Muhammed el-Alul, Gazze’de sivil hedeflerin vurulmasıyla yaşanan insani dramı dünyaya duyuran Gazzeli bir gazeteci. Saldırıların başlamasından itibaren İsrail’in bombaladığı bölgelere, hastanelere giderek Gazze'de yaşanan trajedinin en yakın tanığı oldu. Gördüğü manzaralar karşısında bir yandan mesleğini yaparken bir yandan da ailelerle birlikte ağladı, acılarını paylaştı.
İsrail'in 5 Kasım'daki saldırılarında ise bir gazeteci ve bir babanın yaşayabileceği en büyük acılardan biriyle karşılaştı. Bu kez bombaların hedefi kendi evi ve ailesiydi. Haberi tam da görevi başındayken öğrenen Muhammed el-Alul, çoğu kez haber için gittiği Aksa Şehitleri Hastanesi'ne, bu defa çocuklarının cenazelerini bulmak için gitti.
El-Alul, yaşları 4 ile 13 arasında değişen 4 çocuğu ile 3 kardeşini İsrail'in saldırılarında kaybetti.
İsrail-Filistin çatışmasından önce kamerasına Gazze’deki hayatın renklerini, İsrail’in saldırılarından itibaren de Gazzelilerin yaşadıklarını kaydeden el-Alul’a göre, çocuklarını kaybettikten sonra kendisi için artık hiçbir renk yok, hayat sadece “gri”.
Muhammed el-Alul, bir gazeteci ve Gazzeli olarak yaşadıklarını 10 Ocak Gazeteciler Günü kapsamında AA Atölye’deki söyleşide anlattı.
Çok savaşa şahit oldum ama bu çok başkaİsrail’in Gazze’ye saldırıları üç ayı buldu, bu sürede 24 bine yakın Filistinli hayatını kaybetti, bunun en az 10 binini çocuklar oluşturuyor. Siz bir gazeteci olarak, 7 Ekim’de olaylar ilk başladığında sürecin bu noktaya geleceğini, Gazzelileri bu kadar etkileyeceğini düşünüyor muydunuz?
Öncelikle bir gazetecinin ötesinde bir insan olarak orada 7 Ekim’de yaşanan olayın arka planını şöyle yaşadık: Ben evimde yatıyordum ve bir anda saldırıların, bombaların, füze saldırılarının sesiyle uyandık ve haberleri gördük, şok yaşadık. Askerlerin esir alındığını, İsrail tarafının baskına uğradığını duyduk. Sonrasında gelen bombalamalara, füze saldırılarına, savaş uçaklarının Gazze üzerindeki saldırılarına şahitlik ettik.
Kendi kendime şunu dedim: Büyük ihtimal uzun vadeli bir savaşa giriyoruz.
Filistin direnişinin İsrail askerini yerlerde sürüklediğine dair görüntüleri yayınlanmaya başladı. Bunun üzerine de İsrail Gazze Şeridi’nin her tarafını hedef ayrımı gözetmeksizin bombalamaya başladı. Vurduğu her evde en az 60-70 Filistinli şehit vardı. Yani çoluk çocuk hiçbir şekilde ayrım gözetmeksizin Gazze Şeridi'ni vurmaya başlamıştı.
Ben bir gazeteci olarak birçok savaşı görüntülemeyi, birçok savaşı takip etmeyi başardım, çok savaşa şahit oldum ama bunun çok başka olduğunu söyleyebilirim. İsrail çok net bir şekilde Filistin direnişine ulaşamadığı için sivillerden intikam almaya karar vermişti. Bu saldırılarda bebeklerin dahi şehit olduğuna şahit oldum. Hangi bebek bir suç işlemişti ki öldürülmeyi hak ediyordu, neden dolayı bu bebekler öldürüldü?
"Bir Nekbe daha yaşıyoruz"Gazeteci olarak dediniz ki "Birçok savaş takip ettim ama bu savaş çok daha farklıydı", hangi açılardan çok daha farklıydı?
