İran istihbaratı adına casusluk ve adam kaçırma davasında mütalaa açıklandı

İran istihbaratının bazı rejim muhalifi isimleri Türkiye'den kaçırma planlarına yardımcı oldukları iddiasıyla 6'sı tutuklu 16 sanığın yargılandığı davada esasa ilişkin mütalaa açıklandı.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya 4'ü tutuklu 5 sanık ile sanık avukatları katıldı.

Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) yaşanan teknik aksaklık nedeniyle cezaevindeki sanıklarla Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlantı kurulamadı.

Duruşmada, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasını dava dosyasına sunduğu belirtildi.

Mütalaada, sanık Morteza Soltan Sanjari'nin İran Nizami Ordusu’nun askeri istihbaratının dış operasyonlar birimi yetkilisi olan Seyid Mehdi Hossein tarafından İran istihbaratının Türkiye'deki saha sorumlusu olarak görevlendirildiği anlatılarak, "Sanığın İran istihbaratı ile iletişim ve irtibatı sağladığı, 3 farklı eylemde görev ve sorumluluk kapsamında eylem ve faaliyetlerde bulunduğu, bu durumun yurt dışı giriş ve çıkış kayıtları, seyahat ve otel kayıtları" ile anlaşıldığı bildirildi.

Sanık Sanjari'nin, sanık İhsan Sağlam aracılığıyla İstanbul Anadolu Adliyesinde görevli cumhuriyet savcısı olan sanık Davut Yılmaz ile irtibat kurduğu anlatılan mütalaada, "Sanık Yılmaz’ın kamu otoritesinin imkanlarından faydalanarak oluşturduğu örgütlü yapı içinde İran istihbaratının Türkiye'de planladığı espiyonaj faaliyetleri doğrultusunda rejim muhaliflerinin tespitiyle kaçırılmalarına yönelik girişimlerinin koordinesini sağladığı" ifade edildi.

Mütalaada, sanığın görüşmelerini yurt dışı kayıtlı numarasındaki internet hattından yaparak takibi engellediği bilgisine yer verilerek, "Yılmaz'ın kamu otoritesinin sağladığı imkanlardan faydalanarak örgütlü yapının önüne çıkan yasal ve bürokratik engelleri kolayca aşarak gizli mahiyetteki bilgilere erişim sağladığı, diğer sanıklar Metin Ergün ve Mehmet İyigün ile hiyerarşik bağ oluşturduğu, Ergün ve İyigün'ün sanığın emir ve talimatları doğrultusundan hareket ettikleri" kaydedildi.

Sanıklardan İhsan Sağlam'ın, Sanjari ile Yılmaz arasındaki ilişkiyi tesis ettiğine dikkati çekilen mütalaada, "Sanığın By Sağlam Savunma Sanayi isimli firma çatısı altında kendisini iş adamı olarak tanıtıp 'Mikail-Angel' kod adını kullanarak çevresinde güven telkin ettiği, kardeşleri Erdal Sağlam ve Muharrem Sağlam, kuzenleri İsmail Sağlam ve Hakan Sağlam'ın İran istihbaratının tevdi ettiği suç eylemlerinin icrası noktasında yapılan görev bölümüne uygun hareket ederek İhsan Sağlam'ın talimatları yönünde davrandıkları" belirtildi.

Mütalaada, sanık İhsan Sağlam’ın talimatlarıyla mağdurların kaçırılmasına yönelik eylemlere finansal ve lojistik destek sağladığına işaret edilerek, "Sahte pasaport düzenlenmesi hususunda görev aldığı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru olan Mustafa Çiçek'in, İhsan Sağlam ve Muharrem Sağlam ile kurduğu irtibat dahilinde yapıya angaje olarak koruma altındaki mağdurun kanunen gizli mahiyette bulunan adres bilgisinin tespitini sağladığı ve organizasyonda görev ve sorumluluk üstlendiği" aktarıldı.

- Ceza istemleri

Mütalaada, sanıklar Morteza Soltan Sanjari ve İsmail Sağlam'ın "suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak", "zincirleme şekilde yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini", "birden fazla kişiyle birlikte, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumdaki kişiye karşı zincirleme olarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma", "birden fazla kişiyle birlikte silahla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmaya teşebbüs" 20'şer yıldan 53'er yıla kadar hapsi istendi.

Sanık Davut Yılmaz'ın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini" ve "birden fazla kişiyle birlikte, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumdaki kişiye karşı zincirleme olarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından 17 yıldan 44 yıl 6 aya kadar hapsinin istendiği mütalaada, sanık İhsan Sağlam'ın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "zincirleme şekilde yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini", "birden fazla kişiyle birlikte, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumdaki kişiye karşı zincirleme olarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma", ve "birden fazla kişiyle birlikte silahla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmaya teşebbüs" suçlarından 22 yıldan 57 yıla kadar hapsi talep edildi.

