Lübnan''ın Tarihi

Lübnan, etnik bir mozaiğe sahip olan, Ortadoğu''nun dini açıdan da en karışık ülkelerinden biri. Bu sebepten de iç savaşın tükettiği ülkelerden biri. Yıllarca süren büyük bir iç savaştan sonra küllerinden doğmayı başaran Lübnan acılarından kaynaklı olacak ki hisli sanatçıların, edebiyatçıların yurdudur Lübnan... Lübnan tarihine dair genel çerçevede bir şeyler öğrenmek istiyorsanız yazımıza bir göz atın...

Lübnan nerede? Lübnan'ın tarihi? Lübnan'daki iç savaşın sebepleri ve daha bir çok sorunuzun cevabı yazımızda...

Lübnan, etnik bir mozaiğe sahip olan, Ortadoğu'nun dini açıdan da en karışık ülkelerinden biri. Bu sebepten de iç savaşın tükettiği ülkelerden biri. Yıllarca süren büyük bir iç savaştan sonra küllerinden doğmayı başaran Lübnan acılarından kaynaklı olacak ki hisli sanatçıların, edebiyatçıların yurdudur Lübnan... Lübnan tarihine dair genel çerçevede bir şeyler öğrenmek istiyorsanız yazımıza bir göz atın...

Lübnan, Ortadoğu’nun etnik ve dini açıdan en karışık ülkelerinden biri. Bu karmaşık nüfus yapısı çatışmaların da başlıca sebebi. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması sürecinde Fransız mandası olan Lübnan, İkinci Dünya Savaşı döneminde, 1943 yılında bağımsızlığını kazandı.

Ülkenin karışık nüfus yapısı, temsile de yansıyor. Lübnan’da cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, başbakan Sünni Müslüman ve meclis başkanı Şii. Ama bu siyasi yapılanma, Lübnan’daki iç çatışmaların ve komşu ülkelerin müdahalelerin de başlıca sebebi.

İç savaş

1975 yılında başlayan iç savaş 1990’ların başına kadar sürdü. Çatışmalar 150 bin kişinin ölümü, bir milyon kişinin yaralanması, 350 bin kişinin ülke içinde yer değiştirmesi ve neredeyse bir milyon kişinin ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı. İç savaşın ana aktörleri İsrail, Suriye ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) oldu.

Lübnan iç savaşı, dinsel-mezhepsel çatışmaların, ideolojik ve bölgesel güç dengeleriyle derinleştiği bir savaştı. Soğuk Savaş, İsrail’in kuruluşu ve yüz binlerce Filistinli göçmenin Lübnan’a girişi, ülkedeki hassas siyasi dengeleri çatışmaya sürükledi. Maruniler ve diğer Hıristiyan gruplar, Batı ve İsrail ile iyi ilişkilerden yanayken, Müslümanlar, ülkedeki mezhepsel düzene karşı cehpleştiler. FKÖ savaşçıları, bir yandan siyasete müdahale ederken, diğer yandan Filistinli Mültecileri silahlandırırdı. Karşı gruplar arasındaki silahlanma yarışı çatışmalara dönüştü. Komşu ülkeler Suriye ve İsrail de savaşa dahil oldu.

İç savaşın başlamasından kısa süre sonra Suriye yaklaşık 16 bin askerle Lübnan’a girdi. İsrail ordusu ise 1978 ve 1982 yıllarında Lübnan topraklarını işgal etti. İsrail Mayıs 2000’de güneyde silahtan arındırılmış bir bölge bırakarak Lübnan’dan çekildi.

Yakın tarihi

İç savaşın ardından Suriye 2005 yılına kadar Lübnan’ın topraklarını işgal etmeyi sürdürdü. Lübnan’daki siyasi durum 2000’li yıllarda belirgin şekilde değişti. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın ölümünün ardından Suriye’nin Lübnan’daki askeri varlığı Lübnan halkı tarafından direniş görmeye ve uluslararası çevrelerce de eleştirilmeye başlandı.

