Filistinlilerin, İsrail'in ilhak planının yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve sonrasında Bahreyn ile vardığı normalleşme anlaşması sonrasında yeni bir halk ayaklanması (İntifada) başlatması tartışılıyor.
Filistinli gruplar, İsrail'e karşı direniş ve Filistinli gruplar arasındaki siyasi bölünmenin sonlandırılması yönünde adımlar atarak "Filistin Halk Direnişi Birleşik Komutanlığı" adında ortak hareket edecekleri bir yapılanmayla örgütlenmeye çalışıyor.
Uzmanlar, bu tarz bir yapılanmaya gidilmesini "doğru bir hareket" şeklinde nitelendirirken, bu adımların sahada İsrail işgaline karşı somut bir karşılık bulmasının önemli olduğunu belirtiyor.
"Ayrılıkları sona erdirip, birliği sağlamak"
İsrail ve Bahreyn'in 11 Eylül'de ABD gözetiminde normalleşeceği açıklanırken, 12 Eylül'de İsrail'e karşı çok yönlü direniş başlatılması için kurulan Filistin Halk Direnişi Birleşmiş Komutanlığı ilk açıklamasını yaptı.
Açıklamada, İsrail ile BAE ve Bahreyn'in anlaşma yaptığı 15 Eylül günü, "Ayaklanan halkın reddi günü" ilan edildi.
Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat ise düzenlediği basın toplantısında, Filistin direnişinin koordinasyonu ve yönetimi için halk direnişinin birleşmesinin önemini vurguladı.
Ureykat, "Önümüzdeki günlerde programlar ve etkinlikler açıklanacak" ifadelerini kullanarak köklü değişiklikler olacağına işaret etti.
Filistinli grupların "birlikte mücadele etme" arayışı içinde olduklarına dikkati çeken Ureykat, "ayrılıkları sona erdirmeye ve birliği sağlamaya çalıştıklarını" kaydetti.
"Eski intifadaların yeniden yaşanması zor"
Kudüs Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmed Refik Avad, AA muhabirine, Filistin'de halk direnişi için ortak bir yapı kurma çabalarını takdir ettiğini ifade etti.
Komutanlığın başlatılacak bir ayaklanmada başarı ihtimalinin düşük olduğu değerlendirmesini yapan Avad, "1987 ve 2000'deki Mescid-i Aksa İntifadalarının yeniden yaşanması ve o kalabalıkların bir araya gelmesi zor." dedi.
Avad, önceki ayaklanmalarda Filistin halkının günlük hayatında karşılaştığı birçok sorunla bağlantı kurarak tepkisini büyük bir ayaklanmaya taşıdığını ifade etti.
Filistinli grupların ve liderlerin bir "modele" ihtiyaç duyduğunu belirten Avad, böylelikle halkın işgale karşı tepki göstermek konusunda heveslenerek harekete geçebileceğinin altını çizdi.
Filistinlilerin 1987 yılında başlattığı ve Oslo Anlaşması imzalanana kadar 6 yıl süren Birinci İntifada ve 2000 yılında başlayarak 5 yıl süren İkinci İntifada, Filistin tarihinde önemli bir yer tutuyor.
"Halk nezdinde bir hazırlık görmüyorum"
Birzeit Üniversitesi Öğretim Üyesi George Jakman, Filistin'in iç siyasetinde sorunlar yaşadığını, Filistin yönetiminin sınırlı bir güce sahip olduğunu ve İsrail'i kızdıracak sınırlı bir hareket alanı olduğunu kaydetti.
Jakman, "Yıllardır devam eden bölünmenin özellikle liderler arasında güven seviyesini azaltması nedeniyle ayaklanma için halk nezdinde bir hazırlık görmüyorum." şeklinde konuştu.
Filistinli grupları 2007'den bu yana milli birlik kuramadığı ve ayrılıkları sona erdiremediği için eleştiren Jakman, İsrail güçlerinin önceden kentlerin içinde olmasının gündelik çatışmalara neden olduğunu şu anda ise kontrol noktaları ve yerleşim birimlerinde bulunduğunu kaydetti.
"Doğru yolda atılmış bir adım"
Siyasi analist Ömer Assaf ise Filistin Halk Direnişi Birleşik Komutanlığı'nın açıklamasının desteklenmesi adına halkın ve liderlerin gereğini yapmalarını istedi.
Assaf, "Eğer Komutanlık hazır ise Filistin sokakları fedakarlık yapmaya ve her türlü çabayı sarf etmeye hazırdır." diye konuştu.
Birleşik Komutanlık kurulması konusunda "doğru yolda atılmış bir adım" değerlendirmesini yapan Assaf, "İsrail'e karşı somut adımlar atılması ve halkın bu şekilde güveninin sağlanacağını" vurguladı.
Assaf, "Bu girişim, birlikte kan ve çaba sarf ederek sahada çalışmayı gerektirdiğinden siyasi ayrılıkların giderilmesine yol açacaktır." ifadelerini kullandı.
ABD himayesinde İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak planı ve normalleşme dalgası
ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 28 Ocak'ta Beyaz Saray'da açıkladığı sözde Orta Doğu Barış Planı'nda, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin "İsrail'in toprağı" olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Filistin'e ait Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyordu.
ABD Başkanı Trump, 13 Ağustos'ta İsrail ile BAE'nin ve 11 Eylül'de İsrail ile Bahreyn'in "ilişkilerini tamamen normalleştirmek" için anlaşmaya vardıklarını duyurmuştu.
İsrail ile BAE ve Bahreyn arasında varılan "ilişkilerin normalleştirilmesine" yönelik söz konusu anlaşmalar dün Beyaz Saray'da imzalanmıştı.
ABD yönetimi, BAE ile varılan normalleşme anlaşmasının ardından İsrail'in "ilhak" planını askıya aldığını açıklarken, Netanyahu planın "hala masada olduğunu" söylemişti.