ÖZLEM DOĞAN
Koronavirüs dünyayı sarsmaya devam ederken bir gerçeği de ortaya koydu. Teknolojiyle birlikte gelişen tıbbın çaresizliği, güçlü ekonomilere sahip Avrupa ülkelerinin ekonomik kırılganlığı, bilim, teknoloji, nükleer silahlanma, uzay teknolojisi yapay zekâ ile yükselen insanlığın binlerce yıl sonra geldiği noktada bir virüs yüzünden ellerin nasıl yıkanması gerektiği noktasında takılı kaldı. Şimdi tüm medya kuruluşları, kurumlar yeniden el yıkamayı öğretiyor. Zengin ve fakir eşitlendi. Uçağa binen de arabası olan da evden dışarı çıkamıyor. Bu bağlamda modern paradigma çöktü mü? İnsanlık bir anda yüzlerce yıl geriye mi gitti? Tüm bu soru ve sorunları Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halit Keskin ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergün Yıldırım Milat’a değerlendirdi.
Duvarlar yeniden örüldü
Koronavirüs nedeniyle bir ilkin yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Halit Keskin, “Dijital dünyanın yıktığı bütün duvarlar çevik manevralarla (bazıları maalesef o kadar da çevik değildi ve tüm dünya neler olduğunu büyük bir acıyla gördü) tek tek yeniden örüldü. Hem de dijital dünyanın hızını aşarak art arda tüm dünya devletleri harekete geçti. Kimse ülkelerin sınırlarına böyle hızlı duvar örmemişti” dedi.
Uluslararası güç yapısı değişebilir
Uluslarüstü tehdidin uluslararası güç yapısını tamamen değiştirebileceğini kaydeden Keskin, “Virüs, dünyada rakipsiz olduğunu düşünen Çin’in özgüven patlamasına ‘dur’ dediği gibi, diğer ülkelerinde ayağını denk alması gerektiğini hepimize dramatik bir şekilde gösterdi. Ekonomik sistemin temel şoku küresel tedarik zincirinin halkalarının kopmuş olmasıdır” diye konuştu.
Küreselleşmenin bileşenleri yıkıldı
Koronavirüsün sadece insanların bağışıklık sistemini değil, küreselleşmenin bütün bileşenlerini de çökerttiğine dikkat çeken Keskin, 7.8 milyar insanı tehdit eden yüzyılın en büyük küresel krizinin, daha önceki tüm ekonomik krizlerden etkili olabileceğini söyledi. “Uluslararası sistemi ve güç dengesini kalıcı olarak değiştiren sismik bir şok olabilir” diyen Keskin, bu şokun, sosyal izolasyonun çevrimiçi iletişim paradoksunu hızlandıracağını ifade etti. Keskin, “Ortak düşmanın yok edilmesine karşı uluslararası dayanışma artacaktır” açıklamalarında bulundu.
Toplumsal şoklar birçok şeyi yıkabilir
Koronavirüsün küreselleşme için önemli bir test olduğunu vurgulayan Keskin, kritik tedarik zincirlerinin çöktüğünü ve krizin birbirine bağlı küresel ekonomileri alt üst ettiğini kaydetti. Küreselleşmenin salgınların ne kadar büyük bir hızla yayılabileceğini de gösterdiğini ifade eden Keskin, “Aynı zamanda, ülkelerin ve şirketlerin karşılıklı bağımlılıklarının böyle beklenmedik şoklara karşı nasıl savunmasız halde olduğunu gösterdi. Tüm dünyayı sarsan bu büyük şok; küreselleşmenin faydalarının yanında ne kadar da kırılgan oluğunu gözler önüne sermiştir. Toplumsal şoklar birçok şeyi yıkabilir, işleri daha iyi veya daha kötü hale getirebilir. Ancak şu anki durum göz önüne alındığında, tüm dünyayı yapıcı olmaya teşvik etme zamanıdır diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
İlerleme düşüncesi çöktü
Son yaşanan hadiselerin yepyeni bir döneme işaret ettiğini ifade eden Prof. Dr. Ergün Yıldırım, bilimin bütün sorunları çözebileceği düşüncesinin doğru olmadığının ortaya çıktığını söyledi. Harari’nin ‘Homo Deus’ kitabında insanı Tanrı olarak ilan ettiğini aktaran Yıldırım, “Salgın hastalıkların çözüleceği, bilimin her şeyle başa çıkacağı ve insanın ölümsüzlüğü yakalayacağını iddia ediyordu. Oysa bu virüsle birlikte bu ilerleme düşüncesi ciddi anlamda çöktü. Bir virüs bir salgın tüm toplumsal düzenimizi, sosyal ve aile hayatımızı ters yüz etti. Bu bir açıdan da modern paradigmanın yıkılması anlamına geliyor” dedi.
Bitkiler ve hayvanlar intikam alıyor
İnsanın kapitalizmle birlikte tabiatı istediği gibi sömürmesinin getirdiği bir sonucu yaşadığımızı belirten Yıldırım, sadece kâr, para, üretim ve tüketim düşünüldüğünü, hayvanlar ve bitkilerin adeta yok sayıldığına değindi. Yıldırım, “Son virüste gördük ki birçok hastalık hayvanlardan insanlara geçiyor. Bir Fransız sosyoloğun tespitine göre bitkiler ve hayvanlar dünyasına yönelik sömürü dolayısıyla onlar bizden intikam almaya yöneldiler. Sonuçta insanın acziyeti ortaya çıktı. Yeniden ahlaki ve maneviyat ve inancımız temelinde insan, toplum ve tabiat ilişkilerimizi gözden geçirerek temellendirmemiz gerekiyor” açıklamalarında bulundu.