Kasas suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 28. suredir. Kasas suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Kasas suresinde Musa aleyhisselamın çocukluğundan beri hayatı anlatılmaktadır. Peki Kasas suresi kaç ayettir? Kasas suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Kasas suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 2. suresi olan Kasas suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...
Kuran'ı Kerim'in 28. suresi olan Kasas sruesi Mekke döneminde inmiştir. Kasas suresi 88 ayettir. Mus aleyhisselâmın kıssası geniş şekilde bildirildiği için sUreye Sûret-ül-Kasas denilmiştir. Ayrıca Musa aleyhisselâmın çocukluğundan îtibaren hayatı, mücadeleleri, tevhd ehlinin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi bildirilmektedir.
Kasas suresi Kısaca Konusu : Başlangıçta Kur’an’ın aydınlatıcı âyetlerine dikkat çekildikten sonra büyük bir kısmında Hz. Mûsâ’nın hayat hikâyesi ve Firavun’la olan mücadelesi anlatılmakta; Şuarâ ve Neml sûrelerinde kısa olarak geçen konulara dair tamamlayıcı bilgiler verilmektedir. Ayrıca Mekkeli müşriklerin Kur’an’a ve Hz. Peygamber’e karşı olumsuz tutum ve davranışları ile Ehl-i kitabın olumlu davranışlarından söz edilmekte, büyük bir servetin sahibi olan Karun’un kıssasından kesitler verilerek mümin zihniyet ile inkârcı zihniyet arasındaki fark ortaya konmaktadır. Sûrenin son bölümünde Mekke’nin fethine işaret edilerek Hz. Peygamber teselli edilmekte, Allah’ın âyetlerine bağlı kalması ve O’ndan başka hiçbir tanrı tanımaması istenmekte, var edilenlerin hepsinin yok olacağı ve hükümranlığın yalnız Allah’a ait olduğu hatırlatılarak sûre son bulmaktadır.
Kasas suresi Fazileti: kıyâmet günü onun sâdıklardan olduğuna şâhid olmasın. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
KASAS SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Ta sîm mîm
2. Tilke ayatul kitabil mubîn
3. Netlu aleyke min nebei musa ve fir’avne bil hakkî li kavmiy yu’minun
4. İnne fir’avne ala fil erdî ve ceale ehleha şiyeay yestad’îfu taifetem minhum yuzebbihu ebnaehum ve yestahyî nisaehum innehu kane minel mufsidîn
5. Ve nurîdu en nemunne alellezînestud’îfu fil erdî ve nec’alehum eimmetev ve nec’alehumul varisîn
6. Ve numekkine lehum fil erdî ve nuriye fir’avne ve hamane ve cuundehuma minhum ma kanu yahzerun
7. Ve evhayna ila ummi musa en erdîîyh fe iza hîfti aleyhi fe elkîyhi fil yemmi ve la tehafî ve la tahzenî inna radduhu ileyki ve caîluhu minel murselîn
8. Feltekatahu alu fir’avne li yekune lehum aduvvev ve hazena inne fir’avne ve hamane ve cunudehuma kanu hatîîn
9. Ve kaletimraetu fir’avne kurratu aynil lî ve lek la taktuluhu asa ey yenfeana ev nettehîzehu veledev ve hum la yeş’urun
10. Ve asbeha fuadu ummi musa fariğa in kadet le tubdî bihî levla er rabatna ala kalbiha li tekune minel mu’minîn
11. Ve kalet li uhtihî kussîhi fe besurat bihî an cunubiv ve hum la yeş’urun
12. Ve harramna aleyhil meradîa min kablu fe kalet hel edullukum ala ehli beytiy yekfulunehu lekum ve hum lehu nasîhun
13. Fe radednahu ila ummihî key tekarra aynuhaa ve la tahzene ve li ta’leme enne va’dellahi hakkuv ve lakinne ekserahum la ya’lemun
