İsra suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerim'in 17. suresidir. İsra suresinde Peygamber Efendimizin başından geçen İsra mucizesi anlatılmaktadır. İsra suresinde aynı zamanda mucizelerin amacı ve hikmeti de anlatılmaktadır. Peki İsra suresi kaç ayettir? İsra suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? İsra suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 17. suresi olan İsra suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...
Surenin temel konuları
Surenin başlıca konusu, peygamberlerin ve resullerin sonuncusunun başından geçen İsra mucizesidir.
Sure değinilen diğer konular ise şunlardır:
İsrailoğullarının fıtratı. Allah'a karşı tutum ve davranışları; isyan edip fitne çıkarmaları dolayısıyla iki defa sürgüne gönderilmeleri, Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller, Bazı temel ahlak ilkeleri, Müşriklerin batıl inançları, Kur'an'ın eşsizliği ve özellikleri, Hz.Muhammed'in peygamberliği, Hz. Musa'nın kıssasından kesitler ve onun mucizeleri, Mucizelerin amacı ve hikmeti, Hz. Adem kıssasından kesitler, Bazı emir ve yasaklar; öğütler, İnananların ve inkarcıların bu ve öteki dünyadaki durumları, İnsanın bazı psikolojik özellikleri; insanın fıtratına dair tespitler, Namaz kılmanın ve duanın önemi.
İsra Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler
İsra Suresinin 45. ayeti hakkında rivayet edildi ki: Hilecilerden korunmak için okunur. Misk ve safranla yazılarak suyun içine konup, dili tutulanlara içirilirse, şifa bulur. Allah'u Teala bu ayeti okuyana, yerler ve dağlar gibi sevaptan ecir yazar. Bu ayet okunan eve hırsız veya bir afat girmez. Cinlenmiş biri için pamuklu bezin bir yüzüne İsra suresinin 45. ve 46. ayetleri diğer yüzüne Kaside-i Bürde'nin 84. ve 85. beyitleri yazılıp, yakılarak dumanı koklatılırsa Allah2ın izniyle şifa bulur. Kurtubi tefsirinde İsra suresinin 45. ayetinde şöyle zikredildi: "Ebu Bekir Sıddık (Radıyallahü Anha)'nın kızı Esma (Radıyallahü Anha) demiştir ki: "Tebbet suresi nazil olunca. Harb'in kızı olan Ebu Leheb'in eşi, ümmü cemil, elinde büyükçe bir taş olduğu halde dinin aleyhinde bağıra bağıra öteden beri geliyordu. Bu sırada Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescitte oturuyordu. Hz. Ebu Bekir (Radıyallahü Anha)'de yanında bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir, o şirret kadının gelmekte olduğunu görünce buyurdu ki: -"Ey Allah'ın Resulü! O bu tarafa doğru gelmekte, korkarım ki sizi görür ve bir saldırı da bulunur." Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): -"O beni göremez" buyurdu ve İsra suresinin 45. ayetini okudu. derken şirret kadın gelip. Hz. Ebu Bekir'in ta karşısında durdu. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i göremedi ve dedi ki: -"Ey Ebu Bekir! Haber aldığıma göre arkadaşın beni hicvediyormuş!" Hz. Ebu Bekir (Radıyallahü Anh): -"Hayır!" Şu Beyt-i Muazzama'nın Rabbine yemin ederim, seni hicvetmedi" buyurdu. Kadın bunun üzerine: -"Kuryş iyi bilir ki, ben onların efendilerinin kızıyım" diyerek dönüp gitti. İsra Suresinin 80. Ayeti hakkında rivayet edildi ki: Kötülüğünden korkulan bir kişinin yanına girmeden önce okunursa, kötülüğünden korunur. Bir şehre girildiğinde oradaki kötülüklerden emin olmak, oranın hayırlarına ve bereketlerine ulaşmak ve orada Allah'tan bir dost ve yardımcı bulmak için okunur. İsra Suresinin 82. ayeti hakkında rivayet edildi ki bir şeyini kaybeden kişi, kaybettiği şeyin yerini öğrenmek isterse veya merak ettiği bir şeyin hakikatini (bu haram şeyler olan karı koca, aile ve bir müminin vb. sırrı, gizli işleri, mahremiyeti vb. değildir) öğrenmek isterse, temiz bir kağıt üzerine yukarıdaki ayeti kerimeyi yazıp da yastığının alştına koyar ve sürekli tekrarlayarak sağ tarafı üzerine yatarsa, rüyasında o şey gösterilir. İsra Suresinin 105-106. ayetleri hakkında rivayet edildi ki: Hasta kişi, elini ağrıyan yerin üzerine koyup şifa olacağına inanarak İsra suresinin 105. ayetini okursa, Allah'ın izniyle ağrıyan yere şifa olur. Manevi sıkıntısı olan bir kişi, bu hastalığından kurtulmak için on (10) gün oruç tutar, helal olan gıdalarla iftar etmeye çalışır, yatsı namazından sonra İsra suresinin 105-106. ayetlerini bir bardak zemzem suyuna 10 defa okuyup o sudan içer ve yıkanırsa, Allah'ın izniyle hastalığına şifa olur. İsra Suresinin 110-111. ayetleri hakkında rivayet edildi ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her kim sabah akşam İsra Suresinin son iki ayetini (110-111) okursa, o gün ve gece kalbi ölmez." (3) Kişinin Yatmadan evvel A'raf suresinin 54-56 ayetleri ile İsra suresinin son iki (110-111) ayetleini okuması müstehaptır. Zira bu ayetleri okuyup da uygulayanların elbiselerinin içine, onları, korumakla görevli bir melek girerek kendileri için istiğfar edeceği bildirilmiştir. (4) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e borçtan (dolayı) şikayet eden bir kimseyeİsra Suresinin 111. ayetini okumasını tevsiye etti. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bir kişi gelerek: -Ey Allah'ın Resulü! Benim çok borcum var, bir gün olsun borçtan kurtulamadım, der. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'de ona şöyle cevap verir: -"İsra Suresi'nin son ayetini çok oku ve her okuyuşun sonunda üç defa "tevekkeltü 'alel-hayyillezi la yemutü" söyle! Allah'u Teala seni borçtan kurtarır."(5)
Abdulmuttalib oğullarından konuşmaya başlayan her çocuğa Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İsra suresinin 111. ayetini öğretirdi. Her kim İsra suresinin 111. ayetini okursa, Allah'u Teala yeryüzü ve dağlar kadar ecir sevap yazar.
