Soy sopla hiç kimse kurtulamaz. Ancak kurtuluşun reçetesi Hz. Peygamber vasıtasıyla insanlığa gönderilen Kur'an'ı Kerim'dir. İnsanlık imtihanın gereği olarak istediği ekolu seçmekte hür ve serbest bırakılmıştır.
İnsanlığın var oluşundan beri Adem ile Şeytan'ın ayrışması nedeniyle bu iki ekolun kıyamete kadar devam edeceğini idrak ettikten sonra barış, huzur ve güveni yakalayabilmesi için Sünnetullaha sarılması gerekir.
Aslında tüm insanların soyu hazreti Ademe (a.s.) dayanmaktadır. Soy sopa dayalı bir anlayışın insanlığın başına ne gibi felaketler getirdiğini anlayabilmek için Şeytan'ın Allah'a (CC) karşı olan isyanını anlamak gerek.
Topraktan yaratılan Hz. Adem anne ve babasızdır. Adem (as) ve Havva ile olan birliktelikle başlayan insanlık daha işin başında iken Adem'in çocukları olan Habil ve Kabil arasında cereyan eden dehşetli olay insanlığın geleceğini de belirlemiştir. Bu, iki inanç ve ekol üzerinde çeşitli fırkalara ayrılacağı ve insanoğlunun dünyadaki ilk imtihanı olarak tecelli etmiştir.
Eşit şartlarda yarışa giren, aynı kaynaktan beslenen Habil ve Kabil'in niyet ve amellerinden dolayı ayrışım başlamıştır. Kabil kardeşi olan Habil i katlederek ilk katil, Habil ise ilk maktul olarak anılmıştır. Kabil'in Peygamber oğlu olmasına rağmen bu cürümü işlemiş olması son derece manidardır. En yakınlarından biri olan kardeşinin kanını dökerek böylesine vahşiyane bir tarzda cinayet işleyip kardeşine zarar vermesi açıkça gösteriyor ki bir Peygamber oğlunun da sapma gösterebileceği, insanoğlunun fıtratındaki gizli hasetten mütevellit büyük bir günahı işleme meyli ortaya çıkmıştır.
Hazreti Nuh'un (a.s.) Kenan isimli oğlu ve Hz. Nuh'un karısı da oğluna meylederek gönderilen İlahi mesajı kabul etmediklerinden diğer isyankarlarla birlikte tufanda helak olmuşlardır.
Hatta Hz. Nuh (as) evladını kurtarmak isterken Cenabı Hakk'ın ikazını göz ardı edemeyiz. Cenabı Hak "Oğlun senin ehlin değildir" diyerek ikazda bulunuyor.
Hazret-i Lut'un (a.s.) karısı da isyankar olmuştur.
Hz. İbrahim'in (as) atası Azer: Nemrud'un veziri ve akrabası olduğundan, Hz. İbrahim putlara karşı çıkınca Azer'in de Hz. İbrahim'e karşı çıktığı rivayet olunur.
Hz. İsa (a.s.) ise babasız olarak Hz. Meryem'le dünyaya gelmiş aynı zamanda evlenmediğinden evlat sahibi olmamış, bundan dolayı da nesli devam etmemiştir. Onun da en yakını bulunan bir havari kendisine ihanette bulunmuştur.
Yüce Peygamberimizin (a.s.m.) amcası oğlu ve damadı Hz. Ali (ra) Peygamberimizin kızı Fatime ile evlenmiş ve oğulları Hz. Hasan ve Hüseyin'in acı akıbetleri ile ümmet hep ağlamıştır.
Hatta Yüce Peygamberimiz (a.s.m.) kızı Fatime'ye "Peygamber kızı olmakla kurtuluş olmaz, ancak amelinle kurtulacaksın" diyerek sadece aynı sülaleden gelmenin bir kurtuluş vesilesi olmayacağını işaret etmiş, ümmete ve tüm insanlığa anlamlı bir mesaj vermiştir. Hatta halası Safiye ye de aynı ikazda bulunuyor; "İnsanlar ancak niyet ve ameliyle haşir olacaktır."
