Tarihi Filistin topraklarında 1948'de İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte yaklaşık 1 milyon Filistinli topraklarından sürüldü, bir kısmı da artık İsrail sayılan sınırlar "içinde" kaldı. Daha sonra İsrail vatandaşı olan bu Filistinliler, "48 Arapları" veya "içerideki Filistinliler" şeklinde anılmaya başlandı.
İsrail vatandaşı Filistinliler, bugün İsrail'deki nüfusun yaklaşık yüzde 21'ini oluşturuyor.
48 Arapları arasında 2023'ün başından bu yana en az 167 kişinin hayatına mâl olan organize suç kaynaklı cinayetler, 2022'nin aynı dönemine göre iki kattan daha fazla arttı.
Aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir döneminde cinayetler "rekor kırdı"Organize suç kaynaklı cinayetler son aylarda ülke gündemindeki ana başlıklardan biri olurken, İsrail vatandaşı Filistinliler, bu soruna karşı İsrail yönetimini ihmalkar davranmak, yasa dışı silahlanmaya göz yummak hatta bu suçları teşvik etmek ile suçluyor.
İsrail'de bu yılın başında göreve gelen Binyamin Netanyahu başbakanlığındaki aşırı dindar ve aşırı sağ partilerden oluşan koalisyon hükümeti, İsrail tarihindeki "en sağcı koalisyon" olarak biliniyor.
48 Arapları arasında organize suç kaynaklı cinayet oranının, özellikle aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in göreve geldiği 2023 yılı içinde "rekor kırması" dikkati çekiyor.
Ben-Gvir, gençlik yıllardan beri Filistinlilere ve Araplara karşı ırkçı görüşleri, provokatif eylemleri ve terörü teşvik eden çıkışları ile tanınıyor.
Şeyh el-Mısri suikastıArapların yoğunlukta yaşadığı Hayfa kentinin güneyindeki Kufr Akab beldesinde 2 Eylül’de Filistinli cami imamı ve kanaat önderi Şeyh Sami el-Mısri'nin uğradığı suikast sonucu öldürülmesi, 48 Arapları içinde İsrail güvenlik birimlerine karşı öfkeyi daha da artırdı.
48 Arapları arasında İslami davet çalışmalarıyla öne çıkan isimlerden biri olan Şeyh Mısri'nin, öldürülmesinden bir gün önce cuma hutbesinde, organize suç sorununu ele alan bir konuşma yapması, suikastın arkasındaki güce ilişkin soru işaretleri oluşturdu.
Pazar günü Şeyh Mısri'yi son yolculuğuna uğurlayan binlerce Filistinli, cenaze töreninin ardından İsrail hükümetinin protesto edildiği bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Şeyh Mısri'nin fotoğrafları ile "Yolundan yürüyeceğiz" yazılı pankart taşıyan binlerce kişi, suç örgütlerine ve İsrail polisine karşı "Arap kanı ucuz değildir" şeklinde sloganlar attı.
"Güvenlik konusundaki kaosun sorumlusu resmi makamlardır"Öte yandan Şeyh Mısri'nin liderliğini yaptığı "Davet ve Islah Hareketi" adlı sivil toplum kuruluşu, Mısri'nin suikast sonucu öldürülmesini "acı bir kayıp" olarak değerlendirdi.
Hareket, yayımladığı bildiride, Mısri'nin bıraktığı toplumsal misyonun sürdürüleceğini vurgulayarak, suikastta "İsrail makamlarının sorumluluğuna" işaret eden şu ifadelere yer verdi:
"İmamız (Sami el-Mısri) gibi ıslahçıları hedef almaya kadar uzanan güvenlik konusundaki kaosun tek sorumlusunun, tüm kurumlarıyla birlikte (İsrail) resmi makamları olduğunu vurguluyoruz."
"İsrail'in elinde Mısri'nin kanı var"48 Araplarından Filistinli siyasetçi Sami Ebu Şehade, Filistin 1948 İslami Hareketinin kuzey kanadı liderlerinden Şeyh Kemal el-Hatib ve Mısri'nin öğrencilerinden imam Mehdi Zehalika, AA muhabirine, Mısri suikastı ve İsrail'de devletin Arap toplumundaki organize suç olgusuna yaklaşımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Filistin 1948 İslami Hareketi kuzey kanadının Özgürlükler Komitesi Başkanı Şeyh Kemal el-Hatib, "hiçbir karşılık beklemeden hayatını Allah'a ve halkına hizmet için adayan biri" olarak nitelendirdiği Şeyh Mısri'nin suikasta kurban gitmesinin Kufr Kara ve 48 Arapları için büyük bir kayıp olduğunu dile getirdi.