İSRA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1.
Sübhanellezı esra bi abdihı leylem minel mescidil harami ilel mescidil aksallezı barakna havlehu li nüriyehu min ayatina innehu hüves semıul besıyr
2.
Ve ateyna musel kitabe ve cealnahü hüdel li beni israiyle ella tettehızu min dunı vekıla
3.
Zürriyyete men hamelna mea nuh innehu kane abden şekura
4.
Ve kadayna ila benı israiyle fil kitabi le tüfsidünne fil erdı merrateyni ve le ta'lünne ulüvven kebıra
5.
Fe iza cae va'dü ulahüme beasna aleyküm ıbadel lena ülı be'sin şedıdin fe casu hılaled diyar ve kane va'dem mef'ula
6.
Sümme radedna lekümül kerrate aleyhim ve emdednaküm bi emvaliv ve benıne ve cealnaküm eksera nefıra
7.
İn ahsentüm ahsentüm li enfüsiküm ve in ese'tüm feleha fe iz cae va'dül ahırati li yesuu vücuheküm ve li yedhulül mescide kema dehaluhü evvele merrativ ve liyütebbiru ma alev tetbıra
8.
Asa rabbüküm ey yerhameküm ve in udtüm udna ve cealna cehenneme lil kafirıne hasıyra
9.
İnne hazel kur'ane yehdı lilletı hiye akvemü ve yübeşşirul mü'minınellezıne ya'melunes salihati enne lehüm ecran kebıra
10.
Ve ennellezıne la yü'minune bil ahırati a'tedna lehüm azaben elıma
11.
Ve yed'ul insanü biş şerri düaehu bil hayr ve kanel insanü acula
12.
Ve cealnel leyle ven nehara ayeteyni fe mehavna ayetel leyli ve cealna ayeten nehari mübsıratel li tebteğu fadlem mir rabbiküm ve li ta'lemu adedes sinıne vel hısab ve külle şey'in fassalnahü tefsıyla
13.
Ve külle insanin elzemnahü tairahu fı unukıh ve nuhricü lehu yevmel kıyameti kitabey yelkahü menşura
14.
İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba
15.
Menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve la teziru vaziratüv vizra uhra ve ma künna müazzibıne hatt neb'ase rasula
16.
Ve iza eradna en nühlike karyeten emarna mütrafıha fe fesku fıha fe hakka aleyhel kavlü fe demmernaha tedmıra
17.
Ve kem ehlena minel kuruni mim ba'di nuh ve kefa bi rabbike bi zünubi ıbadihı habıram besıyra
18.
Men kane yürıdül acilete accelna lehu fiha ma neşaü li men nürıdü sümme cealna lehu cehennem yaslaha mezmumem medhura
19.
Ve men eradel ahırate ve sea leha sa'yeha ve hüve mü'minün fe ülaike kane sa'yühüm meşkura
20.
Küllen nümiddü haülai ve haülai min atai rabbik ve ma kane ataü rabbike mahzura
21.
Ünzur keyfe faddalna ba'dahüm ala ba'd ve lel ahıratü ekberu deracativ ve ekberu tefdıyla
22.
La tec'al meallahi ilahen ahara fe tak'ude mezmumem mahzula
23.
Ve kada rabbüke elle ta'büdu illa iyyahü ve bil valedeyni ıhsana imma yeblüğanne ındekel kibera ehadühüma ev kilahüma fe la tekul lehüma üffiv ve la tenher hüma ve kul lehüma kavlen kerıma
24.
Vahfıd lehüma cenahaz zülli miner rahmeti ve kur rabbirhamhüma kema rabbeyanı sağıyra
25.
Rabbüküm a'lemü bima fı nüfusiküm in tekunu salihıyne fe innehu kane lil evvabıne ğafura
26.
Ve ati zel kurba hakkahu vel miskıne vebnes sebıli ve la tübezzir tebzıra
27.
İnnel mübezzirıne kanu ıhvaneş şeyatıyn ve kaneş şeytanü li rabbihı kefura
28.
Ve imma tu'ridanne anhümübtiğae rahmetim mir rabbike tercuha fe kul lehüm kavlem meysura
29.
