Kıyamet suresi Kuranı Kerim'de 75. sıradadır. Kıyamet suresi Mekke döneminde nazil olan surelerdendir. Kıyamet suresi 40 ayeti kerimedir. Kıyamet suresinde kıyamet koparken meydana gelecek hadiseler bildirilmektedir. İşte Kıyamet suresi hakkında bilgiler ile Kıyamet suresinin okunuşu ve anlamı...
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “el-Kıyâme”kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, öldükten sonra dirilme ve ceza, ölümsırasında insanın durumu ve kâfirlerin ahirette karşılaşacağı zorluklar konuedilmektedir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Konusu
Allah’ın insanları yeniden diriltmeye muktedir olduğunu bildiren âyetlerle başlayan sûrede ağırlıklı olarak kıyamet koparken evrende meydana gelecek olaylar, ölmek üzere olan insanın halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları ile inkârcıların âhirette karşılaşacağı zorluklar, mutlu ve mutsuz insanların halleri ele alınmaktadır. Sûrede ayrıca vahiy esnasında Hz. Peygamber’in Cebrâil’den aldığı vahyi hâfızasına yerleştirmek için gösterdiği gayret, Allah Teâlâ’nın bu konudaki uyarıları ve âhiretin varlığını ispatlayan deliller üzerinde durulmuştur.
KIYAMET SURESİNİN TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MEALİ
Kıyâmet 1 (Mealleri Karşılaştır): Lâ uksimu bi yevmil kıyâmeh(kıyâmeti). بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ لَآ أُقْسِمُ بِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ Kıyamet gününe yemin ederim.
Kıyâmet 2 (Mealleri Karşılaştır): Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh(levvâmeti). وَلَآ أُقْسِمُ بِٱلنَّفْسِ ٱللَّوَّامَةِ (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).
Kıyâmet 3 (Mealleri Karşılaştır): E yahsebul insânu ellen necmea ızâ meh(mehu). أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُۥ İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?
Kıyâmet 4 (Mealleri Karşılaştır): Belâ kâdirîne alâ en nusevviye benâ neh(nehu). بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.
Kıyâmet 5 (Mealleri Karşılaştır): Bel yurîdul insânu li yefcure emâmeh(emâmehu). بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.
Kıyâmet 6 (Mealleri Karşılaştır): Yes’elu eyyâne yevmul kıyâmeh(kıyâmeti). يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ “O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar.
Kıyâmet 7 (Mealleri Karşılaştır): Fe izâ berikal basar(basaru). فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ (7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
Kıyâmet 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve hasefel kamer(kameru). وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ (7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
Kıyâmet 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve cumiaş şemsu vel kamer(kameru). وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ (7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
Kıyâmet 10 (Mealleri Karşılaştır): Yekûlul insânu yevme izin eynel meferr(meferru). يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ (7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
Kıyâmet 11 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ lâ vezer(vezere). كَلَّا لَا وَزَرَ Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.
Kıyâmet 12 (Mealleri Karşılaştır): İlâ rabbike yevme izinil mustekar(mustekarru). إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمُسْتَقَرُّ O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
Kıyâmet 13 (Mealleri Karşılaştır): Yunebbeul insânu yevme izin bimâ kaddeme ve ahhar(ahhâre). يُنَبَّؤُا۟ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.
Kıyâmet 14 (Mealleri Karşılaştır): Belil insânu alâ nefsihî basîreth(basîretun). بَلِ ٱلْإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ بَصِيرَةٌ (14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.
Kıyâmet 15 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev elkâ meâzîreh(meâzîrehu). وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُۥ (14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.
Kıyâmet 16 (Mealleri Karşılaştır): Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî. لَا تُحَرِّكْ بِهِۦ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِۦٓ (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.
Kıyâmet 17 (Mealleri Karşılaştır): İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu. إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُۥ وَقُرْءَانَهُۥ Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.
Kıyâmet 18 (Mealleri Karşılaştır): Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu. فَإِذَا قَرَأْنَٰهُ فَٱتَّبِعْ قُرْءَانَهُۥ O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.
Kıyâmet 19 (Mealleri Karşılaştır): Summe inne aleynâ beyânehu. ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۥ Sonra onu açıklamak da bize aittir.
Kıyâmet 20 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ bel tuhıbbûnel âcileh(âcilete). كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ (20-21) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.
Kıyâmet 21 (Mealleri Karşılaştır): Ve tezerûnel âhıreh(âhirete). وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ (20-21) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.
Kıyâmet 22 (Mealleri Karşılaştır): Vucûhun yevme izin nâdıreh(nâdıretun). وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ O gün birtakım yüzler aydındır.
Kıyâmet 23 (Mealleri Karşılaştır): İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun). إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌ Rablerine bakarlar.
Kıyâmet 24 (Mealleri Karşılaştır): Ve vucûhun yevme izin bâsireth(bâsiretun). وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌ O gün birtakım yüzler de asıktır.
Kıyâmet 25 (Mealleri Karşılaştır): Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkıreh(fâkıretun). تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.
Kıyâmet 26 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ izâ belegatit terâkıy(terâkıye). كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِىَ (26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
Kıyâmet 27 (Mealleri Karşılaştır): Ve kîle men râk(râkın). وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍ (26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
Kıyâmet 28 (Mealleri Karşılaştır): Ve zanne ennehul firâk(firâku). وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ (26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
Kıyâmet 29 (Mealleri Karşılaştır): Velteffetis sâku bis sâk(sâkı). وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ (26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
Kıyâmet 30 (Mealleri Karşılaştır): İlâ rabbike yevme izinil mesâk(mesâku). إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ (26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
Kıyâmet 31 (Mealleri Karşılaştır): Fe lâ saddeka ve lâ sallâ. فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı.
Kıyâmet 32 (Mealleri Karşılaştır): Ve lâkin kezzebe ve tevellâ. وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti.
Kıyâmet 33 (Mealleri Karşılaştır): Summe zehebe ilâ ehlihî yetemettâ.. ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti.
Kıyâmet 34 (Mealleri Karşılaştır): Evlâ leke fe evlâ. أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ (34-35) “Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” denecektir.
Kıyâmet 35 (Mealleri Karşılaştır): Summe evlâ leke fe evlâ. ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ (34-35) “Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” denecektir.
Kıyâmet 36 (Mealleri Karşılaştır): E yahsebul’insânu en yutreke sudâ(sudân). أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.
Kıyâmet 37 (Mealleri Karşılaştır): E lem yeku nutfeten min menî yin yumnâ. أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِىٍّ يُمْنَىٰ O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi?
Kıyâmet 38 (Mealleri Karşılaştır): Summe kâne alakaten fe halaka fe sevvâ. ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ Sonra bu, bir “alaka” oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.
Kıyâmet 39 (Mealleri Karşılaştır): Fe ceale minhuz zevceyniz zekere vel unsâ. فَجَعَلَ مِنْهُ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti.
Kıyâmet 40 (Mealleri Karşılaştır): E leyse zâlike bi kâdirin alâ en yuhyiyel mevtâ. أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ ٱلْمَوْتَىٰ Şimdi, bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?