İslam âlemi size bakıyor!

Küresel güçlerin Arabistan, İran ve Mısır’da ümmetçi bir yönetime izin vermeyeceğini ifade eden Muhammed Muhtar Şankıti, “Arap halkları, örnek aldıkları Türkiye’yi seviyor, saygı duyuyor. Zaman alsa da ABD-İsrail yönlü yöneticilerin prangasındaki İslam ülkelerinde devrim yolda” dedi.

Özlem DOĞAN

İSLÂM dünyasını bir arada tutan Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından İslam birliği yerle bir oldu. Bir daha bütünleşme sağlanamadığı gibi Müslüman halklar arasında hem fikir olarak hem de dini/mezhebi ayrışmalarla büyük kopmalar yaşandı. Osmanlı bakiyesi Türkiye geçmişinden aldığı cesaret ve inançla mazlumların yanında yer almaya devam ederken başta Suudi Arabistan, BAE ve Mısır, ABD-İsrail yanlısı politikalar, İran ise mezhepçi bir bakış açısıyla ümmete en büyük zararı veriyor. Küresel güçlerin maşası olan Arap yöneticiler, Türkiye’nin Suriye’deki haklı mücadelesine destek olmak yerine Siyonizm ve haçlı ağzından dökülen cümlelerle saldırıyorlar. Ortadoğu merkezli İslam coğrafyasında yaşananları Moritanyalı Siyaset Bilimci Muhammed Muhtar Şankıti’yle konuştuk.

İngiltere’nin oyunu sürüyor

İngiliz ajan Thomas Edward Lawrence, 1916-1918 yılları arasında Arap dünyasını, Osmanlı’ya karşı ayaklandıran kişi. Buradaki rolü nedeniyle Arabistanlı Lawrence olarak tanınmıştır.

-İslam ülkelerinin başında neden ABD, İsrail ve Batı yanlısı yöneticiler var?

1. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin ortaya attığı oyun devam ediyor. Arapların arasında isyan çıkarıp Osmanlı’yı yıktılar. Şimdi de Müslümanı Müslümana kırdırıyorlar. Mısır’da seçilmiş lider Mursi devrildi, yerine İsrail, ABD kuklası Sisi geldi. Prens Selman da aynı şekilde. İran ise Sünnileri acımadan katlediyor. Batılılar bir kardeşi diğer kardeşe dövdürüyor. İran, Suriye ve Irak’ta kardeşi kardeşe vurduruyor. Bundan sadece Haçlılar ve Siyonistler kazançlı çıkıyor.

-Bu kazançta Batı’nın çıkarlarını kollayan liderlerin payı da oldukça büyük öyle değil mi?

Batı, İslam ülkelerinde demokrasiyi istemiyor zira demokrasi olursa halkın istediği liderler başa gelir, bu da batının işine gelmez. Yöneticiler diktatör olduğu için halklar değişimi gerçekleştiremiyor. Bir zamanlar Osmanlı Devleti adeta bir şemsiye gibi İslam ülkelerini toparlayıcı bir göreve sahipti. Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte ümmet bir daha toparlanamadı. Özellikle mezhepçilik büyük bir zarar verdi. İslam dünyasında en yaygın mezhep Sünniliktir. Bu mezhepçilik yüzünden ümmetin vahdaniyeti sağlanamıyor.

Türkiye jeopolitik açıdan çok şanslı

-ABD ve İsrail yanlısı politikalar güden Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve mezhepçi İran’a rağmen İslam birliği nasıl sağlanabilir? Bir zamanlar hilafeti elinde bulundurmuş olan Türkiye, İslam birliği konusunda neler yapabilir?

Şu aşamada Türkiye’nin işinin zor olduğunu ve durumun basit olmadığını biliyorum. Bu yüzden sorunuzu iki parçaya ayırmalıyım; kısa vade ve uzun vade. Kısa vadede Türkiye coğrafya itibarıyla Malezya gibi uzakta yer almadığı ya da Katar gibi küçük bir ülke olmadığı için İslam dünyasını bir araya getirmek için mücadele edebilir. Türkiye için diğer İslam ülkelerini de yanına alıp mücadelesini sürdürmek dışında bir seçenek yok. Fakat jeopolitik durum göz önüne alındığında uzun vadede Türkiye’nin özellikle Mısır başta olmak üzere Arap dünyası ile de müttefiklik kurması gerekiyor.

Zaman alacak ama devrim yolda

-Muhammed Mursi’nin şehadetine rağmen darbeci bir yönetime sahip Mısır’la barışmak mümkün mü?