Ve la tec'al yedek mağluleten ila unukike ve la tebsutha küllel beştı fe tak'ude melumem mahsura
30.
İnne rabbeke yebsütur riska li mey yeşaü ve yakdir innehu kane bi ıbadihı habıram besıyra
31.
Ve la taktülu evladeküm haşyete imlak nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebıra
32.
Ve la takrabüz zina innehu kane fahışeh ve sae sebıla
33.
Ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihı sültanen fe la yüsrif fil katl innehu kane mensura
34.
Ve la takrabu malel yetımi illa billetı hiye ahsenü hatta yeblüğa eşüddehu ve evfu bil ahd innel ahde kane mes'ula
35.
Ve evfül keyle iza kiltüm vesinu bil kıstasil müstekıym zalike hayruv ve hasenü te'vıla
36.
Ve la takfü ma leyse leke bihı ılm innes sem'a vel besara vel füade küllü ülaike kane anhü mes'ula
37.
Ve la temşi fil erdı merah inneka len tahrikal erda ve len teblüğal cibale tula
38.
Küllü zalike kane seyyiühu ınde rabbike mekruha
39.
Zalike mimma evha ileyke rabbüke minel hıkmeh ve la tec'al meallahi ilahen ahara fe tülka fı cehenneme melumem medhura
40.
E fe asfaküm rabbüküm bil benıne vettehaze minel melaiketi inasa innekü le tekulune kavlen azıyma
41.
Ve le kad sarrafna fı hazel kur'ani li yezzekkeru ve ma yezıdühüm illa nüfura
42.
Kul lev kane meahu alihetün kema yekulune izel lebteğav ila zil arşi sebıla
43.
Sübhanehu ve teala amma yekulune ulüvven kebıra
44.
Tüsebbihu lehüs semavatüs seb'u vel erdu ve men fıhinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihı ve lakil la tefkahune tesbıhahüm innehu kane halimen ğafura
45.
Ve iza kara'tel kur'ane cealna beyneke ve beynellezıne la yü'minune bil ahırati hıcabem mestura
46.
Ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nüfura
47.
Nahnü a'lemü bima yestemiune bihı iz yestemiune ileyke ve iz hüm necva iz yekulüz zalimune in tetteiune illa racülem meshura
48.
Ünzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fela yestetfy'une sebıla
49.
Ve kalu e iza künna ızamev ve rufaten en inna le meb'usune halkan cedıda
50.
Kul kunu hıcareten ev hadıda
51.
Ev halkam mimma yekbüru fı suduriküm fe seyekulune mey yüıydüna kulillezı fetaraküm evvele merrah feseyünğıdune ileyke ruusehüm ve yekulune meta hu kul asa ey yekune karıba
52.
Yevme yed'uküm fe testecıbune bi hamdihı ve tezunnune il lebistüm illa kalila
53.
Ve kul li ıbadı yekulülletı hiye ahsen inneş şeytane yenzeğu beynehüm inneş şeytane kane lil insani adüvvem mübına
54.
Rabbüküm a'lemü bilküm iy yeşe' yerhamküm ev iy yeşe' yüazzibküm ve ma erselnake aleyhim vekıla
55.
Ve rabbüke a'lemü bi men fis semavati vel ard ve le kad faddalna ba'dan nebiyyıne ala ba'dıv ve ateyna davude zebura
56.
Kulid'ullezıne zeamtaüm min dunihı fe la yemlikune keşfed durri anküm ve la tahvıla
57.
Ülaikellezıne yed'une yebteğune illa rabbihimül vesılete eyyühüm akrabü ve yercune rahmetehu ve yehafune azabeh inne azabe rabbike kane mahzura
58.
Ve im min karyetin illa nahnü mühlikuha kable yevmil kıyameti ev müazzibuha azaben şedıda kane zalike fil kitabi mestura
59.
Ve ma meneana en nürsile bil ayati illa en kezzebe bihel evvelun ve ateyna semuden nakate mübsıraten fe zalemu biha ve ma nürsilü bil ayati illa tahvıfa
60.
Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner ru'yelletı eraynake illa fitnetel linnasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebıra
61.
Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs kale e escüdü li men halakte tıyna
62.
Kale e raeyteke hazellezı kerramte aleyye le in ehherteni ila yevmil kıyameti le ahtenikenne zürriyyetehu illa kalıla
63.
Kalezheb fe men tebiake minhüm fe inne cehenneme ceazüküm cezaem mevfura
64.
Vestefziz menisteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura
65.
İnne ıbadı leyse leke aleyhim sültan ve kefa bi rabbike vekıla
66.
Rabbükümüllezı yüzcı lekümül fülke fil bahri li tebteğu min fadlih innehu kane bi küm rahıyma
67.
Ve iza messekümüd durru fil bahri dalle men ted'une illa iyyah felemma neccaküm ilel berri a'radtüm ve kanel insanü kefura
68.
E fe emintüm ey yahsife biküm canibel berri ev yürsile aleyküm hasıben sümme la tecidu leküm vekıla
69.
Em emintüm ey yüıydekim fıhi taraten uhra fe yürsile aleyküm kasıfem miner rıhı fe yuğrikaküm bima kefartüm sümme la tecidu leküm aleyna bihı tebıa
70.