14. Ve lemma beleğa eşuddehu vesteva ateynahu hukmev ve îlma ve kezalike neczil muhsinîn
15. Ve dehalel medînete ala hîyni ğafletim min ehliha fe vecede fîha raculeyni yaktetilani haza min şîatihî ve haza min aduvvih festeğasehullezî min şîatihî alellezî min aduvvihî fe vekezehu musa fe kada aleyhi kale haza min ameliş şeytan innehu aduvvum mudîllum mubîn
16. Kale rabbi innî zalemtu nefsî fağfirlî fe ğafera leh innehu huvel ğafurur rahîym
17. Kale rabbi bima en’amte aleyye fe lem ekune zahîral lil mucrimîn
18. Fe asbeha fil medîneti haifey yeterakkabu fe izellezistensarahu bil emsi yestasrihuh kale lehu musa inneke le ğaviyyum mubîn
19. Fe lemma en erade ey yebtîşe billezî huve aduvvul lehuma kale ya musa e turîdu en taktulenî kema katelte nefsem bil emsi in turîdu illa en tekune cebbara fil erdî ve ma turîdu en tekune minel muslihîyn
20. Ve cae raculum min aksal medîneti yes’a kale ya musa innel melee ye’temirune bike li yaktuluke fahruc innî leke minen nasîhîyn
21. Fe harace minha halifey yeterakkabu kale rabbi neccinî minel kavmiz zalimîn
22. Ve lemma teveccehe tilkae medyene kale asa rabbî ey yehdiyenî sevaes sebîl
23. Ve lemma verade mae medyene vecede aleyhi ummetem minen nasi yeskune ve veced min dunihimumraeteyni tezudan kel ma hatbukuma kaleta la neskîy hatta yusdirar riau ve ebuna şeyhun kebîr
24. Fe seka lehuma summe tevella ilez zîlli fe kale rabbi ninî lima enzelte ileyye min hayrin fekîyr
25. Fe caethu îhdahuma temşî alestîhyain kalet inne ebî yed’uke li yecziyeke ecra ma sekayte lena felemma caehu ve kassa aleyhil kasasa kale la tehaf necevte minel kavmiz zalimîn
26. Kalet ihdahuma ya ebetiste’cirhu inne hayra meniste’certel kaviyyul emîn
27. Kale innî urîdu en unkihake îhdebneteyye hateyni ala en te’curanî semaniye hîcec fe in etmente aşran fe min îndik ve ma urîdu en eşukka aleyk setecidunî in şaellahu minas salihîyn
28. Kale zalike biynî ve beynek eyyemel eceleyni kadaytu fe la udvane aleyy vallahu ala ma nekulu vekîl
29. Felemma kada musel ecele ve sara bi ehlihî anese min canibit turi nasa kale li ehlihimkusu innî anestu naral leallî atîkum minha bi haberin ev cezvetim minen nari leallekum tastalun
30. Felemma etaha nudiye min şatîîl vadil eymeni fil buk’atil mubaraketi mineş şecerati ey ya musa innî enellahu rabbul alemîn
31. Ve en elkî asak felemma raaha tehtezzu keenneha cannuv vella mudbirav ve lem yuakkîb ya musa akbil ve la teh0af inneke minel aminîn
32. usluk yedeke fi ceybike tahruc beydae min ğayri su’iv vadmun ileyke cenahake miner rahbi fe zanike burhanani mir rabbike ila fir’avne ve meleih innehum kanu kavmen fasikîyn
33. Kale rabbi nnî kateltu minhum nefsen fe ehafu ey yaktulun
34. Ve ehîy harunu huve efsahu minnî lisaen fe ersilhu meîye rid’ey yusaddikunî innî ehafu ey yukezzibun
35. Kale seneşuddu adudeke bi ehîyke ve nec’alu lekuma sultanen fe la yesîlune ileykuma bi ayatina entuma ve menit tebeakumel ğğalibun
36. Felemma caehum musa bi ayatina beyyinatin kalu ma haza illa sîhrum mufterav ve ma semî’na bihaza fî abainel evvelîn
37. Ve kale musa rabbî a’lemu bi men cae bil huda min îndihî ve men tekunu lehu akîbetud dar innehu la yuflihuz zalimun
