Lânetleme - Gazali - İhyau Ulumiddin

Bu lânet -ister hayvana, ister nebata, ister insana olsun- kötüdür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Büyük İslam Alimi Ebu Hamid Muhammed Gazali''nin İhyau Ulûmi''d-Dîn eserinden bölümler: Lânetleme

Lânetleme

Bu lânet -ister hayvana, ister nebata, ister insana olsun- kötüdür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Ne Allah'ın lânetiyle, ne gazapla ve ne de cehennemle birbirinize lânet okumayınız.87

Huzeyfe b. Yeman şöyle demiştir: 'Birbirlerine lânet okuyan bir kavim, Allah'ın azabına müstehak olur!'

İmrân b. Husayn şöyle anlatıyor: 'Hz. Peygamber, bir seferde bulunuyordu. Devesinden âciz kalan Ensar'dan bir kadın, deveye lânet okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi:

Devenin sırtında bulunan şeyleri alınız. Zira deve mel'undur.88

Râvî der ki: 'Sanki ben şimdi deveyi görüyor gibiyim. Deve halkın arasında yürüyor, hiç kimse ona dokunup yaklaşmıyordu'.

Ebû Derdâ der ki: "Herhangi bir kimse, yere lânet okursa, yer ona: 'İkimizden hangisi Allah'a daha âsi ise, Allah ona lânet etsin!' der".

Hz. Âişe şöyle anlatır: "Hz. Peygamber, Ebubekir Sıddîk'ın bir kölesine lânet okuduğunu duyunca dönüp Ebubekir'e baktı ve şöyle dedi:

Ey Ebubekir! Hem sıdk, hem lânet edicilik bir arada olur mu? Hayır! Kabe'nin rabbine yemin ederim ki olmaz!89

Hz. Peygamber bu sözünü iki veya üç defa tekrar etti. Bunun üzerine Hz. Ebubekir o gün kölesini âzâd ederek Hz. Peygambere gelip 'Bir daha böyle yapmayacağım' dedi". Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Lânet edenler, kıyamet gününde ne bir kimseye şefaat edebilirler ve ne de şahid olurlar.90

Enes şöyle anlatıyor: 'Adamın biri Hz. Peygamber ile beraber yürürken devesine lânet okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendisine şöyle dedi:

Ey Allah'ın kulu! Lânete uğramış bir devenin sırtında olduğun halde bizimle beraber yürüme!91

Hz. Peygamber, bu sözünü adamın yaptığının hoşuna gitmediğini belirtmek için söyledi. Lânet, kovmak ve Allah'tan uzaklaştırmaktan ibarettir. Bu ise, ancak Allah'tan uzaklaştırılmayı hak eden bir kimse hakkında caizdir. Allah'tan uzaklaştırılmayı gerektiren sıfatlar da küfür ve zulümdür. Mesela şöyle demelidir: 'Allah'ın laneti zâlim ve kâfirlerin üzerine olsun!' Böyle dediği zaman da Kur'ân ve hadîste vârid olan lâfızları kullanmak uygundur. Çünkü lânet okumakta tehlike vardır; zira lânet 'Allah mel'unu uzaklaştırmıştır' şeklinde Allah adına hükmetmek demektir. Bu ise gaybdır. Allah'tan başka gaybı bilen yoktur. Hz. Peygamber (s.a) bile ancak Allah kendisini gayba muttali ederse bilir. Laneti gerektiren sıfatlar üçtür: 1.Küfür 2.Bid'at 3.Fısk

Bu sıfatların her birinde lanetin üç mertebesi vardır:

Birinci mertebe, umumî bir vasıftan dolayı lânet etmektir. 'Allah'ın laneti, kâfirlerin, bid'atçıların ve fâsıklarm üzerine olsun' denmesi gibi...

