İyilikte dünya şampiyonuyuz

Türk milleti milli gelirinin bine 2'sini dünyadaki mazlumların yarasını sarmak için harcıyor. Türkiye yardımda ABD, İngiltere ve AB'den sonra dünya dördüncüsü. Türkiye'nin en çok yardım yapan 4. Büyük Sivil Toplum Kuruluşu Yeryüzü Doktorları Yönetim Kurulu Başkanı Kerem Kınık ile faaliyetlerini ve Türk insanını cömertliğini konuştuk.

-Sn. Kınık, Kendinizi tanıtır mısınız?

*Kerem Kınık, Yeryüzü doktorları yönetim kurulu başkanıyım, Tıp doktoru, aile hekimiyim. Aslen Malatyalıyım.

Yeryüzü Doktorları Nasıl kuruldu, faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

*Yeryüzü doktorları uluslararası bir insani yardım kuruluşudur. 2000 yılında kuruldu. 15 yıldır da dünyanın 40'a aşkın ülkesinde insani yardım alanında ağırlıklı olarak da sağlık alanında faaliyet gösteriyor. 2004 yılından itibaren Türkiye'deki şubesini açtık, o günden bu yana Türkiye, İngiltere, Pakistan, Filistin, Kongo Demokratik Cumhuriyeti , Somali ve Kenya'daki ofislerimiz ve 40 civarındaki ülkede faaliyetlerimizle hizmet kervanını sürdürüyoruz.

-Kuruluş amacı neydi? Nasıl kuruldunuz?

*Yeryüzü doktorları mesleki dayanışma amacıyla bir araya gelen insanlar tarafından kuruldu. Büyük bir organizasyonumuz vardı, Federacıl Islamic Medical Association, İslam Birlikleri Federasyonu, biz de bunun bir üyesiydik, bu bağlamda bir arkadaş çevresiyle birlikte dünyadaki özellikle birinci körfez savaşı, daha sonra Yugoslavya'nın dağılması Bosna Hersek, Kosova olayları, daha sonra Marmara depremi gibi olaylar dünyadaki sivil toplum kuruluş ve insani yardım kuruluşu açığını ortaya çıkarttı. biz uluslararası bir katılımla bir fikir ortaya attık ve yeryüzü doktorları kurulmuştu. İlk Başkanımız Prof. Dr. İhsan Karaman oldu, daha sonra bayrağı ben devraldım. Ben de yakında bir başka arkadaşıma devredeceğim.

5 BİN GÖNÜLLÜMÜZ VAR

-Çalışmalarınızda hiyerarşi var mı, nasıl çalışıyorsunuz?

*Yeryüzü doktorları ağırlıklı bir gönüllü hareketi . Bir yönetim kurulu var. Yönetim kurulu, bizler meccani olarak bu faaliyeti gönüllü olarak yürütüyoruz. Yeryüzü doktorlarının 5 bine yakın gönüllüsü var. Bu gönüllülerin katkıları ile faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Bir de merkez ofisimizde ve ofislerimizde yaklaşık 200'e yakın çalışanlarımız var. profesyonel çalışanımız. Bununla birlikte bizim paf takımı dediğimiz genç yeryüzü doktorları ekibimiz var. Gençlerimiz 50'nin üzerinde üniversitede faaliyetlerini sürdürüyorlar. Gönüllülerimiz büyük oranda Türkiye'den ama çok sayıda uluslararası hem vatandaşlık açısından hem dünyanın farklı coğrafyasından Avrupa, Amerika, Asya, Afrikadan gönüllülerimiz var.

