"II. Abdülhamid, Türk'ün özünün ve temel varlığının, hakkı gasp edilmiş mağdur kurtarıcısıdır. Abdülhamid, Tanzimat sonrasındaki Batı'ya kontrolsüz, körü körüne yönelişin karşısında inatla duran, kök ve cevherin müdafaasını son bir gayretle yapan muazzam bir şahsiyettir. Abdülhamid'i anlamak sayesinde yüzlerdeki maskeler düşecek ve onu bir anahtar gibi kullanarak, bizi bu karanlık ve şahsiyetsiz ortama getirenlerin içyüzleri ortaya dökülecektir". Necip Fazıl.
u00a5
Osmanlı Padişahları içerisinde hakkında en çok yazılan ve konuşulan isim Cennet mekan II. Abdülhamid Han'dır.
II. Abdülhamid Han ve Osmanlı Devleti düşmanlığı hususunda taviz vermeyen devletlerin, İslam dünyasını sömürebilmeleri ve işgal edebilmeleri için, II. Abdülhamid'in "Hal" edilmesi ve hangi şartlarda olursa olsun, devletin yıkılması şarttır.
Tarihe "31 Mart Vak'ası" olarak geçen ve Balkanlar'dan itibaren pek çok topraklarımızın kaybına sebep olan "İttihat ve Terakkicilerin", dışarıdan aldıkları destekle, Osmanlı Devleti'nin sonunu getirdikleri kara günlerden birisi, 13 Nisan 1909 tarihidir.
Bu tarihten 14 gün sonra 27 Nisan 1909 günü ise 700 yıllık muhteşem bir devletin; bugünkü Siyonizm uşaklarının, Mason maşalarının, din maskeli kesimlerin, genlerindeki ihanetlerinin neticesi "Hal" ile sonuçlanmıştır.
Ve II. Abdülhamid Han, "Hal Fetvasını" getirenlere hitaben; "memleketi on yıl bile idare edemeyecekler, yazık oldu" diyerek, İttihat ve Terakkicilerin iç yüzünü göstermiştir.
u00a5
Balkan Savaşları'ndaki yenilgimizle birlikte, 9 ayrı cephede Birinci Dünya Savaşı'na girilmesi, İttihatçıların cinnet halidir.
Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını kendilerine ve batılılara peşkeş çektikten sonra da kaçıp gitmişlerdir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kuruluşu, II. Abdülhamid'in tahta çıkış tarihi 1876 yılından 13 yıl sonra 1889 senesi olsa da Abdülhamid düşmanlıkları tahta çıkışıyla başlar.
Hem öyle bir başlangıçtır ki, aynen bugünkülerin yaptığı gibi tek sermayeleri "iftira, yalan, dedikodu, tahrik ve benzeri" eylemlerdir.
Eğer bugünlere şahit olmasaydık, böyle iftiralar duymasaydık, o gün atılan iftiralara inanabilirdik. Bir örnek:
II. Abdülhamid Han, 1876 senesinin 31 Ağustos'unda Padişah ilan edilir ve 7 Eylül günü Eyüp'te kılıç kuşanır. Daha Eyüp'ten saraya gelmeden atılan iftiraları, İlhan Bardakçı şöyle anlatır:
u00a5
"II. Abdülhamid tahta çıktığı gün, ahlaki hiçbir sınır tanımayan söylentiler, bir baştan diğer uca İstanbul'a yayılmış ve Dersaadet cadı kazanına dönmüştü.
-"Padişah, Devlet-i Osmani'yi ecdadına ihanet ederek Moskoflara satmış"deniyordu.
-"Hünkar tahta çıkmadan önce İngiliz altınlarına basarak Dolmabahçe Sarayı'na girmiş" deniyordu.
-"Abdülhamid, saraydaki kardeşini zincire vurdurup kılıç alayına öyle gelmiş" deniyordu.
u00a5
Evet, "31 Mart" ve "Hal Vak'ası'nı" namuslu bir şekilde değerlendiren herkes, koca bir devletin sonunu, İttihat ve Terakkicilerin getirdiğini görebilir.