Ebu Leheb ise Yüce Peygamberimiz'in amcası olduğundan nesep itibarıyla Hz. Ali'den daha önde olmakla birlikte, Peygambere olan düşmanlığı zirvededir.
Hazreti Peygamber (as) "Benim neslim Ali'nin neslidir" diyerek ehli beyti işaret etmiştir.
Hazret-i Hasan'ın (ra.) karısı Yezid'in vaatlerine kanarak, Hz. Hasan'a (r.a.) ihanet ederek zehirlemiştir.
Bu acı tabloyu yazarken yüreğime ateş basarak bir hakikati ortaya çıkarmanın gayreti içindeyim. Acizane şu bildiklerimi yan yana getirdiğimde soy ağacında nice dikenlerin meydana gelebileceği son derece açıktır.
Öyle ise hangi soydan gelirse gelsin bazılarının yanlış yerde, bazılarının da Hak'ta sebat ederek, hakka hizmet ettiklerini anlamamız isabetli olacaktır. Geçmiş Allahın yed-i kudretinde olduğu gibi gelecekte aynı tasarrufla devam edecektir.
Bu durumda soy ağacının temizliği soy sop ile tamamen bağlantılı değildir. Bazı arızalar vuku bulsa da Kur'an'a ve hazret-i peygamberin (a.s.) sünneti seniyyesine ittiba eden her kim olursa olsun hizmet ve istikamet açısından manen Al-ı beytten sayılabilir Hazreti Selman'a hitaben Peygamberimiz "Selman da ehli beytimdendir" diyerek son derece dikkat çekici ve anlamlı bir ilkeyi ortaya koymuştur.
Hazret-i Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Nur talebelerinin de hazret-i Peygamberin (asm) bu müjdesine mazhar olduğu ve sıratı müstakimde her kim olursa olsun bu müjdeye dahil olacağını bir çok yerde vurgular.
Yüce Peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s.m.) size iki şey bırakıyorum "Kur'an ve Sünnet", bir yerde de "Kur'an ve ehl-i beyti" işaret eder. Ancak ehl-i beyt olmanın vazgeçilmez vasfı Kur'ana ve sünneti seniyyeye ittiba etmesidir.
Onun içindir ki Bediüzzaman Said Nursi yapılan hizmet itibarıyla "manen ben de ehli beytten sayılabilirim" diyerek hizmette bulunanları sadece soy ağacına bağlamamıştır.
Arz etmeye çalıştığım bu tablo karşısında İslam a hizmet eden herhangi birinin soy ağacına ihtiyacı var mı dır?
Aslında tüm insanların soyu hazreti Ademe (a.s.) dayanmaktadır. Bunun yanında bu darı imtihanda başarılı olmak için yüz yirmi dört bin peygamber ve milyonlarca evliyanın Cenabı hakkın lütfü ile gönderilmiş olma nimeti tüm insanlığa ve aklıselime yetmez mi? Başka zenginlikler de olsa elbette güzeldir, ancak İslami istikamette olmak şartıyla.
Soy sopa dayalı bir anlayışın insanlığın başına ne gibi felaketler getirdiğini anlayabilmek için Şeytanın Allaha karşı olan isyanını anlamak gerek. Çünkü şeytan sünettullahı kabul etmemiştir. Şeytan şöyle der ; Adem topraktandır, ayak altında kalır. Ben ise ateştenim. Ateş gökyüzüne yükselir, üstünlüğüm tartışmasızdır diyerek isyan etmiştir.
Şeytan kendi etbalarına misyonunu devam ettirmekle kalmıyor aynı zamanda istikamet üzere Allaha (c.c.) tabi olanları da yoldan çıkarmayı da vazife telakki etmiştir.