DOKTOR MAZLUMUN AYAĞINA GİDİYOR

- Projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

*Yer yüzü doktorlarının 3 temel çalışma alanı var. birinci çalışma alanı acil durumlarda yürüttüğü çalışma alanı. daha çok afetler dediğimiz doğal afetler veya insan eliyle oluşan afetler. Savaş gibi, durumlarda yürüttüğümüz faaliyetler var. bunlara örnek olarak Van depremini verebiliriz, Soma faciası, Suriye savaşı, Gazze savaş sürecinde yaptığımız çalışmaları verebiliriz. Onun dışında fakirlik az gelişmişlik nedeniyle sağlık hizmeti alamadığı, ağırlıklı olarak da sahra altı Afrika ülkelerinde yürüttüğümüz çalışmalar var, hastaneler kuruyoruz, sağlık merkezleri kuruyoruz. Eğitim kurumları açıyoruz, laboratuvarlar kuruyoruz. buralara cihaz ekipman desteği veriyoruz. çok sayıda hastanemiz ve sağlık merkezimiz var. mesela Demokratik Kongo cumhuriyetinde açılışını yeni gerçekleştirdiğimiz 100 yataklı bölge hastanemiz 6 tane de ana çocuk merkezimiz var. Somali Mogadişu'da bir hastanemiz var. Yine Nijer başkenti TİKA ile ortak geliştirdiğimiz bir proje bağlamında bir hastane inşaatımız devam ediyor. Gazze'de 3 tane fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezimiz ve evde bakım merkezimiz var. 5 evde bakım ekibimiz Gazze'de geçtiğimiz savaşlardan bu yana yaralanmış 5400 tane Gazzeli özürlü hale gelmiş gazimize bakıyoruz. Suriye'de yeni bir hastane büyütme inşaatımız var. Türkiye'de Yayladağı, Suruç, Batman, Şırnak Diyarbakır bölgelerinde tıp merkezlerimiz var. Buralarda misafir muhacir kardeşlerimize ücretsiz sağlık hizmeti veriyoruz. Bu anlamda İstanbul'da da Bezm-i Alem vakıf üniversitesi ile ortak olarak işleteceğimiz Fatihte yeni bir tıp merkezimiz mültecilere yönelik hizmet vermek üzere ekim ayında faaliyete başlayacak. Bir de üçüncü olarak eğitim diyoruz. balık tutmayı öğretelim diyoruz. Sadece bizim götürerek oradaki insanların uzun süreli şifa olmuyor. Somali de İbn-i Sina adında bir sağlık meslek yüksek okulumuz var. Tıpta uzmanlık programımız var. Yine uganda da bir tıp fakültemiz var. Uganda İslam üniversitesi ile birlikte açtığımız. Talebe yetiştiriyoruz, doktor yetiştiriyoruz, mevcut doktorların uzmanlıklarını yapıyoruz. sağlık teknikeri yetiştiriyoruz. bunların bir kısmı zaman zaman Türkiye'ye geliyor burda eğitiyoruz, zaman zaman oraya gidiyoruz orda eğitiyoruz. bunlar diplomalı ve ülkelerine hizmet edecek yeni sağlık neferleri olacaklar.

900 MİLYON İNSAN AÇLIKLA YAŞIYOR

-Sağlıklı kalmanın ilk şartı beslenme dünyada açlık çeken bölgelerdeki faaliyetlerinizi anlatır mısınız?

*Dünyada yaklaşık 900 milyon insan açlık içerisinde. Dünya nüfusunun 1,5 milyarı günlük 1.25 pauntun altında bir gelirle yaşamını devam ettirmek zorunda. her yıl 3.5 milyon bebek açlıktan hayatını kaybediyor. Her yıl 18 milyon insan açlığa bağlı sebeplerle hastalanıyor veya erken hayatını kaybediyor. dolayısıyla açlık dünyanın en büyük sorunu, israf ta en büyük sorunu bugün dünyada yıllık 4 milyar ton gibi bir gıda üretimi var, fakat bu gıdanın 1.3 milyar tonu hiç tüketilmeden çöpe atılıyor. bir taraftan açlıktan insanlar ölüyor bir taraftan israf var. insanların bir kesim aşırı tüketmekten dolayı fazla gıda almaktan dolayı şişmanlık ona bağlı şeker hastalığı gibi nedenlerle hastalanıyorlar trilyonlarca dolar para akıtıp zayıflamak istiyorlar. Dünyanın bir kısmında da insanlar maalesef günlük en temel ihtiyaç olan ekmeği, unu bulmaktan aciz.

