Mekke döneminde inen Kalem suresi nazara karşı okunan surelerdendir. Müminleri müjdeleyen Kalem suresi 52 ayetten oluşuyor. . Peki Kalem suresi Arapça okunuşu nasıldır? İşte Kalem suresi Arapça ve Türkçe okunuşu ile manası... Kalem suresi oknuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun!
2. Resulüm! Andolsun ki sen Rabbinin nimeti sayesinde mecnun (deli) değilsin.
3. Senin için tükenmeyen bir mükâfat var.
4. Ve sen hiç şüphesiz ki büyük bir ahlâka sahipsin.
5. Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
6. Hanginizin aklından zoru olduğunu.
7. Doğrusu senin Rabbin, yolundan sapanları çok iyi bilir. Hidayete erip doğru yolda olanları da O çok iyi bilir.
8. O halde (hakikatı) yalan sayanlara boyun eğme!
9. Onlar senin yumuşak ve müsamahalı davranmanı isterler ki, kendileri de sana yumuşak davransınlar.
10. Resulüm! Sakın itaat (ve iltifat) etme, alabildiğine yemin eden aşağılığa.
11. Daima kusur arayıp kınayana, söz götürüp getirene.
12. İyiliği engelleyen, haddi aşan günahkâra.
13. Kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine.
14. Çok mal ve oğulları var diye.
15. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masallarıdır!" der.
16. Biz yakında onun burnuna damga vurup işaretleyeceğiz.
17. Biz vaktiyle bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, bunlara da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18. Bir istisna da yapmıyorlardı.
19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen kuşatıcı bir âfet bahçeyi sarıverdi.
20. Bahçe kapkara kesildi.
21. Sabah olurken birbirine seslendiler:
22. "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsulünüzün başına gidin!"
23. Derken fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular:
24. "Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanımıza sokulmasın!"
25. (Yoksullara yardım etmeye) güçleri yettiği halde, böyle konuşarak erkenden gittiler.
26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde biz yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.
27. "Yok yok! Doğrusu biz mahrum bırakılmışız."
28. İnsaflıları şöyle dedi: "Ben size demedim mi? Rabbinizi tesbih etmeniz gerekmez miydi?"
29. "Rabbimizi tesbih ederiz. Doğrusu biz zâlimlermişiz." dediler.
30. Dönüp kabahati birbirine yüklemeye başladılar.
31. Şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz."
32. "Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Biz sadece Rabbimize rağbet edip gönül bağlayanlardanız."
33. İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
34. Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.
35. Teslimiyet gösterenleri biz suçlular gibi tutar mıyız hiç?
36. Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa size âit bir kitap var da ondan mı okuyorsunuz?
38. O kitapta: "Beğendiğiniz her şey sizindir." diye mi yazılı?
39. Yoksa: "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir." diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
40. Sor bakalım onlara, hangisi bunu üzerine alıyor?
41. Yoksa onların ortakları mı var? Sözlerinde doğru iseler, hadi ortaklarını da getirsinler!
42. O gün baldırlar açılır ve secdeye dâvet edilirler, fakat güç getiremezler.
43. Gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür. Halbuki onlar sapasağlam iken de secde etmeye dâvet ediliyorlardı.
44. Bu sözü yalan sayanlarla beni başbaşa bırak! Biz onları bilmeyecekleri bir cihetten derece derece azaba yaklaştıracağız.
45. Ben onlara mühlet veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metindir.
46. Resulüm! Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
47. Yoksa gayb (bilgisi) onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
48. Resulüm! Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle! Balığın arkadaşı Yunus gibi olma. Hani o dertli dertli Rabbine niyaz etmişti.
49. Şayet Rabbinden ona bir lütuf nimeti erişmemiş olsaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
50. Fakat Rabbi onu seçti ve onu sâlihlerden kıldı.
51. O kâfirler Zikr'i işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi ve: "O bir delidir." diyorlardı.
52. Halbuki o Kur'an âlemler için bir öğüttür.
Kalem suresi anlamı
Bismillâhirrahmânirrahîm
1,2.Nûn.(Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.
3.Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır.
4.Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.
5,6.Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
7.Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir.
8.O hâlde yalanlayanlara boyun eğme.
9.İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar.
10,11,12,13,14.Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
15.Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der.
16.Yakında biz onun burnunu damgalayacağız.
17.Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
18.(Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.)
19.Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı.
20.Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü.
21,22.Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler.
23,24.Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular.
25.(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.
26.Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler.
27.(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.
28.Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.
29.Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.
30.Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
31.Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”
32.“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”
33.İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!
34.Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.
35.Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız?
36.Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
37.Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?
38.Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?)
39.Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?
40.Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?”
41.Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını!
42,43.Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı.
44.(Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.
45.Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.
46.Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir?
47.Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?
48.Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı.
49.Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.
50.(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı.
51.Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.
52.Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.