Hazırlayan: Bülent Çolakoğlu
KADINA ŞİDDET VE FEMİNİZM
Müslüman kadın feminist olabilir mi? Siyasi ve toplumsal olarak kadın ile erkeğin tümüyle eşit bir düzlemde değerlendirilmesi sizce adaletli bir tutum mudur? Bir kesim, kadının haklarının muhafazası için feminizmi savunurken; bir kesim ise feminizmin kadına yönelik şiddet kadar tehlikeli bir akım olduğunu düşünüyor.
Nuray Alper (Şair / Yazar)
Feminizm erkek düşmanlığına dönüşmüştür
Feminizm XVIII. y.y. Fransa’sında kadın yazarlarca başlatılan bir hareket. Öncelikli amaç kadını da toplumda söz sahibi kılmak fakat bozulmaya yüz tutan, değişime uğrayan pek çok tavır gibi maksadından uzağa düşüp erkek düşmanlığına dönüşüyor kendi içinde merhale atladıkça. Yani hanıma, zaman içerisinde zemin arayan bir anlayış olmanın çok ötesinde duruyor günümüzün feminist tavrı. Aile içi dayanışmayı ortadan kaldıran, yaratılıştan gelen uyuma muhalif duran, kadını tanrılaştıran ve ona fıtratının kaldıramayacağı bir misyon yükleyen dokuya bürünüyor. Zaten özel keyfiyetlerle donatılmış olan kadın, sesini yükseltip bir adım öne geçince, sözünün de yükseleceğine inandırılıyor.
***
Emel Nermin Temel (Nesil Çocuk Yayınları Yayın Yönetmeni / Yazar)
Kadını veya erkeği değil; toplumsal iletişimi güçlendirelim
Feminizm sosyolojik bir olgu olmaktan ziyade isteyenin kendi çıkarları doğrultusunda içine anlam yüklediği bir kavram hâline geldi. Kendini entelektüel göstermek isteyen kadının gücünü her daim ispat etmesi zorunluluğu varmış gibi düşüncelere kapılan birçok kadın bu kelimenin arkasına saklanıyor. Daha uyumlu aile ve toplum ilişkileri açısından değişen dünya düzeninin hem kadında hem de erkekte bazı değişimlere sebep olduğunu herkes kabul etmeli. Ancak bu değişimlerin ego savaşlarına kurban gitmesini yanlış buluyorum. Toplumumuz kabul etmeli ki modern denen bu dünya artık geleneksel aile kavramını ister istemez zedeliyor. Kadınlar bilmeli ki kendi haklarını elde etmeye çalışmak başka birinin hakkına girmeyi normalleştirmez. Ve erkekler de bilmeli ki elinin hamuru ile bazı işlere mecburen karışması gerekiyor artık kadınların. Trafikte, ailede, iş hayatında, çarşıda pazarda lütfen ne gereğinden fazla kibar davranın ne de kaba. Mesele şu ki kadını ya da erkeği güçlendirmek yerine toplumsal iletişimi, aile iletişimini güçlendirelim. Sevgi dilini saygı üslubunu yaygınlaştıralım o zaman değil şiddet kavga bile kalmaz.
***
Hülya Sezen (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni / Şair / Yazar)
Müslüman kadının feminist olup olamayacağı tanıma bağlı
Feminizmi ataerkil toplumlarda kadınların cinsiyet eşitliği için mücadele etmesi olarak tanımlıyorsak eğer evet Müslüman kadın da feminist olabilir. Ancak feminizmden kasıt cinsel özgürlük ya da erkek düşmanlığı olacaksa Müslüman kadın feminist olamaz. Hucurât Suresi 13.ayet’te Rabbimiz, ;"Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O'na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır." buyurmaktadır. Bu ayette de görüldüğü üzere Kuran, kadın ve erkeği eşit sorumlu tutmuş, üstünlüğü cinsiyete değil takva sahibi olmaya vermiştir. Kadın ve erkek birbiriyle çatışmak için değil birbirlerini tamamlamak için yaratılmışlardır. Siyasi ve toplumsal olarak kadın ve erkeğin haklarının “eşitlik” ilkesinden ziyade “adalet” ilkesine göre değerlendirilmesi, alınacak kararların ve siyasi, toplumsal, hukuki vs. uygulamaların “adalet” ilkesine göre yapılması gerektiğini düşünüyorum.
