Son zamanlarda FETÖ'nün iktidar ve muhalefet içindeki siyasi uzantılarına yönelik şikayetler iyice arttı. Bir CHP'li bile partisinin FETÖ'cü kaynadığından ama kimsenin dokunmadığından dert yanıyor.
Sıkıntı büyük. FETÖ'cüler artık kendilerini gizleme ihtiyacı bile duymuyorlar. Neredeyse 'biz FETÖ'cüyüz' diye bağıracaklar.
Terörist başı Gülen'in tabanını diri tutmak için sürekli üç beş ay sonrasını işaret ederek anlattığı "kurtuluş" masallarını açıktan açığa anlatanlar dolu ortalıkta.
Boş bir hayal de olsa bunlar sıranın kendilerine gelmeyeceğine inanıyorlar. Bugüne kadar, kendilerine yeterince dokunulmamış olunması ciddi bir özgüven patlaması yaşamalarına yol açıyor. Hala örgütlüler ve FETÖ'cü olmayanları itham ederek saf dışı bırakıyorlar.
Ömrünü terörist başının dizinin dibinde ve pis işlerini yaparak tüketmiş olanlar, çeşitli şekillerde ya ortalıkta dolaşıyor, ya bir yerlerde tutuluyor, ya da bir makama atanıyorlar, bu sebeple özgüven duygularının artması da tabiidir.
Dün ekranda bir bakan konuşuyor ve bu bakan FETÖ'ye hala terör örgütü diyemeyerek "cemaat" demeye devam ediyor.
Takvim 14 Temmuz'u gösterse 'sürç-ü lisandır' der geçebiliriz. Ama günlerden 26 Mart 2017... İnsan şaşırmadan edemiyor 'bu ne cüret' diye.
Artık isimlerin bir önemi yok. Zira saymakla bitiremeyeceğimiz, yazmakla tüketemeyeceğimiz kadar çoklar. Bunların kim olduklarını amalar gördü, sağır sultanlar işitti.
Sadece 'Burdur' diyerek yani şehrini vermekle yetineceğim ilimizde yaşanan bir hadiseyi nakledelim. AK Partili bir ilçe belediye başkanı, 15 Temmuz sonrasında görevden alınır. Gerekçe elbette FETÖ'cülüku2026
Aynı şehrin bir milletvekili bu belediye başkanının FETÖ'cü olmadığına ikna için çırpınır. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya gider, Başbakan Binali Yıldırım'a ulaşır.
Söz konusu belediye başkanının FETÖ'cü olmadığına dair diller döker, güvence verir. İlgili makamlar bu milletvekilini dinler ama isteğini yerine getirmezler.
Burdur milletvekilinin 'FETÖ'cü değil' diye 'güvence' verdiği, tutuklu belediye başkanı Burdur Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurup; FETÖ'cü olduğunu itiraf eder ve "etkin pişmanlık yasası hükümlerinden faydalanmak istediğini" beyan eder.
Savcıya verdiği ifadesinde "FETÖ'nün Burdur ile u2026. İlçesi, mütevelli heyetinde yer almakta idim" itirafında bulunduktan sonra şöyle devam eder:
"2015 yılı sonlarından itibaren, mezku00fbr toplantılarda ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet karşıtı söylemler ön plana çıktı.
Cumhurbaşkanı hakkında; "İran ajanı olduğu, dinden çıktığı ve kafir olduğu, İsrail'in çıkarlarına hizmet ettiği, Mavi Marmara olayını da İsrail ile anlaşarak bizzat kendisinin organize ettiği ve suçsuz insanların ölümüne sebep olduğu" şeklinde ifadelerde bulunuldu.
Mütevelli heyeti üyeleri, benden bu tür söylemleri her ortamda tekrarlayarak Cumhurbaşkanı'nı itibarsızlaştırılmaya yönelik çalışma yürütmemi istedi. Ayrıca AK Parti Hükümeti'nin aldığı her karara karşı propaganda geliştirilmesi, hükümetin ve dolayısıyla aldığı kararların gayrimeşru olduğu yönünde propaganda da bulunulması istendiu2026"
Bu itiraf sonrasında eski AK Partili Belediye başkanı geçtiğimiz Kasım ayında adli kontrol şartıyla serbest bırakılır.
FETÖ'cü olduğunu itiraf eden bu şahıs, şu anda 'Belediye Başkanı FETÖ'cü değildir' diyerek kendi bedenini siper eden milletvekili ile referandum kampanyalarına katılıyor. Teşkilattan çıkmıyor.
Peki, bunu nereden biliyoruz? Sosyal medya paylaşımlarından... Gittikleri her yeri, yaptıkları her işi görüntüleyip, sıkılmadan yayınlamalarından...
İnsan sormadan edemiyor; 'bu nasıl iştir, AK Parti teşkilatı bu kişinin nasıl programlarına katılmasına nasıl izin verir?' Türkiye sevdalısı ve Reis taraftarı Burdurlular bunu sindirememiş, haklı olarak itiraz ediyorlar.
Şimdi isyan zamanı değil, '17 Nisan'dan sonra bunlar temizlenmese, bizden bu kadar' diyeceklermiş.
AK Parti Genel Merkezi ve hükümete düşen görev, topluma kulak vermek ve gereğini yapmak. Parti; ister önlem alıp hem partiyi, hem millet ve memleketi kurtarır, isterse de saldım çayıra şarkısına devam eder.
Fakat herkes şunu bilsin ki, u00eetibar, saygı, u00eetimat, güven, kredi yani toplumda karşılığı olan şey sonsuz değil. 17 Nisan'da bu beden virüsler, mantarlar ve zararlı bakterilerden temizlenmezse, bahaneler üretip savsaklanırsa, korkarız ki bu durum milleti kızdırır. Bu millet kızarsa ne yapacağını bilemezseniz. Ama merak eden yakın tarihe bakmalı.
Bir ay önce referandum için sandığa gitmeyeceğini söyleyenler vardı. Bunların pek çoğu kerhen bir kez daha gidip EVET vereceğini söylüyor artık. Tabanı ve toplumu ikna edici adımlar ivedilikle atılmazsa sanmayın ki müetakip seçimlerde yine kararlarında ısrar etmez yine kerhen sandığa giderler. Görünen köy gitmeme ihtimallerini hızla yükseldiğini gösteriyor. İbret alınması niyazı ile.