Başbakan Refik Hariri'nin 14 Şubat 2005'te Beyrut’ta uğradığı suikast Suriye'nin Lübnan'dan çıkışını getirdi. Batı yanlısı koalisyon 14 Mart İttifakı, suikasttan Suriye’yi sorumlu tuttu. Hizbullah liderliğindeki 8 Mart İttifakı ve bazı Suriyeli yetkililer ise İsrail gizli servisi Mossad’ın suikastin arkasında olabileceğini öne sürdü.

Suikast ülkede geniş çaplı gösterilere neden oldu ve bu gösteriler Suriye ordusunun Lübnan’dan çekilmesiyle sonuçlandı. Suikastı araştırmak için uluslararası bir komisyon kuruldu. Komisyonun ilk raporu 20 Ekim 2005’te yayımlandı. Raporda Suriye ve Lübnan hükümetlerinin üst düzey isimlerinin suikaste karışmış olduğu öne sürüldü.

BM'nin görevlendirdiği Detlev Mehlis'in raporunda, Lübnan ve Suriye’den askeri istihbarata da yer verildi ve şimdiki Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in de aralarında olduğu Suriyeli yetkililer soruşturmayı yanlış yönlendirmekle suçlandı.

Hariri suikasti, ülkede Lübnan siyasetinin önde gelen figürlerine yönelik bir suikast dalgasına neden oldu.

İsrail saldırısı

Suriye 1559 sayılı BM kararıyla Lübnan’dan çekildi, ancak ülke siyasetindeki etkisi özelikle Şii Hizbullah aracılığıyla sürdü (BMGK Kararı'nın orijinal İngilizce metni).

12 Temmuz 2006’da Hizbullah, İsrail-Lübnan sınırındaki bir dizi İsrail kasabasına ve kentine roketli saldırılarda bulundu. Bunu İsrail topraklarına yapılan baskınlar izledi. Bu baskınlar sırasında Hizbullah’ın sekiz İsrail askerini öldürerek ikisini esir alması, İsrail’in ülkeye yönelik 34 günlük hava ve kara saldırısıyla sonuçlandı.

İsrail saldırıları Beyrut Havalimanı da dahil olmak üzere Lübnan’ın alt yapısına büyük ölçüde zarar verdi. Çatışmalar bin kadar Lübnanlının ve 160 İsraillinin ölümüne neden oldu. Ölü sayısı üzerinde uzlaşı sağlanamasa da, Lübnan’ın kayıplarının üçte biri ila üçte ikisinin sivil olduğu kesinlik kazandı. Hizbullah’ın roket saldırıları ise 43 İsrailli sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Çatışmalar resmi olarak BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı ateşkes kararıyla 14 Ağustos 2006’da sona erdi (BMGK Kararı'nın orijinal İngilizce metni).

Nahr El Bared’de çatışma

2007 yılında Filistin mülteci kampı Nahr El Bared’de Lübnan ordusu ve İslami militan grup Fetih El İslam arasında çatışmalar çıktı. Çatışmalar kamptaki barınakların yüzde 85’inin yıkılmasına ve yaklaşık 40 bin mültecinin yer değiştirmesine neden oldu. El Kaide’yi örnek alan militanlar ile ordunun çatışmalarında en az 169 asker, 287 militan ve 47 sivil hayatını kaybetti.

Ekim 2007’de cumhurbaşkanı Emil Lahud’un görev süresi sona erdiğinde muhalifler bir yetki paylaşımı anlaşması yapılmadığı sürece yeni cumhurbaşkanı için oy vermeyeceklerini söyledi. Bu durum Lübnan’ı cumhurbaşkansız bıraktı. Ülke, iç savaşın ardından yaşanan en büyük çatışmalara sahne oldu. Hükümet yanlısı ve muhalif milislerin çatışmalarında en az 62 kişi öldü. Mayıs 2008’de Arap Birliği aracılığıyla Katar’da taraflar arasında müzakereler başladı ve Doha Anlaşması kapsamında şiddet olayları sona erdi.