***
Zeynep Sati Yalçın (Öğretmen / Yazar)
Hakkını arayan her kadın feminist değildir
Feminizm bir dönem ihtiyaçlardan doğmuş bir oluşumdur. İş yaşamında karşılaşılan eşitsizliklerin giderilmesi amacını taşırken zamanla, doğal bir süreç olarak, amaç ve kapsamı değişime uğramıştır. Sanıldığı gibi her yönden bütünüyle kadın erkek eşitliğini savunan bir oluşum değildir. Epeyce de yol kat ettiğini söyleyebiliriz. Her toplumun kültürel alt yapısı ve buna bağlı ihtiyaç ve beklentileri farklıdır. İhtiyaçları tam karşılamış mıdır veya ihtiyaçlar bitmiş midir? Hayır. Değişen şartlarla beraber ihtiyaçlar da değişmiştir. Batı’dan gelmiş olması onu tek başına suçlu yapmaz veya bütünüyle reddetmeyi gerektirmez. Doğrudan İslami anlayışla düzenlenmiş kural ve kanun var mıdır? Laik bir devletiz. İslamiyet’in kadına tanıdığı hakları kadınlar kullanabiliyor olsaydı, farklı yerlerde farklı görüşler oluşumlar içinde bir arayış içinde olmazlardı. Hakkını arayan veya mevcut durumu onaylamayıp bazı önerilerde bulunan her kadını feminist olarak adlandırmak doğru bir yaklaşım değil. Müslüman kadının haklarını araması ve savunması gibi en insani hakkının, feminizmin kalıpları içine hapsedilmesi ve öyle yaftalanması ki hemen feminist damgası vuruluyor, kolaycı bir tutum olur. Başörtüsü yasağı ile başlayan süreç, Müslüman kadınları, haklarını elde etmek için legal bir mücadele alanına çekmiştir. Bu mücadele, Feminizm ile Müslüman kadınların birleştiği noktalardan biri ve aynı zamanda ilk temasları da sayılabilir. Tümüyle eşit olmak değil; ruhsal ve bedensel farklı özellikleri dikkate alınarak bazı yasal düzenlemelerin yapılmasıdır istenen, “adaletli tutum” da farklılıkların es geçilmediği bir düzlemde gerçekleştirilebilir.
***
Asiye Türkan (Aile Danışmanı / Yazar)
İslam kadına ihtiyaç duyduğu halkları zaten veriyor
Müslüman bir kadın feminizme ihtiyacı yoktur. Sadece Müslüman olmaya ihtiyacı vardır. Güzeli hatırlatan yaşam kitabı olan Vahye öncelikle güvenmeye, okumaya, anlamaya, yaşamaya ihtiyacı vardır. İlla ki samimiyet... Zira İslam kadının halklarını vermektedir.
Rahman Bakara Suresinde“… Maruf ölçüler içerisinde o kadınların erkekler üzerindeki hakkı, onların bunlara karşı olan hakkına denktir…”buyurmaktadır.
Kadının şahsiyeti, kimliği, onuru, kişiliği, arzusu, hayali, eğlenmesi, gülmesi, üzülmesi, hakkı, hukuku, beklentisi, gezmesi-tozması, sevmesi-sevilmesi, korkması, korunması, inanması-inanmaması, ibadet yerine gitmesi-gitmemesi, sevabı-günahı insani bir durumdur.
