Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, ticari faaliyet kapsamında 2005'te elektrik abonesi olan bir şirket, kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden çeşitli adlar altında yapılan tahsilatlar nedeniyle 67 bin 564 liralık tazminat davası açtı.
Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesi davayı kabul ederek, 67 bin 564 liranın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine hükmetti.
Mahkemenin gerekçeli kararında, şirketten tahsil edilen kayıp kaçak bedeli ile bu bedele bağlı çeşitli adlarla yapılan diğer tahsilatların, elektrik abonesi olan şirketin kusurundan kaynaklanan bir sebepten alınmadığı belirtildi. Gerekçeli kararda, Yargıtay içtihatları uyarınca kaçak elektrik kullanmayan abonelerden kayıp kaçak bedeli altında ücret alınmasının hukuk devleti ve adalet düşünceleriyle bağdaşmayacağı ifade edildi.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ise yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararında, daha önceden açılan ve görülmekte olan davalarda uygulanması hükmünü de içeren 6719 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile yapılan değişiklikler karşısında hukuki durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
Bozma üzerine davayı yeniden ele alan yerel mahkeme, 6719 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'na eklenen geçici 20. madde uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından onaylanan tarifelerin uygulanmasının zorunluluğu ve mahkemelerin denetim yetkisinin, bedelin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğu ile sınırlı olması nedeniyle davanın konusuz kaldığına ve karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.
Temyiz edilen bu kararın Yargıtayca onanmasının ardından, şirket adına mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunuldu.
Yüksek Mahkeme, söz konusu uygulamada hak ihlali olmadığına karar verdi.
Kararda, ilgili kanun hükmü yürürlüğe girmeden önce Yargıtay ve Danıştay'ın bu konuda farklı içtihatları bulunduğuna işaret edildi.
"Henüz sonuçlanmamış uyuşmazlıklara da uygulanır"
Kanun koyucunun yargı organları arasındaki bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için 6446 sayılı Kanun'a ek bir düzenleme yaptığı anlatılan kararda, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla henüz sonuçlanmamış uyuşmazlıklara da uygulanmasının öngörüldüğü belirtildi.
Kararda, elektrik abonelerinden kayıp kaçak bedeli adı altında tahsilat yapılıp yapılamayacağına ilişkin uygulamanın çelişkili olduğu dikkate alındığında kanun koyucunun amacının yargı kolları arasındaki farklılığı gidermeye ve dolayısıyla hukuki güvenliği sağlamaya yönelik olduğunun anlaşıldığı ifade edildi.
Yargı kararlarındaki farklılık nedeniyle bu konuda açılan davaların mutlak surette lehe sonuçlanması yönünde haklı bir beklentiden söz edilemeyeceğinin altı çizilen kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Bu halde, uygulamada birliği sağlamayı amaçlayan kanuni düzenlemenin, yürürlüğe girdiği tarihte mevcut uyuşmazlıklara uygulanmasının haklı ve makul bir nedeni olduğunun kabulü gereklidir.
Öte yandan somut olayda başvurucu, tahsil edilen bedelin hangi nedenle ölçüsüz olduğu hususunda da bir açıklama yapmamış ve herhangi bir sebep de bildirmemiştir. Sonuç olarak müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği, müdahalenin meşru amacının dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin bozulmadığı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir."