Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarının atama ve sicil bilgileri doğrudan İçişleri Bakanlığı'na bağlanacak' dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, çok yoğun bir haftayı geride bıraktıklarını, bu haftada ülkenin değişik meseleleriyle ilgili bir çok çalışmaya katıldıklarını, önemli kararlar aldıklarını söyledi.
Geçen haftaki grup toplantısının ardından Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen belediye başkanlarıyla uzun görüşme gerçekleştirdiklerini anımsatan Davutoğlu, belediye başkanlarından son olaylarla ilgili kanaat, izlenim, çözüm önerilerini dinlediğini, acılarını paylaştığını, bütün kaygılarını tek tek ele alacakları konusunda onlara teminat verdiğini anlattı.
"Belediye başkanları, demokrasi kahramanı"
Davutoğlu, bu belediye başkanlarının her birinin, gerçek demokrasi kahramanı olduğunu ifade ederek, belediye başkanlarına teşekkür etti. Davutoğlu, "Çünkü bulundukları yerlerde fikir, ifade, siyaset yapma özgürlüğünün bayraktarlığını yaptılar. Şantaj, tehditle karşılaştılar, en yakın akrabaları saldırılara uğradı, evleri, binaları tarumar edildi. Ama onlar dimdik ayakta durdular. Sizler adına ve en fazla da TBMM'ye nüfuz etmiş milli irade ruhu adına hepimizi temsilen, o bölgede demokrasiyi ayakta tuttular" diye konuştu.
Davutoğlu, bakanlık brifinglerinin sürdüğünü, İçişleri Bakanlığı'nı çarşamba günü ziyaret ettiğini dile getirdi. Davutoğlu, İçişleri Bakanlığı ziyaretinin, temelde üç boyutu bulunduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: "Kapsamlı brifing almak, bakanlığın yapısal reform ihtiyaçlarıyla ilgili bizzat İçişleri Bakanı ve ilgili yetkililerden kanaatleri dinlemek, bürokratik konularda vatandaşımızın hayatını kolaylaştırıcı önlemler hususunda yapılan çalışmaları ele almak ve iç güvenlik reformu bağlamında düşündüklerimizi de bizzat alanda, İçişleri Bakanlığı yetkilileriyle kapsamlı şekilde istişare etmek. Bu istişareler sonucunda geçen haftaki Bakanlar Kurulu'nda ele aldığımız özgürlüklerin korunması ve iç güvenlik reformuyla ilgili ilkesel tutumumuzun alana nasıl yansıyacağı konusunda çok önemli sonuçlara ulaştık. Dün de 8 saatlik Bakanlar Kurulu'nda bunu tek tek her bir maddeyle, çerçevesiyle ele aldık."
Büyükşehir belediye başkanlarıyla toplantı
Başbakan Davutoğlu, cumartesi günü Amasya'yı ziyaret ettiğini, 138 milyon lira tutarındaki 105 eseri şehre kazandırdıklarını ifade etti.
Ayrıca bir başka istişare sürecini da başlattıklarını kaydeden Davutoğlu, büyükşehir belediye başkanları dışında Amasya'ya gelen 29 belediye başkanıyla biraraya geldiklerini, belediyelerin sorunlarını tek tek ele aldıklarını, şehir ve şehirlerin geleceği konusunda kanaatini paylaştığını vurguladı.
Davutoğlu, Bursa'da 7 Kasım'da büyükşehir belediye başkanlarıyla biraraya geleceklerini bildirerek, medeniyetlerinin tarihe yansıyan mekan düzenlemeleri olarak şehirlerin, bu medeniyet ruhunu barındırmak ve geleceğe hazırlanmak konusundaki çalışmaları ele alma imkanı bulacaklarını söyledi.
Şehirlerin, medeniyetlerin ve toplumların tarih içindeki ruhlarını barındırdığını vurgulayan Davutoğlu, her şehrin kendileri için kutsal olduğunu, milli kültür, tarihi derinlik, milli birlik ve beraberliğin sembol şahsiyetlerini, manevi önderlerini toprağın altında da üstünde de barındırdıklarına dikkati çekti.