38. Ve kale fir’avnu ya eyyuhel meleu ma alemtu lekum min ilahin ğayrî Fe evkîd lî ya hamanu alet tîyni fec’al lî sarhal leallî ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnuhu minel kazibîn
39. Vestekbera huve ve cunuduhu fil erdî bi ğayril hakkî ve zannu ennehum ileyna la yurceun
40. Fe ahaznahu ve cunudehu fenebeznahum fil yemm fenzur keyfe kane akîbetuz zalimîn
41. Ve cealnahum eimmetey yed’une ilen nar ve yevmel kîyameti la yunsarun
42. Ve etba’nahum fî hazihid dunya la’neh ve yevmel kîyameti hum minel makbuhîyn
43. Ve le kad ateyna musel kitabe mim ba’di ma ehleknel kurunel ula besaira lin nasi ve hudev ve rahmetel leallehum yetezekkerun
44. Ve ma kunte bi canibil ğarbiyyi iz kadayna ila musel emra ve ma kunte mineş şahidîn
45. Ve lakinna enşe’na kurunen fe tetavele aleyhimul umur ve ma kunte saviyen fî ehli medyene tetlu aleyhim ayatina ve lakinna kunna mursilîn
46. Ve ma kunte bi canibit turi iz nadeyna ve lakir rahmetem mir rabbike li tunzira kavmem ma etahum min nezîrim min kablike leallehum yetezekkerun
47. Ve lev la en tusiybehum musîybetum bima kaddemet eydîhim fe yekulu rabbena lev la erselte iyna rasulen fe nettebia yatike ve nekune minel mu’minîn
48. Felemma caehumul hakku min îndina kalu levla utiye misle ma utiye musa e ve lem yekfuru bima utiye musa min kabl kalu sîhrani tezahera ve kalu inna bi kullin kafirun
49. Kul fe’tu bi kitabim min îndillahi huve ehda minhuma etebî’hu in kuntum sadikîyn
50. Fe il lem yestecîbu leke fa’lem ennema yettebiune ehvaehum ve men edallu mimmenittebea hevahu bi ğayri hudem minellah innellahe la yehdil kavmez zalimîn
51. Ve le kad vessalna lehumul kavle leallehum yetezekkerun
52. Ellezîne ateynahumul kitabe min kablihî hm bihî yu’minun
53. Ve iza yutla aleyhim kalu amenna bihî innehul hakku mir rabbina inna kunna min kablihî muslimîn
54. ulaike yu’tevne ecrahum merrateyni bima saberu ve yedraune bil hasenetis seyyiete ve mimma razaknahum yunfikun
55. Ve iza semiullağve a’adu anhu ve kalu lena a’maluna ve lekum a’malukum selamun aleykum la nebteğîl cahilîn
56. İnneke la tehdî men ahbebte ve lakinnellahe yehdî mey yeşa’ ve huve a’lemu bil muhtedîn
57. Ve kalu in netteblîl huda meake nutehattaf min erdîna e ve lem numekkil lehum haramen aminey yucba ileyhi semeratu kulli şey’ir rizkam mil ledunna ve lakinne ekserahum la ya7lemun
58. Ve kem ehlekna min karyetim betîrat meîyşeteha fe tilke mesakinuhum lem tuskem mim ba’dihim illa kalîla kunna nahnul varisîn
59. Ve ma kane rabbuke muhlikel kura hatta yeb’ase fî ummiha rasuley yetlu aleyhim ayatina ve ma kunna muhlikil kura illa ve ehluha zalimun
60. Ve ma utîtum min şey’in fe metaul hayatid dunya ve zînetuha ve ma îndellahi hayruv ve ebka e fe la ta’kîlun
61. E fe mev veadnahu va’den hasenen fe huve lakîyhi ke mem metta’nahu metaal hayatid dunya summe huve yevmel kîyameti minel muhdarîn
62. Ve yevme yunadîhim fe yekulu eyne şurakaiyellezîne kuntum tez’umun
63. Kalellezîne hakka aleyhimul kavlu rabbena haulaillezîne ağveyna ağveynahum kema ğaveyna teberra’na ileyke ma kanu iyyana ya’budun
64. Ve kîyled’u şurakaekum fe deavhum fe lem yestecîbu lehum ve raevul azab lev ennehum kanu yehtedun
65. Ve yevme yunadîhim fe yekulu maza ecebtumul murselîn
66. Fe amiyet aleyhimul embau yevmeizin fe hum la yetesaelun
67. Fe memma men tabe ve amene ve amile salihan fe asa ey yekune minel muflihîyn
68. Ve rabbuke yahluku ma yeşau ve yahtar ma kane lehumul hîyerah subhanellahi ve teala amma yuşrikun
69. Ve rabbuke ya’lemu ma tukinnu suduruhum ve ma yu’linun
70. Ve huvellahu la ilahe illa hu lehul hamdu fil ula vel ahîrati ve lehul hukmu ve ileyhi turceun
71. Kul eraeytum in cealellahu aleykumul leyle sermeden ila yevmil kîyameti men ilahun ğayrullahi ye’tikum bi dîya’ e fe la tesmeun
72. Kul eraeytum incealellahu aleykumun nehara sermeden ila yevmil kîyameti men ilahun ğayrullahi ye’tîkum bi leylin teskunune fîh e fe la tubsîrun
73. Ve mir rahmetihî ceale lekumul leyle ven nehara li teskunu fîhi ve li tebteğu min fadlihî ve leallekum teşkurun
74. Ve yevme yunadîhim fe yekulu eyne şurakaiyellezîne kuntum tez’umun
75. Ve neza’na minkulli ummetin şehîden fe kulna hatu burhanekum fe alimu ennel hakka lillahi ve dalle anhum ma kanu yefterun
76. İnne karune kane min kavmi masu fe beğa aleyhim ve ateynahu minel kunuzi ma inne mefatihahu le tenuu bil usbeti ulil kuvveti iz kale lehu kavmuhu la tefrah innellahe la yuhîbbul ferihîyn
77. Vebteğî fîma atakellahud daral ahîrate ve la tense nesîybeke mined dunya ve ahsin kema ahsenellahu ileyke ve la tebğîl fesade fil ard innellahe la yuhîbbul mufsidîn
78. Kale innema utîtuhu ala îlmin îndî e ve lem ya7lem ennellahe kad ehleke min kablihî minel kuruni men huve eşeddu minhu kuvvetev ve ekseru cem’a ve la yus’elu an zunubihimul mucrimun
79. Fe harace ala kamihî fî zînetih kalellezîne yurîdunel hayeted dunya ya leyte lena misle ma utiye karunu innehu lezu hazzîn azîym
80. Ve kalellezîne utul îlme veylekum sevabullahi hayrul li men amene ve amile saliha ve la yulekkaha illes sabirun
81. Fe hasefna bihî ve bidarihil erda fe ma kane lehu min fietiy yensurunehu min dunillahi ve ma kane minel muntesîrîn
82. Ve asbehallezîne temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe yebsutur rizka li mey yeşau min îbadihî ve yakdir lev la em mennellahu aleyna le hasefe bina veykeennehu la yuflihul kafirun
83. Tilked darul ahîratu nec’aluha lillezîne la yurîdune uluvven fil erdî ve la fesada vel akîbetu lil muttekîyn
84. Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve men cae bis seyyieti fe la yuczellezîne amilus seyyiati illa ma kanu ya’melun
85. İnnellezî ferad aleykel kur’ane le radduke illa mead kur rabbî a’lemu men cae bil huda ve men huve fî dalalum mubîn
86. Ve ma kunte tercu ey yulka ileykel kitabu illa rahmetem mir rabbike fe la tekunenne zahîral lil kafirîn
87. Ve la yesuddunneke an ayatillahi ba’de iz unzilet ileyke ved’u ila rabbike ve la tekunenne minel muşrikîn
88. Ve la ted’u meallahi ilahen ahar la ilahe illa huve kullu şey’in halikun illa vecheh lehul hukmu ve ileyhi turceun
KASAS SURESİ ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Tâ. Sîn. Mîm.
2. Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.
3. Sana Musa ile Firavun’un haberinden (bir kısmını) iman eden bir kavim için gerçek olarak okuyacağız.
4. Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinde bir zümreyi güçsüz buluyor, onların oğullarını boğazlıyor, kızlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.
5. Biz de istiyorduk ki; o yerde ezilmekte olanlara iyilikte bulunalım, onları önderler yapalım ve onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım.
6. Ve onlara o yerde kuvvet ve üstünlük verelim. Firavun’a, Hâmân’a ve askerlerine, korktukları şeyi başlarına getirelim.
7. Musa’nın annesine şöyle vahyettik: “Çocuğunu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan onu suya bırak. Korkma, üzülme! Biz onu sana tekrar geri vereceğiz ve onu peygamber yapacağız.”
8. Firavun âilesi onu yitik olarak aldı. Sonunda o kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz ki Firavun, Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.
9. Firavun’un karısı: “Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. Olur ki bize faydası dokunur, yahut onu evlât ediniriz.” dedi. Halbuki onlar işin farkında değillerdi.
10. Musa’nın annesi gönlü bomboş sabahı etti. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.
11. Annesi onun ablasına: “Onun izini takip et!” dedi. O da kardeşini uzaktan gözetledi. Onlar ise farkında değillerdi.
12. Biz daha önce ona, süt verenlerin sütünü emmesine müsaade etmemiştik. Bunun üzerine ablası: “Sizin için onun bakımını üzerine alacak, öğüt verip eğitecek bir âile buluvereyim mi?” dedi.
13. Böylece biz onu annesine geri verdik ki, gözü aydın olsun da üzülmesin ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin. Fakat çoğu bunu bilmezler.
14. Ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. İyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız.
15. O, ahalisinin haberi olmadığı bir sırada şehre girdi. Orada birbiriyle dövüşen iki adam gördü. Birisi kendi tarafından, diğeri düşman tarafındandı. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa ona bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. “Bu şeytanın işidir, çünkü o apaçık saptıran bir düşmandır.” dedi.
16. “Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla!” dedi. Allah da onu bağışladı. Çünkü O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
17. Dedi ki: “Rabbim! Bana verdiğin nimet hakkı için, artık suçlulara aslâ yardımcı olmayacağım.”
18. Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün! Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak yine ondan yardım istiyor. Musa ona dedi ki: “Belli ki sen bir azgınsın!”
19. İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam: “Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslâh edenlerden olmayı değil, yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun!” dedi.
20. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi ve: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Buradan çık git, doğrusu ben sana öğüt veriyorum.” dedi.
21. Bunun üzerine korku içinde etrafı gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni şu zâlimler gürûhundan kurtar.” dedi.
22. Medyen’e doğru yöneldiğinde: “Umarım ki Rabbim beni doğru yola iletir.” dedi.
23. Medyen suyuna varınca, orada davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de sürülerini kollayan iki kadın gördü. Onlara: “Derdiniz nedir? Niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, (onun için bu işi biz yapıyoruz).” dediler.
24. Bunun üzerine koyunlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım.” dedi.
25. Derken o kadınlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam sizi çağırıyor. Koyunlarımızı suladığınız için sana ücret ödeyecek.” dedi. (Musa Şuayb’e) gelip, başından geçenleri anlatınca o: “Korkma!.. Artık o zalimler gürûhundan kurtuldun.” dedi.
26. O iki kızdan biri: “Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı budur, güçlü ve güvenilir bir adamdır.” dedi.
27. (Şuayb) dedi ki: “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer hizmetini on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Bununla beraber sana zahmet vermek istemem. İnşaallah beni sâlihlerden bulacaksın.”
28. (Musa) dedi ki: “Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramam. Söylediklerimize Allah vekildir.”
29. Musa süreyi doldurunca âilesiyle birlikte yola çıktı. Tur tarafından bir ateş gördü. “Siz burada durun. Ben bir ateş gördüm. Oradan size bir haber veya ısınmanız için ateşten bir kor getiririm.” dedi.
30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısındaki ağaçtan ona şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım!”
