Balkan ülkesi Karadağ'da 30 Ağustos Pazar günü yapılan genel seçimde 30 yılı aşkın süredir iktidarda olan Sosyalistlerin Demokratik Partisi (DPS) en fazla oyu alsa da Ulusal Meclisteki çoğunluğu bir farkla muhalif kanada kaptırmış görünüyor.
Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic'in liderliğini yaptığı DPS öncülüğündeki "Karadağ İçin Kararlı" ittifakı 30 milletvekili çıkarırken, NATO karşıtı tutumuyla bilinen ve Sırp Ortodoks Kilisesine (SPC) yakın olan Demokrat Cephe (DF) öncülüğündeki "Karadağ'ın Geleceği İçin" ittifakı ise 27 sandalye elde etti. Muhalefet kanadının diğer oluşumlarından "Bizim Ulusumuz Barıştır" ittifakı 10, "Siyahtan Beyaza" ittifakı ise 4 milletvekili çıkarmayı başardı. Bu sonuçlara göre, "Djukanovic karşıtı" 3 muhalif ittifak 81 sandalyeli Ulusal Mecliste 41 sandalye elde etti.
DF'den Slaven Radunovic, seçim gecesi yaptığı zafer konuşmasında, "Bu gece Karadağ'daki Berlin Duvarı yıkıldı." ifadelerini kullanırken, Djukanovic'in partisinin ve onun koalisyon ortaklarının artık iktidarda olmayacağını kaydetti.
Peki, Radunovic'in söylediği gibi "Berlin Duvarı" gerçekten yıkıldı mı, yıkıldıysa Karadağ'ı neler bekliyor?
Sırp Ortodoks Kilisesine, Sırbistan'a ve Rusya'ya yakınlığı ile bilinen Demokrat Cephe öncülüğündeki muhalifler, yeni hükümeti kurabilirse bu küçük Balkan ülkesinde birçok şeyin değişebileceği belirtiliyor.
Olası 3 senaryo bulunuyor
Seçimin resmi sonuçlarının açıklanmasının ardından 15 gün içerisinde ilk Meclis oturumunun gerçekleştirilmesi ve Meclis başkanının seçilmesi gerekiyor. Eğer çoğunluk sağlanmazsa en yaşlı milletvekili, başkan seçilene dek oturumları yönetecek.
Meclisteki ilk oturumun ardından cumhurbaşkanı parti temsilcileri ile hükümet kurma görüşmelerine başlayacak. Bu noktada, Mecliste çoğunluğu sağlayan tarafa hükümeti kurma görevi verilecek. An itibarıyla bu avantaj muhalif ittifaklarda olsa da aradaki farkın yalnızca 1 olduğunu unutmamak gerekiyor.
Eğer muhalif kanat, fire verir ve çoğunluğu sağlayamazsa o zaman cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini DPS'den bir isme verebilir.
İki taraf da seçimden sonra 90 gün içinde hükümeti kurmayı başaramazsa cumhurbaşkanı erken genel seçim kararı alma hakkına sahip bulunuyor.
Birçok noktada belirsizlik hakim
Avrupa-Atlantik kurumlara entegrasyon yanlısı politika izleyen, özellikle azınlık hakları noktasında önemli adımlar atmış Djukanovic ve DPS'nin iktidardan düşmesi ya da düşürülmesi ve kiliseye yakın olan aşırı Sırp milliyetçilerin ağırlıkta olduğu bir hükümetin kurulması, Karadağ'da birçok noktada belirsizliğe neden olacak.
Daha seçim sonuçlarının açıklandığı gece, kiliselerin etrafında toplanıp Sırp milliyetçisi şarkıların söylenmesi, Müslüman Boşnak nüfusun yaşadığı bölgelerde bu kesime karşı bazı provokatif eylemlerde bulunulması, 1990'larda bölgede yaşanan kanlı savaşlarda etkin rol oynamış SPC'ye ve Sırbistan'a yakın bir hükümetin 4 yıl görevde kalması durumunda neler olabileceğinin de sinyalini verdi.
Muhalif kanadın zaferinin ardından bölgedeki bazı ayrılıkçı Sırp siyasilerin kutlama mesajları göndermesi, Bosna Hersek'teki Sırp bölgelerinde kutlamalar yapılması, Sırbistan'daki kutlamalarda geçmişte sayısız katliamlar yapmış olan Çetnik hareketine ait flamaların sallanması, aslında durumun ciddiyetine de işaret etti.
