İstanbul Üniversitesi (İÜ) Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüsne Altıok yaptığı açıklamada, iklim değişikliğinin yerkürenin uzun jeoloji tarihi boyunca yaşanan iklimin doğal değişkenliğine ek olarak insan etkinliklerinin neden olduğu bir değişiklik olduğunu söyledi.
İklim değişikliğinin son dönemlerde yaşanılan doğal afetlerle artık iklim krizine dönüştüğünü belirten Altıok, "Gezegenimizin yörüngesindeki değişimlere bağlı olarak on binlerce yıllık ve daha uzun dönemli ısınma ve soğuma olmaktadır. Ancak ne yazık ki fosil yakıtların giderek artan miktarda kullanılması, sanayinin ve endüstriyel tarımın artması ile atmosfere salınan sera gazlarının etkisiyle dünyamız küresel ısınma ile karşı karşıya kalmıştır." diye konuştu.
Altıok, sıcaklık değişiminin rüzgar, yağmur, akıntı gibi atmosferik olayların rejimlerinde değişikliğe neden olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Doğa olaylarında birbirini tetikleyen karmaşık bir ilişki vardır. Buzulların erimesi, deniz seviyesinin artması, kuraklık, yangınlar, bitkilerin yaşam döngüsünün değişmesi, tür çeşitliliğinin azalması, besin bulmada zorluk ve göçler gibi pek çok sorunlar ortaya çıkmaktadır. İklim değişikliğinden doğrudan ve dolaylı olarak bütün dünya etkilenecektir. Denizlerin ve okyanusların iklim değişikliğinde önemli rolleri vardır. Isıyı tutma kapasitesinin yüksek olmasından dolayı aşırı sıcaklıkları düzenler ve dünyanın canlılar için yaşanabilir olmasını sağlar. Ancak sıcaklıklardaki aşırı artış nihayetinde okyanusların da akıntı rejimlerinde değişikliğe ve atmosfer etkileşiminde aşırı doğa olaylarının yaşanmasına sebep olur. Mesela Karadeniz’de bile görmeye başladığımız hortumlar. Elbette denizler de iklim değişikliğinden payını alır ve sonuçları uzun vadeli ve kalıcı olarak karşımıza çıkar."
İklim değişikliğinin denizlerin hassas ekosistemleri üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin altını çizen Altıok, "Denizlerimizde daha önce hiç rastlamadığımız denizanası türleri, balıklar, kabuklu deniz canlıları ve çeşitli yosunlar artık bizim denizlerimizde de görünür oldular ve hatta yerleşik tür oldular. İklim değişiminin bir başka göstergesi olan deniz suyu seviyesindeki artış dünyada pek çok yerleşimi de tehdit etmektedir." ifadelerini kullandı.
'14 yılda yaklaşık 0,98 derece arttı'Altıok, İstanbul Boğazı’nda iklim değişikliği göstergesi olarak uzun dönemli sıcaklık, tuzluluk ve akıntı değişimlerine, Marmara Denizi’nde ise bunlara ek olarak ekosistem bileşenlerine ve deniz suyunun çözünmüş oksijen ve asitlik derecesi gibi kimyasal özelliklerine bakılması gerektiğini ifade etti.
Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda yüzey suyu sıcaklığında bir artış yaşandığının altını çizen Altıok, şunları kaydetti:
"Marmara Denizi’nde yüzey suyu sıcaklığında bizim gözlemlemeye başladığımız 1990'lı yıllardan günümüze artış vardır. Aslında iklim değişikliğinden bahsetmek için 30 yıldan fazla verinin düzenli olarak ölçülmesi gerekir. Yaptığımız araştırmalarda iklim değişikliği nedeniyle Karadeniz ve Akdeniz ile paralel olarak Marmara Denizi'nde yüzey suyu sıcaklığının arttığı gözlenmiştir. 1996-2010 yılları arası aylık olarak yapılan deniz suyu sıcaklık ölçümlerine göre, bu artış Karadeniz’den az, Akdeniz’den ise daha fazla olup Marmara Denizi doğusunda yılda 0,07 derece olarak tahmin edilmiştir. Yani yüzey suyu sıcaklığı 14 yılda yaklaşık 0,98 derece arttı."
'Derin suda değişim çok daha yavaş'Altıok, Marmara Denizi doğu çukurunda hem üst hem de alt tabakada sıcaklık ve tuzlulukta önemli artış yaşandığını belirterek, yüzey sularında olduğu gibi derin sularda da bir artışın olduğunu ancak bunu rakamla ifade etmenin güç olduğunu belirtti.
Derin suda geçmişten günümüze düzenli bir veri seti bulunmadığının altını çizen Altıok, "10 yıllar içerisindeki farklı mevsimlerde yapılmış ölçümlere bakarak önemli bir sıcaklık ve tuzluluk artışının olduğunu söyleyebiliyoruz. Ancak bu değerler derin suda değişim çok daha yavaş olduğu için, yüzey suyu sıcaklığındaki kadar bariz görünmemektedir." diye konuştu.
'Başımıza bir felaket gelmeden önlem alınmalı'Altıok, iklim değişikliğinin ekosistemlerde bozulmalara neden olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Marmara Denizi’ne ve İstanbul Boğazı'nda iklim değişikliğinin etkilerinin çok iyi çalışılması gerekiyor. Öncelikle iklim değişikliğinden ne kadar etkileneceği konusunda ileriye yönelik modeller yapılmalı. Bunun için de mevcut veriler değerlendirilmeli ve eksik veri ve bilgiler ortaya çıkarılmalıdır. Ben hala Marmara Denizi’nde düzenli aralıklarla deniz bilim açısından veri toplandığını düşünmüyorum. Başımıza bir felaket gelince bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ancak bu yetersiz kalıyor. Bilgi ve veri olmadan çözüm üretilemez ve ilerleme de olmaz. Müsilajdan sonra 22 maddeden oluşan bir Marmara Denizi Eylem Planı hazırlandı ve sonrasında da stratejik planlama yapıldı. TÜBİTAK tarafından da özel çağrı açılarak bu konuda projeler desteklendi. Marmara Denizi için böyle faaliyetlerin artması ve istikrarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Marmara Denizi sadece bizim sorumluluğumuzda bizden başka kimsesi yok."