İsrail'in işgal altında tuttuğu Batı Şeria'nın Cenin kentine 3 Temmuz'da başlattığı ve yaklaşık 48 saat boyunca havadan ve karadan sürdürdüğü saldırılar, bölgede son 20 yılın en büyük yıkımı olarak niteleniyor.
Filistin'de gazetecilik yapan Rana Salahat, AA muhabirine, Cenin'e yönelik saldırıları ve özellikle son aylarda Yahudi yerleşimcilerin, Filistin köy ve kasabalarına düzenlediği toplu saldırılarla artan hak ihlallerini değerlendirdi.
İsrail'in 2006'dan bu yana ilk defa son dönemde işgal altındaki Batı Şeria'da üst üste insansız hava aracı saldırısı gerçekleştirdiğini anımsatan Salahat, "Bu, Cenin'e 2006'dan bu yana havadan ve karadan yapılan en büyük işgaldi. İşgal güçleri Cenin ve Cenin Mülteci Kampı'na saldırarak 12 kişinin şehit edilmesine, 20'si ağır olmak üzere 100 kişinin yaralanmasına neden oldu. Yüzlerce Cenin Mülteci Kampı sakini ne yazık ki bir kez daha yerlerinden edildi." ifadesini kullandı.
Cenin'e düzenlenen son saldırılarda binalara ve altyapıya zarar veren insansız hava araçları ve füze kullanıldığını belirten Salahat, şunları aktardı:
"İsrail'in şiddetli saldırısı, 2002'de İkinci İntifada sırasında Cenin de dahil olmak üzere Batı Şeria'daki bölgelere gerçekleştirdiği işgali hatırlatıyor. Sözde teröristleri hedef aldıklarını iddia ediyorlar ama hastanelere yapılan saldırılara, gazetecilerin hedef alınmasına, evlerin hedef alınmasına, bölge sakinlerinin yerlerinden edilmesine, ambulans ekiplerinin yaralılara erişiminin engellenmesine ne demeli? İsrail'in yaptıkları karşısında küresel sessizlik varken suç işlemek ve saldırmak için herhangi bir nedene ihtiyacı yok."
"2023'ün başından bu yana 197 Filistinli şehit edildi"Salahat, Yahudi yerleşimciler tarafından Filistinlilere yönelik geçmişten bu yana yapılan fiziki saldırı, taş atma, evlerine ırkçı sözler yazma, kundaklama, mal ve mülklerine zarar verme, tarım arazilerini tahrip etme gibi saldırıların bu yıl daha da şiddetlendiğini kaydederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Yerleşimciler daha nefret dolu ve korkunç. Yaptıkları her şey işgal güçlerinin koruması altında, bu da endişe duymadan ihlal ve suç işlemelerine yardımcı oluyor. Yerleşimcilerin Nablus'un güneyindeki Calud köyüne düzenlediği saldırıda çok sayıda Filistinli yaralandı. Olay İsrail askerlerinin koruması altında gerçekleşti. Ramallah'ta da yerleşimciler aynı koruma altında Turmusaya beldesine saldırarak bir gencin ölümüne, 15 kişinin gerçek mermilerle yaralanmasına ve çok sayıda ev ile aracın yakılmasına neden oldu. Salfit ve Beytüllahim'de de durum aynı."
Kendisinin de bu saldırıları yaşadığını anlatan Salahat, "Ramallah'tan yaşadığım yer olan Nablus'a dönüyordum. Kontrol noktasındaydık. Aniden birkaç kadın yerleşimci aracımıza saldırdı ve neredeyse arabayı parçalıyorlardı. İşgal askerleriyse bu durumu ayakta izliyordu." dedi.
Rana Salahat, Filistin'de sadece mayısta gerçekleşen hak ihlallerine işaret ederek, bir ay içinde Filistinlilere yönelik 3 bin 713 hak ihlali yapıldığını söyledi.
