Latin Amerika'daki Osmanlı torunları 'El Turcolar'

19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nden Latin Amerika'ya göç eden ve El Turco (Türk) olarak nitelendirilen çok sayıda Osmanlı, bugün o ülkelerde siyasetten iş dünyasına, sanattan edebiyata birçok alanda önemli başarılar elde etti.

Osmanlı Devleti'nden Latin Amerika’ya, 1860 yılından Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar çeşitli göç dalgaları yaşandı.

Bugün Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, Filistin ve Mısır’ı kapsayan; batıda Akdeniz, doğuda Mezopotamya ile sınırlandırılan Levant bölgesinden gerçekleşen bu göç dalgasında Hristiyan Arap, Yahudi ve Ermeniler yer aldı.

Bununla birlikte 2. Dünya Savaşı, daha da fazla insanı Latin Amerika'ya göçe zorladı.

ABD'ye gitme umuduyla yola çıkıp Özgürlük Heykeli'ni görmeyi umut eden çok sayıda göçmen, Rio'da Kurtarıcı İsa heykeli tarafından karşılandı.

Daha iyi bir gelecek arayışıyla Amerika kıtasına varan göçmenler, Osmanlı tebaası olmalarından dolayı bölgede "Türkler" anlamına gelen "Los Turcos", "El Turco" (Türk) ismiyle nitelendirildi.

Bazı Arap, Yahudi ve Ermeniler, kendilerinin "Los Turcos" olarak vasıflandırılmasına karşı çıksa da Latin Amerikalılar tarafından bu kullanım halen oldukça yaygın.

Bununla birlikte Osmanlı İmparatorluğu ile bazı Latin Amerika ülkeleri arasında diplomatik ve konsolosluk ilişkileri de aynı dönemde başladı.

Açık kaynaklarda bugün Latin Amerika'nın, Osmanlı pasaportuyla 19. yüzyılda bölgeye gelen çoğunluğu Arap, yaklaşık 30 milyon "Turco"ya ev sahipliği yaptığı ifade ediliyor.

Siyasetten iş dünyasına, sanattan edebiyata birçok alanda başarılara imza atan El Turcoların torunları, bugün birçok insanın arzu ettiği konumda.

İnsanlar neden Latin Amerika'ya göç etti?

Latin Amerika'ya göçün sebepleri arasında savaş sonrası ekonomik zorluklar, nüfus değişimi ve iç dinamikler gibi sebepler bulunuyor.

İsrail'in 1967'deki 6 Gün Savaşı'nda Ürdün, Mısır ve Suriye'yi yenerek Gazze Şeridi, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ni işgal etmesiyle, Filistinli, Suriyeli ve Lübnanlı göçmen dalgası yola çıktı.

Daha iyi bir yaşam aracılığıyla vatanlarını geride bırakarak yola çıkan göçmenler, Atlantik'i geçerek Latin Amerika coğrafyasının hemen her ülkesini doldurdu.

Göçmenlerin çoğu Brezilya, Arjantin, Şili'ye varırken, bir kısmı da Honduras, El Salvador ve Kolombiya'ya yerleşti.

Arjantin'e 1920'ye kadar Osmanlı topraklarından 103 bin kişi gelirken "El Turcolar", kayıtlarda İtalyanlar, İspanyollar ve Rusların ardından bu ülkeye en çok göç eden 4. millet olarak yer alıyor.

Latin Amerika'nın kalkınması göçün önemli unsuru

Bununla birlikte Latin Amerika'daki siyasi, sosyal ve ekonomik kalkınma da bu bölgeye göçün nedenleriyle bağlantılı.

Bölgenin bağımsızlık sonrası yıllarına damgasını vuran iç savaşların sona ermesi ve endüstriyel ekonominin önemli ölçüde gelişmesiyle Latin Amerika ülkeleri, geleceğe dair net vizyona sahip ülkeler olduklarını dünyaya ispatladı.