2014 savaşı, Şucaiye Mahallesi'nde daha lokal bir iltica, sığınma durumu gördüm. İnsanların oradan Gazze’nin diğer bölgelerine sığınmaya çalıştıklarını görmüştüm. Diğer savaşlarda insanların kitlesel olarak bir sığınma durumu yoktu ancak bu savaşta toplu bir sığınma durumu var, Filistinlilerin kendi yerlerinden çıkması durumu söz konusu. Daha önceki savaşlarda Filistinliler evlerinde kalabiliyordu, en azından evlerinin hedef alınmadıklarını biliyorlardı. Su vardı, insanların gıdaya erişimi vardı. Vurulanların, yaralananların, insanların kendi evlatlarını hastanelere nakletme durumu söz konusuydu.
Bir devlet nasıl olur da doğrudan yardım ekiplerini, sağlık kurumlarını, hastaneleri hedef alır…
"Bir parça ekmeğe ulaşmak da hedefimizdi"Bu kadar fazla saldırının olduğu bir ortamda, sizin belirttiğiniz gibi sivil ayrımı gözetmeksizin, her an her evin vurulabildiği bir ortamda siz haber takibini nasıl yapabildiniz? Bir gazeteci olarak çalışma şartlarınız neydi?
Önceki savaşlarda bizim ofisimiz vardı, çekim yapıp döndüğümüzde en azından ofisimizde var olan internetten çektiğimiz görüntüleri gönderme imkanımız vardı. Bu savaşta ofisimiz yoktu, böyle bir durumda ofisimizin olması da mümkün değildi. Birçok yere ulaşımımız sağlanamıyordu çünkü her taraf vuruluyordu, saldırı altındaydı. Biz çeşitli alanlarda; yolda, internet bulduğumuzda göndermeye çalışıyorduk. O kadar çok olaya şahit olduk, o kadar çok şey gördük ki çok fazla bebeğin, kadın ve çocukların şehit olduğunu gördük, hangi birinin görüntüsünü göndereceğiz, ona dahi karar vermek kolay değildi.
Ben bir gazeteci olarak görüntü aktarmaya çalışırken sadece bu değildi hedefimiz, bir parça ekmeğe ulaşmak da hedefimizdi. Sadece kendimiz için de değil, çocuklarımız, ailemiz için. Hayata dair çok zorluklar vardı. Hepimiz hedef alınabilirdik. Hem can güvenliği sorunumuz vardı hem de suya, gıdaya ihtiyacımız vardı.
‘Çocuklar saatlerce sıra bekliyor’Gazze’deki günlük yaşam günden güne nasıl değişti? Mesela şu anda Gazze’deki insanlar bir günü geçirmek istediğinde nasıl bir durumda, gıdaya, suya, elektriğe ulaşımı nasıl?
Mesela bir insan için en önemli şey güvenlik ve istikrardır, ailesi ve çocuklarıyla birlikte yaşamaktır. Bugün Gazze’de hiçbiri kalmadı. İnsanlar çadırlara girmek zorunda kaldılar. İhtiyaçlarını karşılamada çok ciddi zorluklar yaşıyorlar. Şu anda kış mevsimindeyiz. Öyle bir dereceye geldi ki Gazzeliler yağmurun yağmamasını istiyorlar. Bugün ekmeğe, yemeğe ulaşmakta çok ciddi zorluklar çekiyorlar, tuvalet, banyo ihtiyaçları var. Yani hayata dair hiçbir şey aslında kalmadı diyebilirim.
Eskiden evlerde asgari düzeyde de olsa, su ve diğer gıda maddeleri vardı, bunlara ulaşmakta zorluk çekilmiyordu. Bugün bir Filistinli çocuk sabahın dördünden itibaren saatler boyunca bir parça ekmeğe ulaşmak için kuyrukta bekliyor, bir şişe su için aynı şekilde yine kuyrukta beklemeli.
Büyüdüklerini görüyordum, hepsi yok olduTekrar acınızı açmak istemiyorum ama sizin yaşadıklarınızı da ancak sizden duyduğumuzda daha iyi anlayabiliriz. Çocuklarınızı kaybettiniz, başınız sağ olsun, bize o gün yaşadıklarınızı anlatmak istediğiniz ölçüde anlatabilir misiniz?