"Hiçbir şehir şu veya bu etnik grupla tanımlanamaz"
Davutoğlu, kendileri, Amasya'da şehirlerin ruhu üzerinde konuşurken, birilerinin, tam bir vandalizmle kadim kültürün en güzel, en köklü şehirlerini, Diyarbakır, Mardin, Van, Bitlis, Batman, Siirt'i kana bulamakla meşgul olduğunu belirtti. Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İşte aramızdaki fark bu. Bizler şehir kuran, şehirleri bütün insanlık birikiminin merkezi yapan bir kültürel mirası savunmak için çalışıyoruz. Birileri de şehirleri yıkmak, şehirlerin ruhunu oluşturan ortak yaşam alanını yok etmekle meşguller. Bizler ırk, mezhep, din ayrımı gözetmeden bütün şehirlerimizin her köken, her geçmişten, her etnik ve mezhebi gelenekten gelen vatandaşlarımızın barış ve huzur içinde, karşılıklı saygı içinde yaşadıkları, gerçek anlamda çoğulcu şehirler kurmaya çalışıyoruz. Birileri ise 'Şurası Kürt, şurası Türk şehri', bir başka yer şu veya bu mezhebe yakın gibi ayrımlarla şehirlerimizi bölmeye çalışıyorlar. Irak ve Suriye'de ne zaman şehirler, 'Erbil Kürt, Basra Şii, Musul Sünni şehridir' gibi bölünmelere başladılar, devlet de ülke de bölünme sürecine girdi. Aynı şey Suriye için geçerli. Türkiye'de bütün şehirler milletimize aittir, hiçbir şehir şu veya bu etnik grupla, mezhebi tanımla tanımlanamazlar. Her bir şehir bizden aziz hatıralar barındırır, her bir şehir ecdattan yadigardır. O emaneti korumak konusunda ne gerekiyorsa her türlü önlemi alırız ve o şehirleri gerçek anlamda sim, barış şehirleri, kapılarına gelen insanları içine aldığında herkesin emniyet bulduğu şehirler haline dönüştürme ve bu şekilde koruma kararlılığını sürdüreceğiz. Bu şehirlerimizin hepsi birbirinden güzeldir. Bütün şehirlerimizi selamlıyorum. Doğusu, batısıyla tüm şehirler, bütün milletimize aittir."
Akil İnsanlar heyetine teşekkür etti
Başbakan Davutoğlu, geçen haftanın en önemli çalışmalarından birini pazar günü Akil İnsanlar heyetiyle yaptığını dile getirerek, "Kobani bahane edilerek yapılan şiddet ve vandalizmden sonra çözüm süreciyle ilgili kararlılığımızı bir kez daha burada teyit etmek istiyorum. Akil İnsanlar heyeti, geçen yıl çözüm süreci ivme kazandığı dönemde, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde, bu sürece vicdanları, birikimleriyle katkıda bulunan çok saygın isimlerden oluşuyor. Toplumun her kanaatini, toplumdaki her siyasi ideolojik eğilimi barındıran, gerçek bir fikir harmanı oluşturuyor" diye konuştu.
