İngiltere tek kullanımlık plastiği yasaklıyor

İngiltere'de plastik çatal, bıçak, tabak ve tepsi gibi tek kullanımlık ürünlerle ilgili yasak 1 Ekim'de yürürlüğe girecek.

İngiliz hükümeti, çevre kirliliğini azaltmak amacıyla bu tek kullanımlık plastik ürünleri yasaklamaya hazırlanıyor. Ancak söz konusu uygulama, süpermarketler veya paket servisler tarafından kullanılan plastik ürünleri kapsamayacak.

Yasaklanan tek kullanımlık plastikleri 1 Ekim'den sonra tedarik etmeyi sürdüren işletmeler, para cezasına çarptırılabilecek ve yerel makamlar tarafından denetime tabi tutulabilecek.

Benzer yasaklar İskoçya'da uygulanırken, İngiltere'de tek kullanımlık plastik pipetler, karıştırıcılar ve plastik saplı pamuklu çubuklar 2020'de yasaklanmıştı.

İskoçya, Haziran 2022'de işletmeler için tek kullanımlık plastik ürünleri yasaklamıştı.

Galler'de ise Aralık 2022'de benzer bir yasa onaylanmış, ancak uygulamanın bazı bölümlerinin 2026'ya kadar yürürlüğe giremeyebileceği belirtilmişti.

Tek kullanımlık plastiklerin sadece yüzde 10'u geri dönüştürülüyor

İngiltere'de veriler, her yıl yaklaşık 1,1 milyar tek kullanımlık plastik tabak ve 4,25 milyar çatal bıçak takımı kullandığını, bunların sadece yüzde 10'unun kullanıldıktan sonra geri dönüştürüldüğünü ortaya koyuyor.

Avrupa Birliği (AB) plastik atık miktarını azaltmak için son yıllarda yeni düzenlemeler getirmiş, 2021'de de tek kullanımlık tabak, çatal, bardak ve pipet gibi plastikleri yasaklamıştı.

Çevreye de zararlı oldukları bilinen mikroplastiklerin insan vücudu ve sağlığı üzerindeki etkisi hakkında ise halen çok az şey biliniyor.

Dışkı ve bebek plasentasının ardından Amsterdam Vrije Üniversitesinden bilim insanları, insanlar üzerinde yürüttükleri araştırmada, deneklerin yüzde 77’sinin kanında mikroplastik buldu.

Plastik atıkların azaltılmasıyla ilgili çalışmalar yapan İngiltere merkezli Common Seas kuruluşunun yaptırdığı araştırma, Environment International adlı akademik dergide de yayımlandı.

Kan örneklerinin yarısında PET plastiğe rastlandı

Araştırmacılar, tamamı sağlıklı yetişkin 22 bağışçıdan alınan kan örneklerini analiz etti ve deneklerin 17'sinin kanında ölçülebilir miktarda plastik parçacıklar bulundu.

Çalışmada, kan örneklerinin yarısında içecek şişeler, gıda ambalajları ve giysi üretiminde yaygın kullanılan PET plastik, üçte birinde gıda ve ev ürünlerinin paketlenmesinde kullanılan polistiren, dörtte birinde de plastik poşet yapımında kullanılan polietilene rastlandı.

Bu yeni bulgular, plastiğin sağlık üzerindeki etkisinin daha da ciddi olduğunu ortaya koydu.

Bilim insanları, plastik parçacıkların kan dolaşımı yoluyla organlara taşınabileceğini ve iltihaplanmaya neden olabileceğini vurguluyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde plastik üretiminin yeni plastiklere yatırılacağı tahmin edilen 2,3 trilyon dolar ile ikiye katlanmasından duydukları endişeyi dile getiriyorlar.

Organlara dağılabileceği değerlendiriliyor

Konuyu Amsterdam Vrije Üniversitesinden Su Kalitesi ve Sağlığı biriminde çalışan Ekotoksikolog Prof. Dr. Dick Vethaak, 10 kişiden 8'inin kanında plastik bulunmasının ne anlama geldiğini değerlendirdi.

Vethaak, daha önce suda yaşayan birçok canlının vücudunda mikroplastiğe rastlandığını söyledi.