YEMEN'E 3 MİLYON YARDIM GİDİYOR

-Siz ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz?

*Ramazanda hatırlarsınız, bebekler açlığa dayanamaz isminde bir programımız var. ağırlıklı olarak açlık çeken bebeklere annelere tıbbi mama desteği veriyoruz. bunu yemen ve Suriye için yapmıştık. yemen de ilk parti dağıtımımızı yaptık nasip olursa ikinci parti dağıtım için de yarın nasip olursa ben yemene gidiyorum. Akşam Cibuti üzerinden Aden'e gideceğiz. Yemen de çok büyük bir açlık var, savaştan dolayı, zaten yemen dışa bağımlı bir ülke idi, savaş nedeniyle bütün limanlar ve kara yolları kapandı, insanlar gerçekten açlıktan ölüyorlar. ve onların derdine çare olmak için seferber olduk.

-Yemene ne götürüyorsunuz

*Tıbbi mama, çocukların ihiyaç duyduğu özel, anne sütüne eş değer olan tıbbi mamalar var beslenmesine yönelik ciddi bir katkı olacak, kızılay da bir gemi götürecek yaklaşık 3 milyon dolar değerinde içersinde gıda bulunan bir gemisi nasip olursa yemene gidecek ve yemen halkına şifa verecek.

-İhtiyacı olan bölgelerde Kurban kesiyor musunuz?

* Kurban faaliyetlerimiz var. Yine bu beslenme programı anlamında zikredebileceğimiz. Kurban bir ibadet, kurban organizasyonunda biz bu ibadeti yerine getirmek isteyen inananların vekaletlerini alıyoruz ve Diyanet işleri başkanlığımızın belirlemiş olduğu usul ve esaslar çerçevesinde bu vekalet işlemini gerçekleştiriyoruz Açlığın en çok kol gezdiği iç savaşların olduğu, insanların mülteci olduğu savaşlr dolayısıyla, veya cephelerde, afrika ülkelerinde bu kesimleri gerçekleştiriyoruz. Bunların tamamını ihtiyaç sahibi insanlara, belki yıl boyunca yiyeceği tek kırmızı et bizim vekaletimizi aldığımız insanların kurban etleri oluyor. şimdiye kadar 77 bin civarında hisse kurbanı dağıttık. ağırlıklı olarak Afrikanın sahra altı bölgelerine dağıttık. bundan sonra da bu organizasyonu gerçekleştireceğiz. Kurban hisseleri 340 tl, karşılığında buradaki bayram coşkusunu, bayram sofrasındaki neşeyi muhtaçlarla insanlar paylaşabilirler.

BEBEKLERİN MUTLULUĞUNU GÖRMEK BİZİ DE MUTLU EDİYOR

-Çalışmalarınız sırasında sizi en çok etkileyen olay nedir?

*Bizim çalıştığımız coğrafyaların tümü, kendine özgü hikayesi olan zaten normal zamanlarda gitmiyoruz, savaş oluyor, afet oluyor, insanların sıkıntı içinde olduğu dönemler oluyor. Dolayısıyla insanların hep acılarını paylaşıyoruz. ama zaman zaman o acılar yerini, şifa bulduktan sonra neşeye de bırakabiliyor. Oturuyoruz bazen mesala somalide bunu söyleyebiliriz, 2011 de gittiğimizde sokaklarda insan cesetlerinin olduğu iç savaşın devam ettiği açlık ve kuraklık sebebiyle milyonlarca insanın ülkesini terkettiği, 10 binlerce insanın hayatını kaybettiği bir zamandı biz oradaki kardeşlerimizle çok sayıda proje ve program yaptık. Beslenme sağlığı merkezlerimizde 60 bin civarında anne müracaatı oldu onların tedavilerini yaptık. Bunlar ağır beslenme bozukluğu çeken kadınlardı. Hiç unutmuyorum ilk zamanlarda bebekleri tartarsınız bir kantar vardır. tartısına göre ona bir mama verirsiniz. O bebekler kilo kaybettikleri için o kemikleri batardı çocuklar ağlarlardı. En son gittiğimizde beslenme sağlığı merkezimizde o bebekler kilo almıştı. salıncak oyuncak gibi oynuyorlardı o terazilerin içinde o tabii insana mutlulukveriyor. ülkenin normale dönmesi, bizim bir nebze yaptığımız çalışmaların o normalleşmeye katkı vermesi güzel anılardır.

