İslam düşmanlığı yapıyorlar

Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Abdullah Ecevit Öksüz, Milli Eğitim Bakanlığı ve Edirne İl Müftülüğü arasında imzalanan “Dersimi Camide Yapıyorum” protokolüne ateş püskürenlere tepki gösterdi. Öksüz, “Türkiye’de bu protokole karşı çıkmak İslam düşmanlığının açık göstergesidir. Camilerimiz tarih ve medeniyet köklerimizde eğitimin, kültürün, istişarenin merkezi olan alanlardır. Ayrıca Avrupa’nın birçok ülkesinde kiliseler din eğitiminin en aktif merkezleri durumundadır” dedi.

Ezgi ÇelikAnkara

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı ve Edirne İl Müftülüğü arasında “Dersimi Camide Yapıyorum” protokolü imzalandı. Bu kapsamda bazı ilkokul ve ortaokulların öğretmenleri öncülüğünde “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersini camide işleyecekleri belirtildi. Söz konusu gelişmeden rahatsız olan cami düşmanları, eğitim çağındaki çocukların camiye götürülmesine ateş püskürdü.

“Camiler, ibadethane olarak sınırlanamaz”

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Abdullah Ecevit Öksüz, protokole karşı çıkan kesimlerin İslam düşmanlığı yaptığını vurguladı. Öğrencilerin din derslerini camilerde işlemesini kapsayan protokolün örnek bir proje olduğunu dile getiren Öksüz, şöyle konuştu: “Bu uygulama farklı şehir ve okullarımıza örnek olmalıdır. Din ve inanma ihtiyacı insanın fıtratında var olan bir gerçektir. Bu bağlamda eğitim sistemi içerisinde din eğitiminin varlığı ve en ideal noktada uygulanması doğal bir ihtiyacın karşılanması olarak görülmelidir. Dinimiz İslam’ın temel ibadetlerinin başında namaz gelmektedir. Namaz ile birlikte cami ve mescitlerimiz de inancımızın sembolü olan ibadethanelerimizdir. Diğer taraftan cami ve mescitlerimiz sadece ibadethane olarak sınırlanamaz. Tarih ve medeniyet köklerimizde bu alanlar eğitimin, kültürün, istişarenin, dinlenmenin, kısaca Müslümanlar için hayatın merkezi olan, daima canlı ve hareketli alanlardır” dedi.

“Din düşmanlığı yapılıyor”

Öğrencilerin eğitim amacıyla cami ile buluşturulmasının teşvik edilecek bir durum olması gerektiğini dile getiren Öksüz, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Öğrencilerimizin din eğitimi alırken dini kurumları tanıması, din ve dini kurumlar ile doğru zeminde gönül bağları kurması, ibadetlerde alışkanlık kazandırılması eğitimin doğal bir aşaması olarak değerlendirilmelidir. Bazı kesimlerin öğrencilerimizin camilere götürülmesine ateş püskürürcesine karşı çıkmasının temelinde yatan gerçek ‘din düşmanlığı’dır. Bu kesimler tarihin hiçbir döneminde İslam dini, din eğitimi, dini kurumlar ve dindar insanlar ile barışamamışlardır. Ayrıca barışamadıkları gibi bu ihtiyacı ve bu ihtiyacını karşılamak isteyen insanları anlamak gibi bir yaklaşımı da benimseyememişlerdir. Aynı kesimlerin imam hatiplere, diyanete ve ilahiyat fakültelerine bakışları da çok farklı durumda değildir. Ancak, bunların her seferinde (sözde) demokratik Avrupa öykünmeleri de çarpık bir durumdadır. Zira öykündükleri Avrupa’nın birçok ülkesinde kiliseler din eğitiminin en aktif merkezleri durumundadır. Avrupa’daki eğitim kurumları ile kiliselerin ilişkisi ilgili dinin eğitimini verecek öğretmeni atama boyutuna kadar varırken Türkiye’de bu protokole karşı çıkmak İslam düşmanlığının açık göstergesidir. MEB'in bu tepkilerden etkilenmemesini, benzer projelerin ülkemizin tüm şehirlerinde geliştirecek teşviklerde bulunmalarını temenni ediyorum” şeklinde konuştu.