Halbuki Adem sadece topraktan yaratılmış et ve kemikten ibaret değildir. İnsanın sonsuz duygu istek ve arzuları vardır. İnsan adeta küçük bir kainat gibidir. Cenabı Hakkın insana bir ruh ve insanlık vermesini idrak etmek gerekir. İnsanın eşrefi mahlukat olarak yaratılmış olmasını göz ardı eden Şeytanın o değerlere tabi olmaması başımıza gelen felaketlerin sebebi olmuştur.
Ateşin ise, hem fayda hem de zararları vardır. Toprak ise yüz binlerce bitki, ağaç, ve hayvanata annelik yapar. Allah toprağa üretkenlik vermiştir. Güneşsiz ve ateşsiz bir hayat elbette düşünülemez. Cenabı Hakkın kurduğu sistem birbirinin tamamlayıcısıdır.
Şeytanın felsefesiyle amel eden devletler, milletler, toplumlar, aşiretler insanlığa telafisi imkansız zararlar vermişlerdir.
Şeytan sadece Allaha karşı itaatsizlikle kalmamış, Cenabı Hakkın müsaadesiyle ahir zaman kadar bunu devam ettireceği ve üstlendiği misyonun ilk müdahalesi Hz. Ademi (a.,s.) ifsad ederek cenetten kovulmasına sebebiyet vermiştir. Ancak tevbe kapısı açık olduğu için Hz. Adem (a.s.) dünya hayatını insanlığa örnek bir tarzda istikamet üzere hareket etmiştir.
Kur'anı Kerim Ademin baş düşmanı olan gerek cinni ve gerekse insi şeytanları sıkça nazara vermesinin çok ciddi sebepleri vardır. Çünkü tahribat kolay, yapıcılık zordur. Büyük bir binayı belki birkaç yılda yaparsınız. Tahrip etmek ve yıkmak için bir bomba kafidir. Şeytanların işleri hep tahriptir. Onun içindir ki Kur'an'ı Kerim bizi tahriplerden korumak için, İlahi zırha bürünmememizi ister.
Şeytani anlayış; başta Siyonizm olmak üzere, Romalılar en asil millet olarak kendilerini ifade eder. Yunanlar da Helen'in çocukları olduğunu ve daha üstün olduklarını ileri sürerler. İngilizi, Fransızı, Türkü, Arabı, Çini, Hindi, sıratı müstakimden ayrılan, bir çok milletler de bu ayrışımcı anlayışı ortaya koymuşlardır.
Tarihi: tarafsız bir ilim değil, kendilerini üstün kılmak için taraflı ve uydurma şeyler yazıp, bundan dolayı meydana gelen akıl tutulması ve bulanık fikirler, asrımızda Hitler ve Mussoloni gibilerini üreterek, son derece tahripkar bir hareket ve felaketi dünyanın başına sarmış ve Sünetullahı bir baskı aracı olarak kullanmışlardır.
Ülkemizde de; İslam dışı sistemleri bir araya getiren Kemalist anlayış, adaletten uzak, insanları ayrıştıran bir yapılanma, doksan yıl boyunca bizi ne hale getirdi.
Böyle bir anlayışı ve yaşam tarzını dünya görmüş ve bire bir yaşamıştır. Bu anlayış devam ettiği sürece dünyanın başı dertlerden ve felaketlerden asla kurtulamaz.
İnsanlığın var oluşundan beri Adem ile Şeytanın ayrışması nedeniyle bu iki ekolun kıyamete kadar devam edeceğini idrak ettikten sonra barış, huzur ve güveni yakalayabilmesi için geçmişte yaşanan olumsuzlukları ve bundan çıkardığı dersle Sünetullaha sarılması gerekir.
Allah ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkardığı gibi bu kural toplumlar için de geçerlidir.
Soy sopla hiç kimse kurtulamaz. Ancak kurtuluşun reçetesi Hz.Peygamber vasıtasıyla insanlığa gönderilen Kur'anı Kerim'dir. İnsanlık imtihanın gereği olarak istediği ekolu seçmekte hür ve serbest bırakılmıştır.
Haydi kalın sağlıcakla