-Yardım yaptığınız insanlar sizi nasıl karşılıyor?

*Gelen insanın organizasyonun kaynağını çok ayrım gözetmeksizin insanlar, genellikle insani yardım faaliyetini hüsnü kabul ile karşılıyorlar. Hele bu sağlık organizasyonu olursa sağlıkta bu daha büyük bir hüsnü kabul oluyor. çünkü insanların en sıkıntılı olduğu, en zaaf içine düştüğü en mustazaf olduğu dönem hasta olduğu, muhtaç olduğu o derdine derman bulamadığı dönemdir. Biz o dönemde mesela Suriye'nin içerisindeki yaralıları tedavi ediyoruz, Gazze'nin içerisindeki yaralıları ameliyat ediyoruz. o sırada onların ameliyatlarını gerçekleştirecek doktor olamayabiliyor ama bir ekiple orada bulunabiliyorsunuz o insanlar o minnet duygusuyla sizi karşılıyorlar.

HER YERDE MAZLUMUN YANINDAYIZ

-Çalışma ilkeleriniz Değerlerinizden bahseder misiniz?

*Değerlerimiz ve ilkelerimiz var yapmış olduğumuz her faaliyette bu değerler ve ilkelerle hareket ediyoruz. Öncelikli biz insanın kutsal bir varlık olduğuna inanıyoruz onun dini rengi coğrafyası felsefi düşüncesi ne olursa olsun onların yaradılışta eşitimiz olduğunu kabul ediyoruz, ve içine düşmüş olduğu durumun müsebbibi kim olursa olsun, eğer yardıma muhtaç ve mustazafsa onların yanında olmaya çalışıyoruz elimizi uzatırken onların ne dinini ne dilini soruyoruz, çünkü mazlumsa o insan yardım edilmeye layık bir varlıktır. Düşmüştür onun elinden tutmak lazım. zalimse de ona da sorulmaz kimliği, kim olursa olsun onun karşısında mazlumun yanında durmak düşer. eLimizden geldiği kadar bizim sloganımız 'orada ve her yerde' bu slogan çerçevesinde gücümüz yettiğince nefesimiz takatimiz yettiğince ihtiyaç sahibi coğrafyaların yanında bulunmaya çalışıyoruz.

LATİN AMERİKADA 14 MİLYON İNSAN KATLEDİLDİ

-Dünya haritasına baktığımızda Mazlum ve Mağdurlar İslam coğrafyasında bunun özel bir sebebi var mı? O insanlar niye mağdur, başlarında iyi bir devlet organizasyonu mu yok, farklı sebepler mi var