Akil İnsanlar heyetiyle buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Davutoğlu, 11 saat süren görüşmede, hiçbir zaman sınırlaması koymadan herkesi dikkatlice dinlediğini, eleştiri yapanların eleştirilerini not ettiğini anlattı. Davutoğlu, "Sonunda kendi kanaatlerimi, değerlendirmelerimi açık şekilde ifade ettim. Katkıları ve toplantı sonrası yaptıkları yorumlarla, kamuoyuyla paylaştıkları hususta çözüm sürecine olan inançlarını bir kez daha dile getirmesi dolayısıyla teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
"Çözüm süreci, milli, yerli projedir"
Çözüm sürecinin, hiçbir dış etki olmadan, bu milletin kendi dinamikleri içinde ve hükümetin katkılarıyla oluştuğunu bildiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Milli, yerli ve özgün bir projedir ve sonuna kadar korunacaktır. Millidir çünkü bu topraklarda Malazgirt'ten bu yana oluşan o büyük milli harmanı barındırır. Her bir unsuruyla bizim milletimizin fertlerini barındırır. Yerlidir çünkü inisiyatif hükümetimizden, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde, 2005 Diyarbakır konuşmasıyla kendisinden gelmiştir. Ve hep yerli aktörler süreçte değerlendirmiştir. Akil İnsanlar heyetinin tümünün yerli olması gibi. Farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da hepsi bu sürece yerli aktörler olarak katıldılar. Bizim için özgündür çünkü daha önce başka ülkelerde denenmiş modellerden farklı unsurları barındırmaktadır. Çünkü hiçbir benzer olay, IRA örneği, başka örnekler veriliyor Türkiye gibi bir coğrafyada, Türkiye gibi çok karmaşık ama zengin bir tarihi geçmiş barındırarak ortaya çıkmamıştır. Bu süreç başarılı olduğunda Türkiye'nin ayağındaki prangalardan kurtulmak mümkün olacağı gibi bütün vatandaşlarımız da sahip oldukları kültürel geçmiş, dil, lehçe dolayısıyla tahkir edilmeyecekleri tam bir özgürlük alanına kavuşacaklar. Demokratik, yeni Türkiye her bir vatandaşının, her bir özelliğini aziz bilir, kutsal bilir. Ve o özellikleri korumak için her türlü çabayı harcar.
Akil İnsanlar heyeti ile yaptığımız görüşmede de ele aldığımız gibi çözüm sürecini biz konjonktürel kaygılar, taktiksel hedeflerle başlatmadığımız gibi konjonktürel olarak çıkartılan krizlerle de bitirmeyiz. Çözüm süreci başlarken, bu sürecin zorlu olacağını, provokasyonlarla karşılaşacağını, içeriden ve dışarıdan bu milletin, Kürtlerin, Türklerin ve bütün milli unsurların omuz omuza vermesinden rahatsız olanların bunları provoke etmeye çalışacaklarını biliyorduk. Gördüğümüz ve bildiğimiz tehlikeden korkmayız biz. Hiçbir tehlike karşısında boyun eğmediğimiz gibi stratejik proje olarak benimsediğimiz çözüm süreci konusunda gelen provokasyonlara da boyun eğmeyeceğiz."
Konuşması sırasında salonda bulunanların yaptığı duaların, Türkmen obaları ve Kürt aşiretlerinde de yapılan dualar olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Türkmen obaları ve Kürt aşiretlerine de buradan selam olsun. Onlar Malazgirt'te de Çanakkale'de de omuz omuzaydılar. Ne zaman bu ülkede, bu vatan tehdit altına düşmüşse hep omuz omuza oldular, olmaya devam edecekler. Bu stratejik hedefi gerçekleştirene kadar, bu hedefe emek veren herkesle omuz omuza yürümeye çalışacağız. Bu hedefin formülü şuradadır: Ortak planlama önemli, ortak söylem önemli, ortak akıl önemli. Ama en önemlisi ortak vicdanı korumak ve geliştirmek. Ortak vicdan olmadan, ortak akıl, ortak eylem, ortak söylem olmaz. Ortak vicdan adına bütün partilere, sivil toplum kuruluşlarına, kanat önderlerine buradan sesleniyorum. Sesinizi yükseltin. Şehirlerimizi yok etmek isteyenlere, vandalizme karşı sesinizi yükseltin. Kardeşliğin yanında sesinizi yükseltin, dostluğun ve milli birliğin, beraberliğin yanında sesinizi yükseltin. "
"Jandarma ve Sahil Güvenlik atamalarında değişiklik"
Davutoğlu, devrim niteliğinde bir adım attıklarını, bunun da Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının atama ve sicil yetkilerinin doğrudan İçişleri Bakanlığı'na bağlanması olduğunu söyledi.
Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının İçişleri Bakanlığı'na bağlı olmakla birlikte, bunların düzenlemelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapıldığını belirten Davutoğlu, "Jandarmada askeri konular hariç bütün diğer konulardaki yetkiler İçişleri Bakanlığı'na verilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke güvenliği açısından gözbebeğimiz gibi korumamız gereken çok önemli temel kurumumuzdur. Önümüzdeki hafta inşallah Genelkurmay Başkanlığımızı da ziyaret ederek, doğrudan brifing alacağım. Türkiye'de sivil asker ilişkilerinin sağlam bir zeminde inşa edilmesi milli ve ulusal güvenliğimiz ve demokrasimizin geleceği açısından en temel konulardan biridir" dedi.
Başbakan Davutoğlu, bugüne kadar pek çok reform yaptıklarını ve bundan sonra bu reformları sürdürerek, bütün kurumlar üzerindeki sivil ve demokratik denetimi güçlendireceklerini, bu kurumların kendi alanlarında en etkin hale gelmesi için ne gerekiyorsa bu desteği vermeye devam edeceklerini kaydetti.
"Jandarma özel bir kıyafet giyecek"
Bu anlamda bu son planlanan değişikliğin gerçek bir reform niteliği taşıdığını ifade eden Davutoğlu, "Ayrıca bunun dış alana yansıması, görünür olması için de bundan sonra jandarmalarımız İçişleri Bakanlığımızın tayini ile özel bir kıyafet giyecekler, özel bir kıyafetle alanda çalışacaklar. Bu anlamda, hem idari işlerlik bakımından hem de toplumsal görünürlük bakımından demokratik, sivil hayatın daha yakın unsurlara halinde çalışmaya devam edecekler" dedi. Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Aslında biz yapısal tedbirleri öne çıkardık. Devlet ne yapılması gerektiği konusunda önce kendisine bakıyor, bu hususları ele alıyor, sonra da insan hakları bağlamında atılması gereken adımları önceleyerek tedbir planlaması yapıyor. Dördüncü adım. Son derece önemli ve bu olaylardan sonra bazı iç güvenlik reformu tedbirleri almamız gündeme geldiğinde istismar edilen bir konuyu da açık ve net biçimde bu reform paketi içinde cevap vereceğiz. O da kolluğun önleyici ve adli istihbarat faaliyetlerinin denetimi. Yani herhangi bir istihbari faaliyet yapılıyorsa, bunun da uyum içinde karşısında dengeleyici mahiyette denetimi yapılacak. Çeşitli konularda güvenlik birimlerinin yaptığı istihbarat, kanunlarda da olan teknik takip ve dinleme gibi yetkilerin önce bu birimlerde, İçişleri Bakanlığı'nda ve Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Başbakanlık'ta denetimi yapılacak. Ayrıca TBMM'de oluşturulan 17 kişilik bir komisyona da rapor sunacak. Yani dinleme ile ilgili rahatsızlıkların hepimizi nasıl meşgul ettiğini son aylarda biliyoruz. Bu rahatsızlıkları gidermek için her türlü tedbiri alacağız. Ama eğer herhangi bir suçun önlenmesi için, tek bir konuya münhasır önleyici bir istihbarat dinlemesi yapılmışsa ya da mahkeme kararı ile adli bir istihbarat yapılmışsa, bu yapılan dinlemelerin hepsi TBMM'de bütün partilerin katıldığı bir komisyonda değerlendirilecek, raporlandırılacak denetim altına alınacak. Kimse bu konuda şu şüpheye düşmesin: 'Hükümetimiz dinlemelere karşı en etkin tedbiri aldı, acaba geriye dönüş mü var?' Hayır, verdiğimiz hiç bir özgürlükten geriye dönüş yaşatmayız, ama şunun da bilinmesi gerekir; son derece dinamik bir değişim çağında yaşıyoruz. Yeni gelen teknolojik bir araç imkanlarımızı genişlettiği kadar, özgürlükleri kısıtlayıcı sonuçlar da doğurabiliyor. Bu konuda da son derece dikkatli, gerektiğinde kanunlarımızı, yönetmeliklerimizi, genelgelerimizi insan haklarına uygun bir şekilde revize ederek, halkımızın özgürlüğünü ve güvenli bir biçimde yaşamasını teminat altına alacağız.
