Tilya Ekolojik Sosyal Kooperatifi, permakültür sistemleri ve tasarruf sağlayan sulama ve gübreleme yöntemleri gibi birçok uygulamayla çevre duyarlılığını öne çıkararak bu alanda faaliyet gösteren kooperatiflere örnek oluyor.
Kooperatifçilik bilincini artırmak, uluslararası dayanışma ve ekonomik verimliliği desteklemek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Kooperatifler Birliği'nin (ICA) 1995'te aldığı kararla her yıl temmuz ayının ilk cumartesisi Uluslararası Kooperatifler Günü olarak kutlanıyor.
İstanbul Beykoz'daki İshaklı Köyü'nde faaliyet gösteren Tilya Ekolojik Sosyal Kooperatifi Kurucu Ortağı Sıla Sezge Çınar, AA muhabirine, Türkiye'deki ilk ekolojik sosyal kooperatif olduklarını söyledi.
İstanbul'un sebze ve meyve ihtiyacının ağırlıklı olarak kent dışından temin edildiğini oysa topluluk destekli tarım yapılan bostanlar veya belediye ve kooperatiflere ait arazilerde tarım yapılarak temiz gıda ihtiyacının karşılanmasının mümkün olduğunu ifade eden Çınar, kent tarımı yapmak için çok kıymetli arazilere sahip Beykoz'u, kooperatifin kuruluş yeri olarak seçtiklerini ve geçen yıl faaliyete başladıklarını bildirdi.
Tilya isminin Latincede ıhlamur, öz Türkçe kaynaklarda ise altın höyük anlamına geldiğini, arazide bulunan asırlık ıhlamur ağacı ve arazinin höyüğü andıran yapısı sebebiyle kooperatifin adı olmasına karar verdiklerini belirten Çınar, üretimlerini 6 dönüm arazi ve 2 dönüm serada gerçekleştirdiklerini aktardı.
Çınar, "Burası kendi içinde sürdürülebilir bir yaşam alanı. Kendi bahçemizden beslendiğimiz, su sistemlerimizi ve enerjiyi ona göre tasarladığımız, aslında permakültür yapısını oturttuğumuz bir çiftlik arazisi." dedi.
Kooperatifi, özellikle gençlere iş alanı açan, karşılıklı öğrenme süreci için ortam sağlayan, kar amacı gütmeyen ve kendi gelir sistemini yaratan sosyal bir zemin olarak nitelendiren Çınar, şunları söyledi:
"Bizim için kooperatifleşme iki şey ifade ediyor. Birincisi farklı meslek grupları, farklı akademik geçmişler aynı perspektifle bakarak aynı hayali kurarak örgütlenip daha büyük etki yaratabilirler. Diğer taraftan gerçekten temiz gıdaya erişim, ekoloji ve iklim krizine karşı mücadele açısından önemli. Burada aynı zeminde bir mücadele yürütmek için bir araya gelmeye karar verdik ve bunu her yerde savunuyoruz. Kooperatifleşmek ve var olan kooperatifleri desteklemek Türkiye'nin geleceği ve dünyadaki birliktelik için çok kıymetli."
- Permakültürün birçok ilkesi arazide uygulanıyor
Tilya Ekolojik Sosyal Kooperatifi Kurucu Ortağı Samed Akman, bulundukları yerin ikliminin yazın Akdeniz, kışın ise Karadeniz iklimine benzediğini ve verimli topraklara sahip olması sayesinde ekilen her şeyin hızlıca büyüdüğünü vurguladı.
Toprağı iyileştiren ve yıldan yıla verimin artmasını sağlayan onarıcı tarımın alanlarından biri olan permakültürün birçok ilkesini arazide uyguladıklarına değinen Akman, bu kapsamda suyu toprağa hapsetmek için yaptıkları uygulamalar hakkında şu bilgileri paylaştı:
"Bunu en iyi yapan şeyler bitkiler, ağaçlar ve otlaklar çünkü yağan yağmuru onlar tutuyorlar. Toprağınız çıplaksa yağmur akıyor gidiyor ve zamanla tarla taş gibi oluyor. Eş yükseltide açılan kanallar da suyu yavaşlatmakta kullanılabiliyor. Eğer henüz bitkilerimiz yoksa onları kullanıyoruz. Farklı bir sürü yöntem var ama amaç toprağı suda tutmak, bunun için sürekli bitki varlığı çok önemli. Kimi yerlerde de hayvanlar devreye giriyor. Hayvanın yeterli miktarda ve dengeli otlatıldığı alanlarda toprak daha çok su tutuyor."
Suyu tasarruflu kullanmak için arazide sadece damla sulama yaptıklarının altını çizen Akman, nemini korumak, verimliliğini artırmak ve sağlığını iyileştirmek için toprağın üzerini örtmekte kullanılan tüm malzemelere malç denildiğini, malçlama yöntemi sayesinde yüzde 30 ila 60 daha az sulama yaptıklarını kaydetti.
- Organik atıkları komposta, budama atıklarını biyolojik kömüre dönüştürüyorlar
Onarıcı tarım ve permakültürün konvansiyonel tarıma göre daha fazla emek istediği şeklinde bir düşünce bulunduğunu, aslında bu durumun alışkanlıklarla ilgili olduğunu ifade eden Akman, "Rekolteden çok çeşitliliği, sağlığı ve lezzeti önemsediğimiz için çok fazla sulama yapmıyor, çok fazla gübre atmıyoruz. Sadece hayvan ve solucan gübresi kullanıyoruz, sulamayı da çok az tutuyoruz ki konvansiyonel tarımdakinin aksine bitkiler daha az sulandığında çok daha fazla mineral çekiyorlar, daha fazla besleyici oluyorlar. Yani 1 kilogram domatesi yemeniz yerine 1 tane domatesi yemeniz, mineral dengesi açısından aynı oluyor." diye konuştu.
Çıkan organik atıkları kompost yapıp toprağa gömdükleri, budama atıklarını ise biochar (biyolojik kömür) yaptıkları bilgisini paylaşan Akman, bu atıkların değerlendirilmek yerine yakılmasının karbondioksit salımını artırarak çevre kirliliğine neden olduğunu hatırlattı.
Arazide elma, armut, kiraz, ceviz ve fındık ağaçları ile kırmızı orman meyvelerinin bulunduğuna, serada 25 çeşit domates yetiştirdiklerine, bütün sebzelerin ve 40’a yakın tıbbi aromatik bitkinin atalık tohumlarını doğadan topladıklarına dikkati çeken Akman, yere alçak bir sera kurma biçimi olan "tırtıl tünelleri" yöntemini de arazide uyguladıklarını, hava koşullarına karşı koruma sağlamak için bu tünellerin çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.