İSMAİL ZELVİ
Suriye'de yaşanan insanlık dışı kimyasal terör olayının ardından gözler Türkiye'nin kimyasal ve biyolojik teröre karşı hazırlıklarına çevrildi.
28 Şubat sonrasında Türkiye'yi hedef alan Batı ittifakı, 15 Temmuz'da yapamadıkları işgal girişimini, bio terörle çok önceden senaryo haline getirdiler. Biyolojik terör kalkanı gibi İsrail ve batıya esaret projelerini hayata geçirmek için Kapalı Çarşı'ya yapılacak bir biyo terör saldırısını senaryolaştırdılar. Biyolojik Harp uzmanı Emekli Albay Erol Demir ile, kimyasal ve biyolojik terör üzerine konuştuk.
ESED'İN ELİNDE HALA KİMYASAL SİLAH VAR
Suriye'nin eli kanlı lideri Esed, İdlip'te bir kimyasal saldırı düzenledi, konuyu değerlendirebilir misiniz?
Kimyasal harbin amacı, özellikle halkı caydırmak, kısa zamanda sonuç almak için yapılır. Özellikle yakıcı ve zehirleyici sinir gazları kullanılır. Esed, 2013 yılına kadar bu gazları Almanya'dan, 2016 yılına kadar İngiltere'den alıyordu. ABD'nin BM gözetiminde silahları alıp yok etme projesi amacına ulaşmadı. Hala elinde yüklü miktarda kimyasal ve biyolojik silah bulunuyor.
Kimyasal ve biyolojik silah üretmek kolay mı isteyen herkes üretebilir mi?
Bu maddeleri saklamak ve üretmek çok kolay 20 metrekarelik küçük bir odada biyolojik harp maddesi üretebilirsiniz, 40 metrelik bir odada da kimyasal harp malzemesi üretebilirsiniz. Bunları taşımak ve saklamak kolay olduğu için gelişmemiş ülkelerin nükleer bombaları olarak değerlendiriliyor. Rusya'nın elinde de tonlarca bu malzemelerden vardı. Rusya, gerek bu malzemeleri üreten adamlarını gerekse de bu malzemeleri Esed'e gönderdi. 2 bin dolara nükleer silah kullanmaktansa, 1 dolara üretilen biyolojik ve kimyasal silahlar tercih ediliyor.
Bu silahların kullanımı uluslararası sözleşmelere göre yasak değil mi?
Kimyasal silah sözleşmesi, 140'dan fazla ülke imza attı. Her atan ülke silah üretmiyor anlamına gelmez. İran, Irak, Suriye, İsrail, Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Bruma, Çin, Hindistan, Kolombiya, Kuzey ve Güney Koreler, Pakistan, Tavyvan, Vietnam, Brezilya, Şili, Endonezya, Suudi Arabistan da dahil olmak üzere üretiyorlar. İran harbinde hepsinde kullanıldı. Biyolojik harp malzemeleri. Bir h5n1 virüsü veyahut kuş gribi, veya domuz gribi birer biyolojik harp malzemesidir. Biz FETÖ'ye de inanmıyorduk, aldılar silahı bize karşı kullandılar. Aşı yapan firmaların bütçeleri ülke bütçelerinden çok fazla, bu yüzden bu virüslerle tehdit oluşturuyorlar. Kitle imha silahları hakkında 1925'te Cenevre protokolü ile başlayan 1993 Start 2 anlaşmasına kadar pek çok uluslararası anlaşma imzalandı. Fakat yaptırımları olmadığı için halen kullanılmaya devam ediliyor.
DÜNYA ÜLKELERİ KİTLE İMHA SİLAHLARINI AÇIKLAMIYOR
Dünya'da kitle imha silahı ne kadar stok var ?
Dünyadaki stok, şu anda, 2. Dünya Harbinde Almanlar 30 ton sinirgazı stoku yaptılar. 12 ton üretim kapasitesi olduğu tahmin ediliyordu. Bu gazlardan ne kadarını kullandılar halen bilinmiyor, bunun yanında Rusya özellikle Rusya'da çok fazla olduğu kabul ediliyor. Dünyada en fazla Rusya'da bulunuyor. Bunların kolorduları vardı. Kolordularında 360 tona yakın stokları olduğu söyleniyordu. Bunların ne kadarını imha ettiler bilinmiyor, 45 ton yaksa 300 ton yine kalır. Amerika'da her şey var, hesabını vermiyor. İsrail'de kimyasal tehdit. Genetiği değiştirilmiş malzemelerle İsrail çok uğraşıyor. Cumhurbaşkanımız dünya 5'ten büyüktür diyorlar. Bunlar istediklerini yapıyorlar. Bunun için Cumhurbaşkanımız dünya 5'ten büyüktür diyorlar, güvende değiliz.