***
Sabiha Doğan (Tarihçi / Akademisyen / Yazar)
Kadın haklarını savunan herkes feminist değil
Öncelikle feminizm kavramından ne anladığımız önemli. Feminizm dediğimiz zaman kadın ve erkek arasındaki mutlak ve tartışmasız bir eşitlikte bahsediyorsak feminist olduğumu söyleyemem. Benim inancımda kadın ve erkek insan olma bağlamın eş ve eşittir, üstün olan insan Allah’a en takva ile yaklaşan kişidir. Referansım bu kadar açık ve net!
Cinsler arası mutlak eşitlikten değil bırakınız cinsleri, insanlar arasında adaletli bir tutum takınmak gerektiğine inanıyorum. Eşitlik dediğimiz kavram/bakış açısı her zaman ve zeminde ortaya adalet çıkarmaz. Benim inandığım ve savunduğum insan olma çerçevesinde eşit, özellikler açısından adalet ilkeleri sağlanmalıdır.
Feminizm, zaten kavram olarak bize ait, bizim sosyo-kültürel zeminimizde ortaya çıkmadığı, beslenmediği için savunduklarımızla birebir örtüşmesini bekleyemeyiz. Geldiğimiz noktada Batı dünyasında da Feminizm artık ömrünü tamamlamış bir fikirsel akım olarak değerlendirmektedir. Batı dünyası bugün kadın-erkek eşitliğini çoktan geride bırakmış, LGBT ve cinsiyetsiz insan için mücadele vermeye başlamıştır.
Bizim toplumumuzda Feminizme karşı sağduyulu ve tarafsız yaklaşan insanların sayısının fazla olduğunu söyleyemeyiz. Bir yanda kadına yönelik ayrımcılığa karşı mücadele etmek için Feminizme ihtiyaç duyulduğunu savunanlar diğer yanda “kadın hakları” ifadesiyle başlayan her konuşmayı Feminizm olarak yorumlayıp linç ve ret etmeye hazır bir insan topluluğu var.
Aslında ülkemizde modern/seküler kesim Feminizm taraftarlığı konusunda duruşlarını açık ve net olarak ifade etmiş olsalar da dindar/muhafazakâr kesimin bu konudaki akıl karışıklığı devam ediyor görünür. Mahalleme tavsiyem, konuya yaklaşırken kendi cinsiyetlerini, hemcinslerini savunma reflekslerini bir kenara bırakıp konuya adalet çerçevesinde yaklaşmalarını sağlamaları olacaktır.
***
Ahmet Ay (Yazar)
Feminizm fıtrata aykırıdır, Müslüman bir kadın feminist olamaz
Müslüman kadın yerine “Müslüman bir kadın” desek belki daha anlamlı olur ve erkek gibi kadın da katil, hırsız, müfteri olabileceği gibi Müslüman bir kadın feminist olabilir, lakin olduktan sonra Müslüman kadın kimliğinden geriye ne kalır sorusu sorulmaya değer. Çünkü feminizm fıtrata aykırıdır. Tıpkı LGBT gibi feminizm de yaradılışa aykırılığı söz konusudur.
Keza Müslüman kadının dininden ve tecrübelerden eksik bulduğu hangi meşru taleplerden dolayı feminist bir birey olacağını merak ediyorum.
Kadın ve erkekliğin eşitliği konusunu feminizmden bağımsız düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. Zira özgürlük, eşitlik, adalet, hakkaniyet İslam’ın vazgeçilmez ilkeleri arasında ilk sıralarda yer alır. Dolayısıyla hak-hukuk konusunda “eşitlik” ile görev ve sorumluluklar arasındaki “eşitlik” farklı değerlendirilmeyi gerektiriyor. Bunu içselleştirmeden ucuz kahramanlık taslayarak kadın erkek eşitliğini dile getirmek doğru da değil, çözüm de değil.