İnsanlardaki durumun gözlendiği bu öncü araştırmada ise ilk kez kanda plastik parçacıklar tespit edildiğini hatırlatan Vethaak, gündelik ortamlarda maruz kalınan ve kan dolaşımında görülen plastik parçacıkların organlara dağılabileceğini belirtti.

Hastalıkları tetikler mi?

Bu durumun sağlık üzerindeki etkisinin henüz bilinmediğine işaret eden Vethaak, plastiğin hastalıklara sebep olacak ya da etki edecek seviyelerde olup olmadığı, vücutta nereye gittiği, sistemden atıldığı mı yoksa doku ve organlarda birikip tutunduğu mu gibi cevaplanması gereken temel sorular olduğunu anlattı.

Plastiklerin kan-beyin bariyerini geçip geçemediği de araştırılan bir başka konu.

Dick Vethaak’a göre, plastik parçacıkları havadan da insan vücuduna girebiliyor. Hava kirliliğinin her yıl dünya çapında milyonlarca insanın hayatına mal olduğu göz önünde bulundurulduğunda plastiğin kronik hastalıklara etkisi olduğu söylenebilir. Ancak bunun üzerinde daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.

'Plastik sistemde sıkışabildiği gibi vücuttan atılabilir de'

Mikroplastiklerin vücuttan atılıp atılamayacağıyla ilgili soruları da yanıtlayan Vethaak, "Plastik, idrar ve dışkı yoluyla vücuttan atılabildiği gibi bir yerde tutunuyor, sistemin bir yerinde sıkışıp kalıyor da olabilir. Örneğin beyinde birikme gibi..." diye konuştu.

Çok küçük yani nano plastiklerin kan-beyin bariyerini geçebileceklerinin deneysel çalışmalardan öğrenildiğini anlatan Vethaak, beyindeki bu çok ince parçacıkların insanlarda DNA'ya zarar vererek kansere yol açabildiğini, alzheimer, parkinson gibi beyinle ilgili nörodejeneratif hastalıklarla ilişkili olduğunun da bilindiğini aktardı.

Evlerde toza ve yiyeceklere dikkat

Vethaak, plastiklerin vücuda girmesinden en çok kimlerin etkilendiğiyle ilgili sorulara karşılık ise tekstil örneğini verdi. Buna göre, tekstil endüstrisindeki işçiler çok yüksek miktarda plastik tozuna sürekli maruz kaldıkları için akciğer hastalıkları ve kanser gibi vakaların sık görüldüğü grupların başında geliyor.

Daha savunmasız bir durumun evlerde karşımıza çıktığına işaret eden Vethaak, "En yüksek mikroplastik konsantrasyonlarının nerede bulunduğuna bakacak olursak, yüksek miktarda plastik partiküller evlerde, özellikle ev tozunda görülüyor. Bu nedenle mikroplastiklerin yiyecek ve içecekler üzerinde birikmesinin önüne geçilmesi kritik önemde." dedi.

'Özellikle bebeklerin korunması gerekiyor'

Ev söz konusu olduğunda çocuklarla özellikle yeni doğan bebeklerle ilgili bir tehlikeye de atıfta bulunan Vethaak, şöyle devam etti:

"Bebeklerin dışkısında yetişkinlerinkinden 10 kat daha fazla plastik parçacık olduğunu gösteren bir araştırmayı inceledim. Belki bu bebekler evlerde plastiğe daha çok maruz kalıyor, hatta muhtemelen öyleler çünkü yerde büyüyorlar, tozu yiyorlar, belki de plastik biberonlardan besleniyorlar. Ya da örneğin sentetik plastikten yapılmış oyuncakları çiğneyebilirler. Bunu önlemeye çalışabilir, evinizi havalandırarak bu maruziyeti azaltabilirsiniz. Çocuklarınıza çiğnemeleri için bu tür sentetik malzemeler vermeyin. Ve başka iyi bir şey, yemeğinizi örtmek. Yiyecek ve içeceklerinizi mutfak masasında saatlerce açık bırakmayın.”

