KÖPEKLER İSTEDİ DİYE ATLAR ÖLMEZ*

Gezi Parkı olaylarıyla gündeme oturan Faiz Lobisi, devletin iki yakasını bir araya getiren başbakanları yaşatmıyor. Kimini fiziken kimini siyaseten öldürüyor. Menderes, Özal ve Erbakan gibiu2026 Şimdiki hedef Tayyip Erdoğan

Gezi Parkı olayları sonrası Türkiye'nin yeni bir gündemi daha oluştu. Aslında sürekli var olan ama vatandaşların geç tanıştığı bir kavramdı; Faiz lobisi. Lobi, bütçe açığını kapatan bir başbakan istemiyor. Lobi, devletin iki yakasını bir araya getiren başbakanları yaşatmıyor. Medya ve siyasiler eliyle ülkelerin geleceğini değiştirebilen bu lobi son iki yılda spekülatif faizlerle Türkiye'nin 27 Milyar TL'sini çaldı.

FERHAT AÇIL

Sabah Gazetesi yazarı Süleyman Yaşar faiz lobisini şöyle tanımlıyor: "Paranın fiyatına faiz denir. Ve paranın fiyatı küresel olarak belirlenir. Nasıl bilgisayar ya da otomobilin fiyatı küresel olarak belirleniyorsa sermaye hareketlerinin serbest olduğu açık ekonomilerde paranın fiyatı da benzeri şekilde belirlenir. İşte dünyada nominal faizler sıfıra yakın düzeydeyken parayı yüksek fiyattan satıp haksız kazanç elde etmeye çalışanlara faiz lobisi deniliyor."

10,5'luk fırsat

Taksim'de başlayan barışçıl gösteriler bir anda hükümete yönelik küresel bir operasyona dönüştü. Kamu malları yakıldı, şiddetli çatışmalar başladı. İlk etapta polisin orantısız şiddetine bir tepki olarak görülen bu olaylar birden renk değiştirdi. Borsa İstanbul olaylar yüzünden adeta çökme yaşadı ve 10,5 oranından çöktü. Türkiye ekonomisinde böyle bir çökme beklenmezken faiz lobisi devreye girip faizleri yükseltmeyi istedi. Bu kasıtlı adım faiz lobisinin nasıl çalıştığının bir özetiydi. Süleyman Yaşar'ın Çıra Yayınları'dan çıkan "Faiz Lobisi u2013 Paramızı Nasıl Çaldılar" kitabı sürekli yok denilen faiz lobisinin nasıl çalıştığını ve vatandaşları nasıl soyduğunu gözler önüne seriyor. Yaşar kitabının arka kapak yazısında olduğu gibi, "Bu kitap insanların alın teriyle kazandıkları paraları haksız olarak ellerinden alan faiz lobisini anlatmak için yazıldı."

Faiz lobisi nasıl çalışıyor?

Merkez bankaları ekonomiyi canlandırmak için devletlere ucuz faizle kredi açıyor, devlet bonolarını ve tahvillerini alıyor. Böylece kamu maliyesinin finansman maliyetlerini düşürerek ekonomiyi canlandıracak kamu yatırımlarının artmasını istiyorlar. Ekonomik döngü böyle devam ederken, faiz lobisi devreye girerek ucuz olan parayı pahalı fiyata satmak için ülkelerde yapay riskler yaratıyor. Bu şekilde gelirlerini katlıyor.

Medya ve siyasileri kullanıyorlar

Gelişmekte olan ülkelerde faiz lobisi yapay riskleri yaratmak için siyasileri ve medyayı kullanıyor. Bu şekilde ülkenin kredi notunun düşük tutulmasını sağlıyorlar. Türkiye'de özellikle büyük sermayedarlar bu yolu sürekli deniyor. Yerli ve yabancı medya eliyle Türkiye hakkında olmayan riskler yaygınlaştırılıyor. Böylece ülke riskini belirleyen kredi derecelendirme kuruluşlarıyla anlaşarak ülke risklerinin artırılması için düşük not verilmesini sağlıyorlar. Bu düşük notlar risk artırıcı faktör olarak değerlendirilip o ülkenin borç alma faizlerinin yükseltiyorlar. Doğrudan yabancı sermaye girişini engelliyorlar. Bu nedenle Türkiye'deki faiz lobisinin elemanları haksız nota karşı seslerini çıkarmadıkları gibi adeta bu haksızlığı destekliyorlar.

Lobi nasıl yakalandı

Kendi aralarında anlaşıp faizleri istedikleri gibi belirleyen ve keyfi oranlarla vatandaşı soyan faiz lobisi İngiltere'de yakalandı. Londra bankalararası borçlanma faiz oranı (LIBOR) her gün saat 11.10'da 16 banka tarafından belirleniyor. Thomson Reuters tarafından Londra saatiyle 11.30'da ilan ediliyor. Bu belirlenen günlük faiz oranı, eşik değer olarak kabul ediliyor. LIBOR'un eşil değer olarak kullanıldığı toplam finansal küresel işlem hacmi 800 trilyon doları buluyor. LIBOR'u belirleyen bankalar kendi aralarından anlaşarak bankalar arası faiz oranlarını kendileri kar edecek şekilde belirlenip, vatandaşları soyuyorlardı. Türkiye'de sermayedarların ısrarla yok dediği faiz lobisi suçüstü yakalandı.