Kitle imha silahları niçin tercih ediliyor?
Türkiye, bulunduğu konum itibariyle, biyolojik ve kimyasal terör tehdidi altında yaşamaktadır. Biyolojik kitle imha silahları olarak da adlandırılan Biyolojik Harp Maddeleri (BHM) silah haline getirildiğinde ve bir bölgeye taarruz amacıyla bırakıldığında büyük kayıplara neden olabilirler. Korunmasız bir birliğe veya meskun mahale yapılan biyolojik harp saldırısı en kötü ihtimalle %99 oranında zayiata neden olabilir.
İki binli yıllarda muhabere sahasında ve ilk aşamada biyolojik harp maddelerinin tehdidi veya kullanımı kuvvetle muhtemeldir. Biyolojik harp maddelerinin taarruzlarını caydırmak, durdurmak veya önceden tespit etmek hemen hemen imkansızdır. Biyolojik harp taarruzu normal gecikmeli bir hastalık salgını olarak algılanabilir.
Bu nedenle kullanan tarafın tespiti çok zordur. Biyolojik harp maddelerine karşı savunma; aktif ve pasif olarak ikiye ayrılmakta olup, aktif savunma düşmanın BHM' lerini kullanmadan önce yok etmeyi amaçlayan tüm önlemlerdir. Pasif savunma ise; BHM' lerine karşı aşı geliştirme, immün (bağışıklık) sistemi kuvvetlendirme ve fiziki tedbirleri ihtiva eder.
Biyolojik harp maddelerine karşı stratejik öneme sahip olan biyolojik aktif savunma ürünlerinden aşı ve serumun çoğu yurt dışından elde edilmektedir. Bu biyolojik savunma ürünlerinin ülke içinde üretimi ve teknolojilerinin kurulması çalışmaları, NBC savunma planlarına dahil edilmelidir. . Biyolojik harp maddelerinin erken uyarı, tanı ve teşhisinde kullanılan malzemelerin geliştirilmesi, aşı, serum ve koruyucu ilaç gibi savunma ürünlerinin ülke içinde üretimi ve teknolojilerinin kurulması Ülkemizin NBC Savunmasını ve bekasını artıracaktır.
Türkiye Kimyasal ve Biyolojik harbe hazır mı?
Türkiye maalesef hazır değil. Şu anda Türkiye'de bu kullanılsa Suriye'deki durum meydana gelir. Kaç kişide gaz maskesi var, kimsede yok. NBC okulunda binbaşısıyım ders anlatıyorum. İki adam geldi biri İngiliz. Biz kimyasal gaz maskesi elbise satıyoruz. Biz üretmeye başladık dedik. Ertesi gün Hürriyet gazetesinde Türkiye'ye karşı kimyasal harp malzemesi kullanılabilir diye manşet attılar. Bunlar alsınlar diye, böyle bir oyun var dünyada. Birçok general bunu bilmiyor, devletin ileri gelenleri bilmiyor, Cumhurbaşkanına VİP korumasını, NBC korumasını kim sağlayacak. Çok iyi eğitilmiş uzmanlar yapması lazım. Türkiye'ye karşı bir kalkan ağı şeklinde proje yapıldı. Projeye karşı geldim. Bu projenin yazılımını METEKSAN, aldı, Bilkent üniversitesinde 3-4 tane Yahudi tipli profesörler, bu projeyi başlattılar. GATA müdahildi, NBC okulundan ben gittim, projeye karşı çıktım. Türkiye'nin biyokalkan ağı kurulacaksa, bunu Türkler kurmalı İsrail kuramaz dedik. . Biyokalkan ağını kim kurarsa başınıza onu geçirir. Bu projeyi 2000-2001 yılında Ankara'da Genel kurmayda yapılandırıldı vaz geçirildi. Bu projeyi savunanlar şu anda FETÖ'den tutuklu.