31. “Asanı at!” (denildi). Musa asanın yılan gibi deprenip hareketler yaptığını görünce dönüp, arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Musa! Beri gel! Korkma! Çünkü sen emniyette olanlardansın.”
32. “Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Elini kendine çek, korkun kalmasın. Bu iki mucize, Firavun ve erkânına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar fâsıklar gürûhudur.”
33. Musa dedi ki: “Rabbim! Ben onlardan bir kişi öldürmüştüm. Beni öldürmelerinden korkarım.”
34. “Kardeşim Harun’un dili benimkinden daha düzgündür. Beni destekleyen bir yardımcı olarak onu da benimle beraber gönder. Çünkü beni yalanlamalarından endişe duyuyorum.”
35. Allah: “Seni kardeşinle destekleyeceğiz. İkinize öyle bir güç vereceğiz ki, onlar size aslâ erişemeyecekler. Âyetlerimizle gidin, siz de size uyanlar da üstün geleceksiniz.” buyurdu.
36. Musa onlara apaçık âyetlerimizle gelince: “Bu uydurulmuş bir sihirden başka bir şey değildir. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey işitmemiştik.” dediler.
37. Musa dedi ki: “Benim Rabbim kendi katından kimin hidayetle geldiğini ve (dünyânın) güzel âkibetinin kimin olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki zâlimler aslâ felâh bulmazlar.”
38. Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için çamur üzerine ateş yak da, bana yüksek bir kule yap. Belki Musa’nın ilâhını görürüm. Doğrusu ben onu yalancılardan sanıyorum.”
39. O da, askerleri de memlekette haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Bir bak zâlimlerin sonunun nasıl olduğuna!
41. Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Kıyamet günü aslâ yardım görmezler.
42. Bu dünya hayatında arkalarına lâneti taktık, daima lânetle anılacaklardır. Kıyamet gününde de onlar çirkinleştirilmiş, iğrenç kimselerden olacaklardır.
43. Andolsun ki biz Musa’ya önceki nesilleri helâk ettikten sonra, iyice düşünüp öğüt alsınlar diye; insanları basiret (kalp gözü) sahibi yapan ve onlar için bir hidayet ve rahmet olan o Kitab’ı verdik.
44. Resulüm! Musa’ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde değildin. Onu görenler arasında da yoktun.
45. Amma biz daha nice nesiller yarattık. Onların üzerlerinden uzun zamanlar geçti. Sen Medyen halkı arasında bulunup da onlara âyetlerimizi okumuyordun. Fakat (o haberleri) sana gönderen biziz.
46. Biz Musa’ya hitabettiğimiz zaman Tur’un yanında da değildin. Fakat sen, kendinden önce onlara uyarıcı gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin. Belki düşünüp öğüt alırlar.
47. Bizzat kendi yaptıklarından ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman: “Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve müminlerden olsaydık olmaz mıydı?” derler.
48. Amma onlara katımızdan gerçek gelince: “Musa’ya verildiği gibi buna da mucize verilmeli değil miydi?” derler. Daha önce Musa’ya verileni de inkar etmemişler miydi? “Birbirlerine destek olan iki sihirbaz!” demişlerdi. “Hepsini inkâr ederiz.” demişlerdi.
49. De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ona uyayım.”
50. Şayet sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sırf kendi heveslerine uymaktadırlar. Halbuki Allah’tan bir hidayet olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Muhakkak ki Allah, zâlimler gürûhunu elbette hidayete erdirmez.
51. Gerçekten biz onlar için sözü birbiri ardınca ulaştırdık ki belki düşünürler.
52. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz de buna inanırlar.
53. Kur’an onlara okunduğu zaman: “Ona iman ettik, doğrusu o Rabbimizden gelen hakikattır. Esasen biz bundan önce de müslümanlığı kabul etmiş kimselerdik.” dediler.
54. İşte onlara sabrettiklerinden ötürü mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
55. Onlar ki boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve derler ki: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz sizedir. Selâm size! Biz câhilleri aramayız.”
56. Resulüm! Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, fakat Allah dilediğine hidayet eder ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.