Şiddet olayları, toplantı ve gösteri yapma hakkının korunması ile ilgili alınacak tedbirler. Toplantı ve gösteri yapma hakkı demokratik bir haktır, engellenemez. Eğer biri engelleyecek olursa, önce ben bu engellerin önüne gider, engellediği yerde toplantı ve gösteri yaparım. Ama aynı zamanda her hak ve özgürlük gibi, toplantı ve gösteri yapma hakkı da hukuk devleti ve kamu düzeni kurulları içinde gerçekleşir. Bir hakkın verilmesi, o hakkın başkalarının haklarını gasp edecek şekilde kullanılması sonucunu doğurmaz. Bu haklar herkes tarafından kullanılabilecek ama 'şu alan benim alanımdır, bu alanda sadece ben gösteri yaparım, başkası yapamaz. Ben bu alanda gösteri adı altında her türlü şiddeti yaparım, kimse bana ses çıkaramaz' denirse, ses çıkarılır. Bir vatandaş 'devlet nerede?' diye sorarsa, biz buradan haykıracağız, devlet de burada millet de burada."
Başbakan Davutoğlu, toplumdaki kamuoyu hassasiyeti bağlamında bazı konulara tek tek girmek istediğini söyledi.
Bu bağlamda, toplantı ve gösteri yapanlara karşı her türlü saldırının engelleneceğini belirten Davutoğlu, "Öyle durumlar oluyor ki toplantı ve gösteri yapılıyor, o toplantı ve gösteri yapanlar bize karşı da olsalar, eleştirel de olsalar, güvenlik birimlerimizin görevi, o toplantı ve gösteri yapanların da can güvenliğini teminat altına almaktır. Herhangi bir toplantı ve gösteriye dışarıdan saldırı olduğunda en etkin bir şekilde bu saldırı durdurulacak. Bu çerçevede, şiddete dönüştüren her türlü eylem suç sayılacak. Yani toplantı ve gösteri yürüyüşü yapıyoruz, fikirlerinizi ifade ediyorsunuz, çok güzel. Ama elinize molotofkokteyli aldığınız anda, toplantı ve gösteri hakkı biter, şiddet eylemi başlar. O andan itibaren 'ben toplantı ve gösteri hakkımı kullanıyorum, falan filan, diyemez kimse" diye konuştu.
Ahmet Davutoğlu, bununla ilgili geçmişte bazı yasal düzenlemelerin yapıldığını, bu konuda İçişleri ve Adalet bakanları ile saatlerce biraraya geldiklerini belirterek, "Patlayıcı, yanıcı, ateşli silahlar gibi pek çok tanımlamalar var. Ama maalesef molotofkokteyli konusunda öyle bir muğlaklık var ki hakimlerin takdir yetkisine kalıyor, molotofkokteyli yakıcı bir madde mi yoksa değil mi?' diye. Hakimlerimize saygımız sonsuz ama son yaşanan olaylardan sonra bu konuda kimseye takdir hakkı tanımayız. Molotof bir saldırı aracıdır. Molotofkokteyli ile ambülanslar yakılmışsa, kütüphanelere ve müzelere saldırılmışsa, kuran kursları yakılmışsa, o molotofkokteyli insanların yüzlerine atılarak polislerimiz yanmışsa, belediye otobüsüne atılıp genç kızlarımız genç yaşta hayatlarını kaybetmişse biz buna sessiz kalamayız; bunun adı özgürlük olamaz. Bu konuda tamamıyla Avrupa Birliği ve dünya evrensel standartları esas alacağız" dedi.
Kaynak: AA