Hipnoz nedir?

Hipnozun tam olarak ne olduğu, nasıl yapıldığı ve geçmişi vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Peki, hipnoz nedir?

Hipnoz kelimesi Yunanca “hypnos=uyku” demektir. Hipnoz, bakışla, sözle veya bazı yardımcı nesneler kullanılarak, telkin ile oluşturulan özel bir bilinç hâlidir. Bir başka deyişle bir trans hâlidir. Bu trans sırasında, kişi çevreden gelen tüm (ses, ışık, koku vb.) uyaranlara kendini kapatır veya aldırmazken, hipnoz yapan kişinin telkinlerini artmış bir dikkatle dinler, anlar ve gönüllü katılımla uygular.

Hipnozun oluşmasında üç temel unsur vardır: Gönüllülük, konsantrasyon ve hayal gücü. Hipnoza başlanırken, kişi önce hipnoza girme konusunda gönüllü ve istekli olmalıdır. Gönüllü ve istekli olan kişi, hekimin kendisine söylediği (hipnoza giriş için verdiği) telkin cümlesine tüm dikkatini verir, yoğunlaşır. Sonra da söylenen telkinin içeriğini hayal ederek gerçekleştirir. Buradan da anlaşılabileceği gibi bir kişinin hipnoza girebilmesi için gönüllü olması, konsantrasyonunun ve hayal gücünün yeterli olması zorunludur. Veya bir başka deyişle isteksiz, gönülsüz olanlar ya da konsantrasyonu ve hayal gücü yetersiz olanlar hipnoza giremezler.

KİMLER HİPNOZ YAPABİLİR?

Çoğu ülkede, hipnoz “tıbbî bir girişim” olarak kabul edildiği için, gösteri amaçlı sahne hipnozu yasaklanmıştır. Hipnoz yapma yetkisi, sadece tedavi amacıyla, hipnoz ve hipnoterapi eğitimi almış hekimler, diş hekimleri ve klinik psikologlara tanınmıştır. Bu son derecede yerinde bir uygulamadır. Çünkü hipnoz yapmak çok kolay bir uygulama olmakla birlikte hipnoz aracılığı ile hastalıkların tedavisini yapmak yani hipnoterapi uygulamak, hipnoz bilgisinin yanı sıra söz konusu hastalıklar ve tedavileri hakkındaki özel mesleki bilgileri de ayrıntılı bilmeyi ve bu konuda yetkili olmayı gerektirir.

HİPNOZ NASIL YAPILIR?

Danışmanlık ve tedavi anlamında kullanılan her türlü hipnotik çalışma, dünya literatüründe beş aşamalık bir sistemle anlatılır ve bu şekilde uygulanır. Bu aşamaların her biri kendi içinde ayrı bir öneme sahiptir.

1) ÖN KONUŞMA: Hipnotik her seans ön konuşma ile başlamalıdır. Ön konuşma, yapacağınız görüşmenin en önemli kısmıdır. Çünkü insanların bilinçaltı, ilk karşılaştığı 2-3 dakika içinde karşıdaki tarafı analiz eder ve o kişi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verir. Daha sonraki görüşmelerde ise bu kararı değiştirmek zordur. Yapılan çalışmalarda insanların %70’inin ilk görüşmedeki verdikleri kararı değiştirmediklerini göstermektedir. Bu nedenle de “ilk izlenim son izlenimdir” diye bir söz vardır.

Ön konuşmanın da kendi içinde üç aşaması vardır.

a) Uzmanlık:Birhipnotistyadahipnoterapistilkolarakkarşıtarafauzmanlığınıbelli etmelidir. Bu işi kaç senedir yaptığını, eğitimini nerede aldığını söyleyebilir veya daha da etkilisi eğitim sonucu almış olduğu sertifikayı herkesin görebileceği bir yere asmalıdır. İnsanlar aksini reddetse de uzmanlığa çok önem verirler. Uzmanlığın belirtilmesi ön konuşmanın ikinci aşaması olan güvenin tesisi için de çok önemlidir.

b) Güven: Hipnoz insanların zaten korktuğu, çekindiği bir konu olduğu için, hipnoz uygulayan kimse mutlaka güven sağlamalıdır. Bazı doktorlar hasta ile aralarında hiçbir bağ kurulmaması gerektiğini düşünürken, bir hipnoz uygulayıcısı böyle davranmamalıdır. O otoriter tavrını korurken aynı zamanda kibar olmalı, fakat otoriter ile kibarlık arasındaki dengeyi de çok iyi korumalıdır. Çünkü ikisi de seansa zarar verir. Güveni oluştururken dikkat edilmesi gerekenler;

İlk karşılamaya dikkat etmeli.