İsrail makamlarının yıllardır 48 Araplarını "cezalandırmaya" çalıştığını söyleyen Hatib, “(İsrail makamları) Onların projelerini ortaya çıkardığımız, onların bu çabalarına karşı aslımıza ve kimliğimize sahip çıkarak baş kaldırdığımız, Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı savunduğumuz için bizi yine cezalandırmak istedi." dedi.
Hatib, İsrail güvenlik ve istihbarat birimlerinin organize suç sorunundaki sorumluluğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"İsrail'in, Şabak'ın (İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet), istihbaratının ve polisinin elinde Şeyh Sami el-Mısri'nin kanı var. Bu kan gölüne şahit olmamızı sağlayanlar, katillere ulaşmak istemeyenlerdir."
"Bizim sorunlarımızın esas kaynağı (İsrail) işgal güçleridir"Mısri'nin öğrencilerinden, Hayfa'da imamlık yapan Mehdi Zehalika da "Daha iki gün önce biri 14 yaşından küçük iki genci yitirdik. Sonra Şeyh Sami'yi yitirdik. Bu facia bizi derinden yaraladı." dedi.
"Cinayette suçlamaların kime yöneltildiğine" ilişkin soruya Zehalika, şu yanıtı verdi:
"Şundan eminiz ve diyoruz ki; bizim sorunlarımızın esas kaynağı (İsrail) işgal güçleridir. İsrail makamlarının bundan sorumlu olduğunu söylüyoruz. Onlara güvenmiyoruz ama onların sorumlu olduğunu ve Filistinli Araplar içinde güvenliği sağlamaları gerektiğini vurguluyoruz."
İsrail güvenlik teşkilatı, sadece Yahudi çoğunluğun güvenliğini sağlıyorİsrail'deki Arapları temsil eden Beled-Demokratik Ulusal Birlik Partisi lideri siyasetçi ve tarihçi Sami Ebu Şehade ise Mısri cinayetinin, "48 Arapları içindeki organize suçla mücadele konusunda İsrail hükümetlerinin suç siciline yeni bir kara leke olarak işlendiğini" söyledi.
Uluslararası ölçekte, İsrail'de yaşayan Araplar arasında güvenlik sorununun çok yüksek seviyede olduğuna işaret eden Ebu Şehade, ancak buna karşılık "aynı ülkede yaşayan Yahudilerin dünya çapında en güvenlikli toplumlardan biri olduğuna" dikkati çekti.
Ebu Şehade, "Herkes biliyor ki İsrail devleti büyük ve bütüncül bir güvenlik sistemi demektir. Organize suçla mücadele etmek ve Arap toplumundaki suç çetelerini hedef almak için her türlü beşeri, maddi, teknolojik ve bilimsel kaynaklara sahiptir. Ancak bu görevini sadece Yahudi vatandaşları söz konusu olduğunda yerine getiriyor." diye konuştu.
İsrail güvenlik birimlerinin rolüİsrail güvenlik birimlerinin 48 Arapları arasındaki organize suç sorunundaki rolüne işaret eden Ebu Şehade, bu iddiasını neye dayandırdığını ise şöyle anlattı:
"İsrail polisi, tüm vatandaşların güvenlik ve huzurunu sağlama görevinde sadece ihmalkarlıkla kalmıyor; kendisi de açıkça ilan ettiği gibi, İç İstihbarat Teşkilatı Şabak'ın organize suç örgütleri içerisinde unsurları var. Bunlar geçmişte 1967 işgalindeki bölgelerde Şabak adına görevler yapıyordu, şimdi suç çetelerine dahil oldular.
Yani İsrail güvenlik birimlerinin, çeteler içinde ve Filistinli 48 Arapları toplumundaki organize suçları yönlendirmede merkezi bir rolü bulunuyor. Bu da, içerideki halkımız (48 Arapları) arasında organize suçları yayarak ve destekleyerek Filistin toplumunu parçalamayı amaçlayan politikalar var demek oluyor."
Bu "ırkçı politikalara teslim olmayacaklarını" söyleyen Ebu Şehade, "Organize suç şeklinde ortaya çıkan bu büyük soruna karşı tüm halkımızın evlatları için bir birlik projesi inşa etmek adına hem içeride hem de uluslararası alanda elimizden geleni yapacağız." şeklinde konuştu.