Kur''an''nın sırları nasıl anlaşılır?

Kur’ân, insana, dış âlemdeki zarâfet ve kudret akışlarını seyrettirerek onun iç dünyâsını uyandırır. Kulu, bu güzel kâinat karşısında, hisli bir yürekle ürpertir. Allâh ve Rasûlü’nün muhabbet iklîmine götürür. Kur’ân-ı Kerîm, kendisine yönelenin hayatını düzenleyip onu, huzurlu bir hayatın bahçesinde gezdirir. Peki Kur’ân’ın sır ve hikmetleri nasıl anlaşılır? Ayrıntılar haberimizde...

Kur’ân, insana, dış âlemdeki zarâfet ve kudret akışlarını seyrettirerek onun iç dünyâsını uyandırır. Kulu, bu güzel kâinat karşısında, hisli bir yürekle ürpertir. Allâh ve Rasûlü’nün muhabbet iklîmine götürür. Kur’ân-ı Kerîm, kendisine yönelenin hayatını düzenleyip onu, huzurlu bir hayatın bahçesinde gezdirir. Peki Kur’ân’ın sır ve hikmetleri nasıl anlaşılır? Ayrıntılar haberimizde...

Kur’ân’ın sır ve hikmetleri ancak Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in kalbî dokusundan hisse almakla anlaşılır.

Hâlid bin Velid (r.a.) bir seriyye esnâsında Müslüman bir aşîretin yanında konaklar.

Aşîret reisi ona:

“–Bize Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’i anlatır mısınız?” der.

Hâlid bin Velid (r.a.) :

“–Allah Resûlü (s.a.v.) Efendimiz’in o ebedî güzelliklerini anlatmaya güç yetmez. Hele tafsîlâtıyla anlatmamı istersen, bu hiç mümkün değil!” der.

Reis:

“–Bildiğin kadarıyla anlat! Kısa ve öz olarak târif et!” deyince Hâlid bin Velid (r.a.) şu karşılığı verir:

“اَلرَّسُولُ عَلٰى قَدْرِ الْمُرْسِلِ : Gönderilen, gönderenin kadrince olur!..”

Yani gönderen, Âlemlerin Rabbi olduğuna göre, gönderilenin şânını, var sen hesâb et!..

Velhâsıl Fahr-i Kâinât (s.a.v.) Efendimiz’in yüceliğini tam mânâsıyla kavramaya hiçbir beşerin gücü yetmez. Biz, O’nu kendi sınırlı idrâkimizle ölçemeyiz.

Nitekim beşer idrâkinin bu sahadaki aczi yüzündendir ki, O’nu bizzat Cenâb-ı Hak tekrîm ve takdîm ediyor. O’nun şânını ifâde sadedinde;

“Allah ve melekleri, Peygamber’e salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56) buyuruyor. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in bir hilkat bedîası, yani yaratılış şâheseri ve eşsiz bir sanat hârikası olduğunu, bizzat Cenâb-ı Hak beşer idrâkine îlân ediyor.

Bu itibarla O’nu anlamak, Hakk’a kullukta en mühim basamaktır. O’nu anlamadan, O’nu tanımadan, O’nun izinden gitmeden ve O’nun gönül hassâsiyetlerinden nasîb almadan, ne îmânımız tam bir îmân olur, ne Kur’ân’ı tam olarak idrâk edebiliriz, ne de kulluğumuz tam bir kulluk olur…

KUR’AN’IN SIR VE HİKMETLERİ NASIL ANLAŞILIR?

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“(Rasûlüm!) O’nu Rûhu’l-Emîn (Cebrâil) îkaz (ve irşâd) edicilerden olasın diye, apaçık bir Arap diliyle, Sen’in kalbine indirmiştir.” (eş-Şuarâ, 193-195)

O’nun 23 senelik nebevî hayâtı Kur’ân’ın tefsîri mâhiyetindedir. Kur’ân’ın sır ve hikmetleri de ancak Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in kalbî dokusundan hisse almakla anlaşılır.