27 Milyar liramızı çaldılar

Türkiye'de sadece Hazine borçlanmaları dikkate alındığında haksız faiz nedeniyle Hazine'nin 2011'de 14 Milyar Lira, 2012'de 13 Milyar Lira fazladan faiz ödedi. Bu tutar sadece Hazine ya da halkın cebinden çıkan vergilerin kaybolması anlamına geliyor. Türkiye'nin 2012 yılı AB tanımlı borç stoku 513 milyar lira olarak hesaplandı. Bu borca 48,8 milyar lira faiz ödendi. Bu rakamlar dikkate alındığında ortalama faiz oranı yüzde 9,5 seviyesine denk geliyor. 2012'de enflasyon 6,3 oranında gerçekleşti. Bu durumda dönem sonu enflasyondan arındırılmış reel faiz yüzde 3,3' denk geliyor. Bu haliyle faiz oranı Türkiye'nin büyüme oranı üzerinden gerçekleştiriyor. Oysa Türkiye 9,5 yerine yüzde 7 oranında faiz ödeseydi Hazine 35,9 Milyar ödeyecekti. Türkiye 2012 yılında bu lobiye 13 milyar fazladan ödeme yaptı. Bu parayla 65 tane şehir hastanesi, 260 bin konut yapılabilirdi.

KOÇ Türkiye'yi ABD'ye şikayet etti

Süleyman Yaşar'ın kitabında en dikkat çeken kısımlardan bir tanesi ise WikiLeaks belgelerinden de yer alan Koç Holding yöneticileri ile ABD Büyükelçisi ve ABD Hazine ve Ticaret Bakanlığı temsilcileriyle yapılan görüşme. Adeta Türkiye'yi ABD'ye şikayet eden Koç Grubu, Türkiye'nin IMF programını yenilememesinden duyduğu endişeyi ABD'li yetkililere iletiyor.

Felaket senaryosu çizdiler

Taraf Gazetesi'nde yayınlanan WikiLeaks belgelerine göre, Koç Holding yöneticileri IMF programı olmaksızın, Türk özel sektörünün, geri ödemesi, 2009 yılında yapılacak olan 20 Milyar dolarlık borcun döndürülmesinin çok zor olacağını ABD'ye bildiriyor. IMF'siz kotarılan 2009 bütçesinin bir felaket olacağını söylüyorlar. Yaşar kitabında bu olayı şöyle değerlendiriyor: "Koç grubu IMF'siz hazırlanan ilk bütçenin felaket olduğunu söylüyor. Aslında şu anlaşılıyor ki, askeri harcamaları azaltıp, eğitim ve sağlık harcamalarını çoğaltan bir bütçeyi, asıl kendileri için bir felaket olarak değerlendiriyorlar." Yaşar, Koç, TÜSİAD gibi İstanbul sermayedarlarının neden IMF'siz bir Türkiye istemediklerini de şöyle özetliyor: "IMF vesayetinden çıkan bütçe zengin sınıfların gelirlerini azaltıyor."

ÖZAL'A DA AYNI OYUN

Gezi Parkı olayların bir benzerinin Özal'da yapıldığını Yeni Asya Gazetesi'ne verdiği söyleşide anlatan Yaşar, "Özal da cumhurbaşkanı olduğunda bir kısım insanlar kamyona bindirilip ellerine sopalar verilmiş kişiler Çankaya'ya yönlendirilip 'Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı' sloganı attırıldı. Sonrasında Özal öldürüldü ve Türkiye'nin kaderi değişti. Netice itibariyle Türkiye ekonomisi battı.

LOBİ İSTEMEDİĞİNİ YAŞATMIYOR

Özal döneminde yatırım yapılabilir, 3B seviyesine gelen Türkiye, Erdoğan döneminde bunu yakalayabildi. Dolayısıyla sürece baktığınızda aynı mekanizmanın işlediğini görüyorsunuz. Hazine, son iki yüz yılında böyle zengin bir maliye yaşamadı. Rant kollayanlar bütçe açığını kapatan bir başbakan istemiyor. Devletin iki yakasını bir araya getiren başbakanları rantçılar yaşatmıyor."

ERDOĞAN'A SUİKAST

Yaşar Kitabında da Erdoğan 12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde Kastamonu'da yaptığı konuşmada "reel faizleri sıfıra indireceğiz" deyince kıyametler koptuğunu ve Kastamonu mitingi dönüşü Başbakan'ın konvoyuna suikast düzenlendiğini kaydediyor. Lobinin reel faizleri sürekli milli gelirin artış hızının üzerinde tutmaya çalıştığını da ekliyor.

*Ünlü teknik direktör Mircea Lucescu'nun Türkçe'ye kazandırdığı Romen atasözü.