İkinci mertebe, daha hususî vasıflarla lânet etmektir. 'Allah'ın laneti, yahudiler, hristiyanlar, mecusiler, kaderîler, hâriciler, râfıziler veya zinacılar, zâlimler ve ribacılar üzerine olsun' denmesi gibi... Bütün bunlar caizdir. Fakat bid'atçıların vasıflarmdaki lanette tehlike vardır. Çünkü bid'atın bilinmesi gayet çapraşıktır. Onun hakkında peygamberden nakledilen bir lâfız vârid olmamıştır. Bu bakımdan bu kısım lanetten avamın çekinmesi uygun olur. Çünkü böyle bir lânet okuyuş, benzeri ile muâraze etmeyi teşvik eder. Böylece halk arasında münakaşa kopar, fesâd doğar!

Üçüncü mertebe, belli bir şahsa lânet okumaktır. Bu tür lânet okumada tehlike vardır. Mesela 'Allah'ın laneti Zeyd'in üzerine olsun! O kâfirdir veya fâsık veya bid'atçı dır' demek gibi... Bu husustaki tafsilat şudur: Şer'an lânet etmenin caiz olduğu insana lânet okumak caizdir. 'Allah, Firavun'a ve Ebû Cehil'e lânet etsin' demek gibi... Çünkü bu kimseler küfür üzerinde ölmüşler ve bu durum şer'an da bilinmektedir. Bizim zamanımızda belli bir şahsa lânet okumaya gelince -mesela 'Allah, Zeyd'e lânet etsin! O yahudidir' demek gibi- bu sözde tehlike vardır. Çünkü Zeyd'in yahudilikten dönüp müslüman olma ve Allah nezdinde müslüman olarak ölme ihtimali vardır. O halde onun mel'un olduğuna nasıl hükmedilebilir?

Eğer 'Zeyd hâl-i hazırda kâfir olduğundan dolayı ona lânet okunuyor. Nitekim müslüman bir kimse hâl-i hazırda, müslüman olduğundan dolayı 'Allah ona rahmet etsin' denildiği gibi...' dersen, -her ne kadar bu müslümanın maazallah sonunda dininden dönmesi tasavvur edilebilirse de- bil ki bizim 'Allah ona rahmet etsin!' sözümüzün mânâsı: 'Rahmetin sebebi olan İslâm dini üzere Allah onu sabit kılsın, Allah onu ibadet üzerine daim eylesin' demektir. Fakat 'Allah kâfiri, lanetin sebebi olan küfür üzerinde sabit kılsın' demek mümkün değildir. Çünkü böyle demek -Allah korusun- küfrü istemektir. Küfrü istemek de haddi zatında küfürdür. Caiz olanı şöyle demektir: 'Eğer o küfür üzerine ölmüşse, Allah ona lânet etsin, Eğer İslâm üzere ölmüşse lânet etmesin'. Bu ise gaybdır ve bilinmemektedir. Kayıtsız şartsız lânet okuyan bir kimse ise, küfür veya İslâm arasında bulunuyordur. Bu bakımdan mutlak lânet okumakta tehlike vardır. Fakat kâfir için olsa bile laneti terketmekte hiçbir tehlike yoktur. Madem ki kâfir hakkında bu kaideyi öğrendin, o halde fâsık veya bid'atçı olan Zeyd hakkında böyle olması daha evlâdır. Bu bakımdan belli şahıslara lânet okumakta büyük tehlike vardır. Çünkü belli şahısların durumu durmadan değişmektedir. Ancak sonunda lânete layık olacağı Hz. Peygambere bildirilen şahıs olursa durum değişir. Çünkü küfür üzere öleceği bilinen bir kimse için lânet okumak caizdir. Bu sırra binaen Hz. Peygamber birtakım kimseleri lânetlemiştir; zira Hz. Peygamber, Kureyş için yaptığı bedduada şöyle diyordu:

Ey Allahım! Hişam'ın oğlu Ebû Cehil ve Rabia'nın oğlu Utbe'yi pençe-i kahrınla yakala!..