5 Kasım itibarıyla hayatı tamamen değişen bir insanım ben; 5 Kasım öncesi ve sonrası olmak üzere iki insan. Birincisinde ailesi, çocukları olan bir baba, aile reisi iken, bugün çocuklarının nerdeyse tamamını şehit veren bir baba, kardeşlerini şehit veren bir kardeş olarak hayata tutunmaya çalışan biriyim. Ben 13 yıldan bu yana çocuklarımın gözümün önünde büyümesine şahit oluyordum. Günden güne nasıl büyüdüklerini, güzelleştiklerini görüyordum, bir anda yok oldular. Hepsi yok oldu. Bu sadece ben bir gazeteci olduğum için, Filistinli olduğum için oldu.
Naaşların yüzünü açıp çocuklarımı aradımBen gece boyunca Han Yunus’ta kalmak zorunda kaldım. Sabah saatlerinde ancak evimin vurulduğu yere geçebildik. Aksa Şehitleri Hastanesi’ne gittiğimizde bir anda önümde yüzlerce ceset vardı nerdeyse. O kadar çok şehit vardı ki aralarından her birinin teker teker yüzünü açıp hangisi acaba benim çocuğum diye öğrenmeye çalıştık. O kadar çok fazlaydı ki. En sonunda şehit olan dört çocuğumun cenazeleriyle karşılaşabildim. Dört kardeşim şehit olmuştu, kardeşim Ahmet ve üç çocuğu şehit olmuştu, hepsini görebildim, arkadaşlarım, komşularımızın cenazeleriyle karşılaştık.
Benim ailem ne suç işlemişti, çocuklarım hangi suçu işlemişti, kardeşlerim hangi suçu işlemişlerdi de öldürülmeyi hak ediyorlardı? İsrail net şekilde bizden intikam almaya çalıştı. Benden, bir gazeteci olarak İsrail’in yaptığı bu soykırımı dünyaya ifşa etmeye çalışan bir gazeteci olarak benden intikam almaya çalıştı, bunu net şekilde biliyorum. Sadece bölge medyasına fotoğrafları görüntüleri yansıtan değil, Batı medyasına görüntüleri servis eden biri olarak benden intikam almaya çalıştı.
‘Evim hedef alınarak vuruldu’Doğrusu bugüne kadar hala kendimi sorgulamaya devam ediyorum, gerçekten benim evim neden hedef alındı diye. Çünkü benim evimin bulunduğu bölgede, buna çok eminiz, herhangi bir hedef alınacak Filistin direnişine ait, Filistinli örgütlere ait hiçbir nokta yoktu. Mesela İsrail basınında, İsrail bizim bölgede bir noktayı hedef aldığında onu açıkça söylüyor; filanca örgüte ait önemli kişiyi hedef aldık şeklinde. Ancak burada hiç böyle bir durum yoktu ve hiçbir ön uyarı yapmadan sadece çocuklarımın ve aile efradımın bulunduğu ev açıktan çok net şekilde hedef alındı, bunun başka bir açıklaması yok.
Herkes İsrail’e dava açsınSon olarak İsrail’in saldırılarını ve Gazze’de yaşananları bize tek bir kelime veya cümle ile tarif etmeniz gerekse nasıl tarif edersiniz? Hangi kelime veya cümleyi tercih edersiniz?
Gazze’de yaşanan bir soykırımdır. Çok açık şekilde dünya devletleri, bütün dünya, sanki Gazze’de Hollywood filmi çekiliyor da bir kahramanın çıkmasını bekliyorlar. Herkes bunu izliyor. Gazze’de soykırımın bir kahramanla sonuçlanmasını beklediğini ve böyle film gibi izlediklerini sanıyorum.
Bütün insan hakları ve uluslararası kurumlarına, derneklerine işgalci İsrail devletine karşı mahkemeye gitmelerini, dava açmalarını rica ediyorum. Ben de bir gazeteci ve Filistinli olarak hem Türk hem uluslararası mahkemelerde dava açacağım