Ve le kad kerramna benı ademe ve hamelnahüm fil berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve faddalnahüm ala kesırim mimmen halakna tefdıyla
71.
Yevme ned'u külle ünasim bi imamihim fe men utiye kitabehu bi yemınihı fe ülaike yakraune kitabehüm ve la yuzlemune fetıla
72.
Ve men kane fı hazihı a'ma fe hüve fil ahırati a'ma ve edallü sebıla
73.
Ve in kadu le yeftinuneke anillezı evhayna ileyke li tefteriye aleyna ğayrahu ve izel lettehazuke halıla
74.
Ve lev la en sebbetnake le kad kidte terkenü ileyhim şey'en kalıla
75.
İzel le ezaknake dı'fel hayati ve dı'fel memati sümme la tecidü leke aleyna nesıyra
76.
Ve in kadu leyestefizzuneke minel erdı li yuhricuke minha ve izel la yelbesune hılafeke illa kalıla
77.
Sünnete men kad erselna kableke mir rusülina ve la tecidü li sünnetina tahvıla
78.
Ekımes salate li düluküş şemsi ila ğasekıl leyli ve kur'anel fecr inne kur'anel fecri kane meşhuda
79.
Ve minel leyli fe tehecced bihı nafiletel leke asa ey yeb'aseke rabbüke mekamem mahmuda
80.
Ve kur rabbi edhılnı müdhale sıdkıv ve ahricnı muhrace sıdkıv vec'al lı mil ledünke sültanen nesıyra
81.
Ve kul cael hakku ve zehekal batıl innel batıle kane zehuka
82.
Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaüv ve rahmetül lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara
83.
Ve iza en'amna alel insani a'rada ve nea bi canibih ve iza messehüş şerru kane yeusa
84.
Kul küllüy ya'melü ala şakiletih fe rabbüküm a'lemü bi men hüve ehda sebıla
85.
Ve yes'eluneke anir ruh kulir ruhu min emri rabbı ve ma utıtüm minel ılmi illa kalıla
86.
Ve lein şi'na le nezhebenne billezı evhayna ileyke sümme la tecidü leke bihı aleyna vekıla
87.
İlla rahmetem mir rabbik inne fadlehu kane aleyke kebıra
88.
Kul leinictemeatil insü vel cinnü ala ey ye'tu bi misli hazel kur'ani la ye'tune bi mislihı ve lev kane ba'duhüm li ba'dın zahıra
89.
Ve le kad sarrafna lin nasi fı hazel kur'ani min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura
90.
Ve kalu len nü'mine leke hatta tef cüra lena minel erdı yembua
91.
Ev tekune leke cennetüm min nehıyliv ve ınebin fe tüfecciral enhara hılaleha tefcıra
92.
Ev tüskıtas semae kema zeamte aleyna kisefen ev te'tiye billahi vel melaiketi kabıla
93.
Ev yekune leke beytüm min zuhrufin ev terka fis sema' min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura ve len nü'mine li rukıyyike hatta tünezzile aleyna kitaben nakraüh kul sübhane rabbı hel küntü illa beşerar rasula
94.
Ve ma menean nase ey yü'minu iz caehümül hüda illa en kalu e beasellahü beşerar rasula
95.
Kul lev kane fil erdı melaiketüy yemşune mutmeinnıne le nezzelna aleyhim mines semai meleker rasula
96.
Kul kefa billahi şehıdem beynı ve beyneküm innehu kane bi ıbadihı habıram besıyra
97.
Ve mey yehdillahü fe hüvel mühted ve mey yudlil fe len tecide lehüm evliyae min dunih ve nahşüruhüm yevmel kıyameti ala vücuhihim umyev ve bükmev ve summa me'vahüm cehennem küllema habet zidnahüm seıyra
98.
Zalike cezaühüm bi ennehüm keferu bi ayatina ve kalu e iza künna ızamev ve rufaten e inna le meb'usune halkan cedıda
99.
E ve lem yerav ennellahellezı halekas semavati vel erda kadirun ala ey yahlüka mislehüm ve ceale lehüm ecelel la raybe fıh fe ebez zalimune illa küfura
100.
Kul lev entüm temlikune hazine rahmeti rabbı izel le emsektüm heşyetel infak ve kanel insanü katura
101.
Ve le kad ateyna musa tis'a ayatim beyyinatin fes'el benı israıle iz caehüm fe kale lehu fir'avnü innı le ezunnüke ya musa meshura
102.
Kale le kad alimte ma enzele haülai illa rabbüs semavati vel erdı besair ve innı le ezunnüke ya fir'avnü mesbura
103.
Fe erade ey yestefizzehüm minel erdı fe ağraknahü ve mem meahu cemıa
104.
Ve kulna mim ba'dihı li benı israiyleskünül erda fe iza cae va'dül ahırati ci'na biküm lefıfa
105.
Ve bil hakkı enzelnahü ve ibl hakkı nezel ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra
106.
Ve kur'anen feraknahü li takraehu alen nasi ala müksiv ve nezzelnahü tenzıla
107.
Kul aminu bihı ev la tü'minu innellezıne utül ılem min kablihı iza yütla aleyhim yehırrune lil ezkani sücceda
108.
Ve yekulune sübhane rabbina in kane va'dü rabbina le mef'ula
109.
Ve yehırrune lil ezkani yebkune ve yezıdühüm huşua
110.