Siyasi yapı

Parlamenter demokrasiyi benimseyen ülkede mezhep çatışmalarını önlemek için her kesimin adil şekilde temsil edilmesine özen gösterilen bir sistem uygulanıyor. Üst düzey görevler mecliste temsil edilen 18 dini grup arasında paylaştırılıyor.

Buna göre cumurubaşkanı Maruni Hristiyanlar arasından seçilirken başbakan Sünni Müslümanlardan, meclis sözcüsü Şii Müslümanlardan, başbakan vekili ve meclis başkanı ise Rum Ortodokslardan seçiliyor. Meclisin 28 koltuğu Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşit olarak dağılıyor. Meclis, cumhurbaşkanını altı yıl için üçte ikilik çoğunlukla seçiyor. Cumhurbaşkanı meclise danışarak başbakanı atıyor.

Batı yanlısı 14 Mart İttifakı’nın Haziran 2009’da yapılan seçimlerde mecliste Hizbullah liderliğindeki 8 Mart İtifakı'nı bozguna uğratmasının ardından, 27 Haziran 2009’da Saad Hariri, cumhurbaşkanı Mişel Süleyman tarafından başbakan olarak atandı.

2011’in başında 10 muhalif bakanın ve bir cumhurbaşkanı adayının istifası nedeniyle ulusal birlik hükümeti düştü. Hükümetin dağılmasının nedeni ise Lübnan Özel Mahkemesi’nin Hariri suikastından dolayı Hizbullah’ı suçlaması oldu. Hükümetin dağılması ülkenin 2008’den bu yana yaşadığı en büyük siyasi krize neden oldu. Mecliste çoğunluğu elde eden Hizbullah liderliğindeki 8 Mart İttifakı bu krizden kazanlı çıktı. Meclis 8 Mart İttifakı adayı Necib Mikati’yi başbakan olarak seçerek ona yeni hükümeti kurma yetkisini verdi.

Dış ilişkiler

Lübnan, AB ile işbirliği anlaşması konusundaki müzakereleri 2001 sonunda tamamladı. Taraflar 2002 yılında imza attı ve anlaşma 2006 yılında yürürlüğe girdi (Anlaşmanın orijinal İngilizce metni). Ülke çok sayıda Arap ülkesiyle ikili ticari anlaşmalara imza attı. Lübnan ayrıca Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmak için çalışıyor.

Lübnan tarihi gerilimler yaşadığı Libya, Filistin, Suriye ve Irak gibi ülkeler dışında Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler içinde.

Mart 2002’de Arap Birliği zirvesine ev sahipliği yapan ülke, Fransızca konuşan ülkeler birliğinin de üyesi.

Ekonomi

Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı Lübnan, ticaret alanında liberal olmayı tercih ediyor. Hükümetin yabancı yatrırımı kısıtlamadığı ülkede yatırımcılar bürokrasi, yolsuzluk, müşteri prosedürlerinin karmaşıklığı, yüksek vergiler ve mülkiyet hakkının kötü düzenlenmesi nedeniyle zorluklar yaşıyor.

Hizmet merkezli Lübnan ekonomisinin ana sektörleri bankacılık ve turizm. 1975-1990 arasındaki iç savaş ülkenin ekonomik altyapısını büyük zarara uğratı ve ulusal geliri yarı yarıya azalttı. İç savaşın ardından hükümet büyük bir borç yükünün altında kaldı.

2011’de hükümetin düşmesi ve Suriye’deki karışıklık ülkenin ekonomik büyümesinin yüzde 1,5 oranında yavaşlamasına neden oldu. Son dört yılda yıllık ekonomik büyümesi ortalaması ise yüzde 8 civarındaydı. Suriye'deki iç savaşın Lübnan'a yansıması nedeniyle ülke sık sık bombalı saldırılara sahne oluyor.