57. “Seninle beraber doğru yolda gidersek yerimizden oluruz.” dediler. Biz onları kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin mahsulünün toplanıp getirildiği emniyetli ve hürmetli (dokunulmaz) bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
58. Biz nice memleketleri helâk etmişizdir ki, halkı bol geçimleri ve refahıyla şımarmıştı. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az bir zaman hariç, kimse oturmadı. Onlara biz vâris olmuşuzdur.
59. Rabbin ana şehirlerine, onlara âyetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe o memleketleri helâk edici değildir. Biz halkı zâlim olan memleketlerden başkalarını helâk edecek değiliz.
60. Size verilen her şey dünya hayatının bir geçimliği ve ziynetidir. Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
61. Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse; dünya hayatının geçici nimetlerinden vererek yaşattığımız, sonra da cezalandırmak için kıyamet günü huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi olur mu?
62. O gün Allah onlara seslenerek: “Benim ortağım olduklarını iddiâ ettikleriniz hani nerede?” diyecektir.
63. Üzerlerine azap vaadimiz hak olmuş kimseler derler ki: “Ey Rabbimiz! Şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı.”
64. Onlara: “Ortak koştuğunuz ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar, fakat kendilerine cevap veremezler. Azabı karşılarında görürler. Ne olurdu, hidayeti kabul etmiş olsalardı!
65. O gün Allah onlara seslenerek: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” diyecektir.
66. İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur, birbirlerine de soramayacaklardır.
67. Fakat tevbe ederek, iman edip sâlih amel işleyen kimseye gelince, o kurtuluşa erenler arasında olmayı ümit edebilir.
68. Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
69. Rabbin, onların göğüslerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
70. O öyle Allah’tır ki, kendisinden başka bir ilâh yoktur. Önünde de sonunda da hamd O’nundur. Hüküm de O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.
71. Resulüm! De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Allah geceyi kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka size ışık getirecek bir ilâh var mıdır? Hâlâ işitmeyecek misiniz?”
72. De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Allah gündüzü kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka hangi ilâh istirahat edeceğiniz geceyi getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
73. Geceyi ve gündüzü rahmetinden ötürü sizin için yarattı ki, geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) Allah’ın lütfunu arayasınız ve şükredesiniz.
74. O gün Allah onlara seslenir ve: “Ortaklarım olduklarını iddiâ ettikleriniz hani nerede?” buyurur.
75. Her ümmetten bir şâhit çıkarırız ve (şirk koşanlara): “Kesin delilinizi getirin!” deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah’a âittir ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp kaybolmuşlardır.
76. Karun, Musa’nın kavminden biriydi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Kavmi ona şöyle demişti: “Gururlanıp şımarma, şüphesiz ki Allah şımarıkları sevmez.”
77. “Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu gözet. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk isteme. Doğrusu Allah bozguncuları sevmez.’”
78. Karun: “Bu bana ancak bende olan bilgiden ötürü verilmiştir.” dedi. Bilmez mi ki Allah, önceleri ondan daha güçlü ve topladığı daha fazla olan nice nesilleri yok etmiştir? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
79. Debdebe ve ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler dediler ki: “Keşke Karun’a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o büyük nasip sahibidir.”
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: “Yazıklar olsun size!” dediler. Allah’ın mükâfâtı, iman edip sâlih amel işleyenler için daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.
81. Nihayet Karun’u da sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah’a karşı kendisine yardım edebilecek kimsesi de yoktu. Kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Vay! Demek ki Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler aslâ felâh bulmazlar.” demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Âkibet muttakilerindir.
84. Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
85. Resulüm! Kur’an’ı sana farz kılan Allah, elbette seni yine döneceğin yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni de ve apaçık sapıklıkta bulunanı da en iyi bilendir.”
86. Sen bu Kitab’ın sana indirileceğini ummuyordun. Bu sana Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma.
87. Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Rabbine dâvet et ve aslâ müşriklerden olma!
88. Allah ile beraber başka bir ilâh edinip yalvarma! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, O’nun zâtından başka her şey helâk olucudur. Hüküm yalnız O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.