Hz. Peygamber, bir cemaatin ismini zikretti ki onların tamamı Bedir savaşında küfür üzere öldürüldüler. Hatta Hz. Peygamber âkibeti bilinmeyen bir kimseye de lânet ediyordu. Sonra bu tür lânet etmek Allah tarafından menedildi; zira rivayet ediliyor ki Hz. Peygamber Maune kuyusunda öğretmen olarak gönderilen ashâb-ı kiramı öldüren kimselere bir ay boyunca (sabah namazının ikinci rek'atinin rükûundan sonra okuduğu) kunut duasında lânet okurdu.93 Bunun üzerine Allah Teâlâ'nm şu ayeti nâzil oldu:

Senin elinde birşey yoktur. Allah ya onların tevbesini kabul edip onları affeder veya zâlim oldukları için onlara azabeder.

Yani 'Onlar belki müslüman olurlar. Onların melun olduklarını nereden biliyorsun?' Küfür üzerinde öldüğü bizce bilinen bir kimseye de lânet okumak caizdir. Fakat müslüman bir yakınma eziyet vermemek şartıyla. Eğer bir müslüman akrabası rahatsız oluyorsa caiz olmaz. Nitekim rivayet ediliyor ki; Hz. Peygamber (s.a) Tâife giderken bir kabrin yanından geçti ve kime ait olduğunu Ebubekir Sıddîk'tan sordu. Ebubekir 'Bu kabir, Allah'a ve Hz. Peygambere âsi olan Said b. Âs'ın kabridir' dedi. Bu söz üzerine Amr b. Said öfkelendi ve şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu, öyle bir kişinin kabridir ki Ebû Kuhâfe'den (Ebubekir'in pederi) daha fazla düşman kellesi vurdu ve misafirlere daha fazla yemek yedirdi'. Bunun üzerine Ebubekir 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu adam bana karşı bunu nasıl söyler?' dedi. Hz. Peygamber (s.a), Amr'a hitaben şöyle dedi: 'Ebubekir'e karşı dilini tut!' Amr uzaklaştıktan sonra Hz. Peygamber, Ebubekir'e yönelerek şöyle dedi:

Ey Ebubekir! Kâfirlerden bahsettiğiniz zaman umumî bir şekilde bahsediniz. Çünkü isim zikrettiğiniz zaman evlâtlar babaları için kızarlar.95

Bunun üzerine halk, artık hususî bir şekilde kâfirleri zikretmekten menolundu.

Nuayman96 şarap içti ve birkaç defa Hz. Peygamber'in huzurunda cezalandırıldı. Bunun üzerine ashabdan biri 'Allah ona lânet etsin! Ne çok içiyor' dedi. Bu sözü işiten Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Ey kişi! Kardeşinin aleyhinde şeytana yardımcı olma! Başka bir rivayet şöyledir:

Böyle söyleme! Çünkü Nuayman, Allah'ı ve Peygamber'i sever.97

İşte görüldüğü gibi, Hz. Peygamber lânet okuyanı, lanetten menetmiştir. Hz. Peygamberin bu yasağı belli bir fâsığa dahi lânet okumanın caiz olmadığına delâlet eder. Kısacası belli şahıslara lânet okumakta tehlike vardır. Bundan her mü'min sakınmalıdır. İblis'e dahi lânet okumasa, okumayan için hiçbir tehlike yoktur. Artık İblis'ten başkasına lânet okumanın keyfiyeti düşünülsün!...

Soru: Yezid'e lânet okumak caiz midir? Çünkü o Hz. Hüseyin'in katilidir veya Hz. Hüseyin'in öldürülmesini emretmiştir.98

Cevap: Yezid'in Hz. Hüseyin'i öldürmesi veya öldürülmesini emrettiği sabit değildir. Bu bakımdan böyle yaptığı sabit olmadıkça 'Yezid, Hz. Hüseyin'i öldürdü' veya 'Onun öldürülmesini emretti' demek bile caiz değildir. Acaba böyle demek caiz değilse ona lânet okumak nasıl caiz olur? Çünkü müslüman bir kimseyi tahkik ve tedkiksiz büyük bir günaha nisbet etmek caiz değildir. Evet 'İbn Mülcem Hz. Ali'yi, Ebû Lu'lu Hz. Ömer'i öldürdü' demek caizdir. Çünkü bu olaylar tevatür yoluyla sabit olmuştur. Bu bakımdan hiçbir müslümana fısk veya küfür sıfatını, tahkik ve tedkik etmeksizin yakıştırmak caiz değildir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Kimse kimseyi ne küfürle ne de fıskla suçlamasın! Çünkü o kişi, suçlayanın dediği gibi değilse, o suç suçlayana döner.99

