CVK Park Bosphorus Hotel'in lobisinde sergilenen yağlı boya tablo, İstanbul'un binlerce yıllık tarihine ışık tutuyor.
Kentin tarihine doğru yolculuğa çıkaran 3 metre uzunluk ve 7 metre genişlikteki tablo, ziyaretçilere artırılmış gerçeklik deneyimi de sunuyor.
Sanatseverler, eser üzerindeki Yılanlı Sütun, Fatih Sultan Mehmet, İO ve Poseidon, Bulgar Kilisesi, Dört At Heykeli, İkinci Ayasofya ve Park Hotel gibi figürleri cep telefonundan tarayıp, bu ikonların hikayesini dinleyebiliyor.
Ressam İsmail Acar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eserde İstanbul'un geçmişten bugüne hikayesinin anlatıldığını belirterek, "Benim kafamda dört tane İstanbul vardı. Bu tarih öncesi, Roma yani Bizans, Osmanlı ve cumhuriyet İstanbul'larıdır." dedi.
Esere yapay zeka yardımıyla dijital bir alan kazandırdıklarını da aktaran Acar, "Bir aplikasyonu yüklediğinizde, telefon ekranınızı o bölgeye tuttuğunuz zaman, eser başka bir forma dönüşüyor, bu kez kendi hikayesini anlatıyor. Bu eser ortalama 6 ayda ortaya çıktı. Yaşayan bir eser." ifadelerini kullandı.
- "Çok önemli karakterler İstanbul'a form ve biçim veriyor"
Acar, İstanbul'un tarihi devirlerinin katman katman ortaya çıkabileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Ayasofya'ya baktığımız zaman üçünçü Ayasofya'yı görüyoruz. Onun arkasında yapılmış ikinci ve birinci Ayasofya da var. Biraz tarih ve kültür bilen herkes onu hayal edebilir. Gençlerimiz maalesef sadece son Ayasofya'yı görüyor ve sadece Ayasofya diyor. Ayasofya'nın da bir hikayesi var. Aslında İstanbul'da her formun bir hikayesi var. Ben öğrencilik yıllarımdan beri hep tarih okurum. İstanbul'u hep yürüyerek gezerim. Semavi Eyice gibi çok değerli tarihçi büyüklerimizle de tanıştım. Onun kütüphanesine çok defa girip çıktım. Hikaye anlatıcılarının ağzında, inanılmaz bir gerçeklik kazanıyor İstanbul'un gizemli yönü. Ayasofya bile inanılmaz hikayelerin kaynağı. İstanbul, biz Türkler tarafından da çok kadim görülüyor ve çok önemli karakterler İstanbul'a form ve biçim veriyor. Biz Türkler bunun üzerine geldiğimiz zaman bu hakikati reddetmedik. Çünkü hakikat ilahi bir kaynaktan gelir. Bugün Ayasofya'nın hala ibadethane olarak kullanılması Ayasofya'nın ruhuna yakışır bir şeydir."
Türklerin İstanbul'u fethinden sonra İstanbul'daki kadim kutsala sahip çıktığını ifade eden Acar, tablosunda İstanbul'un binlerce yıllık kadim tarihinin olduğunu dile getirdi.
İsmail Acar, eserlerinde sanat ve teknoloji ilişkisi kurarak, dijital unsurlar kullandığını vurgulayarak, şunları söyledi:
"1700'lerde buhar kazanlarının bulunmasından itibaren, sanat teknolojiden çok etkilendi. Bulgar Kilisesi mesela döküm bir kilisedir. O da işin döküm kısmından etkilenir. İstanbul da aslında Sanayi Devrimi sürecinden çok etkilendi. Günümüz sanatına geldiğimiz zaman ise yapay zeka sanatın içinde çok kullanılıyor. Aslında yapay zeka bir anlamda insanın egosuna hitap ediyor. Daha çok maalesef silah sanayi kullanıyor. Biz sanatçıların ilham alanı doğadır. Doğa en büyük öğretmen. Sanat, doğaya öykünen en önemli insani inisiyatif. Bu inisiyatif yapay zekayı kullanırsa yapay zeka farklı bir yöne çekilebilir. Yapay zeka, bize bir estetiği daha güzel gösterebilir, atalarımızın hikayelerini güncelleyebilir, renkleri daha da güzel gösterebilir. Bu anlamda genç arkadaşımız Yunus Emre Ece'yle çalıştık. O süreç de benim için çok heyecanlı oldu."
- "Artırılmış gerçeklik filtrelerine çevirip deneyimlenebilir hale getirdim"
Lise öğrencisi Yunus Emre Ece ise 15 yaşında olduğunu, 10 yaşındayken Koç Üniversitesi Karma Lab'da aldığı eğitimle 3 boyutlu tasarım alanında projeler yürüttüğünü söyledi.
Ece, İstanbul'un tarihi dönemlerine yer veren tablonun kendi kendini anlatması için teknolojiden istifade ettiğini vurgulayarak, "Artırılmış gerçeklik teknolojisi kullandık. Tabloya bu teknolojiyi ekledim. Blender'dan kendi yaptığım tasarım ve animasyonları, artırılmış gerçeklik filtrelerine çevirip bunları Instagram üzerinden deneyimlenebilir hale getirdim." şeklinde konuştu.
Eserde, Yılanlı Sütun, Fatih Sultan Mehmet, İO ve Poseidon, Bulgar Kilisesi, Dört At Heykeli, İkinci Ayasofya ve Park Hotel gibi eserlerin artırılmış gerçeklik yorumları olduğunun altını çizen Ece, tabloyu bu anlamda geliştirmeye ve farklı şeyler eklemeye devam edeceğini de söyledi.
Yunus Emre Ece, Acar ile 2 yıl önce Uluslararası İstanbul Çocuk Sanat Bienali'nde tanıştığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Teknoloji dediğimiz şey çok geniş bir kavram. Yapay zekadan arttırılmış gerçekliğe kadar çok farklı teknolojiler var. Bu çeşitlilik aslında işin güzel tarafı. Çünkü sanat da çok öznel bir kavram. Teknolojinin bize verdiği özgürlük ve imkanları sanatın bize verdiği özgürlükle birleştirdiğimiz zaman, çok yaratıcı ve etkili bir şekilde dışa vurulabilmesini sağlıyor. Şu an tabloda yaptığımız bu artırılmış gerçeklik modellerinin ve filtrelerinin tablonun hikayesini daha iyi bir şekilde bize anlatması gibi sanatla bu açıdan birleştirilebilir diye düşünüyorum."