Danışana oturacağı yeri kibarca göstermeli,

Daha önce yaptığı çalışmalardan ve o çalışmaların çok rahat ve başarılı geçtiğinden bahsetmeli,

Yüzünde bir tebessüm ile karşılamalı ve konuşmasına öyle devam etmelidir.

c) Uyum: Bir iletişim kurduğumuzda 3 şey kullanırız:

Kelimeler‐Ses tonu-Beden dili.

Etkili bir iletişimde kelimelerin, ses tonunun ve beden dilinin, iletişim kalitesine olan etkileri şu şekildedir:

Kelimeler: %7

Ses tonu: %38

Beden dili: %55

Bu çalışmayı Psikoloji Profesörü Albert Mehrabian1971yılında yapmıştır ve daha sonra yapılan araştırmalarda bu çalışmayı desteklemiştir.

Yukarıdaki sonuçlardan görüyoruz ki, kelimelerin önemi %7’iken tonalite ve beden dili %93’ü oluşturuyor.

2) İKNA EDİCİ CÜMLELER: Bu kısımda kişiye genel anlamda güven veren hipnoz uygulayıcısı, bu yapacağı çalışmanın etkisine ve daha sonra kendi uzmanlığının etkisine inandırmalıdır. Peki, hipnoz uygulayıcılar ikna edici etkiyi hangi yollarla kullanıyorlar?

En çok kullanılan iki yöntem;

a) Daha önceki bir videonun izlenmesi: Hipnozu uygulayan birçok doktor bu tekniği kullanır. Daha önceden videoya kaydettiği vaka örneklerini ilk önce danışana izlettirir. Danışan burada hem hipnozun gerçekleştiğini görür, hem hipnozcunun başarılı bir hipnoterapist olduğunu görür, hem de videoyu izlerken etkilenir ve şimdiden hipnoza hazır bir hale girmeye başlar.

İnsanlar genelde okuduklarından ve duyduklarından çok gördüklerinden etkilenirler. Çünkü beynimizin %30’luk bir kısmı görme duyusuna ayrılmıştır ve gördüklerimizden daha çok etkileniriz. Bu yüzden video izlettirmek dünyada da yaygın bir yöntemdir ve karşı tarafın ikna olmasını sağlar.

b) Telkine yatkınlık testleri: Bilinen 50’ye yakın telkine yatkınlık testi vardır ve kişi isterse bunu kendine stiline göre geliştirebilir.

3) İndüksiyon: Bu alan o kadar geniştir ki, her bir hipnoterapistin farklı teorisi ve farklı teknikleri vardır. Bunları basitçe tasnif edecek olursak;

a) Klasik hipnoz indüksiyonu: Genellikle 5-30 dakika arasında sürebilir. Tüm bedenin gevşemesi ve derinleşmesi ile birlikte kullanılır.

b) Hızlı hipnoz (Rapid Hypnosis) indüksiyonu:4 dakikanın altında gerçekleşen hipnoz telkinlerine hızlı hipnoz denir. Her danışana uygulanabilecek bir teknik değildir.

c) Ani hipnoz (Instant Hypnosis) indüksiyonu: 1 dakikanın altında gerçekleşen hipnoz telkinlerine verilen addır. Genellikle sahne hipnozcuları bu telkinleri kullanır.

4) DERİNLEŞTİRME: Aşamalı olarak indiksiyonların ard arda uygulanması ile yapılabileceği gibi tek bir indüksiyonun görsel-işitsel-dokunsal olarak çeşitlendirilmesi ile de olabilir.

5) TELKİN VERME: Kişi diğer dört aşamadan başarılı bir şekilde geçtikten ve transa girdiği kontrol edildikten sonra telkin verme aşamasına gelmiştir. Telkinler kendi için doğrudan telkin ve dolaylı telkin olarak ikiye ayrılır.

A) Doğrudan Telkin: Doğrudan telkinde, olmasını istenen şey direk söylenir. Örneğin: Bundan sonra sigara içmeyeceksin ve sigara sana çok acı gelecek. Bu telkin metodu daha çok otoriter uygulanan metodlar sonunda başarılı olur.

B) Dolaylı Telkin: Dolaylı telkin daha çok bilinç tepki vermesin diye, sembol ve metaforlarla süslenir.