İsrail'in ihlalleri karşısında can kayıplarını artık takip edemediklerine dikkati çeken Salahat, "Filistin'de artık şehitlerin sayısını belirlemek çok zor, çünkü neredeyse her gün bir Filistinli şehit ediliyor. 2023'ün başından bu yana 30'u çocuk ve 6'sı kadın olmak üzere 197 Filistinli İsrail işgal güçleri tarafından şehit edildi. Bu da son 20 yılın en yüksek sayısı. Bizi en çok üzen şey, saldırıların güpegündüz, günlük hayatımızı sürdürmeye çalışırken gerçekleşiyor olması." diye konuştu.
Salahat, hak ihlallerini kolaylaştıran faktörlere de değinerek, "İhlalleri kolaylaştıran etkenler; İsrail hakimiyeti. Filistinlilere uygulanan hareket kısıtlamaları ve ablukalar. Kapsamlı ve adil siyasi çözümün olmaması. Filistinlilerin haklarını korumak için etkili önlemler konusunda uluslararası fikir birliğinin bulunmaması. Zayıf uluslararası yönetişim ve adaletin uygulanmasında etkinliğin olmaması. Uluslararası uzlaşı, adalet ve hesap verebilirlik sağlanmadığında, meydana gelen ihlaller daha da şiddetleniyor." görüşünü paylaştı.
"Filistin yalnız bırakıldı"Filistinlilerin sadece fiziki şiddet değil, psikolojik şiddetle de mücadele ettiğine vurgu yapan Salahat, "Filistin yalnız bırakıldı ve bu durum Filistinliler üzerinde birçok psikolojik ve fiziksel etki yaratıyor. İşgalin devam etmesi ve uluslararası toplumdan yeterli destek görmeksizin maruz kaldığımız ihlaller, bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Öfkeli ve üzgünüz." dedi.
Salahat, Filistin'de güvenlik ve istikrar duygusunun kalmadığının altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Askeri kontrol noktaları ve sıkı denetimler, Filistinlilerin hareket özgürlüğünü etkileyip, huzursuzluk ve göz hapsi hissine neden oluyor. Ne yazık ki bu durum önümüzdeki aylarda, belki de yıllarda devam edecek, bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki hepimiz her gün ölümle, evlerimizi kaybetmekle, özgürlüğümüzü ya da sevdiklerimizi kaybetmekle karşı karşıyayız. Bu korkularla yaşıyoruz."
Ne olmuştu?İsrail ordusu, 3 Temmuz Pazartesi gece saatlerinde Cenin kenti ile Cenin Mülteci Kampı'na baskın düzenlemiş ve bölgeyi kuşatma altına almıştı.
İsrail güçlerinin havadan ve karadan yaklaşık 48 saat süren saldırılarında 4'ü çocuk, 12 Filistinli öldürülmüş, 20’si ağır olmak üzere yaklaşık 120 kişi yaralanmıştı.
15 bin Filistinlinin yaşadığı Cenin Mülteci Kampı’ndaki altyapıyı da hedef alan İsrail ordusu büyük yıkıma neden olmuş, Filistinlilere ait çok sayıda ev, araç ve dükkanın yanı sıra kampın elektrik, su ve telefon şebekesi büyük zarar görmüştü.
Nekbe 75. yılında işgal altındaki Filistin'de devam ediyorİsrail'in kurulduğu 1948'den önce tarihi Filistin topraklarında 1 milyon 400 bin Filistinli yaşıyordu.
İsrail'in kuruluşuna giden süreçte silahlı Siyonist çeteler tarafından düzenlenen terör saldırıları nedeniyle yaklaşık 800 bin Filistinli evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Söz konusu dönemde Filistin'de zorunlu göçe maruz kalan köy ve şehirlerin sayısı 1300'e ulaştı. İsrail güçleri o tarihlerde Filistinlilere ait ele geçirdiği 774 şehir ve köyden 531'ini tümüyle yıktı.
Filistinliler, İsrail'in kurulduğu tarihi Büyük Felaket (Nekbe) diyerek her yıl anıyor ve "Nekbe'nin devam ettiği" görüşünü benimsiyor.
Cenin Mülteci Kampı gibi kamplarında yaşamak zorunda kalan Filistinliler, buralarda yoksulluk, nüfus yoğunluğu ve yetersiz altyapı içinde bir hayat sürdürüyor.