İran''dan Suriye operasyonuna ilişkin ilk yorum

Türkiye''nin güvenli bölge oluşturmak amacıyla Suriye''nin kuzeyine yönelik başlatacağı operasyona ilişkin İran''dan açıklama geldi.

Sosyal medya hesabı üzerinden açıklamada bulunan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD'nin Suriye’den çekilme kararını değerlendirdi. Zarif, "Amerika, Suriye ile ilişkisi olmayan işgalci bir güçtür. Suriye'de olması için ne bir izni vardır ne de ona olan bir güven. Suriye'de terörizmle mücadele ve barışa ulaşmak sadece o ülkenin toprak bütünlüğü ve halkına saygı ile başarıya ulaşacaktır" ifadelerini kullandı.

Adana Anlaşması'nın Türkiye-Suriye ilişkileri için bir çerçeve oluşturduğunu belirten Zarif, "Yardım etmeye hazırız" ifadelerini kullandı.

ZARİF: İRAN FIRAT'IN DOĞUSU OPERASYONUNA KARŞI

İran devlet televizyonununda yer alan haberi son dakika olarak duyuran Fransız haber ajansı AFP, İran'ın olası Fırat'ın doğusu operasyonuna karşı olduğunu açıkladı.

Zarif, dün akşam Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik muhtemel askeri operasyonunu konuştu.

İran devlet televizyonunda yer alan haberde, "Zarif, (görüşmede) askeri operasyona karşı olduğunu belirterek, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve ulusal egemenliğine saygı, terörle mücadele ile bu ülkede istikrar ve güvenliğin sağlanmasının gereğini vurguladı" ifadesi kullanıldı.

İran Dışişleri Bakanı Zarif, 21 yıl önce Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı'nın Türkiye'nin terörle ilgili endişelerini gidermek için en iyi yol olduğunu savundu.

İRAN'DAN BİR AÇIKLAMA DAHA

İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Türkiye'nin güvenlikle ilgili kaygılarının ortadan kalkmayacağı gibi, maddi ve insani büyük zararlara neden olacağı için İran İslam Cumhuriyeti her türlü olası askeri operasyona karşı çıktığını belirtmektedir" denildi.

ADANA MUTABAKATI NEDİR?

Adana Mutabakatı, Suriye'nin 1990'lı yıllarda Suriye'nin PKK faaliyetlerine topraklarında müsade etmesi ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın Suriye topraklarında ikamet ediyor olması sonucu Türkiye'nin tepki ve baskısı sonucu imzalanmıştır. Ekim 1998 Krizi’nin Suriye yönetiminin PKK faaliyetlerine destek vermeyeceğini resmen taahhüt ederek sonlanması, iki ülke ilişkilerinde uzlaşmazlıktan her alanda işbirliği dönemine geçişin başlangıç noktası olmuştur.

Olası bir Ankara-Şam askeri çatışmasından kaygılanan uluslararası toplum, Mısır ve İran'ın girişimleri sonucu Suriye yönetimini Türkiye'nin taleplerini karşılama noktasına getirdi ve 20 Ekim 1998 günü Adana'da bir araya gelen iki ülke heyetleri Adana Mutabakatı'nı imzaladı.

ADANA MUTABAKATI MADDELERİ NELERDİR?

Anlaşma 22 maddeden oluşuyor.

Türkiye adına Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Uğur Ziyal ve Suriye adına Tümgeneral Adnan Badr al-Hasan'ın imza attığı Adana Mutabakatı, Öcalan'ın Suriye'nin dışında olduğu ve bir daha asla girmeyeceği, yurtdışındaki PKK unsurlarının Suriye'ye dönemeyeceği, ülke topraklarındaki PKK kamplarının bir daha kullanılmayacağı ve tutuklanan PKK üyelerinin listelerinin Türkiye'ye verilmesi taahhütlerini içeriyordu.

Mutabakat, Suriye tarafının kısa vadede yerine getireceği taahhütlerin yanı sıra iki ülkenin uzun vadeli terörle mücadele çerçevesini de çiziyor:

- Suriye kendi topraklarından Türkiye'nin güvenlik ve istikrarını tehlikeye atacak eylemlere izin vermeyecek. Suriye, PKK'nın silah, lojistik ve mali destek sağlamasına ve propaganda faaliyetlerine izin vermeyecek.

- Suriye, PKK'yı terörist örgüt olarak ilan etmiştir. Suriye, diğer terör örgütlerinin yanı sıra PKK ve uzantılarının topraklarındaki faaliyetlerini yasaklamıştır.

- Suriye, PKK'nın topraklarında eğitim kampı kurmasını ve ticari faaliyetlerde bulunmasını yasaklamıştır.

- Suriye, PKK üyelerinin transit yollarla üçüncü ülkelere gitmesine izin vermeyecektir.

- Suriye, PKK liderlerinin topraklarına girmesini engelleyecek ve gümrük yetkililerine bunun için talimat verecektir.

Aynı mutabakat, tarafların bu taahhütlerin yerine getirilmesini sağlamak ve gözlemek için bazı mekanizmalar kurmasını da sağlıyor. İki ülkenin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında doğrudan telefon hattı kurulması, diplomatik temsilciliklerde güvenlik işleri için özel temsilcilerin atanması bunlardan sadece birkaçını oluşturuyor.