Körfez medyasında ''Sevakin'' yalanları

Körfez medyasının Türkiye''yi karalamak için kullandığı önemli ögelerden biri de Sudan’ın Kızıldeniz kıyısında yer alan Sevakin adası oldu. Körfez medyası Türkiye''yi karalamak için öyle çirkin iddialarda bulunmaya başladı ki bu kadarı da pes dedirtti.

2011 yılında özgürlük ve değişim talepleriyle başlayan ve Arap Baharı olarak isimlendirilen dönemde Türkiye’nin Arap toplumlarının değişim yönündeki iradelerine saygı duyması, bu ülkelerde demokratik sürecin işletilmesini savunması, bazı otoriter Arap yönetimleri nezdinde bir kızgınlık doğurdu ve Türkiye’yi hedefe koymalarına sebep oldu. Özellikle Mısır’da demokratik bir seçimle işbaşına gelen Muhammed Mursi’nin askeri bir darbeyle cumhurbaşkanlığından indirilmesine karşı çıkması üzerine bu ülkeler, Türkiye’yi İhvancılara destek vermekle itham etmeye başladılar. Bu ülkelere ait medya kanallarında hemen her gün Türkiye aleyhinde yayınlar yapılıyor ve uydurma haberlerle Türk hükümeti karalanmaya çalışılıyor. Öte yandan Türkiye’nin son yıllarda dini değerlere saygılı, muhafazakar bir yönetimle başarılı bir siyasal performans ortaya koyması, ortaya koyduğu bu performansla etkili bir bölgesel güç haline gelmesi, bu otoriter yönetimleri bir endişeye sürüklemiş bulunuyor. Zira bu tecrübenin, kendi ülkelerindeki demokratik talepleri canlandırmasından, İslami değerleri önceleyen oluşumları siyasal vitrine taşımasından endişe duyuyorlar.

Bazı Körfez ülkelerinin başını çektiği Türkiye karşıtı bu cephenin, yazılı ve görsel medya, sosyal medya vb. gibi, elindeki tüm imkanlarla Türkiye’nin Arap toplumları nezdindeki itibarını zedelemeye çalıştığına şahit oluyoruz. Protesto eylemlerinin yaşanmakta olduğu ülkelerde Türkiye’nin İhvancıları el altından desteklediğini, kargaşa çıkarmaya çalıştığını iddia eden bazı odaklar, Türkiye’yi ötekileştirmeye, halkın gözünden düşürmeye çalışmaktalar.

Sudan’da yaklaşık dört aydır sürmekte olan sokak gösterilerinde bu algı operasyonunun ilginç ve acımasız bir türüne şahit oluyoruz. Protestoların yaşandığı diğer Arap ülkelerinde Türkiye’nin yönetimlere karşı muhalefeti el altından desteklediğini iddia eden Türkiye karşıtı bu lobi, ilginç bir paradoksla Sudan’da göstericilere karşı yönetimi desteklediğini iddia ediyor. Zira Sudan’da Ömer el-Beşir yönetimi ortaya koyduğu icraatlarla halktan büyük bir tepki çekti ve iktidardan indirildi. Burada Türkiye’nin tepki duyulan el-Beşir yönetimiyle işbirliği içerisinde gösterilmesi onların bu amacına daha uygun düşüyor. Bu yüzden Türkiye’nin el-Beşir yönetimine silah desteği sağladığı, göz yaşartıcı bombalar gönderdiği, bunların göstericilere karşı kullanıldığı ve gösterilerde ölenlerin bu silahlarla öldürüldüğü yönünde yalan haberler servis edildi ve sosyal medya kanallarıyla geniş kesimlere ulaştırılması sağlandı. Sahte gaz bidonları ve göz yaşartıcı gaz bombası kalıpları üzerine Türk firmalarının isimleri yapıştırılarak broşürler hazırlandı ve halka dağıtıldı. Bu tezvirat o derece ileriye taşındı ki Ömer el-Beşir yönetimine askeri destek götüren Türk uçaklarının Portsudan semalarında Amerikan uçakları tarafından engellendiği dahi iddia edildi.