*Bunun tarihsel sebepleri var, özellikle sömürge dönemlerini göz önüne almamız gerekiyor. 1400'lü yıllar Amerika kıtasının sömürgeleştirilmesi. Ağırlıklı, İspanya Portekiz ve daha sonra İngiltere'nin katıldığı ağırlıklı olarak Latin Amerika'nın sömürülmesi . O coğrafyalarda çok büyük medeniyetler vardı. Astekler, Mayalar, İnkalar, dünyanın en gelişmiş medeniyetleri yaşıyordu İspanyollar o topraklara vardığında 14 milyon insan yaşadığı tahmin ediliyordu. İspanyolların, Portekizlilerin, İngilizlerin o bölgelerde yürüttüğü sömürge faaliyetleri neticesinde İspanyol, din adamlarının o dönemlerde yazdığı anılar var, o anılarda 13 milyon insanın katledildiği şeklindedir. Yani o bölgedeki insan varlığı ortadan kaldırıldı. o insanların refah, altınları mücevherleri mekanları, verimli arazileri sömürgeleştirildi. Afrika'da ne oldu, koloniler dönemdeki işte fransanın 54 Afrika ülkesinin kuzey Afrikanın bir kısmını saymazsanız, Etiyopya'yı saymazsanız ki onlar sömürgeleştirilemediler. hepsinde bir sömürge tarihi var, bu sömürge tarihinde 100 milyon insanın bütün dünya müreffeh hale gelirken, bütün dünya büyürken refah toplumuna doğru yürürken Afrika'da o üretimi yapabilecek olan çalışan kısmın çok önemli bir kısmı 100 milyon insan sürek avlarında avlandı köleleştirildi yeni dünyaya götürüldü, ya Avustralya ya ya Amerika, ya Avrupa'ya götürüldü. Bu insanların toprakları işgal edildi, bunların toprakları, medeniyetleri, imparatorlukları vardı. Sudan Krallığı vardı, Sokoto vardı, Sahal İslam coğrafyası, Arakan İslam devleti vardı. Her bölgede kendine göre bir medeniyet vardı bunlar tarümar edildi, maalesef bu sömürgeleştirilme, askeri alanda bu insanların müstezaf bırakılması ilerleyen tarihlerde bu müreffeh dünyayı bunların kaçırmasını yakalayamamasına sebep oldu. bugün yaşanan sorunların altında bu yüzyıllarca önceki sömürge politikaları yatıyor. Bugün de ona benzer daha neo kolonyal dediğimiz yeni sömürgeci yaklaşımlar devam ediyor. Oradaki toplumu gelişmiş toplumlara bağımlı kılacak kalkınma modeli onların ihtiyaç duymadığı diyelim ki endüstriyel tarıma yönlendirme, o insanları kendilerine bıraksanız yiyecekleri darıyı ekip yiyecekler ama, o insanlara siz kakoa, tütün ektiriyorsunuz niçin endüstriyel tohum, enerji elde ediyorsunuz, ordan çıkar elde ediyorsunuz kıtlık geliyor, tütün yenmiyor o insanlar yiyeceği gıda bulunamıyor, gıda üretimine gıda arzına müdahale ediyorsunuz, o insanların, coğrafyanın fıtratını değiştiriyorsunuz. o insanları daha da yoksul bırakıyorsunuz dolayısıyla karmaşık nedenleri var. bugün bütün dünyanın yüzleştiği göç, mültecilik diye yüzleştiği bir sorun var. buradaki gelişmiş dünyanın bilerek karmaşaya ve kaos içerisinde bıraktığı coğrafyalar içerisinde Arakan gibi, Afrika içerisindeki iç savaşlar gibi çoğu yapay olan dışardan gelen baskılarla oluşan krizler bunlar. buralardan oluşan göç dalgalarının bugün gelişmiş dünyanın kapılarına dayandığını görüyorsunuz. yani sadece Akdeniz'i geçmeye çalışırken bu sene içersinde 2 bin insan hayatını kaybetti. 25 bin civarında geçtiğimiz 10 yıl içerisinde Akdeniz'de insan hayatını kaybetti. Bu insanların çoğu hayatında deniz görmemiş insanlar, niçin bu maceraya atılıyorlar, çünkü orda kendilerinde artık bir şey kalmamış kendilerindeki alıp geliştirmek için o topraklara taşıyan insanlardan haklarını almak istiyorlar. Yarın birgün bu göç hareketleri artacak, bunların fakir insanların evlerinde huzura kavuşması için gelişmiş dünya yardım etmezse kendi evlerinde huzur kalmayacaktır. Bizim yapmaya çalıştığımız daha çok. az gelişmiş çok sömürülmüş olan bu ülkelere destek vermek onları ayağa kaldırmaya kendi kendilerine yetecek hale getirmek

