Analiz Haber: Rahim Cevadbeyli
Türklerin asli kurucu unsur olduğu Horasan/Azerbaycan odaklı uygarlık üreten medeniyet havzası, medeni ve siyasi cihetten 15. yüzyılın ortalarına kadar küresel boyutta medeniyetçe en etkin faktör olmuştur. Horasan/Azerbaycan medeniyet havzasının 15. yüzyılın ortalarından itibaren Rum medeniyet havzası karşısında yenilgiye uğraması ve yenilgiyi müteakiben çöküşe geçmesine bakılmaksızın Türk ve Türklük, 1925’e kadar günüz İran’ın asli kurucu hakim unsuru olarak hayatını sürdürmeyi başarmıştır. İran, 1925’e kadar Türk ve Türklüğün esas kalesi olarak kendi kimliğini korumayı başarmıştır. Büyük oranda bölgemize tahmil edilmiş olan modern ulus-devlet döneminden itibaren İran’ın Türk ve Türklüğünün rafa kaldırılması tabiri caizse küresel siyasetin birer gereksinimi olarak tahmil edilmiştir.
19. yüzyılın başlarından itibaren varisliğin İstanbul ve Moskova’dan devralınmasıyla, Venedik-Florans merkezli yeniden yorumlanmasına ve inşasına başlanmış olan Rum medeniyet havzasının küresel boyutta hakim olması için Rum-Yunan karşıtı Horasan/Azerbaycan medeniyet havzsının merkezi konumunda olan İran’ın gayri Türk kimliği ile, daha net olarak Pers/Perso olarak tanımlanması ön plana alınarak üleye dayatılmıştır.
İran’ın Persliği, Osmanoğullarının Hektor neslinden oldukları kadar gerçektirYahudi, İbri ve onu müteakiben Rum ve Yunanların İslami metinlerde ‘Acem’ olarak tanımlanan toplumun, ‘Persiyus’ adına ‘Pers’ olarak adlandırdıkları tarihi metinlerinden bilinmektedir. ‘Perse’ kelimesinin hiçbir bilimsel esası olmayıp, daha çok 15. yüzyılın ortalarından itibaren kurgulanmış olan Yunan kökenli mifolojik verilere dayanır. Bu mifik verilere göre, Yunanlı Zeus’un oğlu ‘Persiyus’un İranlı/Acem ‘Andrumda’nın kızı ‘Kasiupiya’ ile evlenmesi ve doğulan çocuğun ‘Persiyus’ şerefine ‘Pers/Perso’ olarak anılması söz konusudur. Tibkı buna benzer şekilde 15. yüzyılın ortalarından itibaren Osman/Otman oğullarına yönelik kurgulanmış olan Hector'un oğlu Turcus hikâyesi gibidir. Bu hikâyeye göre Troya’nın Hektor’dan sonra en büyük kahramanı sayılan Aeneas aynı zamanda dişi kurtun emzirdiği Romus ve Romulus’un atasıdır. Frankların atası olan Aeneas’ın yeğeni Francion ve Türklerin atası olan Troilus’un oğlu Turcus. Hektor neslinden sayılan Frankların babası Francion ve Türklerin babası Turcus/Turcs mifik anlayışının ön plana alınması ile Hector'un oğlu Turcus, Osmanoğullarının dip atası olarak gösterilmiştir.
Türklerin asli kurucu unsur ve esas yerli toplum olduğunu ve Pers/Perso’nun sadece İbri metinlerinden esenlenen ve siyasi amaçlar doğrultusunda yeniden tahrif edilerek yorumlandığını gösteren bir çok tarihi metinler mevcuttur. XIV. yüzyılın başlarında İspanyollu bir Francıskan/ Francıscan tarafından kaleme alınan ve Londora’da 1877 Marcos Jımenez De La Espada ve 1912’de Sır Clements Markham, K.C.B. tarafından yayınlanan nüshalarında da, Aşık Paşazade’nin Türk ve Yafes oğlu olarak tanımladığı Acem’lerin Yahudi’lerin israrı üzerine Pers/Perso adlandırılmak istendiği açık şekilde görülmektedir. İspanyollu Francıskan şöyle der: “...yerlilerin Karadeniz/Black Sea adlandırdıkları körfez, Yahudiler tarafından Persian Sea/Pers denizi olarak adlandırılır...”. Yahudilerin Pers Denizi/Körfezi olarak adlandırmakta israr ettikleri bölge ve deniz, yerliler tarafından Karadeniz olarak anılmış ve bilinmiş ve buda Deşt-i Kıpçak Türklerinin güneylerindeki denize Karadeniz adı verdikleri gibi yerli Türkler tarafından şöyle anıldığına dair onlar tarihi ispatlardan sadece biridir. Yerigelmişken kaydedilmelidir ki, Kara rengi bazı esassız iddalara bakılmaksızın, Türkler için kuzeyi değil tam tersine güneyi simgeler.
Görüldüğü gibi İran’ın ve Acem’lerin Pers/Perso olması, Osmanoğullarının Hektor neslinden Frankların kardeşi Turcus/Turcs türemesi olacağı kadar geçerlidir. Ve Pers-Perso sadece Yahudilerin israrı üzerine Rum medeniyet havzası üzerinden dikte edilmiş ve hiç bir tarihi esası olmamıştır.