Mütalaada, sanıklar Hakan Sağlam ve Muharrem Yılmaz'ın benzer suçlardan 17'şer yıldan 49 yıl 6'şar aya kadar hapsi talep edilirken sanık Erdal Sağlam'ın 13 yıldan 19 yıl 6 aya, sanık Tuba Eren'in 11 yıl 6 aydan 17 yıl 9 aya, sanıklar Mehmet İyigün, Mustafa Çiçek ve Metin Ergün'ün 10'ar yıldan 16'şar yıla, sanık Hüdaiverdi Çıtak'ın 8 yıldan 12 yıla ve Mehmet Emin Araci'nin 5 yıldan 8 yıla kadar hapsi istendi.

Sanıklar Behnaz Ebrahimmihajisarayi, Kamil Taşçı ve Tuncay Buyurgan'ın ise üzerlerine atılı suçlardan beraatleri talep edildi.

Duruşmada daha sonra sanıkların esasa ilişkin mütalaaya karşı beyanları soruldu.

Sanık savunmaları alındı

Sanık Hakan Sağlam, İhsan Sağlam'ın şirketinde şoför olarak çalıştığını belirterek, "Bu adamın arabasını sürdüm diye suçlu muyum? Şehir dışına iş için gittim. Herhangi bir eylemim olmadı. Suç işlemedim, kimsenin suç işlediğini de görmedim. Tahliyemi istiyorum." dedi.

Sanık İhsan Sağlam, duruşma salonunda casusluk yapma kapasitesine sahip kimse olmadığını iddia etti.

Diğer sanıklar da beraat talebinde bulunurken bazı sanıklar ve avukatları savunma hazırlamak için süre istedi.

Ara kararlarını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye talepleri ile tutuksuz sanıkların yurt dışına çıkış yasaklarının kaldırılması taleplerini reddetti.

Taraflara mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamaları için süre veren heyet duruşmayı 27 Eylül'e erteledi.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede İran istihbaratının, yurt dışı operasyonlarında "makul reddedilebilirlik ilkesi" doğrultusunda hareket ettiği belirtilerek, bu kapsamda operasyonun ifşası durumunda konunun İran ile bağlantısını inkar edebilmek amacıyla çalışmalarını yerel şahıslar ve kriminal gruplar üzerinden gerçekleştirildiği aktarılıyor.

İddianamede, sanıklar Davut Yılmaz, İhsan Sağlam, Metin Ergün, Morteza Soltan Sanjari, Mehmet İyigün, İsmail Sağlam, Muharrem Sağlam, Hakan Sağlam, Erdal Sağlam, Hüdaiverdi Çitak, Kamil Taçşı, Tuncay Buyurgan, Tuba Eren ve Behnaz Ebrahimihajisarayi'nin organize şekilde hareket ederek, Türkiye'ye sığınan İran uyruklu uluslararası koruma altında bulunan rejim muhalifi kişileri kaçırmak amacıyla oluşturulan suç örgütü içinde bulundukları ifade ediliyor.

İran İslam Cumhuriyeti istihbarat servisinde görevli oldukları anlaşılan ve dosyaları ayrılan bazı sanıkların İran'dan kaçarak Türkiye'ye sığınan ve uluslararası koruma altına alınan mağdurları tespit ettiği anlatılan iddianamede, bu kişileri hile ile korkutarak veya zorbalık yaparak yasa dışı yollardan tekrar İran'a götürmeyi ve İran'dan kaçanlara gözdağı vermeyi amaçlayan bir örgütlü yapının oluşturulduğu kaydediliyor.

İddianamede, bu örgütlü yapı içinde Davut Yılmaz, "By Sağlam" adlı savunma şirketi sahibi İhsan Sağlam ve Hüdaverdi Çıtak'ın suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisi konumunda bulundukları, örgüt üyelerine hiyerarşik olarak yöneticilik ve organizatörlük vasfı ile talimat verdikleri belirtiliyor.

Tüm sanıkların "siyasal veya askeri casusluk" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, sanıklar Davut Yılmaz, Hüdaverdi Çıtak ve İhsan Sağlam'ın "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçundan 4'er yıldan 8'er yıla kadar, diğer 13 sanığın ise "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçundan 2'şer yıldan 4'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor.

İddianamede, 22 Eylül 2022'de HSK kararıyla meslekten ihraç edilen eski savcı Davut Yılmaz'ın ayrıca "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçundan 5 yıldan 24,5 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilirken diğer sanıkların da "birden fazla kişiyle birlikte kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından 2 yıl ile 24,5 yıl arasında değişen sürelerde hapisle cezalandırılması gerektiği bildiriliyor.