ÇALIŞMALARIMIZ YETERLİ DEĞİL
Türkiye'de yerli üretim yerine her şeyi dışardan alma mantığı yıllar yılı süre geldi. Bu saldırılara önlem olsun diye 7 proje yaptım. Ancak projelerimiz destek görmedi. En önemli projelerimizden biri sinir gazlarına karşı antrokin sülfat maddesinin bir cihazla beraber hastaneye gidene kadar kimyasal saldırıya maruz kalan insanı yaşatmak için antidot yaptık. NATO çerçevesindeki bu buluşumuz halen patent aşamasındadır. Biz 1 dolara ürettik fakat birileri bizim önümüzü keserek İspanya'dan 12 dolara aldılar. Mikroorganizmalar üzerinde çalışmak istedik ancak ona da mani oldular. Türkiye'nin halen 4 güvenlik kabinli, 5 güvenlik kabinli bir laboratuvarı yok.
BİZE RAF ÖMRÜ GEÇMİŞ MALZEMELERİ VERDİLER
Özal zamanında 1. Körfez zamanında İdil'e gidecek olan tüm birliklere Hollanda, 4 vagon NBC malzemesi gönderdi, malzemeleri ben dağıttım. O malzemelerin raf ömrü geçmişti. NATO üyesi olduğumuz halde bize raf ömrü geçmiş malzemeleri verdiler, savaşa girseydik hepimiz ölecektik . O zaman NBC malzemesini bilmiyorduk. Şu anda MKE koruyucu elbise üretiyor, TÜBİTAK'ta tamamen laminal olarak aktif karbonu üretti, elbiselere tabaka halinde labine olarak sürmeyi başardık. Biz koruyucu elbise , MKE'de koruyucu maske yapabiliyoruz, sağ taraf her zaman sağdan silah kullananlara göre yapıyorduk, biz solaklara da yapıyoruz. En önemli özelliği bunun kimyasal madde kullanıldı, özellikle uçucu, sinirgazı, kullanıldığı anda, sinir harp maddeleri, boğucu, yakıcı, kan zehirleyici 10 saniye içinde gaz maskesini alıp uzaklaştırmak lazım. Burda gaz maskesi dağıtıldıktan sonra ortamda kalmayacak belli bir zaman sonra burada ne oluyor, eğer yoğun gaz kullanıldıysa, aktif karbon doluyor işlevsiz hale geliyor, zehir solunmaya başlanıyor. Carbon monoksitte de böyledir.
TÜRKİYE'NİN ÜZERİNE SENERYO YAZDILAR
NATO müttefiklerimiz bizim ölmemizi mi istiyor?
2005 yılında Türkiye'ye karşı kimyasal biyolojik harp malzemesi kullanımı 'Atlantik Fırtınası' ismiyle senaryolaştırıldı. ABD Yahudi asıllı Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'da dahil olduğu, Kanada Başbakanı, Eski Kanada Dışişleri Bakanı Barbara McDougall, Avrupa Komisyonu Başkanı Erika Mann, Federal Almanya Cumhuriyeti Şansölyesi Werner Hoyer , Fransa Cumhurbaşkanı Bernard Kauchner, İtalya Başbakanı Stefana Silvestri gibi birçok NATO ve AB üyesi ülkenin yetkililerinin katılımıyla bir senaryo oynadılar.
17 Ocak 2005 tarihinde Atlantik Fırtınasında transatlantik birliğinin devletlerinde karşı çiçek hastalığı saldırısını konu alan masa-üstü tatbikatında gündeme geldi. Hükümetler düzeyindeki biyoterörist tatbikatı, Pittsburgh Tıp Merkezi Üniversitesi Biyogüvenlik Merkezi, Johns Hopkins Üniversitesi Biyogüvenlik Merkezi, ve Transatlantik Biyogüvenlik Ağı tarafından sunuldu.
Washington, CD'deki tatbikat boyunca, Atlantik'in her iki tarafındaki ülkelerin eski başbakanları ve diğer hükümet yetkilileri bağlı oldukları ülkelerin hükümet başkanları rolünü bir zirvede oynadılar.
Eski Sovyetler Birliği'nde üretilen çiçek hastalığı virüsünü İstanbul 'da 5 bin dükkan ve 25 bin çalışanı bulunan, günde 250 bin kişinin ziyaret ettiği Kapalı Çarşı'ya karşı kullandılar. Birkaç saatte vaka sayısı 956'dan 3.320'ye ulaştı. Sınırlar kapatıldı global ekonomi çöktü. Türkiye (bir NATO müttefiki ve modern bir Müslüman ülke) NATO'dan derhal salgını deklare etmesini istedi ve acil aşı gönderimi talep etti. Hemen Amerikan halkı, bize Irak'ta yardım etmeyen ülkelere yardımı reddetti. Kongreden gelen telefonlara cevap verirken Albright, bir noktada "Birçok Amerikalı 'niçin onlarla işbirliği yapalım?' diyor" dedi.
