Laik olmayan dindar Kürtlerin tasfiyesi

Çözüm Sürecinin rayına girdiğini söyleyebildiğimiz ve tarafların olumlu mesajlar verdiği bugünlerde bir anda Şırnak'ın Cizre İlçesi karıştı. PKK'nın gençlik yapılanması YDG-H ve HÜDA-PAR üyesi bir grup arasında silahlı çatışma çıktı ve 3 kişi hayatını kaybetti. Peki, Cizre'de ne oldu? Hükümet yetkilileri ve BDP olayı 'provakasyon' olarak değerlendirirken bazı 'karanlık el veya ellerin devrede olduğunu savundular.

Faruk Faruk

omerileryapi@gmail.com

HÜDA-PAR'dan gelen açıklama ise dikkat çekici. ""Bazılarına burada laikçi olmayan, mütedeyyin Kürtleri ve örgütlü yapılarını tasfiye etme görevi verilmiş. Yapılan bölgede mütedeyyin Kürtlerin tasfiye projesidir" Bu arada kısaca Cizre olayıyla ilgili taraflardan kim, ne dedi? Başbakan Ahmet Davutoğlu: İç güvenlik reform paketinin ne kadar önemli olduğunu gördük. Yapılan provokasyonlar herkesi etkilemektedir. Bu provokatörlere karşı en önemli olay iç güvenliğin sağlanmasıdır. diye bir açıklama yaptı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ; HÜDA-PAR'lıları evlerine girerek yakmak istediler, HÜDA-PAR mazlum ve mağdur. Hem 6-7 Ekim olaylarında hem de şimdi. PKK bölgede kendisinden başka hakimiyet istemiyor. Biz bu olayın elbette üstüne gideceğiz, adli soruştuma başladı" dedi. DTP Eşbaşkanı Hatip Dicle: "Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın yaptığı görüşmeler ve başlatılan bu müzakere sürecinin ne kadar gerekli ve hızlı bir şekilde yaşamsallaşması gerektiği bir kez daha görülmektedir. PKK-Hizbullah çatışması olarak körüklenmek istenen olayların sağduyulu bir şekilde çözmek esas temel görevimizdir" diye değerlendirdi. HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz Ne zaman süreçle ilgili olumlu bir mesaj verilse PKK, YGD-H çevreleri tarafından bizim partimize yöneli provokatif eylemlerde bulunuluyor. Bunun da sorumlusunun PKK tarafı olduğu düşüncesindeyiz" diye bir açıklama yaptı.

Evet bu ve benzeri olaylara bakarak PKK'nin kendi ideolojisinin dışında olan ve Kürt sorununun çözümünde kendine özgü projesi olan kesimlere hayat hakkı tanımak istemediğini okuyabiliriz. Gördüğümüz kadarıyla PKK Kürtlerin kendi içinden çıkan siyasi hareketleri kabul etmemekte ve onu ihanetle suçlayarak ona savaş açmaktadır. PKK kendisini Kürt halkının tek siyasi temsilcisi olarak görmekle beraber Kürtlerin tamamını da kendi Sol zihniyeti içine hapsetmeye çalışmaktadır. Çözüm süreci devam ederken, bu ve benzeri olaylardaki temel amaç Kobani bahaneli saldırılarda Kobani sembolü üzerinden; kamu binalarına ve araçlarına yönelik saldırılarla çözüm süreci noktasında hükümete potansiyel gücünü göstererek gözdağı vermektir.

PKK nın Kürt sorununa ilişkin İslami temelde çözümler sunan dindar bölge halkının kendi imkanlarıyla kurduğu STK'larına, camilerine, Kur'an kurslarına ve bu kurumlarda hizmet veren mütedeyyin insanlara saldırması hem İslam düşmanlığını hem de bölgede Muhafazakar Kürt halkına yaptığı baskıyı göstermektedir. Biliyoruz ki bölge halkının yüzde 80 i muhafazalar Kürtlerden oluşuyor, bu çoğunluk Marksist-Leninist bir felsefe ve ideolojik temele dayanan bu örgüte destek vermemektedir. Buda Pkk nın zamanla kendine karşı yapılacak muhalefetten dolayı gözünü korkutmaktadır.

PKK'nın silah kullanarak, bölge halkı üzerinde bir faşist rejim, baskı rejimi kurmaya çalıştığı aşikardır. HDP nin de bu noktada çözüm süreci ve sonrasında siyasal sisteme şimdiden ayak uydurması gerekmektedir, çünkü bir siyasal partinin arkasını silahlı güçlere dayayarak siyaset yapması hiç demokratik değildir. Çözüm sürecinin başarılı bir şekilde neticelenmesi sonrasında bölgede PKK nın Kürt halkına baskısı ve HDP'nin silahlı bir örgüte sırt dayayarak siyaset yapmaya çalışması, Uzun vadede Kürt halkının kendi içinde gerilmesine, huzursuz olmasına neden olacaktır.