Kulid'ullahe evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebıla
111.
Ve kulil hamdü lillahillezı lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbıra
İSRA SURESİ TÜRKÇE MEALİ
1 - Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.
2 - Musa'ya da kitap verdik ve beni bırakıp başkasını vekil edinmeyiniz diye onu İsrail oğulları için bir hidayet rehberi kıldık.
3 - Ey Nuh'la beraber gemiye taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu o çok şükredici bir kuldu.
4 - Biz İsrailoğulları'na Tevrat'ta şu hükmü verdik: "Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz."
5 - Birincisinin zamanı gelince,üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.
6 - Sonra sizi tekrar o istilacılar üzerine galip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve toplum olarak sizin sayınızı artırdık.
7 - Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz yine kendinizedir. Artık diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine Beyt-i Makdis'e girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz.
8 - Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kafirler için kuşatıcı bir zindan yaptık.
9 - Şüphesiz ki bu Kur'an, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler.
10- Ahirete inanmayanlara da can yakıcı bir azab hazırlamışızdır.
11 - İnsan, hayrın gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek acelecidir.
12 - Biz geceyi ve gündüzü varlığımıza delalet eden birer delil kıldık. Sonra Rabbinizden bir lütuf aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip (yerine) eşyayı aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her şeyi uzun uzadıya anlattık.
13 - Her insanın amel defterini boynuna doladık, kıyamet günü açılmış bulacağı kitabı önüne çıkarırız.
14 - "Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak sana nefsin yeter!" deriz.
15 - Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar başkasının günah yükünü çekmez. Biz bir Peygamber göndermedikçe, hiç kimseye azab edecek değiliz.
16 - Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz.
17 - Hem Nuh'tan sonra nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını bilmek ve görmekte Rabbin yeter.
18 - Her kim peşin isterse, dünyada ona, istediğimiz kimseye, dilediğimiz kadarını peşin veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak oraya girer.
19 - Kim de ahireti isterse ve mümin olarak kendine yaraşır bir çaba ile onun için çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir.
20 - Hepsine; (dünyayı isteyenlere de, ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.
21 - Bak! Onların bir kısmını diğerine nasıl üstün kıldık! Elbette ahiret, hem dereceler bakımından daha büyüktür, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür.
22 - Allah ile birlikte başka bir ilah edinme! Yoksa kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak oturup kalırsın.
23 - Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.
24 - İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: "Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et."
25 - Rabbiniz içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette Allah çok tevbe edenleri bağışlayıcıdır.
26 - Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.
27 - Çünkü (malını) saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
28 - Eğer Rabbinden beklediğin bir rahmet (rızık) için, onlardan yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, o vakit de onlara yumuşak ve tatlı bir söz söyle.
29 - Elini boynuna asıp bağlama (cimri olma), hem de onu büsbütün açıp saçma (israf etme); aksi halde kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın.
30 - Gerçekten senin Rabbin, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve dilediğini kısar. Şüphesiz ki Allah, kullarının durumlarından haberdardır, her şeyi görendir.
31 - Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.
32 - Zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.
33 - Haklı bir sebep olmadıkça, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.
34 - Yetimin malına da yaklaşmayın. Ancak rüşdüne erinceye kadar en güzel bir şekilde yaklaşabilirsiniz. Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette sorumluluk bulunuyor.
35 - Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve sonuç itibariyle de daha güzeldir.
36 - Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.
37 - Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.
38 - Kötü olan bütün bu yasaklar, Rabbinizin sevmediği şeylerdir.
39 - İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah'la beraber başka bir ilah uydurma. Aksi halde kötülenmiş ve Allah'-ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.
40 - Rabbiniz, size oğulları tahsis etti de, kendisi meleklerden dişiler mi edindi? Gerçekten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz.
41 - Biz, bu Kur'an'da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde (ikaz ve ihtarı) açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır.
42 - (Ey Muhammed!) De ki: "Eğer dedikleri gibi Allah ile birlikte ilahlar olsaydı, o zaman bu ilahlar Arş'ın sahibine bir yol ararlardı."
43 - Allah, onların dediklerinden çok münezzeh ve çok yüksek, hem pek büyük bir yükseklikle yücedir.
44 - Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır.
45 - Sen Kur'an'ı okuduğun zaman biz, seninle ahirete inanmayanların arasına görünmez bir perde çekeriz.
46 - Ve kalblerinin üzerine, Kur'an'ı anlamalarına engel perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur'an'da bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına döner kaçarlar.
47 - Biz onların, seni dinlerken nasıl dinlediklerini çok iyi biliriz. Birbiriyle fısıldaşırlarken de o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!" dediklerini biz çok iyi biliriz.
48 - Bak senin için nasıl misaller verdiler de bu yüzden nasıl sapıklığa düştüler! Artık hak yolu bulmaya güçleri yetmez.
49 - Bir de onlar dediler ki: "Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?
50 - De ki: "İster taş olun, ister demir..."
51 - "İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz.) "Onlar: "Bizi kim tekrar diriltecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi." Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu." diyecekler. De ki: "Yakın olması gerekir!".
52 - (Allah) sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve zannedeceksiniz ki, kabirlerinizde pek az bir müddet kaldınız.