Sevakin Adası da bu manipülasyonun kurbanı oldu Bu süreçte Türkiye’yi karalamak için kullanılan önemli ögelerden biri de Sudan’ın Kızıldeniz kıyısında yer alan Sevakin adası oldu. Sevakin, dünyaca ünlü mercan kayalıkları üzerine inşa edilmiş, karayla arasında yaklaşık 50 metre mesafe bulunan küçük bir ada. Sudan’ın Portsudan şehrinin 48 km uzağında yer alan Sevakin ilçesinde bulunan bu küçük ada, İngilizlerin Sudan’ı işgal ettiği döneme kadar stratejik öneme sahip bir liman kasabası idi. Süveyş-Yemen arasında yolculuk yapan gemiler bu limana uğrayarak lojistik destek alıyorlardı. Cidde’nin karşı yakasında yer alan Sevakin Adası, Hicaz’a giden hacılar için de önemli bir lojistik merkezi olmasının yanı sıra Mekke ve Medine’nin korunması hususunda da önemli merkezlerden biriydi. Osmanlı Devleti, bu limanı fethederek mübarek beldelerin savunmasını buradan sağlamaya çalışmıştır.

On beşinci asrın ikinci yarısından itibaren Osmanlı yönetimine geçen Sevakin Adası, Osmanlı paşaları döneminde bir karargah olarak kullanılmıştır. Adada bulunan yapıların bir kısmı Osmanlı paşaları döneminde inşa edilmiştir. Adada büyük bir gümrük binası, kaymakam evi, idare binaları, idarecilerin evleri ve halka ait özel mülk evler bulunmaktadır. 260 yapı barındıran Ada, (bu yapılar halihazırda harabe halinde) çeşitli dönemlerde restorasyonlar görmüş ve içinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna kadar ayakta kalabilmiştir. Ancak son yıllarda Sudan’ın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan dolayı devletin buraya sahip çıkması zorlaşmış ve giderek dökülmeye başlayan yapılar zamanla terk edilmiştir. İnsanlar 1983 yılına kadar buradaki evlerinde yaşamaya devam etmişlerdir. Burada bulunan Osmanlı dönemine ait bir cami de günümüze kadar Cuma namazları için kullanılmaya devam edilmiştir.

Adanın Türkiye tarafından restore edilmesiyle ilgili süreç Türkiye Cumhuriyeti, adada bulunan ortak kültürel mirasın yok olmakla yüz yüze geldiğini fark edince bu mirası ihya etmek için girişimlerde bulundu ve adada Osmanlı dönemine ait kamu malı olan eserlerin restore edilmesi için bir restorasyon işbirliği protokolü imzalandı. Bu protokol uyarınca adada bulunan gümrük binasıyla iki caminin restorasyon projeleri hazırlandı ve camiler 2010 yılında ihale edilerek orijinallerine uygun olarak restore edildi. Giriş kapısından gümrük binasının önüne kadar uzanan yolu da Türkiye tarafından yapılan ada, bu restorasyonla birlikte yeniden dikkat çekmeye başladı. Gümrük binası ise Sudanlıların talebi üzerine denizcilik müzesi olarak planlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2017 yılının son günlerinde Sudan’a gerçekleştirdiği seyahat sırasında bu adayı da ziyaret etti ve adadaki diğer yapıların harabe halde olduğunu görünce Sudan cumhurbaşkanına bu adadaki diğer eserleri de restore edip turizme kazandırma teklifinde bulundu. Sudan cumhurbaşkanı da bu teklifi uygun gördü. Bu teklifin amacı adadaki ortak kültürel mirası ihya ederek yeni nesillere aktarmaktı. Bu öneri, ekonomik açıdan zor durumda bulunan Sudan devleti için büyük bir önem arz ediyordu. Zira adanın restore edilerek turizme kazandırılması, bölgede turizmin canlanması için bulunmaz bir fırsat yaratacaktı. Sevakin adasını da içine alan bu bölge, deniz içinde harika görüntüler oluşturan mercan kayalıklarının rahat izlenebildiği bölgelerden biridir. Bu bölgenin dalış sporu için de eşsiz bir yer olduğu ifade ediliyor. Adanın restore edilerek turizme kazandırılması halinde dünyanın sayılı dalış merkezlerinden biri olabileceği değerlendiriliyor. Türkiye’nin amacı, bir yandan ecdat yadigarı olan bu tarihi adayı yeniden ihya etmek, öbür yandan zor ekonomik koşullara sahip olan kardeş Sudan devletinin turizm sektörüne katkı sunmaktı.

Ne var ki Türkiye’nin kardeş Sudan devletine destek sağlama amacına yönelik bu iyi niyetli restorasyon çabaları ülkemiz için bir karalama aracına dönüştürülmüş bulunuyor. Sudan’da Türkiye’nin itibarını zedelemek ve halkın gözünden düşürmek için çalışan bazı güçler tarafından sinsice manipüle edilen hususların başında bu küçük ada geliyor. Türkiye karşıtlığını politikalarının merkezine koymuş olan bazı ülkeler, bu ada hakkında uydurdukları gerçek dışı söylemlerle bu amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Bu hususta epey başarılı oldukları da söylenebilir.