Araştırmada anlamlı bir ilerleme için 5 ila 10 yıl gerektiğini ekleyen Profesör Vethaak, "Kanda baktığımız ilk çalışma ancak donör sayısı hala sınırlı; 22 ve örneklem büyüklüğünü artırmamız gerekiyor. Ayrıca yöntemin hassasiyetini de artırmalıyız. Tabii polimerlerin sayısını da… Çünkü bu çalışma, günlük hayatımızda kullandığımız plastiklerin deyim yerindeyse sadece beş yaygın olanından bahsediyor” dedi.

'Mikroplastikler boyutları nedeniyle dokulara sirayet edebiliyor'

Araştırmayı değerlendiren Beyin Sağlığı ve Hasta Derneği (BEYİNDER) Onur Başkanı Prof. Dr. Ahmet Taşkın Duman, kana geçebilen mikroplastiklerin insan vücuduna nasıl bir tahribat verdiğinin henüz yeterince belirlenmediğini söyledi.

Duman, şöyle devam etti:

"Hayvanlarda mikroplastiklerin 'kan-beyin bariyeri' dediğimiz beyin için koruyucu olan sistemi geçerek beyin dokusuna ulaşabildikleri gösterildi. İnsanda da beyin ve sinir dokusu üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini düşündüren kanıtlar var. Bu konular nispeten yeni gündeme gelen konular olduğu için henüz uzun zamandaki etkilerine ilişkin yeterince araştırma yok. Ayrıca bazı deneylerin insanlar üzerinde yapılmasının mümkün olmadığı da bir gerçek. Elimizdeki bilgi ve verilere göre değerlendirerek bir görüş oluşturmak gerekirse mikroplastikler, doku ve hücreler için en azından yabancı madde, ayrıca tabii ki kimyasal ve fiziksel etkileri var."

Birçok sağlık probleminin günümüzde geçmişe göre çok daha yoğun olarak görüldüğünü aktaran Duman, "Bunlarda çevresel faktörlerin de etkisi olduğunu düşündüren birçok kanıt var. Bu önemli çalışma ile kanımıza bile girebildiklerini görmüş olduk. Oysa daha önce kana karışmalarının mümkün olamayacağı ifade ediliyordu. Mikroplastikler boyutları nedeniyle dokulara sirayet edebiliyorlar. Sağlıklı yaşamak, sağlıklı beslenmek, hareketli olmak, zararlılardan uzak durmak, her yönden yaşam önceliklerimiz arasında olmalıdır." ifadelerini kullandı.

'En sık karaciğer, böbrekler, kalp, sinir ve üreme sistemi etkileniyor'

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bilal Boztosun ise "Şu anda mevcut olan tek veri, farelerin veya sıçanların çok miktarda mikroplastikle beslendiği ve olumsuz sonuçlar gösterdiği laboratuvar denemelerinden elde edildi. Araştırmalara göre mikroplastikler, ince bağırsakta iltihabı teşvik ediyor, doğurganlığı ve yavruları etkiliyor." diye konuştu.

Araştırmaların, metabolik rahatsızlık, sinir sistemi üzerine toksik ve kanserojen etkiler için mikroplastiklerin potansiyel olduğunu gösterdiğini dile getiren Boztosun, şunları kaydetti:

"Mikroplastiklerin hormon sistemini etkileyebildiği, böylece normal hormon işlevine müdahale ettiği ve potansiyel olarak kilo alımına neden olduğu gösterilmiştir. Önceki araştırmalar suyumuzda, havamızda ve hatta yiyeceğimizde mikroplastikler buldu. Yani kan dolaşımımıza girmesi an meselesiydi. Son çalışmada ise maalesef kanda da mikroplastiklerin bulunduğu gösterildi. Tüm bunların uzun vadede sağlığımız için tam olarak ne anlama geldiği ise tam olarak net değildir. Mikroplastiklerin içinde bulunan Bisfenol A (BPA), ev ürünleri ve gıda ambalajları yapmak için kullanılan, yutulduğunda veya solunduğunda insan sağlığına zarar verebilecek endokrin bozucular olduğu kanıtlanmıştır. En sık etkilenen iç organlar karaciğer, böbrekler, kalp, sinir sistemi (beyin dahil) ve üreme sistemidir."