53 - Mümin kullarıma söyle de (kafirlere) en güzel olan sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarına fesat sokar. Şüphesiz şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.
54 - Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, dilerse azab eder. Seni de onların üzerine vekil göndermedik.
55 - Rabbin göklerde ve yerde olan kimselerin hepsini en iyi bilendir. Andolsun ki biz, peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık. Davud'a da Zebur'u verdik.
56 - De ki: "Allah'tan başka, ilah olduğunu sandığınız şeyleri çağırın, size yardım etsinler. Onlar, ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de değiştirebilirler.
57 - Onların yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Ve O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
58 - Hiç bir şehir (halkı) yoktur ki, kıyamet gününden önce biz onu helak etmeyelim, yahut şiddetli bir azab ile azablandırmayalım. Bu, Kitap'ta (Levh-i Mahfuzda) yazılıdır.
59 - Bizi, ayetler (mucizeler) ve peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi (deveyi boğazlayarak kendilerine yazık etmişlerdi). Oysa biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.
60 - Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: "Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır." (İsra gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur'an'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor.
61 - (Yine unutma ki) Bir vakit meleklere: "u00c2dem'e secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi secde ettiler. O ise: "Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde ederim?" demişti.
62 - (Yine İblis) dedi ki: "Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım."
63 - Allah buyurdu ki: "Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. "
64 - "Onlardan gücünün yettiğini yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygarayı bas! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaadlerde bulun." Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.
65 - Doğrusu benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.
66 - Rabbiniz, lütfundan nasib arayasınız diye, sizin için denizde gemileri yürüten kudret sahibidir. Şüphesiz O, size çok merhametlidir.
67 - Denizde başınıza bir felaket geldiği zaman, Allah'tan başka yalvardığınız bütün putlar kaybolur. Allah sizi tehlikeden kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.
68 - (Denizden karaya çıktığınızda) O'nun sizi karada yerin dibine geçirmeyeceğinden, yahut üzerinize taş yağdıran bir kasırga gördermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.
69 - Yoksa sizi tekrar denize döndürüp de üzerinize kasırgalar göndermeyeceğinden ve böylece ettiğiniz nankörlük sebebiyle sizi boğmayacağından emin misiniz? Sonra bu yaptığımıza karşı, bizim aleyhimize size yardım edecek bir koruyucu bulamazsınız.
70 - Andolsun ki biz, insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Karada ve denizde taşıtlara yükledik ve temiz yiyeceklerden onları rızıklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
71 - Kıyamet günü bütün insanları önderleriyle çağıracağız. O gün, kimin amel defteri sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaklar.
72 - Her kim bu dünyada (manen) kör ise ahirette de kördür. Ve gidişçe daha şaşkındır.
73 - (Ey Muhammed!) Az kalsın seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye, fitneye düşüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi.
74 - Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, nerdeyse sen onlara birazcık meyledecektin.
75 - O takdirde, muhakkak hayatın da, ölümün de azabını sana kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için hiçbir yardımcı bulamazdın.
76 - (Ey Muhammed!) Yakında seni yurdundan çıkarmak için, muhakkak ki rahatsız edecekler ve o takdirde onlar da senin ardından pek az kalacaklardır.
77 - Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim sünnetimizde herhangi bir değişme göremezsin.
78 - Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar (belirli vakitlerde) gereği üzere namazı kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.
79 - Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'an ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.
80 - (Ey Muhammed!) De ki: "Rabbim! Beni, takdir ettiğin yere gönül rahatlığı ve huzur içinde koy ve çıkacağım yerden de dürüstlükle ve selametle çıkmamı sağla. Bana katından yardım edici bir kuvvet ver."
81 - (Ey Muhammed!) De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Elbette batıl yok olmaya mahkumdur."
82 - Biz Kur'an'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan ayetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır.
83 - Biz insana nimet verdiğimiz zaman, Allah'ı anmaktan yüz çevirip uzaklaşır. Ona fenalık dokununca da ümitsizliğe kapılır.
84 - De ki: "Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir."
85 - Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir."
86 - Yemin olsun ki, dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bize karşı kendine bir vekil (koruyucu) bulamazsın.
87 - Fakat Rabbinden bir rahmet olarak (biz bunu yapmadık). Gerçekten O'nun senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.
88 - Ey Muhammed! De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir."
89 - Yemin olsun ki biz bu Kur'an'da insanlar için çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların çoğu inkarlarında ısrar ederler.
90 - Kafirler şöyle dediler: "Sen, bizim için yerden suyu kesilmeyen bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız."
91 - "Veyahut hurmalıklardan ve üzümlüklerden senin bir bahçen olsun da ortasından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın."
92 - "Yahut söyleyip zannettiğin gibi, göğü başımıza parça parça düşüresin veya Allah'ı ve melekleri söylediğine şahit getiresin. "
93 - "Yahut altından bir evin olsun, ya da göğe çıkmalısın. Ona çıktığına da asla inanmayız. Ta ki bize, okuyacağımız bir kitap indiresin." De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Nihayet ben de, peygamber olan bir insandan başka bir şey değilim."
94 - Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber gelince, insanların iman etmelerine engel olan sebep sadece: "Allah bir insanı mı Peygamber gönderdi?" demeleridir.
