Konuşma Esnasındaki Hataların İnceliklerinden Gaflet Etmek
Allah ve onun sıfatlarıyla, dinî emirlerle ilgili olan hususlarda, lâfızları doğrultmaya, ancak fasih ve beliğ âlimler muktedir olurlar. O halde ilim ve fesahatta kusurlu olan bir kimsenin ke-lâmı hatalardan uzak değildir! Fakat Allah Teâlâ, onun cehaletinden dolayı kendisini affeder. Huzeyfe b. Yeman Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: Sakın sizden bir kimse şöyle demesin: 'Allah'ın dilediği ve senin dilediğin,..' Fakat şöyle desin: 'Allah'ın dilediği, sonra senin dilediğin..'289
Bunun yasaklanma hikmeti şudur: Mutlak bir şekilde atıf yapmakta, ortaklık ve eşitlik vardır. Bu ise nıbûhiyyet makamına gösterilmesi gereken hürmete zıt düşer.
İbn Abbas (r.a) şöyle anlatır: 'Bir kişi Hz. Peygamber'e (s.a) geldi. Bir iş için kendileriyle konuşarak dedi ki: 'Allah'ın ve senin dilediğin...' Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a), şöyle buyurmuştur:
Sen beni Allah ile eşit mi kılıyorsun? Yalnız Allah'ın dilediği de.290
Bir kişi Hz. Peygamber'in yanında hutbe okuyarak dedi ki: 'Kim Allah'a ve O'nun Peygamber'ine itaat ederse o hidayete ermiştir. Kim onlara isyan ederse o dalâlete düşmüştür'. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) o adama şöyle demesini emretti: Kim Allah'a ve Peygamber'e isyan ederse o dalâlete düşmüştür. (Yani 'onlara' tabiri yerine 'Allah'a ve Rasûlü'ne' tabirini kullan ki akla eşitlik mânâsı gelmesin!)291 Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber (s.a) kişinin 'onlara' tabirini, eşitlik mânâsını ifade ettiği için çirkin görmüştür. İbrahim Nehâî, 'Allah'a ve sana sığınıyorum' sözünü çirkin görürdü. 'Allah'a ve sonra sana sığınıyorum' demek ise caizdir. Şöyle demekte de mahzur yoktur: 'Eğer Allah, sonra filan olmasaydı... (şöyle olacaktı)'. Fakat 'Eğer Allah ve filan olmasaydı' demek caiz değildir.
Seleften biri şöyle demeyi çirkin görmüştür: 'Ey Allahım! Bizi ateşten azad eyle!' Bu sözü çirkin gören zat derdi ki: 'Azad etmek, ateşe girdikten sonra olur!' Oysa selef, ateşten korunurlar, 'Bizi ateşten koru ve (ateşten senin) rahmetine sığınıyoruz' derlerdi.
Bir zat şöyle dedi: 'Ey Allahım! Beni kendilerine Hz. Peygamber'in şefaati isabet edenlerden eyle!' Bunun üzerine Huzeyfe b. Yeman şöyle demiştir: 'Allah Teâlâ, mü'min kullarını Hz. Peygamberin şefaatinden müstağni kılmıştır. Onun şefaati ancak müslümanların günahkârlarınadır'.
İbrahim Nehâî şöyle demiştir: Kişi, başka bir kişiye 'Ey eşek, ey domuz!' dediği zaman, kıyamet gününde böyle diyene 'Benim bir eşeği veya bir domuzu yarattığımı gördün mü?' denilir.
İbn Abbas'tan şöyle rivayet edilir: "Muhakkak içinizden biri şirk koşar, hatta köpeği ile dahi şirke girer ve 'Eğer köpek olma-saydı bu gece malımız çalınacaktı' der".
Hz. Ömer Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: Allah Teâlâ, sizi baba ve dedelerinizle yemin etmekten meneder. Bu şekilde yemin etmeyi yasaklar, Kim yemin etmek istiyorsa, Allah ile yemin etsin veya sussun!292
Hz. Ömer (r.a) der ki: 'Hz. Peygamberin bu hadîs-i şerifini işittiğimden beri, Allah'a yemin ederim ki bir daha ecdadımla yemin etmedim'.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Sakın üzümlere kerm demeyiniz; zira kerm kelimesi, müslüman kişi demektir.293
Bu lâfız, isim olduğu şeyde hayır ve fayda olduğuna delâlet eder. Bu vasfa da üzüm değil, müslüman kişi müstehaktır.
Ebu Hüreyre, Hz. Peygamberin (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: Sakın sizden bir kimse 'benim abdim (kölem), benim emetim (câriyem)' demesin. Çünkü hepiniz Allah'ın köleleri ve kadınlarımızın hepsi de Allah'ın câriyeleridir. Aksine 'benim hizmetçim, benim oğlum, benim kızım' desin. Köle de 'benim rabbim (sahibim), benim rabbiyem (sahibem)' demesin. 'Benim efendim, benim hizmet ettiğim hanımım!'desin. Çünkü hepiniz Allah'ın kölelerisiniz. Rab ancak Allah Teâlâ'dır.
Sakın fâsık bir kimseye efendimiz demeyiniz. Çünkü o fâsık sizin efendiniz olduğu takdirde siz rabbinizi kızdırmış olursunuz.294
Kim 'Ben İslâm'dan beriyim' derse -eğer doğru söylüyorsa-söylediği gibidir. Eğer yalancı ise, İslâm'a sağlam olarak dönmemiş demektir.295
Bu söz ve benzeri sözler, konuşmaya dahil olanlardandır. Bunları saymakla bitirmek mümkün değildir. Kim bizim dil âletlerinden söylediklerimizin tamamını düşünürse anlar ki kişi dilini serbest bıraktığı takdirde hatadan selim kalmaz ve bunu böyle düşündüğü anda Hz. Peygamber'in (s.a) 'Susan kurtulmuştur' hadîs-i şerifinin sırrını anlamış olur. Çünkü şu âfetlerin hepsi, tehlike ve felâketlerdir ve hepsi de konuşanın yolunda beklemektedirler. Eğer konuşan susarsa, selâmet bulur. Eğer konuşursa, nef-sini tehlikeye atmış olur. Ancak fasih bir dil, geniş bir ilim, koruyucu bir takvâ ve daimi bir murakabe kendisine refakat ederse ve kendisi de mümkün olduğu kadar konuşmayı azaltırsa selâmette kalması umulur. Kişi bütün bunlarla beraber yine de tehlikeden tamamen kurtulmuş sayılmaz. Eğer konuşmayı beceremeyen kimselerden isen bunu ganimet ve fırsat sayarak sükût edip selâmete kavuşanlardan olmaya çalış! Çünkü selâmet, bu ganimetlerden birisidir.
289; Ebu Davud, Nesâî 290)Nesâî, İbn Mâce 291)Müslim 292)Müslim, Buhârî 293)Müslim, Buhârî 294)Ebu Dâvud 295)Nesâî, İbn Mâce