Bugün için mümkün değil fakat gelecekte olacaktır. Çünkü inanıyorum ki devrim yolda ve devrim zaman alır. Sisi diktatörlüğünü yıkmak için zaman ve bedel ödemek gerekir. Fakat günün sonunda bu başarılacak. Bu yüzden uzun vadede Türkiye’nin iyi bir duruş sergileyeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin mevcut halde çok fazla seçeneği fakat aynı zamanda çok fazla riski bulunuyor. Bu ikisi arasında denge kurmak zorunda.

-İslam ülkelerinin şu an içinde bulunduğu durumun temelinde hangi neden yatıyor?

İslam dünyası haritada fiziki olarak bir kartala benzer. Başı Türkiye kalbi ise Mekke, Medine ve Kudüs’tür. Olayları bu metafor üzerinden değerlendirirsek şu an ümmetin kalbi katledilmiştir. Küresel güçler Mekke, Medine, İran ve Mısır’da gerçek ümmetçi bir yönetime izin vermez. Çünkü özellikle İran, Türkiye ve Mısır’ın büyük bir projeyle birleşmesinin ümmetin lehine tüm dengeleri değiştireceğini bilirler. Eğer Muhammed Mursi hâlâ iktidarda olsaydı Türkiye ile birlikte bugün çok daha söz sahibi ve güçlü bir İslam dünyası olurdu.

Suriye kesin değişecek

-Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği harekâtlar son derece meşru olmasına rağmen hiçbir İslam ülkesinden destek gelmediği gibi Türkiye aleyhine yayın yapıyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Devrim kolay değil ve zaman alıyor, bu yüzden uzun vadede optimist olmalıyız. Olaya günün politik durumuna göre değil, tarihi açıdan yaklaştığım için ben iyimserim. Üstelik artık insanlar geçmişte olduğu gibi bilgisiz ve sessiz değil. Bugün halk diktatörlüklere karşı ayaklanmak için birbirini cesaretlendiriyor ve teşvik ediyor. Tabii ki bu durum Suriye, Libya ve Yemen’de olduğu gibi nice canlara mâl oluyor. Fakat insanlar diktatörlüklerin devrilmesi için direniyor ve geri adım atmaya hiç niyetleri de yok. Gelecekte bölgede her şey çok derin bir değişime uğrayacak. Suriye iç savaşı 2011’de başladı. Sona ermesi için önümüzde birkaç yıl daha var belki ama değişim kesin olarak gerçekleşecek.

Arap dünyasında Türkiye’ye saygı büyük

-Çoğu İslam ülkesi yönetimlerinin ABD güdümünde olduğunu biliyoruz ama bu ülkelerin halkları Türkiye’ye nasıl bakıyor?

Yöneticilerinin aksine halklar, kültürel ve tarihi geçmişinden ötürü Türkiye’ye sıcak bakıyor. Politikaya bakınca her şey çok kötümser ancak Arap ve Türk halklarının zaman içindeki kültürel aktarmaları bizi iyimser bakmaya yöneltiyor. Arap dünyasındaki Türk imgesi çok iyi. Pakistan Başbakanı’nın ‘Eğer Erdoğan Pakistan’dan seçime girseydi, kazanırdı’ dediğini hatırlıyorum. Bence bu düşünce diğer Arap ülkeleri için de geçerli. Arap dünyası ve İslam dünyası Türkiye’ye büyük saygı duyuyor. Arap dünyasında hâlâ diktatörlüklerle mücadele sürüyor ancak bu artık bir zaman meselesi. Bence 2025’de bölgede ilk büyük değişim gerçekleşecek.

MUHAMMED MUHTAR ŞANKITİ KİMDİR?

Muhammed b. El-Muhtar Şankıti, 1968 yılında Kuzey Afrika ülkelerinden Moritanya'da dünyaya geldi. 1989 yılında Şeriat Fakültesi'nden mezun oldu. Uzmanlık alanı olarak Fıkıh ve Fıkıh usulünü seçmişti. 1994'te başka bir fakülteden Arapça-Fransızca-İngilizce tercüme diploması sahibi oldu. Amerika'nın Alabama eyaletindeki Güney Kolombiya Üniversitesi'nde iş idaresi üzerine master yaptı. Teksas Tech Üniversitesi'nde doktora programını tamamlayan Şankıti, "Haçlı Savaşları'nın Sünni-Şii İlişkileri Üzerindeki Etkisi" konulu doktora tezini bitirdi. Katar'ın başkenti Doha'da Katar Eğitim ve Öğretim Kurumu'na bağlı İslami Araştırmalar Fakültesi'nde monoteist dinler tarihi hocası olan yazar, aynı zamanda siyaset fıkhı ve stratejik araştırmalar, karşılaştırmalı dinler ve Arap-Amerikan ilişkileri uzmanıdır ve birçok kitabı yayınlanmıştır.