Feminizmin, kadına şiddet konusunda etkili bir faktör olduğu kanaatindeyim. Hem feminizmin yanlış anlaşılmasından kaynaklı sorunlardan dolayı hem de feminist anlayışın toplumumuz tarafından kabul görmediği; “feminist kadının erkek karşıtı hatta düşmanı olduğu” bilgisinin empoze edilmesi şiddeti besleyen unsurlardandır.
***
Muhammed Özkılınç (İlahiyatçı)
Feminizm ‘kadın’ diye diye, kadını de erkeği de perişan etmiştir
Allah (cc) tüm mahlûkat gibi insanı da çift yaratmıştır. Erkek ve kadın. Bu çift, birbirine rakip, düşman, köstek olsun diye değil, birbirinin tamamlayıcısı, dostu, yardımcısı ve destekçisi olarak yaratılmıştır. Kadın veya erkek tek başına var olabilirler mi? Bu mümkün mü? İşte ilahi ikaz olan onlarca ayetten sadece birisi: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostları/yardımcılarıdır. (beraberce) İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 9/71)
Yaratan, erkeğe erkekçe özellikler, kadına da kadınca özellikler vermiştir. Bu çiftin her biri kendi özellikleriyle değerlidir, saygındır, üstündür. Ama birbirlerinden üstünlükleri, yaratılıştan olan bu özellikleriyle değildir. Allah (cc) yanındaki üstünlükse sadece yaratana kulluk, onun emirlerine teslimiyet ve takvayladır.
Feminizm, erkeklere kin ve nefreti körükledikçe, kadına şiddet artarak devam edecektir. Feminizm kadın diye diye, kadını de erkeği de perişan etmiştir. Aklıselim Müslüman bir kadının, feminist olması düşünülemez.
***
Abbas Pirimoğlu (Avukat / Yazar)
Sorunlar feminizm gibi hazır reçetelerle çözülemez
Feminizm’de bir hazır reçete. Lakin bu, kadınlara dair sorunlarımızın olmadığı anlamında bir tespit değil. Sadece sorunlarımızın hazır reçeteler ve taklit yolu ile çözülemeyeceğine dair bir tespit. Başarılı toplumlar sorunları olmayan değil, sorunlarını çözmesini bilen toplumlardır. Elbette ki kendi tarihi tecrübeleri ve gelişme çizgileri dâhilinde.
***
Ufuk Coşkun (Yazar)
Aileyi en çok feministler zarar vermektedir
Müslüman kadın feminist olamaz. Müslümanlığından şüphe etmek lazım. Çünkü feminizm fıtrata yönelik kasıtlı olarak bir direnç gösteriyor.
Sorunun kadınlaştırılması ve sürekli olarak bir çıkmaza sürüklenmesi gibi garabetle karşı karşıyayız. Feminizm her ne kadar ezme ve ezilme ilişkisi olan ataerkil düzene karşı mücadele eden bir akım olarak ifade edilse de esasen özünde bağımsız bir kadın kimliği yaratma çabası söz konusudur.
Aileyi en çok feministler zarar vermektedir. Çünkü kadın erkek düşmanlığı feminizm üzerinden körüklenmektedir.
Bir kesim de kadını modernizmin kötülüğünden koruyacağız diyerek onu Ortaçağ bataklığa doğru itiyor. Bu da problemli bir yaklaşımdır.
***
Doç. Dr. Ali Akben (Uzman Nörolog – Yazar)
Feminizmde amaç üzüm yemek değil bağcı dövmektir
Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir sözünün özüne cukkada oturan bir gerçeklik feminizm .
Başlangıcı iyi niyet olabilir amenna ancak yaşanılan cinayetler ve trajikomik olaylar hepsinin özünde masum görünüşlü feminist mantalitenin etkisi var.
Durumdan vazife çıkarıcı güruh feminizmi İslam’ın karşısında bir tez olarak ortaya çıkarmasa amenna diyebiliriz. Nasıl Darwinistler aklını başına alıp hatalarından dönememeye yeminli iseler feministler de bir o kadar yeminli İslam’la mücadele etmeye.