95 - (Ey Muhammed! Mekkelilere) şöyle de: "Eğer yeryüzünde huzur içinde yürüyüp duran melekler olsaydı, elbette onlara gökten peygamber olarak bir melek indirirdik."
96 - De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarının yaptığından haberdardır, yaptıklarını çok iyi görendir."
97 - Allah kime hidayet verirse, o doğru yoldadır. Kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık bunlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı bulamazsın. Ve biz, o kafirleri kıyamet günü kör, dilsiz ve sağır oldukları halde, yüzleri üstü sürünerek haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir; ateşi dindikçe onun ateşini artırırız.
98 - Bu onların cezasıdır! Çünkü onlar, ayetlerimizi inkar etmişler ve: "Sahi bizler, bir yığın kemik ve ufalanmış toz olduğumuz zaman mı, yeni bir yaratılışla diriltilmiş olacağız?" demişlerdir.
99 - Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, kendilerinin aynı olan insanları yaratmaya da kadir olduğunu görüp bilmediler mi? Allah onlar için şüphe edilmeyen bir vade takdir etmiştir. Fakat zalimler, inkarlarında yine de ısrar ederler.
100 - (Ey Muhammed!) De ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, fakirlik korkusunu yine de elden bırakmazdınız." Doğrusu insan çok cimridir.
101 - Andolsun biz Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik. (Ey Peygamber!) İsrailoğullarına sor, Musa kendilerine geldiğinde Firavun ona: "Ey Musa! Ben senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum" demişti.
102 - Musa dedi ki: "Ey Firavun! Pekala bilirsin ki, bu mucizeleri, birer ibret olmak üzere, ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de seni helak olmuş zannediyorum."
103 - Derken Firavun, Musa'yı ve İsrailoğullarını Mısır'dan sürmek istedi. Biz de onu ve beraberindekilerin hepsini suda boğduk.
104 - Arkasından İsrailoğullarına şöyle dedik: "Firavun"un sizi çıkarmak istediği arazide siz oturun! Sonra ahiret vaadi (kıyamet) geldiği vakit, hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz."
105 - Biz bu Kur'an'ı hak olarak indirdik, O, bütün hakikatleri içinde toplayarak indi. Ey Peygamber! Biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
106 - Sana Kur'an'ı verdik ve onu insanlara sindire sindire okuyasın diye (kısımlara) ayırdık ve biz onu yavaş yavaş indirdik.
107 - Ey Muhammed! De ki: İster ona (Kur'an'a) inanın, ister inanmayın; o daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda onlar, yüzleri üstü secdeye kapanırlar.
108 - Ve derler ki: Rabbimizi tenzih ederiz. Şüphesiz ki Rabbimizin vaadi gerçekleşir.
109 - Ve ağlayarak yüzleri üstü secdeye kapanırlar. Hem de bu Kur'an'ı işitmek onların Allah'a teslimiyetlerini daha da artırır.
110 - (Sen onlara) de ki: İster "Allah" deyin, ister "Rahman" deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O'nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.
111 - Ve şöyle de: Hamd o Allah'a ki, hiçbir çocuk edinmedi, mülkte ortağı yoktur, aciz olmayıp bir yardımcıya da ihtiyacı yoktur. Tekbir getirerek O'nu noksanlıklardan yücelt de yücelt.
İSRA SURESİ TEFSİRİ
Mushaf'taki sıralamaya göre kitabımızın 17, nüzul sıralamasına göre 50, miunkısmının ikinci ilk sureler grubunun üçüncü suresi olan İsra suresi Mekke'de nazil olmuş olup ayetlerinin sayısı 111 dir.
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla"
Hamd yalnız ve yalnız alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat ve selam Allah'ın Rasulüne ve Onun pak aile halkına ve ashabına olsun. Rabbi-miz bizden kabul buyur. Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.
İsra suresi, başında İsra hadisesini de konu edindiği için hicretten bir yıl önce Mekke'de son inen surelerdendir. 111 ayetlik bir sure olan İsra suresi Mekke'deRasulullah'la kavgalarını sürdüren Mekke müşriklerini, İsrail oğullarını, kendilerinden önceki elçilerle kavgasını sürdüren toplumların başlarına gelenlerle uyarır. Kur'an'ın Ona inananları, Ona sarılanları, hayatlarını Onunla düzenleme çabası içine girenleri en doğru yola ilettiği vurgulanır. Rabbimiz bu surede kullarını sadece kendisini dinlemeye, sadece kendisine kulluğa çağırır ve bu kulluğun gereklerini ortaya koyar.
1. "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'yagötüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür."
Kulu Muhammed (a.s)'ı bir gece Mekke'deki Mescid-i Haramdan kendisine bir kısım ayetlerini göstermek için çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa'ya götüren Allah sübhandır, mübarektir. Tesbi-he layık olan, gündemde tutulmaya, övülmeye, yüceltilmeye layık olan O'dur. En mükemmel sıfatların sahibi, noksan sıfatlardan münezzehtir O Allah. Yüceler yücesidir. Allah her şeyi işiten ve bilendir, her şey-den haberdar olandır.
