Ali Rıza Demircan
Bismillâhirrahmenirrahim
İslâm ekonomisinde temel görevler konumuzu İslam'da sosyal adalet ilkeleri olarak da takdimimiz mümkündür. Çünkü İslâm'da sosyal adalet yalnızca bir bölüşüm konusu değildir. Daha kapsamlı bir mevzudur. Konumuzu yedi görev olarak takdim edecek açıklamalar yapacağız. Her bir görevi bir ilke olarak da tanımlamamız mümkündür.
1. Malların Biricik Maliki Olarak Allah’ı Bilmeliyiz.
Sevgili kardeşlerim; İslâm ekonomisinde, birinci temel görev Allah'ın (Celle celalühü) malların yegâne maliki / sahibi olduğuna inanmaktır.
Malların yaratıcısı O'dur. Yaratıcısı O olduğu içindir ki, malların maliki de O'dur. Mallar üzerinde yasalar koyma hakkı da O'nundur.
Yeryüzündeki bütün zulümlerin kaynağında, bir diğer anlatımla bütün kavgalar ve cinayetlerin kaynağında, işgaller ve savaşların kaynağında malların sahibi olarak Allah'ı görmemek vardır.
“Benim malım, bizim malımız, bizim toplumumuzun malı, bizim devletimizin malı inancı” tüm şerlerin ve de zulümlerin kaynağını oluşturmaktadır. Eğer malların malikinin/sahibinin, malların halikı olduğu bilinseydi, mal temelli zulümler, işgaller ve savaşlar olmazdı.
2. Kazanmakla Yükümlüyüz
Sevgili kardeşlerim; İslam ekonomisinde ikinci görev olarak niteleyeceğimiz sosyal adalet vazifelerinden ikincisi; kazanmakla yükümlü olmamızdır. Şanı yüce olan Allah malların sahibidir. O bize mallar üzerinde tasarruf etme hakkını vermiştir. Bu hakkı verdiği için bize kazanma görevini de yüklemiştir.
Rabbimizin yarattığı nimetlerden yararlanmak, nefsimizin ve ailemizin ihtiyaçlarını karşılamak ve de toplumumuzun sosyal yardım bekleyen kesimine yardım ulaştırabilmek için, kazanmakla yükümlüyüz.
Yüce Rabbimiz Müminûn sûresinin ilk ayetlerinde; Firdevs Cennetlerine girecek müminlerin vasıflarını beyan ederken 4. âyette şöyle buyurur:
“Onlar zekât verici güce ulaşabilmek için çalışırlar.”
Bu arada Kur’ân’da yer alan bütün “zekât veriniz ve ve infak ediniz” şeklindeki emirler de çalışıp kazanarak verme anlamını da içerdiğini de dile getirmiş olalım.
3. Meşru/Helâl Kılınan Yollarla Kazanmalıyız
Sevgili kardeşlerim; İslâm ekonomisinde bir üçüncü sosyal adalet görevi de Allah'ın malik/sahip olduğu mallardan ancak onun meşru/helâl kıldığı yollarla kazanmaktır. Biz dilediğimiz gibi kazanma yoluna gidemeyiz. Bizler için kazanmanın, mallar edinmenin meşru/helâl yolları olduğu gibi gayrimeşru / İslam dışı yani haram kılınan yolları da vardır.
Tarımsal üretim, bilgi üretimi, teknolojik ve sanatsal üretim meşru kazanç yollarıdır. Bunun gibi ticaret, miras, hibe ve vasiyet gibi yollar da biz Müslümanlar için meşru / helal ve Allah'ın rızasına uygun kazanç yollarıdır.
Gayr-ı meşru/Haram Kazanç Yolları… Kamu mallarını gasp/işgal, faiz, rüşvet, karaborsacılık, emeği sömürü, içki- kumar- fuhuş işletmeciliği, aldatma, ihale yolsuzluğu, hırsızlık haram kılınan başlıca kazanç yollarıdır. Maddeci sistemlere , zinaya ve eşcinselliğe yönlendirici sinema ve televiyon dizileri ile pornografiyi de haram yollara katabiliriz.
Bütün bunlar haram olan kazanç yollarıdır. Bu yollarla kazanmaya yeltenenler İslam literatüründe adıyla zalimdirler. Çünkü yaşadıkları topluma zarar vermektedirler.
Haram Kılınanları Yollarını Önünü Tıkamak… Özetlersek bu haram kılınan yolların önünü tıkamak servetin sömürülmesini, belirli ellere / zümrelere kanalize edilmesini önler. Siz faizi, rüşveti, içki-kumar-fuhuş işletmeciliğini meşru kazanç yolu kılarsanız servetlerin sömürülmesini, belirli zümrelerin tekeline akıtılmasını önleyemezsiniz. Özellikle faizin egemen olduğu bir yapıda hayatı sabit gelirliler aleyhine pahalılaştırıcı gedikleri tıkayamazsınız, sosyal hayatın sabit gelirliler aleyhine gelişmesini asla engelleyemezsiniz
Haram kılınan yolları tıkama zararlı üretim ve tüketimi engeller. Aziz kardeşlerim; gerçekten bu haram kılınan yolların işletilmesi halinde toplumda zararlı üretim ve tüketimi engellemek de mümkün olmaz.
