Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Arnavutluk'un başkenti Tiran'da "Sosyal ve Manevi Problemlerin Çözümünde İslam Dini ve Din Temsilcilerinin Rolü" konulu Balkan Ülkeleri İslam Birlikleri Başkanları 6. Konferansı'nda yaptığı konuşmada, din adamlarının ve dini kurumların, modern zamanlarda kendilerini adeta mabetlerin içine hapsettiğini belirterek, "Bugün biz toplum önderlerine, din adamlarına, aydınlara ve dini kurumlara düşen, toplumlarımızın geleceği için sorumluluğumuz doğrultusunda dinimizin iman, ibadet ve ahlak esaslarının toplumda egemen olması için var gücümüzle çalışmaktır" ifadelerini kullandı.
"İslamofobi güçlenerek, Batı'da bir endüstri haline gelmektedir"
İslam'ın özellikle şiddet ve terörle bağdaştırılmaya çalışılmasının, İslamofobiyi besleyen en önemli faktör olduğuna işaret eden Görmez, "11 Eylül olaylarıyla özellikle Batı toplumlarında tırmanışa geçen İslamofobi, bugün İslam'ın önündeki en büyük engellerden biridir. Belki de İslam'ın tarihi boyunca karşılaştığı en büyük hadiselerdendir. Ne yazık ki İslamofobiyi canlı tutmak isteyen çevreler olduğu gibi İslamofobiden nemalanan bir iktidar biçimi de vardır" değerlendirmesinde bulundu.
Müslümanların 300 yılı aşkın süredir sürekli şiddete, işgallere, savaşlara ve katliamlara maruz kaldığını, yer altı ve yer üstü kaynaklarının sömürüldüğünü belirten Görmez, şunları kaydetti:
"İslam coğrafyasında zihinler ve gönüller yaralıdır. Ayrıca bilinçli ve sistematik bir şekilde Müslümanların kutsallarına hakaret edilmekte, değerleri aşağılanmaktadır. İslam toplumları somut işkencenin yanında soyut ve kültürel bir işkenceye de tabi tutulmaktadır. Tüm bunlar peş peşe geldiğinde bu olaylar Müslümanların tepki biçimini etkileyerek İslamofobiyi besleyen ve körükleyen bir unsur haline gelmektedir. Bu kısırdöngü içerisinde sürekli İslam ve Müslümanlar zarar görmekte, İslamofobi ise güçlenerek Batı'da bir endüstri haline gelmektedir."
"İslam dünyasının, insan yetiştiren bütün mekanizmaları gözden geçirilmeli"Müslümanların İslam anlayışının, bütüncül bakış açısından uzak olduğuna, yerel, bölgesel ve parçacı bu anlayışın, İslam'ın evrenselliğini yansıtamadığına dikkati çeken Görmez, "Hem İslam coğrafyasındaki sorunların çözümü hem de Batı'da yükselen İslam düşmanlığı karşısında nasıl bir tavır belirlenmesi noktasında topyekun İslam dünyasının, insan yetiştiren bütün mekanizmalarını yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
Görmez, bunu sağlamanın ve geliştirmenin en temel yolunun ilim ve hikmetten geçtiğini vurgulayarak, İslami çizginin dışına çıkmayan, sünnet-i seniyyeye bağlı, çağı anlayan, takvaya dayalı Müslümanlık anlayışının önemine değindi.