-STK'ların çalışmaları yeterli olur mu sorunların çözümüne

*Dünyadaki insani yardım sektörüne baktığımızda geçen yılki, insani yardım sektöründe harcanan bütçe 24 milyon dolar, yani insani faaliyetler için harcanan toplam bütçenin yarısını 12 milyar dolarını STK'lar harcamıştır. Yani bağışçılardan vatandaşlardan toplamışlar dünyada ihtiyaç sahibi insanların yanında olmaya çalışmışlar. Geri kalan % 50'nin yarısını Kızılay ve Kızılhaçlar toplamış, yardımda harcamış, dörtte birlik kısmını ise sadece devletler resmi bütçelerinden ayırdığı paralarla gerçekleştirmişler. Dünyanın ihtiyacı 26 milyar dolar mıydı, yok bun bir 10'la çarpa bilirsiniz çok rahat acil ihtiyaç olarak söyleyebileceğiniz, bugün dünyada yaklaşık 70 milyona yakın mülteci var, 200 milyonu aşkın insan doğduğu ülkenin dışında bir ülkede yaşamaktadır. geçen yıl her gün 42 bin 500 insan mülteci hale geldi. Suriye'de her 30 saniyede bir çok mülteci oluyor. şimdi bu mültecilik dediği şeyin şu, senin bir evin var, barkın var, sen buraya kök salmış bir ağaçsın bu ağacı köküyle söküyorsun, başka bir iklime, toprağa dikip yeşertmeye çalışıyorsun, bunun imkanı olur mu? Onun dalı kurur, yaprağı düşer, boynunu büker, o insanlar kırılgan oluyor. hastalıklara açık, suça açık, her türlü istismara açık, insan kaçakçılarının, uyuşturucu tacirlerinin, terör örgütlerinin eline düşüyor, dolayısıyla yapılması gereken çok daha büyük bir iş var, sadece sivil toplum buna yeterli olur mu, olmaz, ama bu bir seferberlik ta şeyden başlar, bizim inancımızda da komşundan başlar komşun açsa sen yatamasın önce onu doyuracaksın ayağa kaldıracaksın ordan başlar, bugün komşuluk kavramı değişmiştir. Bugün haberdar olduğun çoğrafyadır, Orta Afrika cumhuriyetinde bir şey olmuyor, oradan haberdar oluyorsun, oraya girebilmemiz lazım. burdan kalkıp uçağa atlayıp oraya gidiyorsun, onlar bizim komşularımız oldu, o hukuka girdik. Dolayısıyla bugün dünyanın orasındaymış, rengi siyahmış dili şuymuş diyemeyiz, bugün varsıllar varlık içinde yaşayanlar yoksulların, yokluk içinde yaşayanların durumlarından sorumludurlar. Paylaşmıyorlarsa varlıklarını bu emanet onların çabayla kazandıkları bir şey değil, bu dünyada yaratılmış bir şeyi elde etmişler onu elde edemeyenler var o elde ettiklerini paylaşmak zorundadırlar. dolayısıyla vermek gibi yukardan bakacak tavırla olmaz, bu toplumların bir birine destek olması gibi, devletlerin birbirine yardımı gibi, sivil toplum kuruluşlarının destek olması gibi bir seferberlikle olacak bir şeydir.

-Bu seferberlikte Türkiye'nin Türk STK'larının yeri nedir.

*Türkiye bugün dünyadaki insani yardım çalışmalarında dünyada 4. ülkedir. ABD, İngiltere, AB, bakın AB'nin tümünü bir ülke sayıyoruz, içerisinde onlarca ülke var, ondan sonra Türkiye geliyor, yapmış olduğu insani yardım noktasında GSMH'ından pay ayırdığı oran ki bu cömürtliğini gösteriyor, Türkiye birinci sırada, dünyada 0.2 GSMH''dan bütün Türkiye'nin çalışıp, çabalayıp ürettiği mal ve hizmetlerden bütününün binde 2'sini biz insani yardın için ayırıyoruz. Bu rakam büyük bir rakam. Türkiye bugün bu anlamda üst lige oturdu. Dünyada 16. büyük ekonomiyiz, ama cömertlikte birinciyiz. Sivil Toplum Kuruluşları da böyle. Bundan dolayı önümüzdeki yıl Türkiye'de dünya insani zirvesi toplanacak. İlk defa birincisi toplanıyor. Türkiye ev sahipliği yapacak. Türkiye'nin STK'ları da her geçen gün faaliyetlerini artırarak sürdürüyorlar. Bu arada Yeryüzü doktorları da uluslararası dış yardımlar konusunda 4. büyük sivil toplum kuruluşu. Kızılay, Diyanet Vakfı ve İHH'dan sonra gelen yaklaşık 20 milyar dolarlık dış insani yardımında Türkiye'nin dördüncü büyük STK'sı. ümit ediyorm harcadığımız bütçeler, yapmış olduğu çalışmaların sahadaki etkileri faydaları anlamında dünyadaki en büyük STK'ları arasına gireceğiz.

