Yazı yazmak, özellikle de mektup yazmak, duyguların dışavurumunda önemli etkinliklerdendir. 21. Yüzyılın en büyük salgını olan Koronavirüs günlerinde meydana gelen bu eser, insanların aslında ortak bir duyguya sahip olduğunu açıkça bizlere gösteriyor. Her şeye rağmen içinde güzel ümitler besleyen gençlerle bir araya gelmemizi, hepimizin aynı gemide olduğumuzu hissetmemizi sağlıyor.
Zor zamanlarda herkesin eşit ve ölümlü olduğunu, doğanın insanların davranışlarına âdil bir şekilde karşılık verdiğini, maddiyatın yetersiz kaldığını, uzayda bile hayatın bir yolculuk olduğunu yeniden kavrıyoruz. Okuduğum mektuplarda olaylar, kişiler, zamanlar mektupların sayısı kadar farklıydı, fakat özüne baktığımda aslında ortak kaygının ölüm korkusu olduğu görülüyor.
Korona günlerini fırsata çevirerek üç kitap yazdığını belirten Doğan, “korona bize uzun süre dışarı çıkmadan evde yaşanacağını da öğretti. Evde kalırken zamanı iyi kullanarak üç kitap yazma fırsatı oldu. Bunlardan birincisi “Hayatı Güzelleştiren Hikayeler”, ikincisi “Rektörler Konuşuyor” ve üçüncüsü “Koronaya 100 Mektup” isimlerini taşıyor. Üç ayda üç kitap yazma imkânı oldu. Bu nedenle koronaya iyi bir şekilde değerlendirme imkânına sahip olmak kendi elimizde” diyor.