Hz. Ali'nin (r.a) şiddetli ağrılar için okuduğu dua nedir? Peygamberimizin Hz. Ali'ye öğrettiği dualar nelerdir? Hz. Ali’nin (r.a.) yapmış olduğu dualar nelerdir? İşte Hz. Ali’nin (r.a.) okuduğu dualardan bazıları...
Ali bin Rebîa (r.a.) şöyle anlatır:
Bir gün Hz. Ali’ye (r.a.) binmesi için bir binek getirildi. Hz. Ali (r.a.) ayağını eğere koyunca “اللّٰه بِسْمِ” dedi. Hayvanın üzerine yerleşince de:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَ. وَاِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ
“Allah’a hamd olsun! «Bunu bizim hizmetimize veren (Rabbimizi) tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz» dedi.
Sonra üç defa “Elhamdülillâh”, üç defa “Allâhu Ekber” dedikten sonra şu duayı yaptı:
سُبْحَانَكَ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا أَنْتَ قَدْ ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي
“Allah’ım, seni bütün noksanlıklardan tenzîh ederim, senden başka ilâh yoktur, ancak sen varsın! Ben (günahlar işleyerek) kendime zulmettim, beni mağfiret eyle!”
Hz. Ali t bunları söyledikten sonra tebessüm etti. Ben:
“‒Niçin tebessüm ettiniz ey Mü’minlerin Emîri?!” diye sordum. Şöyle cevap verdi:
“‒Rasûlullah r Efendimiz’i gördüm, şu yaptıklarımı aynen yaptıktan sonra tebessüm etmişlerdi:
«‒Niçin tebessüm ettiniz ey Allah’ın Rasûlü?» diye sordum. Şöyle buyurdular:
«‒Rabbimiz, “Allah’ım, beni mağfiret eyle!” diyen kulundan çok hoşlanır ve: “Kulum, günahları benden başka kimsenin affedemeyeceğini bildi” buyurur».” (Ahmed, I, 97, 115)
PEYGAMBERİMİZİN ÖĞRETTİĞİ DUA
Hz. Ali (r.a.) şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bana:
اَللّٰهُمَّ اهْدِنِي وَسَدِّدْنِي
«“Allah’ım! Beni hidâyete erdir ve her işini doğru yapan dürüst kullarından eyle!” de» buyurdu.” (Müslim, Zikir 78; Ebû Dâvûd, Hâtem 4)
ŞİDDETLİ BİR AĞRI OLDUĞU ZAMAN ETTİĞİ DUA
Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır:
“Şiddetli bir ağrımın olduğu bir zaman Allah Rasûlü yanıma uğramışlardı. O esnâda ben:
«Allah’ım, ecelim geldiyse rûhumu alarak beni rahatlat, gelmediyse bu sıkıntıyı benden kaldır. Eğer bu bir imtihan ise bana sabretme gücü ver!» diyordum.
Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Ne dedin?» buyurdular.
Ben de sözlerimi tekrarladım. Ayağıyla bana dokunarak tekrar:
«–Ne dedin?» buyurdular. Ben sözlerimi yine tekrarladım. Bu sefer Allah Rasûlü:
«Allah’ım, ona âfiyet ver (veya) şifâ ver» diye dua buyurdular.
O günden sonra o ağrıdan bir daha hiç şikâyetim olmadı.” (Ahmed, I, 83, 107)
CENAZE NAMAZI KILINACAĞI ZAMAN ETTİĞİ DUA
Rasûlullah r Efendimiz’in cenâze namazı kılınacağı zaman Hz. Ali (r.a.):
“–Hiç kimse «Peygamber Efendimiz’in üzerine imamsız cenâze namazı kılınabilir mi?» diye şüphelenmesin! O sağ iken de vefâtında da imamınızdır!” dedi ve Peygamber Efendimiz’in hizâsında ayakta durarak:
“Yâ Rasûlallah! Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi Sen’in üzerine olsun!
Allah’ım! Biz onun, kendisine indirmiş olduğun şeyleri teblîğ ettiğine ve ümmetine nasîhatte bulunduğuna, Allah’ın dînini üstün kılıncaya ve en güzel şekilde tam olarak tebliğ edinceye kadar Allah yolunda savaştığına şehâdet ederiz!
Allah’ım! Bizleri ona indirdiğin şeylere tâbî olan kimselerden eyle! Ondan sonra da bize bu yolda sebat ver! Bizi ona kavuştur!” diye dua etti, cemaat de “Âmîn! Âmîn!” diye bu duaya gönülden katıldı. (İbn-i Sa‘d, II, 291)
YAĞMUR DUASI
Hz. Ali şöyle buyurmuştur: “Yağmur duasına çıktığınızda:
1) Allah’a hamd ediniz, O’nu lâyık olduğu üzere senâ ediniz!
2) Peygamber r Efendimiz’e salât ü selam getiriniz!
3) Allah’tan mağfiret dileyiniz!
Çünkü yağmur duasına çıkmak istiğfardır, Allah’tan mağfiret dilemektir.” (Abdurrezzak, Musannef, III, 88)
HZ. ALİ’NİN (R.A.) BORÇLU KİMSEYE ÖĞRETTİĞİ DUA
Mükâtep bir köle Hz. Ali’ye gelerek:
“–Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et!” demişti. O da:
“–Peygamber Efendimiz’in bana öğrettiği duâyı ben de sana öğreteyim mi? Buna devâm ettiğin takdirde, üzerinde Sebir Dağı kadar borç olsa bile Allah Teâlâ onu ödemene yardım eder” dedi ve şu duâyı okudu:
اَللّٰهُمَّ اكْفِنِى بِحَلَالِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَاغْنِنِى بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ
“Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek beni haramlardan koru! Lûtfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!” (Tirmizî, Deavât, 110/3563; Ahmed, I, 153)