Oyun sonunda herhangi bir cevap sağlanmadı fakat birkaç soru ortaya çıktı. Şu ana kadar ülkemizdeki güvenlik hazırlığını, bozuk kamu sağlık sistemimizi düzeltmek değil yangın söndürücü almak olarak görüyorduk. Genellikle uluslar arası hazırlığı, aşı paylaşımı olarak değil sınır kontrolü olarak düşünüyorduk. Fakat biyoterörist saldırıların bilim kurgu olmadığı bir yüzyılda yaşıyoruz ve çiçek hastalığı salgını da senaryoların en kötüsü değil. Eğer hastalığın tedavisi veya aşısı olmasaydı zayiat, bir nükleer savaştakini geçebilirdi. Eğer gerçek başkan ve gerçek ülke güvenlik sekreteri, önümüzdeki 4 yıl için odaklanılacak bir konu arıyorlarsa en azından birkaç raunt Atlantik Fırtınası oynayabilirler. Unutulmamalıdır ki dün olduğu gibi bugünde 15 temmuzda da ve gelecekte de anlaşılmaktadır ki böyle bir biyoterör saldırısında ve/veya diğer terör saldırılarında ülkemiz nato üyesi olmasına rağmen kaderi ile başbaşa bırakılacaktır.Onun için kendi milli öz evlatlarımıza değer verip bu sahada ehil olanları görevlendirmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Devlet büyüklerimize sesleniyorum vebal altında kalmayınız.
Biyokalkan projesinden bahsettiniz nasıl bir proje idi?
Biyokalkan, Türkiye'nin herhangi bir bölgesinde kimyasal madde kullanıldığında tesbit edelim, parasını biz yiyelim, tespit ve önlem sistemleriyle ilgili bir sistematik yapacaklardı. METEKSAN, BİLKENT bunu hazırlayanlar şu anda FETÖ'den hapiste. Adam bana sen niye buna karşı çıkıyorsun, dedi, onlar bilim adamı dedi, onlar bilim siz film adamısınız dedi. Gata'da bir profesör vardı dişçi, Işıner soyadı, Arazide kullanılabilen soğuk zincirle kullanılabilen broksin bromat diye bir harp malzemesini tablet var, bu tablet arazide askerin cebinde olacak, kimyasal harp malzemesi atıldığında bir tane atacak, sinir sisteminde devamlılık sağlanacak, solunum durmayacak, bu soğuk zincirle soğuk ortamda saklanması gereken bir harp askerin cebinde nasıl saklanacak, bunu alamazsınız dedim, bunu alıyoruz diye adam, generalin kardeşi eczacı, Avrupa distribitörü yeğeni imiş. Bizi projeden uzaklaştırıldı.
O zamanlar Türkiye'ye çok acayip olaylar yaşadık. En önemlileri de bu projeleri abuk sabuk ülkelere verip ülkenin parasını çar çur etmek. Ülkenin bir yapılanması üretmek böyle bir konsept oluşturmadılar. Milli bir duruş sergilemediler. Hep dışardan alalım, sonra öğrendik ki beraber çalışıyorlarmış. Adamı Avrupa'ya gönderiyorlar, ilacın yetkisini alıyorlar, Türkiye'ye satıyorlar biz karşı çıkıyoruz sen ne anlarsın diyorlar. Bu şekilde bir yapılanma vardı. Bu yapını içinde FETÖ'nün adamları da vardı. Şu anda Sağlık Bilimleri Üniversitesinde Prof. Dr. Rektör Cevdet Erdöl hocamla görüştüm, bir birim kuracağız dedi. Halen kurulacak, böyle bir birim kurulması ve insan yetiştirilmesi lazım.
Daha sonra şüpheli sakıncalı irticacı subaylar tarafından engellenip hayata geçmedi. Bunu yapmak isteyenler şu anda hapisteler. Bu süreç içersinde sinir gazlarına karşı Antidot olarak kullanılan maddeleri Türkiye'ye alınması için aynı ve benzer yapılar çok büyük miktarda para karşılığında almak istediler.
Suriye'de kullanılan gaz sizce ne olabilir?
