Kurallara uyarsak çabuk atlatırız

Türkiye’nin henüz İtalya, ve İran gibi önü alınamaz düzeye erişmediğini ifade eden Prof. Dr. Haydar Sur, “Yaşam tarzımızda temel temizlik kuralları ve güvenli mesafeyi en önemli öncelik kuralı haline getirirsek ülkemiz bu salgını çabucak atlatır” dedi.

HABER: ÖZLEM DOĞAN

Dünyanın koronavirüsle mücadelesi sürüyor. Koronavirüsün ortaya çıkışının üzerinden bu yana Türkiye’de 44 kişi hayatını kaybetti. Okulların ve birçok işyerinin kapalı olduğu ülkede sokağa çıkılmaması yönünde uyarılar yapılmaya devam ediliyor. Hayat tüm dünyada adeta durmuş durumda. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin Koronavirüs salgınının insanlar üzerindeki etkisini Milat’a değerlendirdi.

Yakın temastan vazgeçin

Karakteri tam olarak çözülememiş bir hastalıkla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Prof. Dr. Haydar Sur, “Henüz koronavirüsü tedavi edecek bir aşı yok. Yakın temasta bulunup kalabalık yerlerde dolaşılırsa ve hijyen kurallarına uyulmazsa bu hastalık hızlı bir şekilde ve birçok kişiye bulaşıyor. Elimizi sürekli yıkacağız, üstümüzü başımızı temiz tutacağız, elimizi ağzımıza ve gözümüze götürmeyeceğiz. İnsanlarla aramıza en az 2 metre mesafe koyacağız. Yaşlıların açık havaya çıkmasındaki en büyük sorun; açık havada yan yana ve topluca bir araya gelmektir” dedi.

Henüz önü alınamaz düzeyde değiliz

Toplumun salgınla alakalı bilinç düzeyinin ‘bana bir şey olmaz, o benim yakın arkadaşım, her gün görüşüyoruz’ noktasında olduğunu kaydeden Sur, “Bu yüzden de insanlar yakın teması sürdürüyor. Yaşam tarzımızda temel temizlik kurallarını en önemli öncelik kuralı haline getirirsek ülkemizin bunu çabucak atlatacağını düşünüyorum. Türkiye henüz İtalya, Litvanya, İran gibi önü alınamaz düzeye erişmedi. O duruma gelmemek için de varımızla yoğumuzla çabalıyoruz” diye konuştu.

Ruh sağlığımıza dikkat etmeliyiz

Kronik hastalığı olmayan gençlerin koronavirüsü ayakta atlattığını belirten Sur, “Gençler burada sorumlu davranmalı ve çevresindeki ileri yaşlardaki insanlara hastalığı bulaştırabileceğini unutmamalı. Bedenimizin ve ruhumuzun sağlığını koruyarak bu süreci atlatmalıyız. Ruh sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Herkesi bir ölüm korkusu kaplamış durumda. Mümkün olduğu kadar evin içinde hareketli olmalıyız. Hareketli yaşamdan vazgeçmemeliyiz. Özellikle uyku düzenimiz bağışıklık sistemimiz açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.

Toplumda stres ve kaygı tetikleniyor

Koronavirüs gibi toplumu tehdit eden durumlarda insanlarda stres ve kaygının yoğun bir şekilde ortaya çıktığını ifade eden Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, “Kişinin takıntılı, kaygılı bir zemini varsa obsesif bir defans geliştirebiliyor. İnsanların yatıştırdığı noktalar ortaya çıkabiliyor. Stres ve kaygı bizim organizasyon yeteneğimizi sağlayan bir nokta. Stres ve kaygıdan besleniyoruz ama bunun dozu çok önemli” dedi.

Çocuklara süreci doğru anlatmalıyız

Bu durumu çocuklara izah etmenin önemine değinen Çetin, “Bunun bir tatil ya da stresli bir olay yerine bir önlem olduğunu anlatmamız gerekiyor. Bu süreci bir şeylerden mahrum kalacağımızı, her şeyin kötüye gideceği şeklinde lanse etmemeliyiz. Ailelerin çocuklarıyla dikkatli konuşması önemli” diye konuştu.

Risk grubu inkâr süreci yaşıyor

Yaşlı risk grubunun bir inkâr süreci yaşadığını kaydeden Çetin sözlerini şöyle noktaladı: “İleri yaşta olan vatandaşlarımız her an ölebilecek 65 yaş üstü risk grubunda oldukları gerçeğinden kaçıyorlar. Burada ‘sen yaşlısın, ölebilirsin’ gibi söylemlerden çok ‘bizim için çok değerlisin ve çocukların, torunların sana ihtiyacımız var’ gibi konuşmalar yapmalı ve motive etmeliyiz. Yoksa kaderci davranıp daha fazla umursamaz davranabiliyorlar.”