Başbakan Davutoğlu, "Bugün İslam'ı DAEŞ ile aynı safta görmek isteyenler ya da bugün İslam'ı kadınları tahkir eden bir din gibi görmek isteyenler, açsınlar tarihe baksınlar. Hiçbir dini gelenek içinde dahi Hazreti Hatice'ye, Hazreti Ayşe'ye duyulan saygı, İslam'a kadar olmamıştır." dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının ATO Congresium'da düzenlediği ve bu yılki temasını "Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet" olarak belirlediği Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin açılış programına katıldı.
İslam dünyasının zor günlerden geçtiğine dikkati çeken Davutoğlu, böyle bir dönemde son derece anlamlı bir temayla Kutlu Doğum Haftası'nın kutlandığını, anıldığını söyledi.
"Bu zor günler içinde ruhumuzun daraldığı bir dönemde geçtiğimiz bir hafta içinde öylesine mekanlarda bulunma imkanına sahip oldum ki tam da bu temaya uygun düşüyordu" diyen Davutoğlu, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa ve Şam'daki Emevi Camisi'nden sonra 5. kutsal mekan olarak bilinen Diyarbakır'daki Ulu Cami'de geçen hafta bulunduğunu hatırlattı.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Müslümanları bir araya getiren vahdetin sembolü olan cuma namazından sonra, acılar çeken Sur'daki kardeşlerimiz hep beraber cami önünde tek bir yürekten tevhidin sesi, simgesi, sembolü olan Allahu Ekber nidalarıyla beni karşıladılar. Hiçbir planlama olmadan bizi bağırlarına bastılar, hasretle bastılar. Şiddete, teröre, baskıya, zulme inat tevhidin etrafında kucaklaştık, birbirimize yüreğimizi açtık. Orada sahabiler şehrindeydik, Hazreti Süleyman'ın huzurunda ve her bir adımında Hazreti Peygamber'in bir dostunun, bir ashabının olduğu o mekanda Türk'ü, Kürt'ü hep beraber kavuşmak için omuz omuzaydık. Allah, o beraberliğimizi bozmasın."
Dün, Diyanet İşleri Başkanı ile Sultan Ahmet Camisi'nde olduğunu anımsatan Davutoğlu, önlerinden 20'yi aşkın 30'a yakın farklı milleten kardeşlerinin geçtiğini anlatarak "Her biri şunu söylediler, 'Allah sizden razı olsun bize kucak açtınız, sığınacak bir diyar olarak İstanbul'a.' İşte vahdet bu" diye konuştu.
"Kendi idealini tarihe bir nakış gibi işlemiş tek bir insan var, o da Hazreti Muhammed"Hazreti İsa'nın da "Merhamet Peygamberi" olarak gönüllere nakşedildiğini belirten Davutoğlu, seküler tarih öncülerinin "ideal bir ütopya tahayyül ettiklerini" ancak başaramadıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsanlık tarihi boyunca bir inancı kendi idrakıyla yeniden inşa edip, kendi inkılabını kendi yüreğinde, zihninde gerçekleştirip, sonra o inkılap ile etrafında kendisi gibi inkılabı gerçekleştirmiş bir toplulukla büyük zorlukları, zulmü görerek, birlikte tek bir cemaat oluşturmuş, sonra onlarla birlikte bir şehirden çıkıp başka bir şehre girerek kendi medinesini kurmuş, kendi pazarını kurmuş, sonra o şehirden hareketle kendi idealini tarihe bir nakış gibi işlemiş tek bir insan var, o da Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhissalatü Vesselam. Onun insanlık tarihindeki farkı budur. Medine kuranlar inancın içinden kendileri devredip aldıkları bir inancı sürdürmüşlerdi, bazen de inancı inşa edenler medineye ulaşamamışlardı. Hazreti Peygamber'in hayatında hepsi var, önce tevhid var. Eğer o tevhit ile kendi inkılabını gerçekleştirmemiş olsaydı Yesrib, şehirlerden bir şehir olmaya devam eder ama asla Medine olamazdı."
"Her bir insana muhabbet duyan bir anlayışın temsilcileriyiz""Bizim ruhumuzu terbiye eden her şey tevhit üzerine terbiye edilmiştir" diyen Davutoğlu, diğer varlıklarından farkın ve Allah nezdindeki güçsüzlük ile zaafın da bilinmesi gerektiğini söyledi.
