Kemalettin Özdemir'den paralel yapı açıklaması

Bir dönem Fethullah Gülen'e en yakın isim olan Prof. Dr. Kemalettin Özdemir sessizliğini bozdu. Özdemir, çok çarpıcı açıklamalar yaptı.

Paralel Yapı'yı en iyi tanıyan isimlerden biri olan Prof. Dr. Kemalettin Özdemir, ilk olarak Paralel yapının emniyet yapılanmasını anlattı. Özdemir, paralel yapı operasyonları kapsamında cezaevinde olan bazı isimlerin konuşmak istediğini açıkladı. Özdemir ayrıca, 1 milyon kişinin dinlendiğini söyledi. Özdemir, "Cemaatin emniyet içinde yayılmasını sağlayan ilk ekiptenim. 1980'de 'emniyet imamlığım' başladı denebilir. Arkadaşlara sohbet verirdik. O dönemde dinleme, soru çalma falan yoktu. O dönem güzel bir dönemdi. Polisler çok soru sorardı. Mesela 'ailemizi emniyetin tahsis ettiği araca bindirebilir miyiz?' diye sorarlardı mesela. O dönemde imamlık çok zevkliydi. Onlara 'Sizi gibi düşünen arkadaşlar varsa onlar da gelsinler' dedik. Öyle de oldu. Gerçek manasıyla o dönem gerçekten imamlık mevcuttu" dedi.

ŞİMDİYE KADAR KONUŞMADIM...

Şimdiye kadar konuşmamasının nedenini açıklayan Özdemir, "Bir itibar suikastı yapıldı. İftira, gıybet yapıldı. Şu kadar maaş alıyor dendi, cemaat kuracak dendi. Bu iftiraların çoğu şimdi hapiste. İçeri girmeyenler de kendilerine ne zaman sıra gelecek diye tir tir titriyor. Allah'ın adaleti tecelli etti. Bu nedenle şimdiye kadar konuşmadım. Sadece bana 'Sebataycı, Selanik dönmesi' diyen biri vardı, onu mahkemeye verdim. Ayrıca İslam dünyasının kan revan olduğunu, insanların sırf müslüman oldukları için öldürüldüğü bir dünyada kendimi müdafa etmeyi dini samimiyetimle bağdaştıramadım" diye konuştu. NEDEN ŞİMDİ KONUŞMA KARARI ALDI?

Paralelin montaj konusunda çok tecrübeli olduğunu ifade eden Özdemir, "Bu yapı benim üstümden Milletvekili Meral Akşener'e saldırınca konuşmaya karar verdim. İffetli bir kadına saldırıda bulunulunca susmamam gerektiğini anladım. 1 milyon insanın dinlenmesinden bahsediliyor. Kendilerine bir arşiv hazırladılar. Montajlar yaptılar. Akşener'le ilgili bu bahsedilen kaset de böyle bir montaj olabilir. Cemaati böleceğimden korktular. Sağlığımın bozuk olduğu iftirası yayıldı. Baktım çevremdekiler bile buna inanmaya başladılar. Cemaat yapı itibar suikastları yapıyor. Onlar için kaset yapmak montaj yapmak kolay. Bu konuda çok tecrübeliler" dedi.

CEMAATİN ÖRGÜT HALİNE GELMESİ

Dış güçlerinde cemaatin içine sızdığını belirten Özdemir, "1990'ların sonlarında ABD'ye bir gidiş gerçekleşti. Biz de Asya'da Afrika'da dolaşıyorduk. Cemaatin bir dış bağlantısı oldu. Yurt dışına açılındı. Papa ile görüşme oldu, 'diyalog' adı verilen süreç başladı. Yahudi lobisi ile görüşüldü. Dış güçler bu yapının içine sızdı. Bir güç zehirlenmesi de oldu diye düşünüyorum. Hiçbir İslami bir yapıya da benzemez bu yapı çünkü sadece 1 kişinin emriyle olur. Her şey için tek merciye sorulur. Eğer bir kanunsuzluk varsa, bir yanlış varsa en üstteki kişinin haberi olmaması gibi bir şey söz konusu olamaz. Her şey tek bir kişiye sorulur. Bu yapı en ufak farklı sese tahammül etmeyen bir yapıya sahiptir. Her şer oraya sorulur. Ondan habersiz hiçbir operasyon olması mümkün değil" dedi.