Müslüman Boşnaklara yönelik provokasyonlar
Karadağ'ın Pljevlja (Taşlıca) şehrinde Müslüman Boşnakları kastederek "Türkler buradan gidin" sloganları atılması, duvarlara "Kim daha önce çabuk kim daha önce Türk kanı içecek" ve "Her yer ve herkes Sırplaşmalı" gibi ırkçı yazılar yazılması, geçmişte Boşnakların türlü işkencelere ve katliamlara maruz kaldığı, zorla Hristiyanlaştırıldığı dönemlerin akıllara gelmesine neden oldu.
Karadağlı birçok Müslüman Boşnak, son yaşananlardan duyduğu endişeyi dile getirirken, Bosna Hersekli siyasi ve Müslüman dini liderler de bu saldırılardan endişe duyduklarını ifade etti.
AB'ye entegrasyon ne olacak?
Muhaliflerin fire vermeden bir araya gelmesi ve yeni hükümeti kurması durumunda en çok merak edilen hususlardan biri de Karadağ'ın AB'ye üyelik süreci olacak.
AB üyeliğine en yakın ülke konumundaki Karadağ'ın olası bir hükümet ve zihniyet değişimi yaşaması durumunda nasıl bir yaklaşım sergileyeceği merak ediliyor.
Avrupa Parlamentosu (AP) Karadağ Raportörü Tonino Picula, sonuçların açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, Karadağ'ın katılım müzakerelerinde önemli bir yol kat ettiğini anımsatarak, bu sürecin sürmesini beklediklerini kaydetti.
Karadağ halkının yüzde 70'inin üyeliği desteklediğini aktaran Picula, olası yeni hükümetin bu gerçeği dikkate alması gerektiğini vurguladı.
Fitili ateşleyen Dini Özgürlükler Yasası ne olacak?
Karadağ'da 1918'e kadar inşa edilmiş dini yapıların devletin mülkiyetine geçmesini öngören ve Cumhurbaşkanı Djukanovic'in geçen aralık ayında imzaladığı Dini Özgürlükler Yasası, kilise-hükümet kavgasını körükleyen en önemli eylemlerden biri olmuştu.
Karadağ ile Sırbistan arasında da gerilime neden olan yasa, aylardır SPC tarafından organize edilen "ayinlerle" protesto ediliyor. Yasanın geri çekilmesini talep eden Sırp kilisesinin, seçim kampanyasında aktif ve etkin rol üstlendiği biliniyor.
Bazı siyasi uzmanlar, kilisenin tek bir parti ya da ittifak lehine propaganda yapmadığını ancak ülkedeki Sırpları sandığa gitmeleri konusunda teşvik ettiklerini öne sürerken, bazıları SPC'nin çok sayıda din adamıyla kampanya sürecinde tahmin edilenden daha etkin olduğunu iddia ediyor.
620 bin nüfuslu bu küçük Balkan ülkesinde yakın gelecekte neler olacağı merak konusuyken, ülkedeki olası bir dini ya da etnik karmaşanın çok milletli ve çok dinli yapılara sahip diğer Balkan ülkelerine de sıçramasından endişe ediliyor.
Muhalefetin ortak noktası: Djukanovic karşıtlığı
Seçimin kazanan tarafı olan üç muhalif ittifak birçok noktada birbirinden ayrılsa da Djukanovic karşıtlığı onları birbirine bağlıyor.
Ancak DF'nin sempatizanlarının son birkaç gündür yaptıkları ortadayken, yine "aynı tarafta" olan URA Halk Hareketinin lideri Dritan Abazovic'in Arnavut kökenli olmasını unutmamak gerekiyor.
Djukanovic'i devirmek noktasında güç birliği yapmış olsalar da Sırpların Müslümanlara karşı saldırılara devam etmesi durumunda DF'ye kıyasla daha ılımlı olan diğer muhaliflerin ne kadar bir arada durabileceği de belirsizliğini koruyor.
DF dışındaki diğer oluşumlar, AB ve NATO karşıtlığını ya da etnik ve dini kökene dayalı ayrımcılığı desteklemezken, sadece Djukanovic'i devirmek adına güç birliği yaptıkları da herkesçe biliniyor.
Dolayısıyla DF sempatizanlarının Müslüman nüfusa yönelik provokatif eylemlerinin sürmesi, ileride muhalif kanat içinde de çatlaklara neden olabilir, belki de büyük kutlamalara rağmen "Dukanovic karşıtı" yeni hükümetin kurulması dahi tehlikeye girebilir.