Suriyede atılan gazın niteliği Sarin gazı değil de, bu bence Sabon, Soman olabilir. Çünkü orda görev yapan arkadaşlardan meyve kokusuna yakın bir koku geldiği söylendi. Sarin gazında bakarsanız eğer Sarin Gazı'nda koku yoktur. Renksiz bir sıvıdır, hemen hemen kokusu saf haldeyken hiç bulunmaz. Sabon'un kokusu ise genelde hafif meyve kokulu, meyve çekirdeği kokusundadır. Hem Sabon hem Soman'un, burda meyve kokusuna benzer koku su olduğunu söylendi. Uçucu sinir gazı ile soman ile sabon olabilir. Bunun yanında, fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla çocukların yüzlerinde kırmızılıklar var, bu genelde kan zehirleyici gazlarda görülür. İç kanamayla beraber meydana gelir. Bir de bunun yanında kan zehirleyici gaz, bir de bunun yanında boğucu gaz, klor gazına yakın gazlar da kullanılmış olabilir. Çünkü klor gazları boğucu gazlardır. Alındıktan sonra akciğerde kılcal damarları parçalayarak iç boğulma meydana getirir. Halsizlik çökme ve kusma ile beraber kısa zamanda ölüm meydana getirir.
Biyolojik ve kimyasal harp malzemesi sadece insanlara karşı mı kullanılıyor?
Ülkemize karışı bu oyunlar oynanıyor, oynanacaktır. Biyolojik harp malzemesi sadece insanlara karşı kullanılmıyor, insanların yanında, o ülkenin ekolojik dengesini bozmak üzere bitkilere ve de hayvanlara da kullanılıyor. Çok enteresandır. Bunu yıllardan beri söylerim, genetiği değiştirilmiş bitkiler de birer biyolojik harp malzemesidir. Niğde de bütün patates tarlalarını ABD'liler aldı. Şu anda köylülerimiz patatesten verim alamıyor, onlar verim alıyor, çünkü kimyasal madde kullanıyorlar. Türkiye'nin şu anda 15 Temmuz'daki olay insani boyutu idi, yıllardan beri bizim üzerimizde proje yapılıyordu, en son ele geçirceklerdi geçiremediler, Cenabı hak yardım etti. Allah bizden korkuyu kaldırdı, ben bir ay sokakta dolaştım. Biz bu işe hazır değiliz, hazır olmak için teşhis sistemleri olacak, teşhis edeceksiniz, kısa zamanda, bu sınırlarımızda meydana geldiği zaman kısa zamanda orda kimyasal veri bulma yoluna gidecek numuneyi alıp gelecek merkezde teşhis edecek. Bunlardan yoksunuz, Cumhurbaşkanına bağlı olacak. Ülkenin güvenliği için çok özel birimler oluşturulması lazım, bu teşhis merkezleri 6-7 bölgede olup birbirine link hattı ile bağlanacak. Kimyasal ve biyolojiği teşhis noktasında, özel hastanelerde, şehir hastanelerin birkaç tanesi tam teşekküllü olarak kimyasal ve biyolojik harp malzemelerini tesbit edecek. Yaralı olan insanı tedavi edebilecek seviyeye getirilmesi lazım, biz buna hazır değiliz. Biz değiliz bu noktada.
Rusya Suriye'de atılan gazın muhaliflere ait olduğunu iddia ediyor gerçeklik payı var mı?
Bunu ÖSO'nun elinde olması imkansız, kimin attığı kesinlikle tesbit edilir. Bugüne kadar tek bir ülkeye yaptırım yaptırılmadı. Yapılanı gizleyen, silah, nükleer silahlar belli olur. Bu durumda ben kesinlikle üstü kapanacaktır. Böyle durumlarda yine kullanacaklardır. Bugüne kadar defalarca Esed kullandı. Yaptırım yapılmadı. vX ile kalıcı sinir gazı ile vL 55 denilen gazlar. Bunun üzerine Rusya bir gaz daha geliştirdi. Bir tiyatro baskınında çetenleri öldürdüler. Çeçenler Rusları rehin aldılar, uzun süre bırakmadılar. Gazla herkesi öldürdüler. Sinirgazından daha hafif bir gaz. Güney Kore Liderinin kardeşi bu yolla öldürüldü. Buna karşı antidot özellikle sinir gazlarında maruz kalan personelin hastaneye taşıyana kadar bu adamlara kurtarmaya çalışacağız. Antidont ilaçlar hem de malzeme geliştireceğiz. Tehlikeli bölgelerde bunu. Uçucu gazların ve boğucu gazların etkisi kısa sürede geçer. Vx ile vr 55 bunların kalım süresi 3 ay süre biliyor. Buharlaşması yavaşlıyor, bunlardan sonra en tehlikelisi yanıcı ve yakıcı gazlar. Ağır yağ özellikleri olduğu için arazide uzun süre kalabiliyorlar. Özel sistemlerle yıkanması lazım.