Evet İsra gece yolculuğu demektir. Rabbimiz şerefli kulu, şerefli elçisi Hz. Muhammed (a.s)'ı bir gece Mekke'deki Mescid-i Haramdan alıp Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürdü. Rabbimizin etrafını bereketli kıldığımız buyurduğu mübarek bir yurda götürdü böylece ona bir kısım ayetlerini göstermek ve Mekke'de kavminin baskıları ve zulümleri altında bunalmış olan Rasulullah efendimizi içinde bulunduğu sıkıntılarından biraz biraz kurtarmak, rahatlatmak ve yüceliklerin zirvesinde bir izzet ve şerefe ulaştırmak istedi.
Böylece Rabbimiz, Efendimize yüce ayetlerini gösterecek, onu yüceliklerin zirvesine çıkaracak, göklere uruc ettirecek çıkaracak, yedi kat semaları aştıracak ve nihayet Sidre-i Münteha'ya ve Onun ötesine kadar ulaştıracaktı. Rabbimiz orada, elçisini yükselttiği o makamda ona ayetlerinden bir kısmını gösterecekti. Acaba Rabbimizin elçisine göstermeyi murad buyurduğu bu ayetler nelerdi bunu bilmiyoruz. Bu surenin bu ifadesinden ve yine Necm suresinin beyanlarından anlayabildiğimiz kadarıyla Rabbimiz orada Resulullah Efendimize kendi rububiyetve uluhiyet'ini, mülk ve saltanatını, kelimelerle anlatılması mümkün olmayan ancak müşahede ile ulaşılabilecek büyük ayetlerinden bir kısmını gösterdi.
Ne büyük bir nimet, ne büyük bir şeref değil mi? Yıllar önce yine şerefli elçilerinden Musa (a.s)'a Tur'da lütfettiği nimetini bu defa da Rasulullah Efendimize nasip ediyordu. Elçisini yedi kat semaların ötesine, Sidre-i Münteha'nın da ötesine çağıracak, bizzat onunla direk konuşacak, onu şereflerin, yüceliklerin en zirve noktasına çıkaracak ve Mekke'nin kasvetli ortamından onu uzaklaştırıp müşriklerin baskısından rahatlatacaktı.
Ve böylece kıyamete kadar gelecek onun yolunun yolcusu olanmüslümanlara Miraç ve İsra'nın bereketini, şerefini yaşatacaktı. Rabbimiz kendi safında yer alan müslümanlara namazla kendisine yükselme imkanı lütfedecekti. Kıyamete kadar kullarını şereflendirecekti.
2,3. "Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrail oğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh çok şükreden bir kuldu."
Evet Biz Musa'ya da kitap verdik, Tevrat'ı verdik ve o kitabı İsrail oğulları için bir hidayet rehberi, bir yol gösterici kıldık. Ve bu kitapla onlardan şunu istedik. Ey İsrail oğulları, sakın Rab olarak, İlah olarak Beni bırakıp da Benden başkalarını vekil kabul etmeyin. Benden başka hayatınızda söz sahipleri bulmayın. Benden başkalarını Rab, Melik ve İlah kabul etmeyin. Benden başkalarında egemenlik yetkisi görmeyin. Kulluk edilecek, sözü dinlenecek, çektiği yere gidilecek, ya-saları uygulanacak tek veliniz, tek Rabbiniz Benim, dedik.
Yani dün Musa (a.s)'a kitabı indirirken ne buyurmuşsa, kitabı hangi maksatla indirmişse şimdi şu anda son elçisi Muhammed (a.s)'a kitabı indirirken de Rabbimiz aynı şeyi söylüyordu. Sevgili elçisini Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksa'yagötürürken, oradan da alıp yedi kat semaya, Sidre-i Münteha'ya, yücelerin yücesine, şereflerin şerefine ulaştırırken de tüm kullarından istediği yine aynı şeydir. Sadece kendisi Rab ve İlah bilmek, sadece kendisine kulluk etmek.
Evet şu anda o elçilerimizden birisi ve sonuncusu olan Mu-hammed (a.s) yeni, türedi birisi değildir. Bilakis o köklü bir geçmişin sahibidir. O Nuh'un, İbrahim'in, Musa'nın, u00cesa'nın yolunun son temsilcisidir. Ve kıyamete kadar insanlık onun temsilciliği, onun rehberliğiyle hidayeti bulacaklardır. Onu kabul edenler hep kazanırlarken, reddedenler de hep kaybedenlerden olacaklardır. Musa (a.s) da, Ona iman edip Onunla birlik olan İsrail oğulları da, Muhammed (a.s) da, Ona iman edip tercihlerini Ondan yana kullanan mü'minler de hepsi hepsi Nuh (a.s) la birlikte gemide taşıdıklarımızın zürriyetleridirler.
Yani onlar batan bir toplumun içinden kurtulanların, peygamber safında yer alan müslümanların torunlarıdırlar. Aynı inancın, aynı anlayışın sahibidirler. Nuh (a.s) şükreden, hayatını Allah için yaşayan bir kuldu.
Ondan sonra Onun kulluğuna, Onun teslimiyetine, Onun şükrüne sahip çıkan İsrail oğulları yeryüzünde bir süre şerefli bir hayat yaşadılar. Ama sonradan bozuldular. Peygamberlerinin yolunu terk edip rezil bir hayatın mahkumu oldular.
Ve işte bu kitap son elçi Muhammed (a.s)'a geldiği dönemde son elçiye karşı amansız bir düşman kesildiler. Allah'ın son elçisini, son kitabını, son dinini reddettiler. Böylece onların daha ö