Yrd. Doç. Dr. Erkan Çav (Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi)
'DEVLET Aklı" olgunsun, taşla, camla, metalle, tasarımla, mimariyle, renkle, tezyinatla, coğrafyayla, ağaçla, suyla, çiçekle, insanlarının yüzleri, tavır, tutum ve davranışlarıyla, kısacası bütün oradaki canlı ve cansız varlıkların bileşkesinin ve bütünleşmesinin zirvesini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gördük. Külliye'de, bu toprakların, bu topraklarda yaşayan insanların, toplumların, beyliklerin, devletlerin bin yılı aşan kadim ve köklü kültürünün, insan ve yaşam birikiminin, İslam medeniyeti ile mezc olmuş Zirve Sarayı'nı gördük.İnsanın ölümlü, devletin ölümsüz bir ruha sahip olduğunu; bunun en somut göstergelerinden birinin muhteşem yansımasını, devlet merkezinin büyüleyici tarihi ve kültürel zenginliğini gördük. İnsan hassasiyetinin ve inceliğinin Müslümanın, Anadolu insanının, Türkün ve bu topraklarda yaşayan insanların ruhlarıyla nasıl hemhal olduğunu, hangi su00fbret ile şekil aldığını, sahip olunan soyut ve somut iyilik, güzellik ve doğruluk değerlerini bünyesinde nasıl birleştirdiğini gördük. Şatafatın değil ihtişamın, lüksün değil sadeliğin, gürültünün değil dinginliğin, sınırlılığın değil sonsuzluğun, öldürmenin değil yaşatmanın, sadece maddi olanın değil manevu00ee olanın, yüzeyselliğin değil derinliğin, israfın değil temsiliyetin, öfkenin değil kucaklayıcılığın, sadece Anadolu coğrafyasının değil üç kıtaya ve dünyaya hükmeden Selçuklu-Osmanlı devletinin, nefsin değil varlığın özünün somutlaşmış, cisimleşmiş, muhteşemleşmiş simgesini, metaforunu, halini, aynasını gördük. Bu topraklardaki Müslüman-Türk kimliğinin taşlara, toprağa ve insana kazınmış, aktarılmış ve canlandırılmış mührünü gördük. Grup olarak üç saat boyunca yaptığımız Külliye ziyareti; varlığımızda çiçeklenen, bize yeni ufuklar, değerler, anlamlar, kavrayışlar, idrakler, doğuşlar ve dirilişler açan bir temaşa ve idrak ziyafeti verdi.
Ebedi bir mekan duygusu: Külliye Tepesi
Huzurlu ve mutlu bir ülke için çalışan huzurlu binalar, huzurlu insanlar, huzurlu bir Külliye.Ülkesi ve milleti için gece-gündüz bütün enerjisiyle çalışanların merkezi.Herkesin görevini, yerini, doldurduğu alanın değerini ve önemin bildiği bir yer.
Akıl, düşünce, tarih, kültür, zaman, anlam, değerler ve deneyimler zengini; dingin, sakin, enerjisi yüksek, temizlik, sadelik, derinlik, ebedilik hissi veren bir merkez.
Her bir duvarında, kapısında, taşına, mermerinde, metal bileşeninde, süslemesinde, camında, merdiveninde, yerleştirilen nesnelerinde, duvar resimlerinde, süslemelerinde, girinti ve çıkıntı yapılarında, iç ve dış mimari tasarımında ve tezyinatında, görülebilecek ve dokunulacak her parçasında ve nesnesinde, bambaşka, sağlam, köklü, kimlikli ve güçlü bir uyum, içiçelik, derinlik, bütünlük ve "Biz olmak" olan bir yer; kesintisiz, derinlikli, köklü, coşkulu ve bizimle yoğrulan bir "Biz olma hali".
Her bir detayın binlerce yıllık birikimle gelen hassasiyetle, güzellikle ve titizlikle tasarlanıp somutlaştırıldığı bir yer.Her şeyin yerli yerinde olduğu bir yer. Bize ait, bizden, bizimle hisseden, bizimle düşünen, bizimle hayal eden ve bizimle, bu toprağın insanları ile varolan bir yapılar bileşkesi, ruhsal ve bedensel devlet merkezi; bu coğrafyanın varlık, kültür ve medeniyet temsiliyeti.
Ülke yönetimlerinin merkezleri ülkelerin tarihi ve kültürel birikimini, kimliğini ve karakterini, siyasi, ekonomik, askeru00ee ve toplumsal gücünü, yönetim idrakini, gelecek tasavvurunu, varoluş temellerini gaye (misyon) ve istikbal (vizyon) perspektifini ortaya koyar. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, bunu, vatan ve millet şuuru dahil tüm boyutlarıyla bihakkın ortaya koymakta, temsil etmekte ve her bakımdan varlığına sindirmiş olarak yaşamakta ve yaşatmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Türkiye'nin devlet olarak dünyada yer almak istediği pozisyonu, sahip olduğu medeniyet ve kültür birikimini, ulaşmak istediği hedefleri, var ettiği ve var etmek istediği kadim ve güncel değerleri, her bakımdan temsil etmeye haiz bir çekirdek, tohum, öz ve kök-merkez olmuştur.
Külliye neden bombalandı?
Bombalara, uçaklara, helikopterlere, tanklara, saldırılara, vatan hainlerine direnen Meclis kadar en az saldırıya uğramış, ele geçirilmek istenmiş, en yüksek bürokratı esir alınmış ve onu savunmak isteyen vatandaşlarından şehitler vermiş, kapısını bedenlerle bombalara kapatmış bir yerdir Külliye. Anadolu topraklarının kadim ve köklü devlet geleneğini, kültürel birikimini, Müslüman Türk kimliğini, hem devlet planında hem toplum planında emperyalistlere ezdirmek, teslim etmek ve hepsini yok etmek için bombalandı bu mekan. Acımasızca, haince, şerefsizce bombalandı.Vatansever halk, bu 15 Temmuz İşgal ve İç Savaş Girişimi'ne izin vermedi, vermiyor ve asla vermeyecektir.
