Haber: ZÜLAL CEYLAN
Türkiye’de esnaflarla ilgili yapılan ankette ‘üzücü’ biri durum ortaya çıktı. Areda Survey tarafından düzenlenen ankete göre toplumun yarısından fazlası esnafa güvenmiyor. Vatandaşın bu şekilde düşünmesini tetikleyen pek çok sebep bulunuyor. Merdiven altı üretim, döviz arttığında yükselen fiyatların döviz düştüğünde gerilememesi, asgari ücret belirlenmeden yapılan zamlar, orijinal diye satılan taklit ürünler, kusurlu ürünün bin bir kelime oyunuyla iade alınmaması, e-ticaret sitelerinde yapılan sahte indirimler gibi pek çok satış hileleri vatandaşın bu şekilde düşünmesine neden oluyor.
Öte yandan, bu durum sadece bir ticaret meselesinden ibaret değil. Türk toplumuna dair geçmiş kayıtlara bakıldığında, büyük bir toplumsal dönüşümün meydana geldiği ve yaşanan sıkıntıların bundan kaynaklandığı ortaya çıkıyor.
‘MÜSLÜMANLAR NE DİYORSA KABUL EDİN’Osmanlı döneminde komşu dükkanın ‘siftah yapmadığı’ gerekçesiyle kendi müşterisini komşusuna yönlendiren esnaf hikayeleri bir yana, dürüst ticaret denildiğinde akla önce kadim ‘Ahi Teşkilatı’ geliyor. Türk insanının ve esnafının ahlakı, yabancı seyyahların ve tarihçilerin eserlerinde de sık sık yer buluyor.
19. yüzyılda yaşamış olan ve 1855 yılında Osmanlı’yı ziyaret eden Fransız tarihçi Jean Henri Ubicini, La Turquie Actuelle adlı eserinde Türkler hakkında şu önemli karşılaştırmaya yer veriyor:
“İstanbul’da alışveriş yaptığınız esnaf Ermeni ise istediği fiyatın yarısını verin, Rum ise üçte birini, Yahudi ise dörtte birini. Bir Müslümandan alışveriş yaparken istediği fiyatın tamamını tereddüt etmeden verebilirsiniz, çünkü onlar değerinden bir kuruş fazla almazlar.”
‘NEZAKETİN ESİRİ OLDUM’Bir önceki yüzyılda Osmanlı’ya sığınmış İsveç Kralı 12. Karl ise, ‘’Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim’’ söyleriyle Türklerin erdemlerini dile getirmiş, ve İsveç kültürüne Osmanlı’dan pek çok unsur eklemişti.
DEĞERLERİNE DÜŞMAN İNSAN SAYISI ARTTIGünümüzde Türkiye’de büyük bir kitle, bu olumsuz yöndeki değişimin sebebini sorguluyor. Eğitimci ve yazar Ufuk Coşkun, değişimin sebebi ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. Coşkun, bu değişimde ‘Batı temelli eğitim müfredatının’ oldukça etkili olduğunu belirtti.
Çoskun, eğitim seviyesinin yükseldikçe ülkesine yabancı ve değerlerine düşman insan sayısının çoğaldığını söyledi.
Çocukların televizyon ve sosyal medya tarafından büyütüldüğünü belirten Coşkun, söz konusu değişimde bunun da etkili olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
‘’İçi aşk dolu, vicdan, ahlâk ve insanlık dolu bir medeniyetin çocuklarıyız biz. Yunus Emreler, Hac-ı Bektaşi Veliler, Pir Sultan Abdallar bu toprakların yetiştirdiği güzel insanlardı. İnsanlığa muazzam bir birikim bıraktılar. Böylesi bir mirası devralan bizler nasıl oldu da bugün alışverişe hile karıştırır olduk. Yüzde yüz dana eti diyerek insanlara domuz eti satan, kiremit tozunu renk biberi diye yutturan, zeytine ayakkabı boyası karıştıran, depremden sonra kira fiyatlarını, lodostan sonra çatı malzemelerinin fiyatlarını arttıran insanlara zerre saygı duymayan bu ahlaksızlığa nasıl ulaştık?
Ailelerin televizyonla, çocukların sosyal medya ile terbiye edildiği bir ülkede bu çürümenin önünü nasıl alacağız?
Neden eğitim seviyesi yükseldikçe kendinden uzaklaşan, ülkesine yabancı, değerlerine düşman insan sayısı artmaktadır?’’
EĞİTİM MÜFREDATI SIKINTILIÇoşkun, yaşanan olumsuz değişime dair sorgulamaları kastederek, ‘’Evet, bugünlerde sorgulamamız gereken tam olarak budur. Durum bu iken bugün hala UNICEF ortaklığıyla WEF zihniyetiyle yeni müfredatlar hazırlanmaya çalışılıyor. Oysa okullar sadece doktor, mühendis, öğretmen yetiştiren kurumlar değildir. Aynı zamanda soylu duyguların, esnaf bilincinin, insana saygının ve vicdanın aşılandığı mekanlar olmalıdır. Müslümanca bir hayat yaşamanın bu doğrultuda bir bakış açısı geliştirmenin yolları aranmalıdır. Yoksa bu yozlaşmanın çürümenin önünü alamayacağız’’ ifadelerini kullandı.
SORUN SADECE ESNAFTA DEĞİLToplumdaki olumsuz değişim sadece esnaflar özelinde değil. Otomobilini satmak isteyen pek bireysel satıcı, aracının kusurunu saklıyor. Araç almak isteyenler dolandırıcılardan kurtulsa bile, aldıkları kusurlu mal sebebiyle tamirci kapılarında dolaşıyor. Bu durum telefondan oturma grubuna kadar neredeyse tüm eşyalar için geçerli.