İŞTE O YAZI...
Hüseyin Gülerce önceki akşam CNN Türk'te Didem Yavuz Aslan'ın konuğuydu. Bir bölümünü izledim. Ömrünün önemli bir bölümünü birlikte geçirdiği Gülen hakkında 'tatmin edici bilgi' vermediği için kendisi düzenli takip ettiğim bir yazar değil.
Ekranda, Amerika'nın Gülen'in konuşmasından korktuğu için iade etmeyeceğini, ilaç içirip Türkiye'ye gönderileceğini yazdığını söyleyince, 'ne zaman yazmış' diye baktım.
Biz konuyu "ABD, FETÖ liderini öldürecek" başlığıyla 18 Temmuz'da Yeni Söz'de yazmış iken, Gülerce ise 21 Temmuz Star gazetesindeki köşesinde "Amerika Gülen'i iade edecek ama nasıl?" başlıklı yazısında ele almış. Yani bizden 3 gün sonrau2026
Buraya kadar bir sorun yok, ama asıl sorun bundan sonra başlıyor.
Biz yazımızda, Hürriyet'ten Tolga Tanış'ın yazısından iktibas yapıyoruz. Gülerce de aynını yapmış. Elbette yapabilir, buraya takılmayıp devam edelim.
Önce bizim yazımızdan bir kesit alalım:
"ABD iadeyi yapacak, ama Gülen'in konuş(turul)masından korkuyor. Konuşursa son 50 yıllık pislikleri bir bir ortaya çıkacak. Bu durumda diri ama ölmüş olarak iade edilmesi gerekir. Bunun da iki yolu var.Gülen'e zaman ayarlı bir ilaç içirecekler. Bu ilaç Türkiye'ye ulaştığı zaman devreye girecek ve Gülen Türklerin elinde ölmüş olacak ve "konuşturmamak için öldürdüler" propagandası yapılacak. Yahut içirilen ilaç öldürmeyecek ama akli melekelerini yok edecek, bu sayede de ifadesi alınamayacak. ABD 'sonuçta iade ettim gerisi senin meselen' diyerek pisliğini temizlemeye çalışacak. Bu nedenle Türkiye'nin uyanık olması ve tedbirlerini buna göre alması gerekiyor."
Şimdi de Gülerce'nin 3 gün sonra yayınlanan yazısından bir bölüm iktibasedelim:
"FETÖ, ABD menfaatleri için dünyada nasıl bir taşeronluk yapıyor? Bu soruların F. Gülen'de cevapları olmalı. Demem o ki, Gülen'in itirafları ABD yönetimini zorda bırakabilir. Evet, benim kanaatim ABD, F. Gülen'i Türkiye'ye iade edecektir. Ama nasıl? Burada dört yol var. Bir, Gülen'in ani bir rahatsızlıkla ya da beklenmedik bir suikastla Pensilvanya'da ölmesi. Bu durumda Türkiye ne yapacaktır? İki,Gülen'e zaman ayarlı ilaç içirilebilir. Türkiye'ye vardığında ölür. Arkadan da "biz iade ettik, öldürüldü" propagandası yapılır. Üç, Gülen'in aklu00ee melekelerini yok edecek bir ilaç içirilebilir, ifadesi alınamaz hale gelir. Dört, Gülen'in başka bir ülkeye (Kanada gibi) deport edilmesi."
Daha önemli meselelerimiz varken bu tür bir intihalle uğraşmak istemezdim, ama 'tecrübeli bir insan başkasının yazısını aynen alıp kendi fikriymiş gibi hiçbir isim zikrinde bulunmadan nasıl yazabilir' anlamakta zorlandım. Ve kendisine soruyorum: Hürriyet'e gösterdiğiniz saygıyı bize hangi hakla çok görüyorsunuz Hüseyin bey?
Uzun süre FETÖ ailesi içinde bulunanlar ya görevleri tamamlandığı, ya menfaat çatışması, ya arada oluşan güvensizlik, ya da geliyorum diyen tehlikeyi erken sezdiği için ayrılmış olabilir. Pek çoğu aslında ayrılmadığı halde örgüt stratejisi gereği böyle davranır.
FETÖ'den ayrılıp da aleyhinde yazıp çizen, konuşan kimselere öncelikle 'neden bu kadar şeyi gördüğün halde bu kadar süre aralarında kalmaya devam ettin' diye sorarım.
Onun bu hususta da kendince mazeretleri var ve ekranda bunları sıraladı.
Gülen'den ayrıldığını söyleyen başka bazı isimler de, bize fili değil, filden mikro bir parçayı anlatıyorlar. Tıpkı bazı bürokrat ve belediye başkanlarının yanlarındaki FETÖ'cülerin "konuşmasından korktuğu için" uzaklaştıramadıkları gibi.
FETÖ'cülüğü ayyuka çıkmış adamları göndererek "temizlik" yaptım numarasını yemeyeceğimizi bilmeleri gerekiyor. Vakti geldiğinde bunları da yazacağız.
Daha çocuk yaştan (1979) beri Gülen'in nasıl bir kişilik olduğunu, neye hizmet ettiğini biz biliyorduk da, Gülerce gibi isimler mi bilmiyordu?
Kadir Mısıroğlu, Aytunç Altındal, İhsan Süreyya Sırma gibi yıllardır bunları ifşa eden adamlara neden kulak vermediler?
Herkesin gördüğü ve onların da bugün naklettikleri kumpasları görüp bildikleri halde neden 17/25 Aralık'a kadar sustular? Vs. vsu2026
Sormak hakkımız değil mi?
Mesela bu kişiler, Gülen'in babasının, "Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak" dediği şeklindeki rivayeti daha önce hiç duymadılar mı?
Hadi bunu duymadılar, Deniz Som'un Cumhuriyet'teki köşesinde 16 Haziran 1999 tarihinde "ABD'de, Türkiye'deki 'Sızıntı' Dergisi'nin karşılığı olan 'The Fountain'isimli bir dergi var. Bunu Washington'daki Truestar şirketi yayımlıyor, editörlerinden ikisinin isimleri, Washington Katolik Üniversitesi'nden Cizvit papazı Sidney Griffith ve Abdülaziz Sachedina. Bunlardan Griffith bir ara Gülen'i New Jersey'de ziyaret etmiş" diye yazdığını da mı okumadı?
Bu arada Sızıntı'nın eski editörünün kim olduğunu hatırlıyor musunuz? O kişi şimdi ne iş yapıyor? 17/25'den sonra nerede durmaya devam etti?
Konuyu dağıtmayalım ve soralım: İlk baskısı toplatılan "Küçük dünyam" kitabını kaleme alan o zat, -belli ki- Gülen'in trans halde / ayık olmadığı bir zamanda söylediği ve kitabın ilk baskıda yer alıp sonra çıkarılan bilgileri bile bile Gülen'in orada yıllarca nasıl ve neden kaldı?
Gülerce, "Gülen bana, çocukluğumdan bu yana istihdam edildim" dedi. Bunu Allah'ın kendisini istihdam ettiği anlamında kullandığını söylediğini zannedenler, Gülen'in "doğru" söylediğini göremediler mi, görmek mi istemediler? Onun, sağır sultanın bile bildiği ve çocukluğundan bu yana birilerinin iblisi bir yapı için istihdam edildiğini, onun da aslın bunu kast ettiğini, o gün anlamadılarsa Hrant Dink katledildiğinde de mi anlamadılar?