Bu bakış açısı sadece kadın fıtratına değil insan psikolojisine aile yapısına ve toplum sosyolojisine de ters ve yabancı. Öyle bir yabancı ki, kadınların kul köle olmaları gibi bir gerçekliği bile özgürlük adına hak sayacak kadar paradoks içinde olduklarından bihaberler.
Kısaca feminist akımın tarihine bakarsak resmin tamamını görerek objektif olabilir ve esas amacın bağcı dövmek olduğunu kolayca anlayabiliriz.
***
Prof. Dr. Burhanettin Can (SEKAM Yönetim Kurulu Başkanı)
İslam inancına göre feminizm gayrı meşrudur
Bu soru ile ilgili öncelikle göz önüne alınması gereken temel bir yasa vardır. Allah, bildiğimiz ve bilmediğimiz her şeyi eş (parite) olarak yaratmıştır (Kur’an sure/ayet no: 4/1; 16/72; 30/20, 21; 22/5; 40/67; 6/95-98; 75/39; 78/8; 35/11; 42/11). Meseleyi kadın ve erkek açısından ele aldığımızda Rum suresinin 21. ayetinin özellikle değerlendirilmesi gerekir:
“[30.21] Onda 'sükûn bulup-durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, Onun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok ki bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.”
Rum suresinin 21. ayetinde Allah, çift/eş yaratma yasasının bir gereği olarak kadın ve erkeği de eş olarak yaratmış ve aralarına bir çekim, cazibe kuvveti var etmiştir. Kadın ve erkek arasındaki çekim kuvveti, nikâhın sağladığı evlilikle meşruiyet kazanmakta, meveddet, sevgi ve şefkat şeklinde tecelli etmektedir. Yaratılış yasasına göre kadın ve erkek birbirinin rakibi veya düşmanı değil, birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Kadın ve erkek birbirlerinin eksikliklerini tamamlayacak özelliklerde yaratılmışlardır. Kadının sol beyin lobu, erkeğin sağ beyin lobu gelişmiş olduğundan dolayı kadınlarda duygusal zekâ, erkeklerde ise sayısal zekâ gelişmiştir. Evlilikle birlikte, gereği yapıldığı takdirde, kadın ve erkeğin birlikte mükemmelliğe gidişi sağlanmaktadır. O nedenle Bakara suresi 187. ayetinde “Kadın ve erkeğin birbirlerinin örtüsü, elbisesi” olduğu belirtilmektedir (2/187).
Kadın ve erkeğin birbirlerine göre fonksiyonel olarak üstünlükleri vardır, cinsiyet olarak değildir. Tevbe süresi 71.ayettinde “Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliğe emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” denerek iman edenler, hiçbir cinsiyet ayırımı yapılmadan birbirlerinin velisi kılınmıştır.
Kur’an’a göre üstünlük takvadadır, cinsiyet ya da kavim farklılığında değildir: “Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Hiç şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Hiç şüphe yok Allah, bilendir, haber alandır.” (49/13)
Bu nedenle bizim inanç sistemimize, kültür ve medeniyet kodlarımıza göre erkek düşmanlığı ya da kadın düşmanlığı üzerine kurulu tüm zihniyet ve felsefi ekoller, gayrimeşrudur. Dolayısıyla feminizm de gayrı meşrudur.
***
Prof. Dr. Sefa Saygılı (Psikiyatrist – Yazar)
Müslüman kadın feminist olamaz
Olamaz. Allah’ın (cc) kitabında erkek ve kadının konumu belirlenmiştir. Feministler buna karşı çıkıyorlar demektir. Ben ikinci kesimin doğru olduğuna inanırım. Feminizm, cinsiyetleri birbirine düşürme ve arada düşmanlık oluşturma akımıdır. Müslümanların buna kapılması yanlıştır.