Endüstriyel gelişim bölgede zenginlik oluştururken bu, Orta Doğulu göçmenlerin ilgi duyduğu ticari faaliyetler için de pazar yarattı.

Öte yandan Latin Amerika'nın sömürge geçmişi nedeniyle göçmenlerin ülkeye gelişi, Avrupa kökenli Latin Amerikalı seçkinlerce ülkelerinin kimliğine tehdit olarak görüldü.

El Turcolar, göç ettikleri Latin coğrafyasında kültürel ve dinsel ayrımcılığa maruz kalmaya başladı.

1927'de Meksika Hükümeti, Suriyeliler, Lübnanlılar, Ermeniler, Filistinliler, Araplar, Türklere karşı ayrımcılığı gözeten bir göç yasası çıkardı.

Seyyar satıcılıktan fabrikatörlüğe

Seyyar satıcılık, ticaretle uğraşan Arap, Yahudi ve diğer grupların Latin Amerika'daki ekonomik entegrasyonunun bir prototipi olarak öne çıktı.

Burada perakende ve seyyar satıcılıkla ticarete başlayan göçmenler, hızlı sermaye birikimi elde ederek dükkanlar daha sonra fabrika mülkiyetleri edindi.

Araplar, Ermeniler ve Yahudiler, bu süreçte özellikle tekstil, ayakkabı ve hazır giyim sektörlerinde önemli başarılar elde etti.

Latin Amerika'daki 3 ülkenin devlet başkanı Osmanlı

El Turcoların torunları, bugün ticaretin yanı sıra bölgenin siyaseti, bürokrasisi ve iş dünyasında da kilit konumlara sahip.

Arjantin, Brezilya, El Salvador, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, Paraguay ve Brezilya'da Osmanlı göçmenler siyasette söz sahibi oldu.

Bunların halihazırdaki örneklerinin başında ise babası Filistin asıllı El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, baba tarafından Lübnanlı Paraguay Devlet Başkanı Mario Abdo Benitez ve babası Lübnan asıllı Dominik Cumhuriyeti Devlet Başkanı Luis Abinader geliyor.

Bununla birlikte 2016-2018 yıllarında Brezilya Devlet Başkanlığını yürüten Lübnan asıllı Michel Temer, Ekvador'un Lübnan asıllı 41. Devlet Başkanı Jamil Mahuad, 1989-1999'da Arjantin Devlet Başkanı olan Suriye kökenli Carlos Menem de aileleri Osmanlı Devleti'nden göç etmiş önemli siyasetçilerden sadece birkaçı.

Dünyaca ünlü El Turcolar

Ticaret ve siyasetin yanında birçok Osmanlı kökenli Latin Amerikalı da kültür, bilim, spor, sosyal ve sanatsal alanlarda önemli başarılara imza atarak dünyaca tanınmayı başardı.

16 Grammy Ödülü sahibi Kolombiyalı şarkıcı Shakira ve aktris, yönetmen ve yapımcı Salma Hayek, bu örneklerin en başında geliyor.

Diğer önde gelen Arap Latinler arasında Forbes'a göre dünyanın en zengin 8. kişisi Carlos Slim ile Brezilyalı yazarlar Raduan Nassar ve Milton Hatoum ve Arjantinli aktör Ricardo Darin bulunuyor.

Öte yandan, Latin Amerika'daki neredeyse her ülkede Osmanlı tebaasından gelen göçmen toplulukları tarafından yönetilen kültürel veya sosyal örgütler mevcut.

Bu örgütlerin en çarpıcı örneği olarak, neredeyse yarım milyona yakın Filistin kökenlinin bulunduğu Şili'deki Filistin-Şili topluluğunun, "Palestino" adında 103 yıllık profesyonel futbol takımı öne çıkıyor.

Şili'deki Filistinliler ayrıca, farklı partilere mensup olan ancak Filistin davası etrafında birleşen, etkili milletvekilleri ve politikacılar grubuna sahip.