İran Persliği resmen reddeder, ancak Rum medeniyet havzası dikte ederİran Pehlevi döneminde, 1935’te ,‘Pers’ adının kaldırılması ve ülkenin yerel tarihi metinlerde olduğu gibi ‘İran’ olarak tanımlanmasına dair almış olduğu resmi karara rağmen 19. yüzyılın başlarından itibaren Venedik-Florans merkezli küresel boyutta yeniden yorumlanmasına başlatılan Rum medeniyet havzasının siyasi iradesi tarafından inadına Pers/Perso olarak anılmasının sürdürülmesi istenmiştir.
Görüldüğü gibi İran’ın Persliği siyasi bir revayetten öte bir şey değildir. İran’ın aslı kurucu unsuru Türktür. Kullanılan Fars diline gelindiğinde ise kaydedilmelidir ki, Horasan/Azerbaycan medeniyet havzasının tarihen ortak üç dilinden biri Derice/Farsça’dır. Günümüz Çin Halk Cumhuriyetinin kuzey batı bölgesinden başlayarak Hindistan yarım adası, kuzey Afrika dahil günümüz Rusya toprakları üzerinden Arkhangelsk limanına kadar uzanan Kültür havzaasında Türkçe, Farsça ve Arapça esas üç dil olarak kullanılagelmiştir. Türkçe Mektep ağırlıklı, Farsça Medrese ağırlıklı, İlahiyat alanı Arapça ağırlıklı olarak kültür havzasının esas dillerini teşkil etmiştir. Türklerin asli kurucu unsur oldukları Horasan/Azerbaycan medeniyet havzasının devlet, saray ve ordu dili de temel itibarıyla Türkçe olmuştur. İran’da bu kültür havzasının en önemli birer parçası olarak diğer bölgelerde olduğu gibi Türkçe ve Farsça hakim olmuştur. 1925’e kadar da bu böyle devam etmiştir. Mesela, Türkçe bilmeyenlerin İran’da saraya alınmaması veya devlet görevine getirilmemesine dair yüzler elimizde belge ve bilgi mevcuttur. Onlardan sadece biri Mehdi Nevvab Tehrani tarafından hk. 1260/m. 1844 tarihinde yazılmış olan ‘Destur’ul-A’gab’ adlı eserde değinildiği gibi, Eşref Han Demavendi’nin Türkçe bilmediği için Feth Ali Şah Gacar tarafından ağır şekilde cezalandırıldığını ve 40 gün içinde – gelecek görüşe dek Türkçeyi öğrenmediği takdirde Sagt سقط/ (değersiz, seviyesiz, rusvay olmak, başı aşağı düşmek), Mehtمحط/ (düşmek, aşağı düşmek) ve Sugut سقوط/ (yenilmek, düşmek, ezilmek) edeceğini bildirmiştir... (Tehrani, 1376/1997, s. 132).
İran’ın Türklüğü ile ilgili diğer çalışmalarımıza müracaat edilebilir.İran’ın etnik yapısı ile ilgili; https://twitter.com/RCavadbeyli/status/12726255793...
Horasan/Azerbaycan Medeniyet Havzası ile ilgili “Dünya Türklüğüne Müracaat”; https://twitter.com/RCavadbeyli/status/17429509456...
Başka bir ifade ile Türklüğünün en az tartışılabilecek yer Acem yurdudur, dersek asla yanılmamışız...
Tabiri caizse Atatürk’ün “Ne Mutlu Bana Türküm Diyene” şiarı ile ülkenin Cumhurreisi olan hürmetli Prof. Dr. Mesud Pezeşkian/Tabiboğlu’nun hakim konuma gelmesi ile İran Türklüğünün uluslararası boyutlarda hükümet politikasına yön verecek düzeyde bir etki gösterebilir mi sorusuna yanıt olarak söylemem gerekiyor ki, İran, yeniden Türk olmuyor, aksine klasik gerçek milli kimliğini yeniden ihya sürecine girme teşebbüsünde bulunmuştur. Tabı bu teşebbüs, yalnız İran için değil, bölgesel ve küresel boyutta beklenilen stratejik değişikliklerde en önemli etmen ve etkin faktörlerden biri olma olasılığı oldukça yüksektir. Bu tarihi olgunun yeniden ihya edilmesi süreci, hem siyasi, hem ekonomik hem jeosiyasi hemde uygarlık üreten medeniyet savaşı açısından bölgemiz ve özellikle Türk Birliği için oldukça büyük önem arz eder.
Mesud Pezeşkian, Türk Dünyasında Mesud Tabiboğlu olarak anılmasını çok isterHürmetli Prof. Dr. Mesud Pezeşkian, asıl soyadını almış olduğu ihtisasa göre değiştirmiştir. Pezeşkian, Farsça kelime olup, Tıp fakültesini bitirdikten sonra Tabib/Hekim anlamında Fars dil kurumu tarafından yeni üretilen ‘Pezeşk’ kelimesini soyadı olarak kabul etmiştir. Türkoğlu Türk olduğunu ve bununla gurur duyduğunu beyan ettiğine göre bundan sonra yüz milyonlarca kardeş Türk tarafından Prof. Dr. Mesud Tabiboğlu olarak anılmasından da çok sevinecektir, diye düşünüyorum. Bizimde bundan sonra Prof. Dr. Mesud Tabiboğlu olarak anmamızda yarar vardır.
Hürmetli Prof. Dr. Mesud Tabiboğlu’nun (Masoud Pezeshkian), İran’da Cumhurbaşkanı olarak seçilmesine dair 6 Temmuz 2024 tarihli “Güneş Balçıkla Sıvanmaz!” başlıklı resmi bayanatım yayınlanmıştır;
(1) X'te Rahim Cavadbeyli رحیم جوادبگلی: "1. Güneş balçıkla sıvanmaz! İran Seçimleri ile ilgili Beyanatım