen Servet (Tör) Bey'e verdiği talimatta görülmektedir.(6) "Mekke'ye gidip bizi temsil edeceksin. Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri uygarlaşmaktan alıkoyan Batıl inançları yıkmak için, Mekke'ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin." Diğer taraftan Hükümet, Bozok (Yozgat) Mebusu Ahmet Hamdi'nin önerisiyle, şapka almakta zorluk çeken memurlara "Şapka avansı" adıyla bir yıl vadeli olmak ve ilerde maslarından taksit taksit kesilmek üzere borç vermeyi kabul etti.(7) "Memurlarımızın ekserisi maişetine kifayet edebilecek maaşla istihdam edilmektedir. Elbise ve şapka masrafı için avans suretiyle verilen ve bil-fekk maasattan mahsubunun icrası memurinin mağduriyetini mucib olacağından birer maaş ikramiye itasını arz ve teklif ederim.
Bireyin en tabii haklarından biri olan kılık-kıyafetini seçme ve istediği gibi giyinme hakkı görüldüğü gibi dönemin sert atmosferinde ciddi bir ihlale dönüşmüştür. İnsanlar şapkasız sokağa çıkmalarının yasaklandığı, itiraz edenlerin mahkemelerce idama mahku00fbm edildiği kısacası bireysel tercihlerine saygı duyulmadığı başka bir deyişle insanın yok sayıldığı bir dönemden geçmişler. Kendilerinden beklenen ise sadece laik, ilerici, çağdaş ve Kemalist yaşam tarzını kabul etmelerini beklemek olmuş. Ne hazindir -eskisi kadar olmasa da- benzer bir anlayış, eğitim kurumlarında varlığını devam ettirmektedir. Çünkü mevcut milli eğitim sistemi çocukların okula hangi kıyafetlerle geleceğini yasa ve yönetmeliklerle belirlemiştir. Belirlenen tek-tip kıyafet uygulamasıyla öğrenciler bir bakıma üniformalı hale getirilmiştir. Bugün hala hem memurların hem de öğrencilerin kıyafetleri yönetmeliklerle belirlenmektedir.
Bir insanın giyimine yapılan müdahale aynı zamanda insanlığına yapılmış bir müdahaledir. Tek tip kıyafet dayatmasıyla sözüm ona disiplinli birer vatandaş olmaları bekleniyor kendilerinden. Bu üniformacılık anlayışının ardında yatan en önemli nedenlerden birisi de askeri yaşam tarzını benimsetmekti. Bu da maalesef tek parti düşünce tarzının bir ürünüdür. Militarist eğitim anlayışının en somut örneklerinden olan kıyafet uygulamaları kuşkusuz bireye ciddi bir itaat kültürü empoze etmektedir.
Yarın: Resmigeçit Törenleri ve Eğitim
(1) B.C.A. Diyanet İsleri Başkanlığı Katoloğu, 051.V42.12.98.34, (9 Ağustos 1925) aktaran aynı
(2) Cumhuriyet (3-7 Eylül 1925), s. 1. Bursa da basta Vali, olmak üzere bütün memurlar şapka giyerler. Aktaran aynı
(3) Aynı, (8 Eylül 1925), s.2.aktaran aynı
(4) Çapa, a.g.m., s. 27.aktaran aynı
(5) Cumhuriyet (15 Temmuz 1929), s.1.aktaran aynı
(6) Halit Kıvanç, a.g.m., (20 Kasım 1962), s.5.aktaran aynı
(7) B.C.A. Bakanlar Kurulu Kararları Katalogu, 030.18.1.1.15.61.2 (06.05.1925) aktaran aynı