HEDEF ALINMASI VE CEMAATTEN AYRILIŞI

Fethullah Gülen'in kendisini hedef aldığını anlatan Özdemir, "Devlette çalışanlara çeşitli kurallar konuldu. Mesela insanların başlarını bir gecede açtılar. Bu korkunç bir şeydi. İtikadi bir savrulma yaşandı. Bunlar dinimize ters hususlar. Amel bakımından savrulma yaşandı. İnsanlar dinden uzaklaştılar. İşte tüm bunlara 'evet' demezseniz kenarda durmak zorundasınız. Afrika'ya gittim ama bunu sürgün olarak görmedim.Bunu ben de merak ediyorum. Belki de beni kendisine rakip gördü. Bazı insanlar benim hakkımda Gülen'e haber uçurmuş olabilir" ifadelerini kullandı.

İşte Özdemir'in çok önemli açıklamaları;

DEVLETİN İMKANLARINI KÖTÜ AMAÇLAR İÇİN KULLANDILAR

- Ülkemize mazlum ülkelerin hamisi durumunda. Ama maalesef bu ülkemiz bu yapı tarafından zaafa uğratılmaya çalışılıyor. Bu ülke MİT tırları vesilesiyle sanki teröristlere yardım ediyormuş gibi gösterildi. Bu durumu ben kabul edemedim. Ülkemle ilgili bu algı operasyonunda benim de söz söylemem gerektiğini düşündüm. Bir taşeronluk söz konusu... Haçlı Seferleri zamanına dayanıyor. Bir kısım, devletin tüm imkanlarını kötü emelleri için kullanıyor. Ben Cumhurbaşkanımızın yaklaşımlarını doğru buluyorum. Kendisi sayesinde Türkiye şu anda mazlumların hamisi oldu. Başörtüsü zulmü Erdoğan sayesinde bitti. Kendisi Türkiye'nin istikrarını temsil ediyor. Eğer Türkiye'nin bu istikrarı bozulursa müslüman dünyası için de iyi olmaz. "PARALEL YAPI DAĞILMA SÜRECİNE GİRDİ"

- Bu yapıya baktığımızda, yer bulamamış tanıdığı olmayan kenarda kıyıda köşede kalan gençler alındı, himaye edildi. Bunların hayatlarını borçlu oldukları bir yapıya girdiler. Eskiden biz insanların öğretmen olmasını isterdik. Onların insanlara yararlı olmasını arzu ediyorduk. Öyle bir süreç yaşandı ki insanlar bu yapıya karşı konulmaz bir itaat içine girdiler. Başka bir şeyi düşünmez hale geldiler. Beyin yıkama metotları var. Ama çok fena dağılma sürecine girdiler. Mesela Ankara'da iki tane okul kapandı. Çünkü öğrenci gelmiyor. Eskiden aldıkları paranın dörtte birine öğrenci kayıt ettirmeye çalışıyorlar. Eskiden 'Güneydoğu'da dershaneler olmasa şu kadar insan dağa çıkardı diyenler şimdi dağa çıkanları destekleyenlerle birlikte hareket ediyor. Bu korkunç bir savrulma.

SAVAŞ 1994'TE BAŞLADI

- Devlet-cemaat savaşı 1994'te başladı. Tayyip Bey (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) kabul edilemeyen bir insandı. Belediye başkanıyken bile kabul edilmeyen bir insandı. Ben devlet-cemaat savaşı beklemiyordum. Bu yapı biraz güç görünce pusan bir yapıydı. Artık nasıl bir güç varsa arkalarında. Devletle savaşılmaz. Devletle savaşan yenilgiyi göze alarak savaşır. Şimdi görüyoruz insanlar nasıl kaçıyor. Devlet babalığını gösterdi. Yemen gibi yerlerde savaş içinde kalan okulların personellerini aldırdı, kurtardı onları. Dağılma süreci yaşanıyor. Aileler parçalandı. Eşler boşanıyor. Kocası Zaman gazetesiyle ilgili olumsuz söz söyledi diye boşanıyor. Şirket ortaları ayrılıyor. Öyle korkunç bir yapı. Böyle gayri milli bir yapının kısa vadede bile başarılı olması mümkün değil. Amerika'daki şahsın tüm görüşmeleri kayıt altına alınıyordu, Kandilli'de bir arşivde bulunduruluyordu.

"HAKAN FİDAN DIŞ GÜÇLERİN İSTEMEDİĞİ BİRİYDİ"

- MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a beye yapılan saldırılar niye yapıldı... İsrail mi istedi yoksa oraya planladıkları biri mi vardı bilemiyorum. Zannediyorum oyun içinde oyun vardı. Türkiye'de o konuma gelebilecek en iyi insanlardan biriydi. Ketumdu, güvenilirdi. vatanseverdi. Bu yapının ona düşman olması için hiçbir neden yoktu. TİKA'da önemli işler yaptı ki biz de zamanında TİKA'dan destek gördük. Belki Fidan dış güçlerin istemediği bir isimdi, cemaat de muhtemelen taşeronluk yapmış olabilir.