Bir kişi, başka bir kişinin küfrüne şahidlik ederse, muhakkak onlardan biri o küfrü alır. Eğer 'kâfirdir' dediği kişi hakîkaten dediği gibi ise, bu hüküm doğrudur. Eğer kâfir değilse, başkasını tekfir ettiğinden dolayı kendisi kâfir olur!100

Bu hadîs-i şerifin mânâsı şudur: Karşıdaki insanın müslüman olduğunu bildiği halde onu tekfir ederse kâfir olur. Eğer bir bid'atten veya başka bir şeyden dolayı onun kâfir olduğunu zannederse ve ona kâfir derse (haddi zatında o da kâfir değilse) bu sefer böyle diyen kâfir değil, yanılmış olur.

Muaz der ki: Hz. Peygamber bana şöyle dedi:

Ey Muaz! Bir müslümana küfretmekten veya âdil bir imama (devlet başkanına) isyandan seni menediyorum.101

Ölülere lânet okumak daha da şiddetlidir. Mesrûk der ki: Hz. Aişe'nin huzuruna girdim. Aişe validemiz 'Filân adam ne yapıyor? Allah ona lânet etsin!' dedi. Cevap olarak ona 'O öldü!' deyince, bu sefer Aişe validemiz 'Allah ona rahmet etsin!' dedi. Ben 'Bu nasıl oluyor? (Bir lânet okuyorsun, bir rahmet)' dedim. Cevap olarak şöyle dedi:

Sakın ölülere küfretmeyin. Çünkü onlar daha önce Allah'ın huzuruna gönderdikleri amellerinin üzerine gitmişlerdir.102

Hz. Peygamber başka bir hadîsinde şöyle buyurmuştur:

Ölülere sövmeyin! Çünkü siz bu sövmekle dirileri üzmüş olursunuz.103

Ey insanlar! Ashabım, arkadaşlarım ve dünürlerim hakkında beni koruyup gözetiniz. Onlara sövmeyiniz. Ey insanlar! Kişi öldüğü zaman onun hayırlı taraflarını anınız.104

Soru: Acaba 'Hz. Hüseyin'in katiline Allah lânet etsin!' veya 'Onu öldürmeyi emredene Allah lânet etsin!' demek caiz midir?

Cevap: Doğrusu şöyle demektir: 'Hz. Hüseyin'in katili; eğer tevbe etmeden ölmüş ise, Allah ona lânet etsin'. Çünkü Hz. Hüseyin'in katilinin tevbe ettikten sonra ölmüş olma ihtimali vardır; zira Hz. Peygamberin amcası Hz. Hamza'nm katili Vahşî, onu öldürürken kâfirdi. Sonra gelip yaptıklarından ve küfründen tevbe etti. Bu bakımdan bir müslümanı öldürmek büyük bir günahtır. Bu günah küfür mertebesine varmaz. Bu bakımdan kişi, Hz. Hüseyin'in katiline 'eğer tevbe etmemişse' şeklinde değil de mutlak bir şekilde lânet okursa, bu okuyuşta tehlike vardır. Fakat Hz. Hüseyin'in katiline lânet okumazsa hiçbir tehlike yoktur. O halde susmak daha evlâdır.

Biz bu hususları halkın lânet hususundaki gevşekliğinden ve dilini başıboş bırakmasından dolayı belirttik. Mü'min bir kimse çok lânet okuyan bir kimse olamaz. Bu yüzden lânet, ancak küfür üzerine ölen kimseler hakkında veya vasıflarıyla bilinenler hakkında kullanılmalı... Belli şahıslar hakkında değil! Bu bakımdan belli şahıslara lânet etmek yerine Allah'ı anmak daha iyidir. Eğer bu da yoksa, susmakta selâmet ve kurtuluş vardır.