-Türkiye hep dışarı yardım ediyor, yurt içinde de mağdurlar var söylemi konusunda ne düşünüyor sunuz?

*Türkiye'deki STK'lar öncelikli olarak Türkiye'deki ihtiyaç sahiplerine yardım ediyorlar, insanların elinden tutuyorlar, böyle bir algı yanılması olmasın. yani öncelikli vazifemiz buradaki insan ihtiyaç sahibi haline düşmüşse, burdaki bir insan sağlık hizmetine erişemiyorsa, Türkiye'de açlıktan ölen insan yoktur. Ama bugün 900 milyon insan dünyada açlıkla pençeleşiyorsa, 3,5 milyon bebek pek çok Anadolu şehrinin nüfusudur. bir yılda hayatını kaybediyorsa, burada şunu diyemeyiz, onlar ölsünler çünkü onlar uzaktalar diyemeyiz. Bugün aynı zaman dilimini paylaştığımız aynı arz, yer yüzürü paylaştığımız o düşenin ulaşabiliyorsanız ulaşmaktır insani olan. Suriye'ye gidiyoruz. Çanakkale şehitlerine bir baksınlar Çanakkale şehitliğindeki arşivlere baksınlar Şam'dan 6 bin Halep'ten 4 bin şehidimiz var. Bizim kendi gönül coğrafyamız, kaldı ki olmasa bile bu insanlar insan olmak itibariyle, muhtaç hale düşmüşse siz düşünün, bu sene başından bu güne kadar Suriye'nin içinde atılan varil bombası sayısı bine yaklaştı, 5 bin sivil sadece varil bombalarıyla hayatını kaybetti. bu sene içerisinde. Şimdi halkını katleden daha çok sivil katletmek için bomba yağdıran bir rejim var siz yok kardeşim ben sınırı kapatıyorum sen ne yaparsan yap diyemeyiz, bu coğrafya topraklar hiçbir zaman demedik, ne büyük Çerkez Kaffkas göçünde Komünist Rusya, çarlık kardeşlerimizi katlederken bunu dedik, 1,5 milyon insan geldi bu topraklara tıpkı kendi toprakları gibi geldi yerleşti. Irak'tan, balkanlardan geldiler bu topraklar bugün yemende özgürlükleri kısıtlanmış olan, mısırda idamla yargılanan, Libya'da, Irak'da yaşama imkanı bulamayan Suriye'de yaşama imkanı bulamayan insanların sığındığı bir adadır. Elhamdülillah ki böyl bir ülkeyiz. böyle bir özgürlüğümüz olmasaydı insanların sığınabileceği bir ada olmasaydık düşünün halimizi. Bu bizim gönül zenginliğimiz gücümüzdür. Bunu eleştiriyorlar bazen yanlış algılar da bunu besliyor. Buraya gelen 2 milyon Suriyeli kardeşimizin tümü her gün birilerinden yardım alıyormuş gibi sadece onların yardımıyla yaşıyormuş gibi bir algı var böyle bir şey yok. Kamplarımızda kalan, 350 bin Suriyeli kardeşimiz yaşıyor, geri kalan 1 milyon 800 bin kardeşimiz kendi kazanıp kendi yiyor, büyük oranda kendi kazanıyor, şartları kötü ama çalışıp kovalıyorlar, bu aynı zamanda ülke ekonomisine de katkı sağlıyorlar. Biz hamiyet perver bir toplumuz yardım ettikçe büyüyen bir toplum olduğumuza inanıyoruz. dolayısıyla yardım edeceğiz.