Hanne Meryem Yurtseven
Asıl meseleye geldik. Hatta geçiyoruz bile... Hatırlıyorum da henüz küçükken ayın bitişini parmak hesabıyla hesaplardım. Çünkü o zamanlar benim için esas olan bayramdı. Her zaman ödül daha çok ilgimi çekmişti. Çünkü çocuktum. Hala bu yaklaşım açısından çocuk olduğumu düşünüyorum, fakat parmak hesabını bırakalı çok oldu. Bayrama bir gün kala bayramlıklarımı hazırlamayı da bıraktım. Ama farklı şeyler gözüme görünmeye başladı. İlk görünen; bu ayın verdiği dinginliğin bitmesine hazır olmadığımdı. Açlıktan bahsettiğim sanılmasın. Açlığın başa vurmasından bahs ediyorum. Farklı açılımlar için açlığa başvurmak gibi... Bunun için seçilen ilginç yöntem! Başımı ellerimin arasına koyup kendimi eleştiriyorum. Çekilen "çile"nin kişisel gelişim adı altında yapıp edilen her şeyin üstünde olduğunu fark ediyorum. Diyor ki "Senin telaşını alıyorum, Seni kendinle baş başa bırakıyorum.
Bugün menüyü dert etme, akşama bakarız". Omuzlardan yükler alındığında, yaptığım, yapmakta olduğum ve yapacağım şeylerin dökümü gözlerimin önüne seriliyor. Geride bırakılanların sonuçlarını huşu içinde halletmenin verdiği güç. İlerisi için verilen sözler. Bu ay sadece kişisel değil, aynı zamanda sosyolojik bir mesaj da veriyor. Başkalarını düşünme ayı. Empati ayı. Başka birinin yerine geçip düşünme Karın gurultusunun vicdanın sesinden duyulmadığı bir zaman.
Empati yaptıktan hemen sonra bir ziyafet sofrasına düşmekten kendimizi alıkoymamız gerekiyor. Tıka basa doymaların, ekranın sağ köşesinden dakikaları saymaların veya bir saati doldurmak için dökülen dillerin olmadığı bir ay olmasını ne kadar çok isterdim. Bu eleştirilerin bir ucunda her zaman her birimizin bir payı var.Tamamen sıyrılamıyoruz. Ay bittiğinde telaşa geri dönecek miyiz, yoksa bir dönüşüm geçirmiş olarak mı hayata devam edeceğiz, bilmiyoruz fakat bu düşünceler her zaman kıyımızda köşemizde duruyor olacak. "Her zorlukla beraber bir kolaylığın olması" benim yüreğimde başka hiç bir telkinin veremediği o hafifliği veriyor. Zorluğu sevmeye başladık. Her şeyin kolay olmasından ve her şeye hemen ulaşabilecek olmaktan sıkılmıştık. Bir gün herkes sıkılacak ama bu sıkılma bizi geçmiş için değil ilerisi için umutlandırmalı. Bir şeyler yapmalıyız. Sorumluluk diri tutuyor insanı. Bunun daha bir ayırdındayız artık. Şu an diri değiliz, üzerimize on bir ayın rehaveti çöktü.