Haram kılınan yolları engellemenin önemli bir faydası da doymayan ihtirasları dizginlemektir.
4. Tüketimizi İslamî Ölçülerle Sınırlamalıyız
Sevgili kardeşlerim; İslam ekonomisinde dördüncü görev olarak niteleyebileceğimiz vazife, tüketimin sınırlandırılmasıdır. Arz ettik, altını sürekli çizmeye çalışıyorum. Malların sahibi Allah'tır. Biz ancak O'nun meşru/helal kıldığı ölçüler içinde harcayabiliriz, tüketebiliriz.
Yasaklanan haram tüketimleri şöylece özetleyebiliriz: İçki, kumar ve zina yolu kazanç yolu olamayacağı gibi tüketim ve harcama yolu da olamaz. Bir diğer haram yol, israftır. Yani gereksiz tüketimdir. Allah'ın bize helâl kıldığı mallardan yiyebilir, içebilir, kibre kapılmaksızın harcama yapabiliriz. Ama israf yapılamaz.
Sevgili kardeşlerim; bu arada lüks harcamalara da değinmeliyiz. Bunlara gösteriş harcamaları, marka düşkünlüğü ve çok lüks arabalar kullanımı, örnek olarak verilebilir.
Gerekli Harcamalar Kısılmamalıdır… İsraf ve lüks harcamalardan kaçınmalı ama yok toplum şartlarına göre gerekli olan harcamalara da mutlaka yapılmalıdır. Çünkü Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'in Furkan suresinde bize sevdiği kulları açıklarken şöyle buyuruyor:
“ Onlar harcadıkları zaman israf etmezler, ama kısmazlar da. Harcamaları israf ile cimrilik arasında seyreder.”
5. Yeni Yatırımlara Yönelmeliyiz
Güzel kardeşlerim; malların maliki Allah'tır. Biz kazanırız, helal-haram gözetiriz, tüketimi helal ölçülerle sınırlarız ama artanları, artan ekonomik imkânları muattal kılmaz, toplum ekonomisine yönlendiririz. Bunun anlamı şudur :
Bizler yeterince harcama yaptığımızda artan maddî imkânlarımızı yeni yatırımlara yönlendirmekle yükümlüyüz. Çünkü ana ilke şudur: İnsanların en hayırlısı insanlara en ziyade faydası dokunanlardır. Bizler yaşadığımız toplumda yeni yeni iş alanları oluşturmalıyız ki, toplumumuzda yaşayan insanlar helal yollardan rızıklarını temin edebilecekleri işleri bulsunlar. Ama sevgili kardeşlerim; sermaye azlığı, yeteneksizlik ve yaşlılık varsa ve eldeki imkânları bizzat yeni yatırımlara dönüştüremiyor isek; işte o zaman şirketleşme yoluna gitmek veya var olan güvenilir şirketlerden hisseler almak konumundayız. Ve de toplumumuzda etkin bir borsacılığı geliştirmekle yükümlüyüz.
6. Fakirliği Tehlike Görmeliyiz
İslam ekonomisinde altıncı görev, bir diğer ifadeyle altıncı sosyal adalet görevi fakirliği toplumsal hayatımız için tehlike görmektir.
Güzel kardeşlerim; bilmeliyiz ki fakirliğin bir takım tabii / doğal sebepleri vardır. Engellilik, tabii afetler, işsizlik, yeteneksizlik, sorumsuzluk gibi… Bir de temel bir yapay sebebi vardır ki o da toplumda Allah'ın haram kıldığı kazanç yollarının egemen olmasıdır. Mesela hem faizli yapıyı koruyacak hem de fakirliği engelleyeceksiniz. Bu mümkün değil.
Çok iyi bilmeliyiz ki fakirlik iman hayatımız için, ahlâk hayatımız için ve bir de aile ve sosyal hayatımız için tehlike olabilir.
Peygamberimiz; fakirliğin zina gibi, hırsızlık gibi, yalan gibi bir takım ahlaksızlıklara sebep olabileceğini de bildirmektedir.
7. Helâl Kazançlarımızı Bölüşmeliyiz.
Kardeşlerim; bir diğer yani yedinci görev de bölüşümdür. Malların sahibi Allah'tır. Allah, yeterinden fazla kazanabilen kulların kazandığı mallarda toplumun sosyal yardım bekleyen kesimi için hak belirlemiştir. Rabbimiz Meâric sûresinde “Çokça kazanmalarına imkânlar bahşettiğimiz kişilerin mallarında yardıma muhtaç kesim için haklar vardır” buyurur.
Bu haklardan bir kısmı dinen mecburi bir kısmı da ihtiyaridir yani isteğe bağlıdır. Mecburi olanlar zekâttır, akrabadan, ana-baba, amca, dayı, kardeş, kız kardeş gibi olanlara nafaka ödemesinde bulunmaktır. İhtiyari yardımlar için bir sınır yoktur. Onlarca hatta yüzlerce âyet bizi Rabbimizin rızası için vermeye yönlendirir.