Bayram Ali Çetinkaya
İnsanoğlu, anne karnındaki yalnızlığından kurtularak doğuşla birlikte dünyanın madde denizine dahil olur. Bu yalnızlığı ömür ve nefes tamamlandığında, kabirde tekrar yaşayarak tecrübe eder. Ancak Nebevî hikmetin öğütlediği gibi, “ölmeden önce ölmek” olgusunu zaman zaman deneyimlemenin yollarını aramak gerekir.
Modernleşmenin getirdiği bütün buhranlar, sıkıntılar ve krizler, insanın beden ve ruhunda büyük tahribatlar yaparak sahip olduklarını kaybettirmektedir. Bu aşamada hakikat, hikmet, muhabbet, marifet, aşk, tefekkür gibi makam ve duygular yok olmaktadır. Cemiyet içine çıkmayan ve toplumdan uzaklaşan nice insan, zorunlu yalnızlığını yaşamaktadır.
Kemâle ulaştıracak inziva, yani gönüllü ve iradeli yalnızlık, kulu olgunlaştırır. Tek başına kalmak ve yabancılaşmak, marazi bir haldir. Bunun sürekli hale gelmesi ise, kronik bir sürecin işaretlerini verir. Toplum ve insanın problemlerinden kaçmakla cemiyetten uzaklaşmak ve yabancılaşmak, matlup olan bir tavır hiç değildir.
Dış dünyanın cezbedici zevkleri, hazları, şehvet ve ihtiraslarından kurtuluşun bir yolu olarak inziva, Allah’la bir olmayı, Hakk’ın komşusu ve dostu olmayı amaçlamaktadır. Yalnızlık; huzur, mutluluk ve ruhun dinginliğine ulaşmanın vasatını vermelidir ki, maksat hasıl olsun. Böylece “İlahi ente maksudî ve rızaka matlubî-Ya İlâhi, maksadım Sensin ve amacım Senin rızanı kazanmak” makamı gerçekleşsin.
Münzevî bir hayat, ölmeden önce ölmek için bir kapıdır. Bu hakikat kapısıdır. Bu kapıdan geçmenin azığı marifet, şeriat, hikmet ve muhabbettir. Arzu ve hazlar, uzlet ve inzivanın bereketiyle izale olur.
Mal, mülk, aile ve çocuklar, inzivanın terazisinde yerinde/kararında değer kazanır. Bunlara yönelik aşırı sevgi, imtihanlar silsilesinin kapılarını zorlar ve bütün erdem kilitlerini bozar. Faziletli bir hayat, inzivanın bereketiyle anlam kazanır. İnziva sürekli hale dönüşürse, şeytan, nefis ve şehvetin zincirlerine dolaşmak tehlikesiyle karşılaşılır.
Tatmin olmayan, doymayan, yetinmeyen, hırs ve ihtirasın kölesi olan modern insan için, münzevi bir hayat kapı arayabilir. Açılan kapıda kalpler huşu duyarak ürperir, nefisler doyar terbiye olur, gözler kanaatle bakar, öğrenilen ilimler fayda verir, ruh dinginleşir, ahlak güzelleşir ve nihayetinde yapılan dualar kabul olunur.
Erdem, itaat ve isyan ile imtihan olunan beşeriyetin atası Hz. Adem’in inzivası, cennette başlar. Bu inziva, şeytanın ebedîlik aldatmasıyla yerini sürgüne bırakır. Sürgünde Âdem, yalnız değildir. Havva ile birlikte yeryüzü düşüşünde yeni bir inziva hali yaşarlar.
Azgınlık ve küfür topluluğu karşısında, Nuh’un inzivası, Rabb’in emriyle inşa ettiği gemide başlar. Azgın sular üzerinde uzun zaman süren münzevilik, suların çekilmesiyle birlikte Nuh ve ümmetini, inzivadan çıkarır.
Hz. İbrahim’in inzivası, pagan toplum içinde tiranlar ve putlar arasında geçer. İbrahim, putları kırarak inzivadan tevhid sancağıyla çıkar.
Mısır’da Firvanun’un sarayındaki münzevi Musa ise, azgın Kızıldeniz’in dingin sularını selametle aşarak Tur dağında inzivasını tamamlar. Hırs ve tamahkarlığın putlarıyla mücadelesini sürdürür.
Zindanların münzevisi Yusuf, kıskançlık, şehvet ve iktidarın gölgesindeki inzivasında, imtihan üzerine imtihanları yaşar. Felah, kurtuluş ve inzivasıyla olgunlaşan Yusuf’un kalbi, güç ve kudretle inzivadan çıkar.
Hakikat yolunun son temsilcisi Hz. Peygamber’in inzivası, anne karnında başlar. Babasının ölümünden iki ay sonra birinci inzivasından çıkan Hakk’ın Habibi, Hira’daki uzun inzivasında, tevhidin ışığını kalbinde hisseder. Risalet çağrısı ve görevi, ikinci inzivasından çıkması için ilahî bir emirdir.
Eza, cefa ve işkencenin sonunda ilahî icazetle gerçekleşen hicret, Allah’ın Resulü’ne üçüncü inzivayı yaşatır. Sevr’in mağarasının karanlık ve soğuk ortamı, Şah damarından daha yakın olan alemlerin Rabb’inin inayetiyle ‘iki kişi” olarak bu inziva gerçekleşir. Dillerin sustuğu, gözlerin kapandığı, kalp ve gönlün açıldığı bu inziva, Medine’yi kurarak medeniyeti inşa etmiştir.
Erdemli medeniyetimizde inziva örnekleri içinde, Bağdat Nizamiye Medresesi’nin başındaki en yetkin bir âlim iken, Ebu Hamid Gazâlî, tüm bu ortamı bırakarak kemalâtın yolunda münzeviliği tercih eder.
Dünya Sultanlığını bırakarak ahiret inzivasını seçen İbrahim Ethem, nice gönülleri inşa eder. Rasuller Şahı’nın vefat yaşında inzivasını başlatan Hoca Ahmed Yesevî, onu takip edenlere münzeviliğin hikmetlerini öğretir. Ya Anadolu’nun gönül sultanı Hacı Bayram-ı Veli, caminin altına yaptırdığı karanlık küçük hücrelerde münzeviliğin bereketini dağıtır.
Modern zamanlara geldiğimizde, Bayram-ı Veli’ye yakın komşu Taceddin Dergahı, tevhid ve hakikat şairi Akif’in inzivasına mekânlık yaparak, nice hikmetli sözleri miras bırakmıştır.
Hâsılı, inziva öncelikle gönül ve kalplerde gerçekleşmektedir. Onu akıl ve beden takip etmektedir. Münzevî o kişidir ki, nefis, akıl, şehvet, haz, hırs ve ihtiras ona kul olur.