Mekkî b, İbrahim şöyle anlatıyor: "Biz, İbn Avn'ın yanında oturuyorduk. Bu arada Bilâl b. Ebi Burde'den105 bahsettiler ve kendisine lânet okudular. Aleyhinde atıp tuttular. İbn Avn da susmuştu. Dediler ki: 'Ey İbn Avn! Biz ancak Bilâl'in sana yapmış olduğu zulümden dolayı aleyhinde konuşuyoruz! (Sen niçin sükût ediyorsun?)' İbn Avn cevap olarak dedi ki:

"Bu iki kelime kıyamet gününde benim amel defterimden çıkacaktır:

1.Lâ ilâhe illâllah. 2.Allah filan adama lânet etsin!

Bu bakımdan benim sahifemden 'Lâ ilâhe illâllah'ın çıkması 'Allah filâna lânet etsin5 sözünün çıkmasından daha iyidir".

Bir zat Hz. Peygambere dedi ki: 'Bana nasihatta bulun!' Hz. Peygamber şöyle dedi:

Sana lânetçi olmamanı tavsiye ederim.106

İbn Ömer şöyle demiştir: 'Allah nezdinde insanların en sevimsizi, halka ta'neden ve lânet okuyanlardır'.

Seleften biri şöyle demiştir: 'Müslümana yapılan lânet, onu öldürme ile eşittir!' Hammad b. Zeyd, bu sözü rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: "Ben 'bu söz hadîs-i merfu'dur' demekten zerre kadar çekinmem".

Ebû Katâde'den şöyle söylediği rivayet ediliyor: Geçmiş zamanda şöyle deniliyordu: 'Bir mü'mine lânet okuyan onu öldürmüş gibidir'. Bu söz aynı zamanda Hz. Peygambere isnâd edilen merfû bir hadîs olarak da nakledilmiştir.107

Bir insanın aleyhinde beddua etmek de mesuliyet bakımından lânete yakındır. Hatta zâlimin aleyhinde beddua etmek bile böyledir. İnsanın meselâ 'Allah ona sıhhat vermesin, 'Allah ona selâmet vermesin' demesi ve benzeri sözler gibi... Çünkü böyle söylemek kötüdür. Nitekim haberde şöyle vârid olmuştur:

Mazlum bir kimse muhakkak zâlimin zulmüne karşılık verecek kadar beddua eder. Sonra kıyamet gününde zâlimin hakkı onun yanında fazla bile kalır!108

86)Tirmizî 87)Tirmizî, Ebû Dâvûd 88)Müslim 89)İbn Ebî Dünya 90)Müslim 91)İbn Ebî Dünya 92)Müslim 93)Buhârî ve Müslim 94)Hz. Peygamber BVr-i Matine de otuz kadar sahâbîyi öldürenlere, sabah ları bedduada bulunuyordu. Buhârî ve Müslim'in diğer bir rivayetinde bir ay devamlı Ra'l ve Zekvan kabilelerine beddua ettiği kayıtlıdır. Buhârî ve Müslim, Ebû Hüreyre'den şöyle rivayet etmişlerdir: Sabah namazında oku duktan scnra tekbir getirir, başım kaldırır ve şöyle derdi: 'Ey Allahım Lâhyan vc RaTa lanet et'. Sonra Alu İmrân sûresinin 128. ayeti nazil olunca, Hz. Peygamber lânet etmeyi terketmiştir. {İthaf us-Saade, VII/486) İbn Abdilberr 98)Yezid'in Hz. Hüseyin'i bizzat öldürmediği açıkça ortadadır. Fakat öldü rülmesini emredip etmediğinde ihtilâf vardır. 99)Buhârî, Müslim 100)Deylemî 101)Ebû Nuaym 102)Buhârî 103)Tirmizî 104)Deylemî 105)Bilâl, Ebû Bürde'nin, o da Ebû Musa el-Eş'ârî'nin oğludur. Künyesi Ebû Amr olan bu zat, Basra'nın hem emîri, hem de kadısı idi. Uzun zaman vali lik yapmıştır. 106)İmam Ahmed, Taberânî 107)Müslim, Buhârî