Teşekkürler ve temenniler
Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni düşünenden tasarlayana, onu inşa eden işçisinden mimarına, canlılığın sağlayan güvenlik görevlisinden yöneticilerine değin, her boyutunda emeği geçen ve var olmasına vesile olan herkese teşekkür ediyorum. Milletin temsilcilerinin bir arada olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman'a, Cumhurbaşkanlığı Sosyal ve Kültür İşleri Başkanı Nurcan Yurdakul ve ekibine, bizi Meclis'te ve Külliye'de ağırlayan rehberlere ve güvenlik görevlilerine teşekkür ediyorum. Bu süreçte üniversitenin desteğini sağlayan Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin Karasar'a, bu ziyaretin fikrini ortaya koyan Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Kulübü Başkanı ve Öğrenci Konseyi Başkan Yardımcısı Ziya Levent'e, ziyarete destek veren Öğrenci Konseyi Başkanı Ahmet Kadir Çakır'a ve Siyaset Bilimi Kulübü Başkan Yardımcısı Tayyip Tuna'ya ve bu ziyaretin anlam ve önemine uygun edep ve erkan içinde davranan öğrencilerimize teşekkür ediyorum. Özellikle 15 Temmuz sonrasında ülkemizde yaşanan zorlu süreçte, millet ve devlet tarafında tavrını ortaya koyarak, 2016-2017 Öğretim Yılı boyunca 10 Aralık 2016'da gerçekleşen Maçka Patlamasına Karşı "Şehitlerimizi Anma ve Teröre Lanet Yürüyüşü" (14 Aralık 2016), Maçka Şehitler Tepesi Ziyareti (16 Aralık 2016), "Halep'i Unutma!" Haftası Programı (26-30 Aralık 2016) ve 15 Mayıs 2017 Ankara Ziyareti faaliyetlerini yapan Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Kulübü'nün ve Öğrenci Konseyi'nin önümüzdeki öğretim yılında da bu bilinçle ve vatanseverlik duygusuyla sayılan anlamlı faaliyetlerine devam etmesini diliyorum. Böyle önemli ve anlamlı programların, bütün üniversitelerde, öğrencilerin isteği ve talebiyle ve üniversite yönetimlerinin desteğiyle yapılmasını, ülkemize ve milletimize sahip çıkmak ve vatansever olmanın gereğini yapmak adına temenni ediyorum. En önemli çağrıyı ülkemiz insanlarına yapıyorum: Bu ülkenin tüm vatandaşlarını, hakkında bunca spekülasyon yapılan, saldırılan, anlamı yıpratılmaya çalışılan, küçümsenen, kara ve kirli bir yaklaşım ile önemsizleştirilmek ve değersizleştirilmek istenen bu mekanı, bir vatandaş olarak her zaman ziyaret edebildikleri, profesyonel bir anlayışla işleyen ve yönetilen, binlerce yıllık bu toprakların medeniyet ve kültür bilgisini ve birikimini varlığında birleştiren bu muhteşem yapılar bütünlüğünü, onları temsil eden Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni, doğrudan sahibi olarak gidip görmeye, ziyaret etmeye, tanımaya, anlamaya ve 15 Temmuz Karanlık ve Kirli Darbe Girişimi'nin sebepleri bağlamında yeniden idrak etmeye çağırıyorum.
Bir ziyaret nelere kadirdir?
15 Temmuz işgal ve iç savaş girişimi sorasında, geleceğimizin mimarları ve yöneticileri gençlerimizle yaptığımız Ankara ziyareti, vatanımız için daha fazla çalışmamız gerektiği duygusunu bizlerde daha güçlü olarak oluşturdu. Türkiye için, devletimiz için, milletimiz için, insanlarımız için, çocuklarımız için, geleceğimiz için; dünya üzerindeki Türklerin, Kürtlerin, Arapların ve cümle Müslümanların, mazlum toplumların, insanlığın ve İslamın varlığı için daha çok, daha çok ve daha çok çalışmamız gerektiğinin, bunun mecburiyetini ve zorunluluğunu, bu görevin sorumluluğunu ve bilincini daha derinden hissettik, duyduk, işittik, anladık, kavradık ve içselleştirdik. Gazi Meclis ve Gazi Külliye, bize, nasıl bir ülkede olduğumuzu, sorumluluğumuzu ve görevlerimizi bir kez daha hücrelerimize kadar yeniden, silinmez ve yıkılmaz biçimde hatırlattı. Bizler, bu toprakların emanet edildiği insanlar, ülkemizin geleceğinden sorumluyuz.Bu sorumluluğun bilincini, hiç unutmayacak, hep yaşayacak ve taşıyacak şekilde varoluşumuza sindirmenin önemini derinden kavradık. Burada, ülkemiz için "yıkım" ve "yokoluş" getirmek isteyen 15 Temmuz Karanlık ve Kirli Darbe Girişimi'ni yapan zihniyete karşı direnerek, güçlenerek ve zırhlanarak, tıpkı 15-16 Temmuz 2016 gecesi gibi, yeniden dirildik. Direnişle gelen bu Diriliş, ancak Allah'ın emri ölüm ile sonlanabilir; onun dışında hiçbir şey, bunları yaşayan bu milleti bu Diriliş İdraki'nden uzaklaştıramaz, ayıramaz, koparamaz.
(BİTTİ)