Sahip olduğu mal, sermaye ve güçle kendisini mutlak mülkün sahibi gibi gören birisinin helal olan mal ve mülkün sınırını başka insanlara zulmedecek şekilde genişletebileceğini dile getiren Davutoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
"Halbuki malik olanın ancak Allah olduğunu 'Malik' ismiyle bildiği zaman, sahip olduğu mülkün de Yunus Emre'nin diliyle geçici olduğunu idrak ettiğinde 'Hani bunun ilk sahibi' der ya, ilk sahibinin olmadığı bir mülkün bizi köleleştirmesine izin vermemeliyiz. İşte tevhit inancı, bizi özgürleştiren inançtır çünkü bütün bu hırslara karşı ancak o yolla ruhumuz terbiye edilir. İşte bu, aynı zamanda bizim mahviyet ile ahseni takvim arasında kurduğumuz ilişkidir."
"İslam'ı DAEŞ ile aynı safta görmek isteyenler tarihe baksınlar"İslam'ın en önemli farkının "ah teslimiyet" olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Biz bir kez Allah'a tevhit ile teslim olmuş olanlar, başka hiçbir şeye teslim olmayız. Şimdi Bugün İslam'ı DAEŞ ile aynı safta görmek isteyenler ya da bugün İslam'ı, kadınları tahkir eden bir din gibi görmek isteyenler, açsınlar tarihe baksınlar. Hiçbir dini gelenek içinde dahi Hazreti Hatice'ye, Hazreti Ayşe'ye duyulan saygı, İslam'a kadar olmamıştır. Açsınlar tarihe baksınlar, 'Kadınların nasıl ruhları var mı' diye, tarihe değil hatta modern döneme baksınlar. 19'uncu yüzyıla kadar Batı felsefesinde 'Kadınların ruhu var mı yok mu' tartışması yapılır ve şeytanın nüfuz ettiği kadın vücudundan, şeytanın çıkarılması için yakılma törenleri yapılırdı. Biz ise Peygamber'e duyduğumuz muhabbeti onun annesine, Amine Hatun'a duyan bir mevlit geleneğinin parçasından geliyoruz. Onun eşlerine, 'analarımız' olarak bakan, her birini 'bütün bir insanlığın annesi' olarak gören ve bütün erkeklerden, bu anlamda bir ayrım yapmak için söylemiyorum ama daha şerefli addeden bir muhabbetle onlara bağlıyız."
Davutoğlu, eşlerine nasıl muamele edilmesi gerektiğini, çocukların başlarını okşarken, yetimlerin de başlarının okşanması gerektiğini, her bir kadının her bir erkeğin, her bir insanın eşit, Allah huzurunda eşref-i mahlukat olduğunun, Hazreti Muhammed'den öğrenildiğini anlattı.
Ahmet Davutoğlu, "Bizim aramıza DEAŞ zihniyeti de giremez, bizim aramıza bu muhabbeti yok etmek isteyen hiçbir tefrika da giremez. Buradadır, farkımız. Vahdet burada, tevhidi idrak edenin nihai durağı vahdettir. Bu tevhit nasıl Allah'a muhabbetle başlar" ifadelerini kullandı.
"Gelin birlik olalım, bu ülkeyi koruyalım"Halep, Humus ve Şam'ın parçalanmasıyla yüreklerin de parçalandığını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bütün şehirlerde yaşayan kardeşlerime sesleniyorum. Şehirlerinizi, barikatlarla, çukurlarla parçalamak isteyenlere karşı, o çukurlar ve barikatların karşısında, 'Bizim yüreğimiz birdir' diyerek, o çukurları, o barikatların önüne geçerek, durdurun. Yürekleri parçalayanlara karşı, yürekleri birleştirenlerden olun. 'Bizim şehirlerimizi Bağdat'a çeviremeyeceksiniz, o güzel Bağdat'a' diye haykırın. 'Bizim şehirlerimizi, Halep'e, Humus'a, Hama'ya çeviremeyeceksiniz' diye haykırın. Gelin birlik olalım, şehirlerimizi koruyalım. Gelin birlik olalım, bu ülkeyi koruyalım."