Ancak üzülerek söylemek gerekir ki onlara bu fırsatı adeta altın tabak içerisinde sunan, Türkiye lehine yayın yaptıklarını düşünen bazı medya organları ile sosyal medya hesapları oldu. Herhangi bir araştırma ve soruşturmada bulunulmadan sadece hamasi ve ideolojik duygularla veya ilgi çekmek amacıyla neşredilen ada hakkındaki yanlış bilgiler, bölgede Türkiye aleyhine oluşturulmak istenen algının en önemli ögesi haline getirilmiş durumda. Hiçbir ilgisi olmadığı halde Sudan’ın bu adayı askeri bir üs yapmak üzere Türkiye’ye tahsis ettiği, Türkiye’nin Katar, Somali ve Sevakin’de inşa edeceği üslerle yurt dışında bir askeri üsler üçgeni oluşturduğu iddia ediliyor. Bu durum, başta bazı Körfez ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkelerin Türkiye aleyhine bir karalama kampanyası başlatmalarına fırsat sağladı. Türkiye’nin emperyalist ve sömürgeci bir yaklaşımla bu girişimlerde bulunduğu iddia edildi. Sudan’da yaşanan halk ayaklanmaları sırasında bu ada hakkında ortada dolaştırılan bu yanlış bilgiler de önemli oranda manipüle edildi; Ömer el-Beşir yönetiminin ülkeyi “Türkiye’ye sattığı” ve böylece ihanette bulunduğu iddia edilerek Türkiye aleyhtarlığı körüklendi.

Gerçek, adanın askeri hiçbir boyutunun kesinlikle bulunmadığıdır. Ada zaten, küçük yüzölçümü (60 dönüm) ve içindeki özel mülk yapılar sebebiyle askeri üs olmaya elverişli de değil. Ne var ki bazı dikkatsiz kalemler ve sosyal medya kullanıcıları iyi bir şey yaptıklarını düşünerek bu işbirliğini turizm ve kültürel mirasın korunması boyutundan çıkararak askeri bir boyuta taşıdılar. Sudan’ın adayı askeri bir üs olarak Türkiye’ye verdiğini yazdılar ve bu gerçek dışı bilgiler dilden dile dolaşmaya başladı. Bu tezviratın hâlâ bazı basın-yayın organlarında tedavülde bulunduğu üzüntüyle müşahede ediyoruz. Sudan’da yaşananlar hakkında bir bilgiye sahip olmadıkları halde bazı ülkelerin Sudan’ı, bu adayı Türkiye’ye askeri üs olarak verdiği için karıştırdıklarını ifade etmeye devam ediyorlar.

Sudan’da yaşanmakta olan süreçte çeşitli oyunların söz konusu olduğu aşikar. Ülkede bazı güçler tarafından Türkiye aleyhine bir kampanyanın yürütülmekte olduğu da doğru. Ancak bu adayla ilgili verilen bu tür bilgilerin doğru olmadığı da ortada. Bu tür yayınlar ülkemiz aleyhine el ovuşturan güçlere bulunmaz bir fırsat sunuyor. Olmayan bir durumu var gibi göstermek ülkemize yarar değil zarar vermiştir ve vermeye de devam etmektedir. Bu tür bilgileri Türkiye’yi karalamak için fırsat bilen güçler ise yaydıkları yalan haberlerle (adada hiç olmayan) Türk askerlerinin adadan çıkarılmaya başlandığı yalanını tedavüle koyarak itibar suikastına devam ediyorlar.

Bu tür tezvirat ürünü haberler karşısında medyamızın, analistlerimizin, sosyal medya kullanıcılarının dikkatli olması çok büyük önem arz ediyor. Hamasi duygularla yaptığımız asılsız yayınların, sosyal medya paylaşımlarının ülkemiz aleyhine bir kampanyaya dönüştürülmesine izin vermememiz gerekiyor. Ülkemiz kıtada ortaya koyduğu anti-emperyalist, karşılıklı saygıya dayalı, insanî amaç odaklı işbirliği politikasıyla başta Afrika halkları olmak üzere mazlum halkların gönüllerinde hak ettiği yeri almış ve almaya devam etmektedir. Ülkemizin kıtayla sağladığı bu dostane ilişkileri sürdürme konusunda, bize bir fayda sağlamayacak olan ve emperyal izler taşıma riski bulunan bu tür asılsız haberlere ihtiyacımız yok.

[Doç. Dr. Enver Arpa Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü (DOAF) müdürüdür]